Başta Talât Paşa olmak üzere, İttihatçılar için hayalleri bedenlerine sığmıyordu denir. Onlar, bedenlerini de bağımsızlık ve devrim mücadelesine adadılar. Onlar vatanlarının, gözleri önünde devamlı olarak toprak ve onur kaybına isyan ettiler. Şair Hüseyin Haydar’ın betimlemesiyle İttihatçılar, “Üç yüz yıl kan kaybeden bedenden” doğdular. Büyük altüst oluşların içinde yaşadılar. Büyük düşündüler. Büyük işler başardılar.
Osmanlı İmparatorluğu, emperyalist büyük devletlere karşı yürütülen teslimiyet politikaları sonucu bir yarı sömürge haline gelmişti ve parçalanıyordu… Emperyalistler aralarında, Osmanlı’yı paylaşma tartışmaları ve anlaşmaları yapıyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, Talât Paşa’nın önderliğinde İttihatçılar yani Jön Türkler tarafından atıldı. Bina yine bir Jön Türk olan Mustafa Kemal’in liderliğinde Kemalistlerce inşa edildi. Diğer bir deyişle Cumhuriyet, Talât Paşa’nın ve Atatürk’ün bizlere mirasıdır. Mustafa Kemal, bu temel tarihi gerçeği, Talât Paşa’nın eşi Hayriye Hanım’a şöyle açıklıyor: “Eğer Talât Paşa, Meşrutiyet inkılabını yapmamış ve ondan sonraki meşhur hizmetleriyle bu yolları açmamış olsaydı, biz bu inkılabı yapamazdık.” Bu önemli görüşme Tahsin Uzer’in evinde gerçekleşiyor.
Mustafa Kemal, Jön Türklerden, İttihatçılardan başlayan sürecin birikiminin, tayin edici öneminin bilincindedir ve bu gerçeğe bir başka konuşmasında tek bir cümleyle dikkat çekiyor: “Eğer Meşrutiyetler olmasa idi, Cumhuriyet olamazdı.”
CUMHURİYET’E HİZMETLERİ
İttihat ve Terakki’nin ve onun önderi Talât Paşa’nın, Cumhuriyet’in yolunu açan hizmetleri neydi, diye sorulabilir. Kapitülasyonların kaldırılması, milli ekonomi ve çağdaş kurumların ilk nüvesinin oluşması İttihat ve Terakki’nin eseridir. Halkçılık, devletçilik, köycülük, kadın hakları, dilde halkçılık, eğitimin yaygınlaştırılması, laikliğin ilk uygulamaları, basın özgürlüğü ve sosyal hayatın canlanmasına yönelik ilk adımlar yine onların eseridir.
Başta Enver Paşa olmak üzere cesur bir tutumla gerekli askeri reformları yaparak genç ve güçlü bir ordu yarattılar. Kemalist Devrim’in gerçekleştirip de İttihat ve Terakki döneminde filizleri olmayan, gündeme gelmeyen, tartışılmayan hemen hemen hiçbir şey yoktur. Özetle Talât Paşa, Enver Paşa ve diğer İttihatçılar milli devletimizin temelini atan büyük devrimcilerdir.
İttihat ve Terakki, vatan sevgisinde birleşen yaygın, geniş kitlelerin bir örgütlenmesiydi. Üyeler, bazı temel konularda farklı düşünceleri savunabiliyordu. Yani İttihatçılar birçok konuyu tartışan geliştiren genç devrimcilerdi. Genç ve tecrübesiz olmaktan gelen zayıflıkları vardı. Önce Osmanlıcı idiler; İmparatorluğu bir bütün olarak korumak istiyorlardı. Ama bunun olanaksız olduğunu çok geçmeden gördüler. Sonra Türkçü/Milliyetçi oldular. Ayrıca Mustafa Kemal gibi bir genç ve olağanüstü yetenekli önder de onların arasında yetişti.
İTTİHATÇIYIM DEMEK VATANSEVERİM DEMEKTİR
İttihatçıların memleket sevgisi tarihi bir gerçektir. Onlar her şeyi ülke yararı için yaptılar. Mustafa Kemal Atatürk de İttihatçıları böyle değerlendiriyor. Değerli tarihçi Sina Akşin’in aktardığına göre:
Mütareke İstanbul’unda İngiliz Rahip Frew (Fru), bir salonda karşılaştığı Mustafa Kemal’den öncelikle İttihat ve Terakki’yi karalamasını istiyor. Paşa’nın verdiği yanıt nettir ve çok önemlidir: “İttihat ve Terakki’nin birçok kusur ve yanlışları olabilir. Fakat vatanperver bir kuruluştur.”
Rumeli kökenli olan, değerli yazarımız Necati Cumalı da İttihatçılığı ve Selânik’teki etkisini vatanseverlikle betimliyor: “İttihat ve Terakki, 1908 Devriminden önce gizli bir partiydi. Yine de kokusu sarmıştı Selânik’i. Yetişen her onurlu genç İttihatçıydı ya da İttihatçı olmaya adaydı Selânik’te. 1908 Devriminden sonra yüreklerdeki bu tutku dışa vurdu.
“İttihatçılığın öyle, incelenerek bellenecek bilimsel ilkeleri yoktu. İttihatçıyım demek, vatanımı, ulusumu severim, özgürlüğüme bağlıyım, vatanım için seve seve can veririm demekti sonuç olarak.”
ULUS DEVLETİNİN KURULUŞUNDA GÖREV ALDILAR
Hikmet Özdemir, Enver Paşa’yı “büyük bir kahraman” olarak niteliyor. Özdemir İttihat ve Terakki’yi, “Bir siyasi tavır ve okul olarak, bir vatanseverler hareketi,” olarak değerlendiriyor. Ve şu açıklamayı yapıyor:
“Bilindiği gibi, İttihat ve Terakki, 1789 Fransız İhtilalinin etkisindedir. (…) Balkan Savaşı’nda, Trablusgarp’ta ve Dünya Savaşı’nda vatan toprakları için İttihat ve Terakki’nin önderleri ve kadroları gözlerini kırpmadan hayatlarını ortaya koymuşlardır ve canlarını vermişlerdir.
“1920’de Sevr Antlaşması’yla birlikte Balkan ve Dünya savaşlarının kahramanlar kuşağından sağ kalabilenler; bu defa Atatürk’ün önderliğinde, Türk İstiklal Savaşı’na katılmışlar; Türk Ulusunun milli devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ve inşasında aktif görevler üstlenmişlerdir.”
TÜRKİYE’Yİ MÜSTEMLEKE OLMAKTAN KURTARMAK
Taylan Sorgun da İttihat ve Terakki’nin vatanımız için kader değiştirici rolü üzerinde duruyor:
“İttihat ve Terakki, Türkiye’yi müstemleke olmaktan kurtarmak için kuruldu: Osmanlı İmparatorluğu tam bir çöküş dönemini yaşıyor. Emperyalizm Osmanlı İmparatorluğu’nu öyle bir hale getirmiş ki Viyana ve Paris kongrelerinde paylaşım kararları alınmış, kapitülasyonlar üzerine çökmüş İmparatorluğun. Osmanlının zaten parçalanmasına karar verilmiş. İttihat ve Terakki İmparatorluğu bu şartlardan kurtarmak için kurulmuş bir teşkilattır. Taylan Sorgun, açıklamasını İttihatçıların millici niteliklerine dikkat çekerek sürdürüyor:
“İttihat ve Terakki’nin bir iktisadi ve siyasi felsefesi var. İktisadi ve siyasi felsefesi olan bir grup… 1908 öncesinde, 1907’de Yusuf Akçura, şair ama aynı zamanda asker Ömer Naci, Mustafa Kemal ve Kara Kemal, milli bankacılığı tartışıyorlardı. (…)
Cumhuriyet, milli bankacılığı getirdi ise bu daha 1907’de Selanik’te Mustafa Kemal’lerin, Yusuf Akçura’ların tartıştığı bir meseledir. Böyle bakmak lazım…”
Yani Kemalizm’in temelinde/kökeninde İttihatçılık vardır. Kemalist Devrimler bir halı gibi ilmik ilmik örülmüştür. Tabii İttihatçılığın Kemalizm’e dönüşmesinde önemli kazanımlar/değişmeler olmuştur. Düşünceler ve eylemler pratiğin içinde hatalarından arınmış, olgunlaşmıştır. Kemalizm’in özü olan Altı OK ilkesi bu süreçte somutlaşmıştır.
İTTİHATÇILIK BİR HALK HAREKETİDİR
Barış Doster, İttihatçılığın yalnızca bir aydın hareketi olmayıp tabandan gelen bir halk hareketine de yaslandığına dikkat çekiyor:
“Başlangıçta tam bir gizli örgüt gibi teşkilatlanan İttihatçılar özgürlük taleplerinin yanında, bozulan ekonomi ve toplumsal düzen nedeniyle Anadolu’da görülen ayaklanmaları da İkinci Meşrutiyet’in halk tabanının oluşması için başarıyla kullanmışlardır. Bu nedenle Jön Türk Devrimi’ni ‘tepeden inme bir devrim’ olarak küçümseyip, kestirip atmak doğru değildir, gerçekçi değildir. Arkasında, o günün koşullarında önemli bir halk hareketi vardır.
“Enver Paşa ve kuşağı sadece bizim tarihimize değil, dünya tarihine damgasını vurmuş, bütün fertleriyle çok iddialı bir kuşaktır. Ve o dönem, çok görkemli, çok destansı bir dönemdir.”
İTTİHATÇILARA NEDEN DÜŞMANLAR?
Mütareke günlerinde, çoğu İngiliz yanlısı olan İstanbul basını, yoğun şekilde İttihatçı düşmanlığını körüklüyor. İttihat ve Terakki ile uzak yakın ilişiği olan herkese, her şeye saldırmanın neredeyse moda olduğu bir dönem yaşanıyor. Mustafa Kemal’e, Anadolu’daki mücadeleye ve milli olan her gelişmeye, “İttihatçılar” denerek saldırılıyor. Çünkü ilk direnme hareketleri genellikle yaygın olarak örgütlü olan İttihatçılardan geliyor. Ayrıca İttihatçılık, direnme ve vatanseverlikle neredeyse aynı anlama geliyor. Bu nedenle İttihatçılık karalanıyor. Direniş büyümeden güçlenmeden ezilmek isteniyor.
Osmanlı tarihinde, Mütareke öncesinde de İttihatçılara karşı düşmanlığın bir kampanyaya dönüştürüldüğü iki dönem var: Birincisi 31 Mart gerici isyanının yaşandığı günlerdir. İkincisi ise, Balkan Savaşı sürecidir.
Bu üç dönem, aynı zaman da İngiliz emperyalizminin işbirlikçilerinin Osmanlı’ya egemen olduklarını düşündükleri günlerdir ama iktidarları geçici oluyor.
O yıllarda bu düşmanlığın ana kaynağı emperyalistler özellikle de İngiliz emperyalistleridir. Onlar başta İstanbul olmak üzere Osmanlının topraklarını paylaşmak kararındalar. Hasta adam ilan edilen Osmanlının İttihatçılar tarafından iyileştirilmesinden, ömrünün uzatılmasından, kurtarılmasından korkuyorlar. Onlar İttihatçılığın kendi çıkarları açısından tehlikeli olduğunu biliyorlar. Çünkü İttihatçılık milliyetçiliktir. Vatanseverliktir. Emperyalizme karşı olmaktır. Siyasi ve iktisadi olarak tam bağımsız, başı dik, onurlu bir vatan istemektir. Aynen Mustafa Kemal gibi…
Mustafa Kemal’in, 29 Ekim 1907’de 322 numaralı üye olarak Cemiyet’e girdiği biliniyor. Mustafa Kemal, zaman zaman farklı görüşleri olsa da, İttihat Terakki’nin içinde genç bir asker olarak diğer önderlerle birlikte omuz omuza mücadele ediyor. O da bir Jön Türk’tür. Bu mücadele Gazi’ye çok birikim/tecrübe katıyor.
İttihatçı vatanseverlerin hata, zaaflarıyla ve tabii ki cesaret, fedakârlık, kahramanlıklarıyla da Mustafa Kemal Atatürk için iyi birer öğretmen olduklarını söylemek yanlış bir saptama olmamalı. Onlar bizim de yolumuzu aydınlatıyorlar.
Feyziye Özberk