Özgür Özel’den teğmenler açıklaması: Mesele Tayyip Bey’le benim aramda

ANKARA – CHP Genel Başkanı Özgür Özel gazete, televizyon ve internet haber sitelerinin muhabirlerinin gündeme dair sorularını yanıtladı.

Erken seçim çağrısını yineleyen Özel, “Erdoğan Türkiye’ye şunu dayattı; ‘Son seçimi kim kazanıyorsa altın kemer ondadır. Mahallenin abisi odur.” Kusura bakmasın, son seçimi biz kazandık, o yüzden altın kemer bizde. Biz bunu altın kemeri bozdurup milletle paylaşalım diyoruz. Tayyip Bey’e geri verme niyetimiz yok” dedi.

Parti içinde bölünme tartışmalarını değerlendiren Özel, “Olmayan bir siklet merkezini partide var gibi göstermeye çalışan bir akıl var. Akıl partide değil. Parti dışında, saraydan o akıl. Ona alet olan bazı arkadaşlar var” dedi.

Özel’in sorulara yanıtları özetle şöyle oldu:

TEĞMENLER TAYYİP BEY’İN KUTUPLAŞTIRMA İHTİYACINA FEDA EDİLECEK

Teğmenlerle ilgili kararın bir ay içinde verilmesi bekleniyor. İhraç sürpriz olmayacak görünüyor. Bu durumda ne gibi bir yol izleyeceksiniz?

Ben ihraç edilmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu meselenin sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın kutuplaştırma siyasetine alet edilmek üzere yapıldığı ve suçsuz insanların, gencecik teğmenlerin, özellikle birincilikle bitiren Ebru Eroğlu’nun severek girdikleri o okuldaki heyecanının Tayyip Bey’in kutuplaştırma ihtiyacına feda edilecek olmasından çok üzüntü duyuyorum gerçekten.

MESELE TAYYİP BEY’LE BENİM ARAMDA

Meselenin ne Ebru’yla ne diğer teğmenlerle ilgisi yok. Mesele Tayyip Bey’le benim aramda. Tayyip Bey Cumhuriyet Halk Partisi’nin 31 Mart zaferi ve sonraki seyri için sürekli ‘Bu süreç CHP’ye yarıyor. Sizin eski CHP’ye döndürmeniz lazım’ diyor, Onun için nasırımıza basıp duruyor. Yani nasır arıyor basacak. Onun için elverişli bir alan ve bu meseleyi mümkün mertebe ‘cunta’, ’darbe girişimi’ diyerek 28 Şubat sürecine doğru çekme gibi bir gayreti var. Mağduriyet ve siyasi bir avantaj elde ettiklerini düşünüyorlar.

TEĞMENLER GERİ GELDİĞİ GÜN ONLAR GİDER

Teğmenler diyelim ki atıldılar. Biz onlara nasıl sahip çıkmamız gerekiyorsa çıkarız. Günü geldiğinde de geri alırız. Teğmenler geri geldiği gün onlar gider, bu kadar net. Ben her sabah yataktan Soma’da ölen madenciler için kalkıyorum, Can için, Tayfun için, Gezi tutukları için, diğer taraftan yoksullar için kalkıyorum. Tut ki teğmenler ihraç edildi, bir motivasyonum daha olur.

YUSUF TEKİN BUNU TEK BAŞINA YAPIYOR OLAMAZ

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ‘CHP camileri ahır yapacak’ söylemi de bahsettiğiniz kutuplaştırma amacına mı hizmet ediyor?

Yusuf Tekin bunu tek başına yapıyor olamaz. Bunu tek başına yapıyorsa, bakanlıktan alınmamak için bir polemiğin tarafı olup da ‘Beni Cumhurbaşkanı savunmak zorunda kalsın’ diye bir uyanıklık yapıyorsa onu bilmem. Bir adam bu kadar şuursuz olabilir mi? Bunları belli bir şuurla yapıyor. Hepsi bir bütünün parçası.

