Erdoğan’dan Putin’in nükleer tehdidine ilişkin son dakika açıklaması: Bu adımı NATO gözden geçirmeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde basın toplantısı düzenliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları özetle şöyle: Zirve kapsamında burada dönem başkanının davetlisi olanlarla birlikte 35’i aşkın ülkenin devlet ve hükümet başkanlarıyla, uluslararası teşkilatların temsilcileriyle bir araya geldik. Türkiye, geçmiş yıllarda olduğu üzere G20 faaliyetlerine bu yıl da aktif olarak katkıda bulundu. Brezilya’nın 2024 dönem başkanlığı için son derece isabetli şekilde belirlediği 3 öncelik olan açlık, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele, enerji geçişi ve sürdürülebilir kalkınma, küresel yönetişim kurumlarının reformu başlıkları bizim de yakından takip ettiğimiz meselelerdir.

Adil bir dünya ve sürdürülebilir bir gezegen inşa etmek temasıyla gerçekleşen zirvedeki ana hitabımda, Türkiye’nin kimseyi geride bırakmama şiarıyla yürüttüğü insani kalkınma faaliyetlerine dikkat çektim. Öncelikle şu hususu ifade etmek istiyorum. Türkiye olarak 2015’ten bu yana milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardımda bulunan ülkelerdeniz. Çatışma bölgelerinden kaçarak ülkemize sığınan yaklaşık 4 milyon yerlerinden edilmiş kişiye ev sahipliği yapıyoruz.

Karadeniz girişimiyle Türk boğazları üzerinden 33 binden fazla tahıl ürününün dünya pazarlarına ulaşmasını sağladık. Afrika’dan Asya’ya, Haiti’den Afganistan’a nerede bir kıtlık, açlık, felaket, çatışma trajedi varsa, Türkiye ilgili tüm resmi kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla oradadır. İhtiyaç sahiplerinin her daim yanındadır. İsrail saldırıları karşısında hayatta kalma mücadelesi veren Gazze ve Lübnan’daki kardeşlerimize de el uzatıyoruz. Gönderdiğimiz 86 bin tonluk yardım miktarıyla Filistin’e en fazla destek olan ülkelerden biriyiz. Lübnan’daki kardeşlerimize ulaştırdığımız yardım miktarı da 1300 tonu geçti. Filistin meselesinde bizimle aynı hissiyatları taşıyan Brezilya’nın açlık ve yoksulluğa karşı mücadelesini takdirle karşılıyoruz.

Değerli dostum, Lula’nın başlattığı açlık ve yoksulluğa karşı küresel ittifaka kurucu sıfatıyla katılıyoruz. Zirvenin, küresel yönetişim kurumlarının reformu başlıklı oturumunda mevcut uluslararası sistemin bir an önce adil ve katılımcı temelde ıslah edilmesi gerekliliği vurgulandı. Covid-19 salgınında ülkeler arası yardımlaşmanın büyük oranda iflas ettiğine şahit olduk. Şimdi de tüm insanlığın vicdanını sızlatan savaşlar, doğal felaketler ve zulümler karşısında uluslararası kuruluşların iflasına tanıklık ediyoruz. Bu kuruluşların en başında temel görevi küresel istikrarı ve barışı korumak olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geliyor. Güvenlik Konseyi Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkenin hak, hukuk, kaygılarını gözetmek yerine sadece 5 daimi üyenin çıkarlarını önceleyen ve bu 5 ülkeye hizmet eden elitist bir yapıya dönüşmüştür.

“DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”

Bunun günümüzün çoğulcu dünyasında hiçbir makul, mantıklı, tutarlı izahı olamaz. Her fırsatta ifade ettiğim gibi, dünya beşten büyüktür. Yine çok yakınımızdaki bir bölgede, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş, bu gerçeği bir kez daha tüm insanlığın yüzüne çarpmıştır. Türkiye olarak daha adil bir düzenin inşasını hedefleyen gayretlerimizin merkezinde etkili bir Birleşmiş Milletler Sistemi, onun da odağında Güvenlik Konseyi Reformu vardır. 11 yıl önce ilk kez dillendirdiğimiz bu önemli tespitimizin her geçen gün daha geniş kitleler tarafından benimsendiğini görüyoruz. Özellikle mevcut mekanizmaların dışladığı, mağdur ettiği, sesine ve taleplerine kulak tıkadığı Latin Amerika, Afrika ve Asya’dan ciddi destek alıyoruz.

