2014 yılında Google, artırılmış gerçeklik dünyasına büyük bir heyecanla adım atmış ve Tango adını verdiği projesini tanıtmıştı.
Bu yeni teknolojiyle birlikte telefonlar artık sadece kameralarını kullanarak bir odayı haritalandırabiliyor, çevresindeki nesnelerin konumunu anlayabiliyor ve iç mekanları 3D olarak tanımlayabiliyordu.
Google’ın Tango isimli projesi aslında özellikle de dönemine göre oldukça iddialıydı.
Tango, aslında döneminin en ileri arttırılmış gerçeklik (AR) teknolojilerinden biriydi.
Geliştiricilere 3D haritalama, ölçüm yapma ve kapalı alan haritaları oluşturma gibi döneminin ötesinde sayılabilecek imkânlar sunuyordu.
Peki özellikle o dönem için kulağa harika gelen bu fikir neden kimse tarafından kullanılmadı?
Ancak tahmin edersiniz ki Tango’nun sunduğu bu teknolojinin maliyet açısından bedeli oldukça ağırdı.
Özel sensörler ve kameralar gerektiriyordu ve yalnızca birkaç cihazda çalışabiliyordu.
Bu sebeple de kullanıcıların Tango’yu tam performansta kullanması için ek maliyetler üstlenmesi gerekiyordu.
Yani arttırılmış gerçeklik dünyasına açılan bu kapı, kullanıcılar ve geliştiriciler için biraz fazla niş kalmıştı.
Ek olarak, 2017’de Apple’ın ARKit ile arttırılmış gerçeklik dünyasına sade ve erişilebilir bir çözüm sunmasının ardından da Google kendi stratejisini hızlıca gözden geçirerek aksiyon almıştı.
Google da arttırılmış gerçeklik deneyimini daha geniş kitlelere ulaştırmaya odaklanarak ek donanım gerektirmeyen ve çoğu Android cihazda çalışan ARCore’u sahneye çıkardı.
Böylelikle Tango’nun gelişmiş özellikleri rafa kaldırıldı ve Tango’nun Google’ın tarihindeki ilginç bir başarısızlık örneği olarak tarihin tozlu sayfalarına karıştı.