AK Parti’nin sorunu şu; Sahaya çıktığımız günden beri gündemi biz belirliyoruz. 31 Mart’ta Tayyip Bey ilk kez yenildi. Önce Anayasa’yı indirdiler. Sonra ‘İsrail bize saldıracak’ dediler. Şimdi de Devlet Bey’in hamlesiyle yeni bir makro gündem. Şunu söylüyorlar, gündemi belirleyen kazanıyor. CHP gündem belirleme imkanına sahip, geri kazanmak için her yolu deniyorlar. O yüzden de attıkları her adıma bu filtreyle bakmak gerekiyor.

MUHALEFET PARTİLERİNİN DAYANIŞMA HALİNDE OLMASI LAZIM

Ortaya attıkları bu argümanlar karşılık buluyor mu?

Karşılık bulmadığını sahada görüyorum. Bunlar tutmadığı için de hep daha büyüğüne yelteniyorlar. Burada muhalefet partilerinin birbiriyle iletişim halinde, birbiriyle dayanışma halinde ve bu iktidarı değiştirme motivasyonunu kaybetmeyecek, topluma kaybettirmeyecek bir kararlılıkla ve sakinlikte olması lazım.

BU OYUNA GELMEMEK LAZIM

Bu iktidar gideceğini gördü ve panik halinde. Buna karşı kararlı ama sakin olmak lazım. Bütün kamuoyu araştırmalarında ülkenin en yakıcı sorunu sorusuna ilk dört madde ekonomiyle ilgili oluyor. Ekonomi, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik; dördünün toplamı yüzde 80. Birinci kaygıyı güvenlik ve terör yaptığınızda işler değişebiliyor, ona oynuyorlar. Bu oyuna gelmemek lazım.

İLK AÇILIM SÜRECİNDEKİ DESTEK YOK

İktidarın Kürt sorununu ortaya atıp seçmenini konsolide etmeye çalıştığı noktada CHP ne yapacak?

İlk açılım sürecindeki gibi bir toplumsal taban bulmadı çünkü Devlet Bey sonda da söylenmeyecek bir şey söyledi. Şimdi Tayyip Bey ‘destekliyorum’ diyor ama Devlet Bey’in söylediği cümleleri söylemeden Devlet Bey’e destek veriyor, aralarında sorun olmadığını söylüyor.

ŞEHİT VE GAZİ YAKINLARI CHP’NİN TUTUMUNU DESTEKLİYOR

Dün kamu yararına çalıştıkları kabul edilen ve ekonomik olarak desteklenen 3 dernek ve vakfa gittim. Hepsi diyor ki ’sizin çizginiz doğru çizgi. Toplumsal mutabakat olursa bağrımıza taş basarız. Yeter ki yeni şehitler gelmesin, başkalarının canı yanmasın ama sizin dediğiniz gibi. Öbür türlü siyasi hesaplarla yapanlara hakkımızı helal etmeyeceğiz’.

Toplumsal mutabakattan anladığım şu; bir gün Meclis’te bir masa kurulursa şehit aileleri gelecek pozisyonlarını söyleyecekler. Son gün bir karar verilmeden önce en son onları diyeceğiz. Onlar ‘he’ diyorsa ben de ‘he’ diyeceğim. Yankı Bağcıoğlu, Türkiye’deki 36 şehit yakını ve gazi derneğini gezdi. 36’da 36’sı CHP’nin tutumunu desteklediklerini söylediler.

ERDOĞAN HALA TEDİRGİN, BEKLİYOR

Cumhur İttifakı ısrarla iki liderin arasında tam bir mutabakat olduğunu söylüyor. Bu mutabakatı nasıl okuyorsunuz?

Bizim partimizin pozisyonu bunu tahmin edecek bir pozisyon değil. Ama şöyle; Erdoğan, Bahçeli ile ilgili meselede halen tedirgin ve bekliyor. Çünkü Bahçeli’nin ortaya koyduğu mesele, çatışmalı süreçlerin çözümlenmesi, terörün bitirilmesine yönelik evrensel birikimlere uygun bir tutum değil.