“GAZZE’DEKİ İNSANLAR GIDAYA VE SUYA ERİŞEMİYOR”

Rio zirvesi bunun adeta bir ispatı oldu. Bizim 11 sene evvel açtığımız yolun bugün veya yarın ama bir gün mutlaka menzile varacağına yürekten inanıyorum. Değerli basın mensupları, G20 temsil niteliği yüksek bir küresel yönetişim platformu olarak uluslararası sınamalara ortak çözüm getirilmesi bakımından önemli bir işleve sahiptir. Burada şunu tüm samimiyetimle söylemek durumundayım. Bakınız 2008 yılından bu yana G20 zirvelerine eksiksiz katılan bir lideri, dünyamızın aynı anda birden fazla savaşla, soykırımla, insani dramla boğuştuğu başka bir dönem hatırlamıyorum. Bilhassa Gazze’de kıtlık riski uluslararası sınıflandırmalara göre felaket düzeyine ulaşmıştır. Gazze nüfusunun %96’sı diğer bir ifadeyle 2 milyondan fazla insan sağlıklı gıdaya ve suya erişemiyor. İsrail hükümeti açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze’ye insani yardım girişlerini de engelleyerek insanlığa karşı suç işliyor.

BU VAHŞETE SESSİZ KALANLARI TARİH AFFETMEYECEK

Bunu sadece biz değil, Birleşmiş Milletler ve birçok kuruluşta söylüyor. Ağır bombardıman altında bir kap yemeğe, bir yudum suya ulaşmak için canlarını tehlikeye atan çocukların dramlarını hepimiz 14 aydır yüreğimiz parçalanarak takip ediyoruz. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden yaklaşık 50 bin Filistinlinin %70’inden fazlası kadın ve çocuktur. Lübnan’da katledilenlerin önemli kısmı da masum sivillerdir. Batılı güçlerin desteğiyle İsrail’in bölgemizde estirdiği devlet terörünün insani maliyeti her geçen gün artmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun bu zulme dozu giderek artan bu vahşete sessiz kalanları tarih affetmeyecektir. Türkiye olarak Gazze’deki soykırımın, Batı şeria ve Lübnan’daki katliamın sona ermesi için acil ve kalıcı ateşkes ihtiyacını her fırsatta dile getiriyoruz.

“BİZİM SORUNUMUZ KATLİAMLA VE KATLİAMCILARLADIR”

Bu çağrımızı G20 Rio zirvesinde de tekrarladık. Girişimlerimizin de neticesinde G20 liderler bildirgesinde Gazze’ye dair güçlü ifadeler yer aldı. Lübnan’daki tehlikeli tırmanış hakkında derin endişenin yanı sıra Gazze’ye insani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması çağrısı liderler düzeyinde kayda geçirildi. Şunun bir defa anlaşılması lazım. Bizim hiçbir ülkeyle, hiçbir halkla, hiçbir inançla sorunumuz yoktur. Bizim sorunumuz katliamla ve katliamcılarladır. Bizim sorunumuz ülkesinin ve vatandaşlarının güvenliğini daha fazla masum kanı dökmekte arayanlardır. Bizim sorunumuz işgal ve istila politikasıyla coğrafyamızı kaosa ve istikrarsızlığa sürükleyenlerdedir. Gazze halkına 14 aydır reva görülen soykırımın cezasız bırakılmaması için Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davaya bu anlayışla müdahil olma kararı aldık.

Geldiğimiz noktada, uluslararası sistemin durduramadığı İsrail’e karşı sorumluluk sahibi devletler tarafından yine uluslararası hukuk temelinde zorlayıcı tedbirler uygulanması şart. İsrail’e silah ve mühimmat sevkinin durdurulmasını talep eden mektubumuz 52 ülke ve 2 uluslararası kuruluşun ortak imzasıyla bir Birleşmiş Milletler belgesi olarak yayınlanmıştır. Filistin devletinin daha fazla ülke tarafından tanınması bilhassa bu dönemde çok çok önemlidir.

“SAVAŞIN KAZANANI BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ”

Orta Doğu’da bunları yaparken Ukrayna’daki savaşın adil ve kalıcı barışla neticelenmesi için tarafların eşit statüde temsil edileceği diplomatik girişimleri de destekliyoruz. Esasen çatışmaların ilk aylarında İstanbul süreciyle tarihi bir fırsat yakalanmıştır. Ancak bu imkan değerlendirilemedi. Bunun faturasını ise yarım milyona varan can kaybıyla her iki komşumuz enerji ve gıda kriziyle tüm insanlık ödedi. Savaşın kazananı barışın kaybedeni olmaz. Aradan geçen süre bu teşbihimizin haklılığını teyit etmiştir. Türkiye savaşın ilk gününden bu yana yaptığı gibi taraflar arasında her türlü kolaylaştırıcı rolü üstlenmeye hazırdır. Bunu yapabilecek iradeye ve kabiliyete ziyadesiyle sahiptir.

Yeni Amerikan yönetiminin her iki çatışma bölgesinde de barışa giden yolda daha cesur, daha basiretli, daha destekleyici adımlar atmasını ümit ve arzu ediyorum. Barışa giden yolu tıkayacak ve savaşı körükleyecek adımları doğru bulmadığımızı burada vurgulamak istiyorum. Kıymetli basın mensupları, çevremizdeki sıkıntılara ve çatışmalara rağmen Türkiye ekonomisi büyüme trendini istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl 14-28 Mayıs tarihinde yapılan genel seçimlerle birlikte 5 yıllık kesintisiz icraat dönemine girdik. Seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyduğumuz ekonomi programıyla da belirsizlikleri ortadan kaldırdık.

“2024’TE ÜÇ BÜYÜK KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞU TARAFINDAN NOTU İKİŞER KADEME ARTTIRILAN TEK ÜLKEYİZ”

6 Şubat 2023’de yaşadığımız asrın felaketi depremin insanımızın hayatında ve ekonomimizde yolaştığı yaraları hızla sarıyoruz. Geçtiğimiz ay 130.000. deprem konutumuzun anahtarlarını afet zedelerimize teslim ettik. 2024 yılı sonunda 200.000 konutun gelecek yıl sonunda ise 417.000’i konut toplam 453.000 bağımsız bölümün inşasını bitireceğiz. Depremin izlerini silmek için bugüne kadar 71.5 milyar dolar harcama yaptık. Ekonomide 2023 yılını %5,1 oranında büyüme ile kapatarak 14 yıl boyunca kesintisiz büyüme sürecimizi devam ettirdik. 2024 yılının ilk yarısında büyümemiz %3,8 olarak gerçekleşti. Tüm dünya gibi bizim de en büyük endişemiz yüksek enflasyondur. Amerika ve Avrupa dahil pek çok yerde son 60-70 yılın zirvelerini gören enflasyon baskısından herkes gibi biz de olumsuz etkilendik. Dezenflasyon sürecimiz 2024 yılı haziran ayından itibaren başladı ve 2025 yılında da devam edecek. 

Merkez Bankamızın rezervleri yüz altmış milyar dolara dayandı. Makro ekonomik göstergelerdeki bu pozitif gelişmeler yatırımcıların ülkemize yönelik bakışını da olumlu yönde etkilemiş kredi notumuz artarken ülkemizin risk primi de emsallerimize göre daha hızlı düşmüştür.

2024’te üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu ikişer kademe arttırılan tek ülkeyiz. Ekonomide hedeflerimizi gerçekleştirmek amacıyla bundan sonra ülkemizin araştırma, geliştirme ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmeyi aktif sanayi politikalarımızla katma değer zincirlerinde yükselmeyi savunma sanayindeki atılımlarımızı yenilerini eklemeyi yeşil ve dijital ekonomiye geçişle yönelik teknolojik dönüşümü hızlandırmayı yatırımcı dostu politikalarla iş ve yatırım ortamımızı iyileştirmeyi ekonomimizin rekabet gücünü artırmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Bölgemizdeki çatışmalar ve krizler çözüme kavuştukça İnşallah Türk ekonomisindeki iyileşme daha da hızlanacak. Türkiye hedeflerine doğru koşar adımlarla gidecektir.

SORU-CEVAP

Doğrusu, sonuç bildirgesiyle ilgili olarak beklediğimiz bir bildirge burada teşkil etti ve şu an itibariyle de özellikle gerek cezirenin beklentilerine burada bir cevap teşkil eden netice var. Ama biz olayı tabi 11 ayın sonucu olarak değerlendirdiğimizde maalesef İsrail’in bu zulmüne karşı dünya beklediğimiz tavrı henüz koymuş değil. Ama biz şu anda Türkiye olarak dostlarımızla el ele vererek bu mücadelemizi aynen sürdürüyoruz. Gerek İsrail-Filistin arasında gerekse en son biliyorsunuz bu İsrail’in zulmü Lübnan’a da yansıdı. Lübnan’a da varıncaya kadar buralarda meydana gelen bu zulme karşı Türkiye olarak tek başımıza da kalsak biz mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz.

(Rusya’nın nükleer doktrinini onaylaması) Nükleer silahların kullanıldığı bir savaşın olumlu bir yanı vardır diyemeyiz. Temenni ediyorum ki bir an önce kesin ateşkesi Ukrayna ve Rusya arasında da sağlarız ve dünyanın beklediği barışı da temin etmiş oluruz. Rusya’nın bu açıklaması her şeyden önce kendine yönelik bir tavra karşı, konvansiyonel silahlara karşı alınan bir tedbirdir diye düşünüyorum. Rusya’nın attığı bu adım NATO yetkilileri tarafından düşünülmelidir, bu adım gözden geçirilmelidir. Her şeyden önce Rusya kendisini koruyacak güce, kendisini koruyacak tedbirlere sahiptir, sahip olmak durumundadır. Aynı şekilde bir NATO ülkesi olarak biz de kendimizi korumak ve kendimizi koruyacak adımları atmak durumundayız. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir