T24 Haber Merkezi
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmelerinde CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na tepki gösterdi. CHP’li Emir, “Gereğini yapın ve istifa edin. En azından soruşturmasını salahiyeti için istifa edin. Bu mahkemenin mutlaka bürokrasiye sıçraması gerekiyor. Bürokratik destek olmadan bu suçun işlenmiş olma ihtimali yoktur” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sürüyor. CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Murat Emir, “yenidoğan çetesi”ne ilişkin açıklamalarda bulundu. “Yenidoğan çetesi” duruşmasının dün başladığını hatırlatan Emir, “Sanıkların birçoğu ihmali davranışla adam öldürmekten yargılanıyorlar. Ama burada sadece ihmal eden, görevini eksik yapan, yapması gerekeni yapmayan kişilerin bu 47 kişiyle sınırlı olmadığı apaçık ortadadır” dedi.
Emir, bu sürecin 112’de başladığını belirterek, “112’in özellikle bu hastanelere hasta taşıdığına dönük bilgiler var. Bu 112 kimin denetiminde 112’deki hasta dağılımını gözetiyor olmanız gerekiyor. 112’de farklı bir uygulama varsa hemen fark edip bunu düzeltmesi gerekensizsiniz. 112’de eğer böyle bir haksızlık olmuşsa bunun birinci derecedeki sorumlusu sizsiniz” diye konuştu.
Emir, yenidoğan çetesi kapsamında kapatılan hastanelere ilişkin, şöyle konuştu:
“‘Ben hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadım’ dediniz, baktınız. Olayın 2023 yılında başladığını biliyoruz. Siz 2023 Mart’ın harekete geçmişsiniz. Şafak Hastanesi grubu dışındaki hastaneleri kapatmak için 28 Eylül’ü beklediniz. 18 Eylül’de teftiş kurulu raporu var. Bu cinayetler başladıktan 15 ay sonra kapatmak aklınıza geliyor. Siz savcılığa, teftiş kurulu bürokrasinizi acil harekete geçirmek yerine Mali Şube’ye bildiriyorsunuz. Mali Şube araştırsın diyorsunuz. Neden? Çünkü olayı basit bir para meselesi olarak ele alıyorsunuz? Bu ihmal değilde nedir? Kapatmak için bir yıl kadar süre bekliyorsunuz. 9 hastanenin kapanması 28 Eylül’de. Bu hastaneler çalıştığı için bu cinayetler oldu. Bu hastaneler çalışmaya devam ettiği için bu cinayetler oldu. Dolayısıyla sizin burada ihmalinizin olmama olanağı var mı? Neyi beklediniz?”
Emir, teknik takibin mayıs ayında başladığını hatırlatarak, “Teknik takip başladığında henüz iki ölüm vardı. Üçüncü ölüm olduğu anda müdahale etmeniz gerekirdi. Ama bekliyorsunuz. Mayısta, haziranda ölümler devam ediyor. Ağustos, eylül, ekim oluyor. Sizin ne zaman teftiş kurulunu çalıştırdığınızı bilmiyoruz? Ne zaman denetimini yaptığınızı bilmiyoruz? ‘Eylül’de biz harekete geçtik’ diyorsunuz” dedi.
“Ağır bir ihmaliniz var” diyen Emir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Arkadaşım olsa kapatırım’, hayır kapatmıyorsunuz. Siz gitmişsiniz bu hastanenin sahipleriyle resim çektirmişsiniz. Bu zımnen destek vermektir. ‘Arkanızdayım’ demektir. Neden daha önce harekete geçmediniz? İlk ölümden siz sorumlu olmayabilirsiniz, ikinciden de sorumlu olmayabilirsiniz. Ama mayıstan sonraki ölümlerden sorumlusunuz. Sadece bu 47 kişi değil. Çünkü devletin kayıtlarında konuşmaları var. Bir kişinin 350 yoğun bakım yatağını işletmesi normal midir? Hangi yönetmelikte var? Yoğun bakımlar bugün lanetlenmesi gereken kişi tarafından yönetiliyor. İl sağlık müdürü olarak siz buna göz yumdunuz. Bundan daha büyük suç olur mu?
“Yenidoğan çetesi” dosyasında yer alan bilgiye göre savcılık, SGK’ya yazı yazıyor. Savcılık, ‘2023’e kadar şu hastanelerin yaptığı usulsüzlükleri bana bildir’ diyor. Bu çocuklar SGK’dan para almak için öldürülüyorlar. Normalde SGK’nın harekete geçip, usulsüzlüklere anında müdahale etmesi gerekiyor. SGK son aya kadar bu kişilere para ödemeye devam etti. Bu nedenle cinayetler devam etti. SGK ödemeyi durdursaydı bu cinayetler duracaktı.
SGK’nın harekete geçmemiş olması büyük bir ihmaldir, büyük bir kast söz konusudur. Bunları duymazdan gelemezsiniz. Gereğini yapın ve istifa edin. En azından soruşturmasını salahiyeti için istifa edin. Bu mahkemenin mutlaka bürokrasiye sıçraması gerekiyor. Bürokratik destek olmadan bu suçun işlenmiş olma ihtimali yoktur” (ANKA)
Ne olmuştu? İstanbul’da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22’si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var? İddianamede şüpheliler için “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin “maktul”, 5 kişinin “müşteki”, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün “suçtan zarar gören”, 19 hastane ve sağlık şirketi “malen sorumlu”, 47 kişi de “şüpheli” olarak yer aldı. Doktor Fırat Sarı’nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK’den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K’nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E’nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O’nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E’nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti Raporda, bebek Ö.H’ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G’nin hemşirelere “adrenalini kapat” talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S’nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan “prostavazin” isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtları İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı’nın Sarı’ya “Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu” söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar’ın şüpheli Hasan Basri Gök’le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök’ün “Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur” dediği, Sayar’ın ise “Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani” dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik’in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir’in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı’nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan “yenidoğan çetesi” açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok Aileler anlattı Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. “Bebeğimizi kaybettik” Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. “Yenidoğan çetesi” nasıl deşifre edildi? İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, “Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık” dedi. Ne kadar ceza isteniyor? İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine “dolandırıcılık” suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmişti Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E’nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5’i tutuklanmış, 3’ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|