BAHÇELİ ‘AMELİYATA KAMAMLA GİRECEĞİM, ELLERİMLE ALACAĞIM’ DİYOR

İnsanlık 3 bin yıldır cerrahi yapıyor. Birisinin tahlilinde belli değerleri yüksekse ve ultrasonda da belliyse apandisit riski olduğu, patlamadan apandisiti alıyorlar. Ameliyat kıyafetini giydiriyor, götürüyorlar. Bir sıvı desteği sağlıyorlar. Bir oksijen desteği sağlıyor, uyuşturuyorlar. 3 delik açıyorlar. Robotik cerrahi ile sıfır risk ile apandisiti alıyorlar. Şimdi Devlet Bahçeli diyor ki ‘Ben Vikinglerin yaptığı gibi yapacağım. Kamamı çıkartacağım, yaracağım, kendi ellerimle alacağım’. Bodoslama girdi.

Dünyanın her yerinde terörün bir toplumsal sorunun ve o soruna yeterince demokratik alanda yanıt verilmemesi sonucunda ortaya çıktığı ve bunun kalıcı çözümünün sorunu kökünden halletmek olduğu kabulü var.

BAHÇELİ’NİN ÖNERİSİ EVRENSEL DENEYİMLERLE UYUMLU DEĞİL

Ama şu anda bu iktidar ’Kürt sorunu yoktur’ diyecek noktaya savrulmuştur. Siz bunu dedikten sonra herhangi bir demokratik açılım, insanların sorun diye dillendirdiği meseleyi anlamaya çalışmadan sadece ‘Ben birini getireceğim. Kürsüye çıkaracağım o da ‘silah bırak’ diyecek. Buna inanın’ meselesi evrensel deneyimlerle uyumlu değil. Ayrıca Türkiye’de bu sorunu reddederek bir çözüm olmayacağına inanan hiç kimseyi heyecanlandırmıyor. Kimse inanmıyor. O yüzden samimiyetine inanamıyorsun. Çünkü sorunu görüp çözmek istediği sorunun varlığını inkar ediyor.

UFUK URAS’TAN DAHA AKTİF AKTÖRLER VAR

Bahçeli Ufuk Uras’la görüştü ve ‘artık barışmak lazım’ dedi. Samimi buluyor musunuz?
Bunu söyleyebileceği Ufuk Bey’den daha aktif aktörler var siyasette. Devlet Bey siyasette kavgayı, sağ – sol çatışmasını ya da bir takım gerginlikleri düşürmek istiyorsa Ufuk Bey’den daha etkili olabilecek aktörler var. Ya da ortaya söylemeli.

DEVLET BEY’İN ÇIKIŞI İNFİALE YOL AÇTI

Devlet Bey’in yaptığı çıkış memlekette infiale yol açtı. Herkes kızıyor. Şehit aileleri de söylüyor sokaktaki insan da söylüyor. Anketler de söylüyor. MHP’lilere soruluyor; ‘Devlet benim çıkışına Erdoğan destek vermeli midir?‘ diye. MHP’lilerin yüzde 70’i ‘vermemelidir‘ diyor. CHP’nin de desteklemesini istemiyor. ‘Bizim Genel Başkan bir şeyler yaptı. Aman siz uymayın’ diyen bir MHP tabanı var.

Sahada Devlet Bey’in ayakta alkışlandığı bir pozisyon yok. O yüzden ’tek de kalsam‘ diye videolar paylaşıyor. Herkes Tayyip bey’e yoruyor. Yok, kendi tabanına söylüyor. MHP nin elitleriyle MHP nin tabanı arasında ciddi bir makas açıldı.

AMERİKA’YLA KURUMSAL İLİŞKİLER KURULMALI

Trump’ın yeniden seçilmesini ve kabinesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Trump çok öngörülebilir biri değil ama Trump ve Erdoğan arasındaki kişisel ilişkilerden zarar gördük. Bu yüzden benim Erdoğan’a çağrım; Türkiye’nin çok deneyimli dış politika kadroları var, diplomasi kadroları var. Onlara da alan açarak doğru analiz etmek gerekiyor. Bazı fırsatlar da olabilir. Örneğin Ukrayna’da savaşı bitirme iradesi önemli bir irade. Türkiye’nin oradaki denge politikası önemli ama o denge politikasından Türkiye şu anda zarar görmüyor, kâr etmiyor. Kâr etmesi için bu savaşın bitmesi lazım.

Ama Trump’ın ortaya koyduğu içeride güçlü olma, içe kapanma, her yere karışmama, her yerde para harcamama meseleleri doğru analiz edilip Trump’la kişisel ilişkiler yerine Amerika’yla kurumsal ve diplomatik ilişkiler güçlendirilerek bu sürecin yürütülmesi lazım. Bu süreç Trump’ın hoyratça tutumlarına karşı aynı hoyratlıkla gidince daha büyük felaketlerle karşılaşacağız. Endişem var. Ben Erdoğan’a diplomasi, kurumsal ilişkiler ve bir miktar tedbirli bir süreç öneriyorum. ‘Her şeyi Trump’la halledebilirim‘ diye düşünüyorsa oradan başımıza büyük işler geliyor.

MİT’E YANITLAYAMACAĞI SORULAR SORMADIK

MİT Başkanı ile görüşmenize dair hangi bilgileri verebilirsiniz? Örneğin Öcalan’ın da isminin geçtiği son sürece dair sorularınız oldu mu?
15 sorumuz vardı merak ettiğimiz. Bunların dokuzuna yanıt verildi, altısına verilmedi. O 6 soruyu da ben sayın başkana yönelttim, o da o sorulara samimiyetle ve olabildikçe açıklıkla yanıtladı. Ben MİT’i siyasi tartışmaların içine çekmemeye ve yanıtlayamayacağı sorular sormamaya özen gösterdim. MİT’e inanarak, güvenerek cevaplayabileceği sorular sorduk, ‘Abdullah Öcalan’la gizli bir pazarlık var mı?’ gibi gündelik siyaset için çok elverişli bir polemik alanına MİT’i sokmadık. O sorunun cevabını merak da etmedik. O sorunun bir tane muhatabı var Türkiye’de. O çıkacak konuşacak.

YAVAŞ VE İMAMOĞLU’NUN DİDİŞMESİNİN HAYALİNİ KURAN BİR İKTİDAR VAR

Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu arasında bir problem olduğuna dair bir inanış var. Bu iki ismin ilerleyen zamanda karşı karşıya gelmesi gibi bir tehlike görüyor musunuz?

O iki ismin kavga etmesi, didişmesi gibi hayaller kuran, Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarısızlığını kendi başarısı olarak gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Bunun için hem sosyal medyada hem konvansiyonel medyada ciddi gayret, emek ve para harcıyorlar.

Bu iki ismin de cumhurbaşkanı adaylığına yakıştırılıyor olması ve ikisinin de Erdoğan’ın çok önünde çıkıyor olması hiç kötü bir şey değil. Cumhuriyet Halk Partisi’nin an itibariyle bir aday sorunu yok. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir aday sorunu var. Erdoğan diyor ki, ‘seçimler zamanında yapılacaktır’. O zaman sen aday değilsin. O zaman esas soru şu ‘senin adayın kim?’ Eski İçişleri Bakanı mı, yeni içişleri bakanı mı? Eski MİT müsteşarı mı, yeni MİT müsteşarı mı? Damatlardan hangisi? Böyle bir sorunla karşı karşıya Tayyip Bey.

GENEL BAŞKAN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLDUĞU ANDA DENKLEM KARIŞIYOR

Ben girdiğim ilk yerel seçimi kazandım. Şimdi girdiğim ilk genel seçimi kazanmak gibi bir sorumluluğum var. Bunu yaparsam ben zaten tarihe geçeceğim. Bunun önündeki bütün engelleri kaldırmam lazım. Birinci engel kendimim. Genel Başkanın kendi adaylığı bütün denklemi karıştırabilir. Ben kendim aday olmamaya karar verdim o yüzden. Partide ‘Özgürcüler’ Özgür Özel’in seçim gecesi bir kez daha zafer konuşması yapmasını istiyorlar. Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim ve olmayacağım. Olduğun anda denklem karışıyor.

ADAY KARARINI TEK BAŞIMA VERMEYECEĞİM

İmamoğlu ve Yavaş’ı aday tartışmaları yükseltmedi. Onları yaptıkları icraatları yükseltti. O yüzden başarılı belediyecilik çalışmalarına devam etmeleri ve aday tartışmalarının dışında kalmaları doğru. Önemli olan icraatı iyi yapmak. Halka iyi hizmet etmek, halkın yanında olmak. Böyle devam ederse de adayı belirleme sürecinde tüzüğümüzde çok elverişli bir madde var. Bütün üyeleri sormayı da, halk yoklaması yapmayı da içeriyor. Ben tek başıma bu kararı vermeyeceğim.

ÖZEL, İMAMOĞLU, YAVAŞ BİR ARAYA GELECEK

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın birlikte fotoğraf vermesini nasıl okumamız gerekir?

Ekrem Bey ve Mansur Bey’in bir araya gelmelerinden benim önceden haberim vardı. Onu birlikte konuştuk. Ekrem Başkan az bir şey yapmadı. Sonuçta ikisi ciddi bir şekilde tartışılırken İstanbul‘dan kalktı geldi, randevu aldı ve Mansur Başkan’a gitti. Çıkışta da çok güzel bir açıklama yaptı. Sonra da Genel Merkezimizde açıklama yaptı. Öyle bir başına değil, yanında genel sekreterimiz eşlik ederken bir açıklama yaptı. Yani o açıklamayı kurumsal olarak da sahipleniyoruz. O vurgu odur. O açıklamayı, o tutumu kurumsal olarak da sahipleniyoruz. Önümüzdeki günlerde, birkaç hafta içinde Ekrem Bey, Mansur Bey, ben bir araya geleceğiz.

SADECE EYLÜL AYINDA DÜŞÜŞ YAŞADIK, ÇÜNKÜ KURULTAY KONUŞTUK

4 parçalı bir CHP olduğu iddia ediliyor. Kemal Kılıçdaroğlu davasının gündeme taşınmasının nedeninin de bu 4 parçalı yapının görünür olmasını amaçladığı iddia ediliyor. Ne dersiniz?

Sokakta bir itiraz yok. Partiye sokakta büyük bir destek var. Büyük bir heyecan var. Çünkü insanlar ‘ilk kez AKP’liler, MHP’liler bize yanaştı’ diyorlar. Mart ayından ekim ayına kadar 6 firmadan ikisinde sadece bir ay düştük, o da eylül ayı. Neden (tüzük) kurultay konuştuğumuz için. Ekimde tekrar düzeldi. 6 firmanın 6’sında birinci çıktık. Olmayan bir siklet merkezini partide var gibi göstermeye çalışan bir akıl var. Akıl partide değil. Parti dışında, saraydan o akıl. Ona alet olan bazı arkadaşlar var.

AK PARTİ’NİN ADAYIYLA DEĞİL SEÇİMİN TARİHİYLE İLGİLENİYORUM

Erdoğan’ın aday olduğu bir erken seçime girmek mi? Yoksa Erdoğan’ın aday olamayacağı, zamanında bir seçime girmek mi?

Ne kadar erken o kadar iyi. Aday Erdoğan olsun ya da başkası olsun ama bir an önce seçim olsun. Ben AK Parti’nin adayıyla değil, seçimin tarihi ile ilgileniyorum.

ALTIN KEMER BİZDE TAYYİP BEY’E VERME NİYETİMİZ YOK

Erdoğan yıllardır geçmişi, yolsuzlukları aklarken yıllardır; “milletimiz sandıkta gerekli cevabı verdi” diyor. Bu seçim geçmişi akladı. Ağır sıklet boks şampiyonasında son unvan maçında nakavt oldu. Psikolojik üstünlük bizde, onu da çıldırtan bu. Onun için ‘acaba bir ara formül ile araya bir sandık sıkıştırabilir miyim?’ diye başka şeyler arıyor.

Erdoğan Türkiye’ye şunu dayattı; ‘Son seçimi kim kazanıyorsa altın kemer ondadır. Mahallenin abisi odur.” Kusura bakmasın, son seçimi biz kazandık, o yüzden altın kemer bizde. Biz bunu altın kemeri bozdurup milletle paylaşalım diyoruz. Tayyip Bey’e geri verme niyetimiz yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir