Hürriyetten Uğur Cebeci bugünkü köşe yazısında “Pasaport vize ve uçak bileti tek bir uygulamada… Dijital seyahat yolcuları rahatlatacak” başlıklı yazı kaleme aldı.
Cebeci’nin konuyla ilgili yazısının tamamı şu şekilde:
Havayolu yolculuğunda pasaport, vize, yurt dışına çıkış harç pulu gibi birçok şeyi göstermek gerçek bir yük haline geldi. Kolay doğrulanamayan belgeler, kontrol yapanların yolculara kuşkulu bakışları ve uzayıp giden kuyruklar havayolu yolculuğunu zaman zaman işkenceye çeviriyor. Yakın gelecekte uygulanması beklenen dijital seyahat sayesinde ise akıllı telefona yüklenecek bir dijital kimlikle tüm işlemlerden geçilebilecek.
Bir uçuş için nereden baksanız 2-3 saat önceden havalimanına gitmek gerekiyor. Check-in işlemleri, bagajın verilmesi sonra istikamet yurtdışı ise pasaport kuyrukları insanı canından bezdiriyor. Bir de elinizdeki belgelerle ilgili bir kuşku doğarsa derdinizi anlatmanız belki de uçağınızı kaçırmanıza yol açıyor. Örneğin, bugünlerde İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda durum böyle. Uzayan kuyruklar artık iyice sinir bozucu bir hal aldı. Uçuştan döndükten sonra hızlı geçiş imkânı olsa bile kuyruklar, yorgunluğunuzu doruk noktasına taşıyor. Görünen o ki, tüm bu karmaşadan tek kurtuluş dijital yolculuğun bir an önce başlaması.
Bir tek belge ile temassız seyahat segmentlerinin başarısı çok önemli. ‘One ID’ temassız seyahatin yakın gelecekte büyük ölçekte uygulanabileceği sonucu testlerle ortaya çıktı. Bu sistemle telefonunuzdaki bir barkodu okutup geçiyorsunuz. Yolculuğun en önemli yönünü yöneten One ID standartları iyi çalışıyor, olgunlaşmış durumda ve müşteriler için daha iyi bir deneyim sunabiliyor. One ID ayrıca, en yüksek veri koruma seviyelerini de destekliyor. Kısacası tamamen dijital bir seyahat deneyimi için sahne hazır.
GERÇEK YAKLAŞIYOR
Son konsept kanıtlama (PoC) çalışmalarının ardından tamamen dijital hava yolculuğu gerçeğe bir adım daha yaklaştı. İki yolcu, Hong Kong ile Tokyo arasındaki gidiş-dönüş yolculuğunda çeşitli dijital cüzdanlar ve seyahat kimlik bilgileri kullandı; dijital pasaportlar, şirket kimliği ve sık uçan yolcu bilgileri dahil. Bu, yolcuların kişiselleştirilmiş teklifler elde etmelerine, uçuş rezervasyonu yapmalarına, vize almalarına ve canlı bir ortamda havalimanı süreçlerini hızla geçmelerine olanak sağladı. Tüm seyahat kimlik bilgileri bir akıllı telefondaki dijital cüzdanda saklandı ve bagaj bırakma, güvenlik, göçmenlik ve biniş gibi temas noktalarında paylaşıldı. Bu, dijital seyahat deneyiminin birkaç temel öğesinin doğrulanmasını sağladı.
NASIL ÇALIŞACAK
Biyometrik ve biniş kartı için doğrulanabilir kimlik bilgileri (VC) ilk kez başarıyla denendi ve bir kağıtsız belge doğrulamasını göstermek için test edildi. Yeni dijital cüzdan hem Hong Kong hem de Tokyo’nun Narita havalimanlarındaki canlı biyometrik sistemlerle sorunsuz bir şekilde entegre oldu. Bunun anahtarı hem kamu hem de özel sektörden kimlik belgesi verenlerin bulunduğu “Güvenilir Veren Kayıt Defteri”. Havayolları ve tüm ortakların, bir yolcunun seyahat kimlik bilgilerinin güvenilir bir kuruluş tarafından verildiğini bilmesi yeterli olacak.
Ancak sistemin küresel anlamda çalışması için hala bir zaman var. Her havalimanında dijital yolculuğun tanınması gerekiyor. IATA Müşteri Deneyimi, Teklifler ve Siparişler Geçiş Yöneticisi Younkyung Kim, “Birçok havayolu veya havalimanının kendi kayıt defterini barındırmak isteyeceği öngörülüyor, ancak IATA aynı zamanda bağımsız bir yol izlemeyenlerin de erişebileceği bir kayıt defteri oluşturacak” diyor.
HER PROGRAMA KAYIT GEREKEBİLİR
Dijital kimlik kanıtlandığında, havayolları temassız seyahatten yararlanma seçeneği de dahil olmak üzere kişiselleştirilmiş teklifler sunabilir. Yolcular kabul ederse, havalimanları (PoC, Hong Kong ve Narita durumunda) biyometrik verileri sistemlerine dahil edebilir ve yolcuları belgeleri tekrar tekrar göstermeye gerek kalmadan tüm temas noktalarında tanıyabilir. Genellikle bir yolcunun her havalimanın programına kaydolması gerekiyor. Bunun küresel anlamda yapılması için programlar oluşturuluyor. Yani dijital yolculuk için cep telefonunuza yapılacak yükleme bir tek program üzerinden geliştirilmeye çalışılıyor. Yoksa her havalimanına kayıt gibi zorunluluklar yine zaman kayıplarına yol açıyor.
KAÇAN BALIK BÜYÜK OLUYOR
Türkiye önemli bir uçak alıcısı. Özellikle yolcu uçağı alımı, başta THY ve Pegasus olmak üzere büyük partiler halinde yolcu uçağı siparişleri ile dünya pazarında önemli rol oynuyor. İmalatçılarda zaman zaman ortak imalat teklifleri ile Türkiye’ye uçak satışını garanti etmek istiyorlar. Gelen tekliflerin bazıları özellikle Türkiye’nin uçak imalatında önemli rol oynuyor. Ama bunların bazıları elimizden kaçıyor. Geçtiğimiz günlerde TUSAŞ tesislerinde içine girme imkânı bulduğum Airbus’ın dev nakliye uçağı BelugaST de elimizden kaçmış. Meğer yıllar önce Airbus A300-600 platformu üzerine yapılan beyaz balina BelugaST’yi Türkiye’de imal etmek istemiş. Türk Hava Yolları teknik ve TUSAŞ (o zamanki adı TAI) ile ortak geliştirilecekmiş. Karşılığında THY’nin 50 adet A350 uçağı alacağını garanti etmesi gerekiyormuş. Şimdilerde bu uçaktan 100’den fazla alım yapılacak. O zaman savunma sanayi bu işe karşı çıkmış, gerçekleşmemiş. Eğer anlaşma olsaydı büyük hacimli uçak parçalarını taşıyan BelugaST Türkiye’de yapılacaktı.
TR JET YOLCU UÇAĞI OLMADI
-Bir başka teklif ilk Türk yolcu uçağı için gelmiş. Sahipleri Fatih- Eren Özmen çifti olan Sierra Nevada şirketi jet motorlu, 32-60 koltuklu bir yolcu uçağının yapımı için harekete geçmişti. Dornier patformu üzerine yapılacak uçak TUSAŞ’tan ilgi görmedi. Daha doğrusu anlaşma sağlanamamış. Böylece bölgesel jet projesi de suya düşmüş.
-Oysa bu bölgesel uçak projesi Türkiye’nin ilk bölgesel jet uçağını üretmek amacıyla yola çıkılmış, temeli de Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde seçim propagandasında atılmıştı. Proje kapsamında, Alman Dornier 328’in (D328) modernize edilmiş bir versiyonu olan TRJ328 modeli kullanılacaktı. Sonraki farklı modeller geliştirilecekti. Uçakla ilgili telif hakları ABD’de kurulu ve Fatih-Eren Özmen çiftine ait Sierra Nevada şirketi tarafından satın alınmıştı.
-Ama proje tamamen rafa kalkmış görünüyor. Çünkü özel sektör tarafında bu projeden ümit kesilince, ilgili departmanın görevi sonlandırılmış, çalışanlarla yollar ayrılmış. Bu projenin ana ihale kurumu olan Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda (SSM) muhtemelen daha farklı fikirleri söz konusu. Böyle bir görevin TAI çatısı altında yapılacağından bahsediliyor, mesela…
-Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAI), Aselsan, TEI, Havelsan, Alp Havacılık, Kale Havacılık, Türk Kabin İçi Sistemleri A.Ş. (TCI) gibi pek çok yerli şirket bu uçakta görev alacaktı. Ve TRJ328’in ilk uçuşu 2019 yılında olacaktı. Olmadı. Proje rafa kaldırıldı. Şimdilerde Sierra Nevada şirketi yine aynı platform üzerine kurulu başka bir modeli Almanya’da imal edecek.
-Türkiye’nin bölgesel jet ihtiyacı ortaya çıkınca Embraer devreye girmiş. Hatta imalatçı ülke Brezilya’nın Başkanı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında bir mutabakat da sağlanmış. THY Embraer’in çok tutulan jetlerinde alacak ve ayrıca bazı imalatlarda Türkiye’de yapılacaktı. Şirketin başkanı Türkiye’ye geldi. Ama bir hafta THY’nin kapısında bekletilince o da çekip gitti. Elinde bu uçaklardan Lufthansa Hava Yolları’na yapılan satışın faturası vardı. Yani onlara sanırım 36 milyon dolar verilen fiyat THY’ye de iş daha doğrusu pazarlık uzatılmadan uygulanacaktı. Ama olmadı. Bugün bölgesel jet alım kararı verildiğinde çok daha fazla ödemeler yapılacak. Özellikle Embraer E190 uçaklarının yeni nesilleri Ajet için de çok öneriliyor.
F35 PARAMIZI YEDİ
-Biz dünyanın en son nesil askeri jeti F35 için ortaklığa para yatıran sayılı ülkelerden bir olduk. Çok çok yıllar önce Singapur Havacılık Fuarı’nda bir F35 kokpit mock-up’ına bindiğimde üzerinde imalatçı ülkeler bayrakları arasında Türk Bayrağı da vardı. Siyasi nedenlerle büyük ödeme yaptığımız uçaklar verilmedi. Ama bu işte bir hayır oldu. TUSAŞ hızlı hareket ederek 5. nesil ya da daha ilerisinde bir savaş uçağı Kaan’ ı hızla ortaya çıkardı. Artık bu konuda geri sayım başladı.
-Türkiye birçok ortaklık projesini de reddetti. Ya da devlet çarkı içinde ilgi görmedi. Bu ortak projelerden sadece A400M stratejik nakliye uçağı hızla gerçekleşti. Airbus’ın Sevlila’daki askeri fabrikasında yapılan uçağın ilk ortaklarından olduk. Bugün Türk Hava Kuvvetleri’nde bu uçaklardan 10 adet var. Daha fazla alım için görüşmeler sürüyor. Ayrıca Airbus askeri kanadı ile Türk Hava Kuvvetleri tanker uçakları içinde uzlaşma noktaları aranıyor. Eğer bir anlaşma sağlanıyorsa ağırlıklı olarak THY elinde bulunan A330-200 uçaklarından 7 tanesi tanker uçağa çevrilecek. Hava Kuvvetleri’nin elindeki Boeing 707 eski nesil uçaklar artık ekonomik ömürlerini tamamlamış durumda.
AVRUPA’DA 2027’DE BAŞLIYOR
Dijital yolculuk için şaşırtıcı olmayan bir şekilde, güvenlik ve veri gizliliği kritik öneme sahip. Yolcuların verileri üzerinde her zaman tam kontrole sahip olmaları ve gerektiği gibi paylaşım yapmalarına izin vermeleri hayati önemde. Ayrıca, yolculara dijital işlemeyi devre dışı bırakma olanağı sağlamak için manuel işleme seçenekleri de korunacak. Uygulamanın hızlanması için ilgili makamlardan destek almak da hızlandırılmış ilerleme için temel olacak. Hükümetlerin teklif ve sipariş ortamının tam ölçekli benimsenmesi için standart dijital pasaportlar ve diğer dijital kimlik formları yayınlaması gerekiyor. Elbette dijital yolculuğa geçiş için zaman var. Hükümetlerin ve yolcuların bu sisteme çok istekli olmaları ve gerekli yapılanma için hızlı belge sağlamaları gerekiyor. Bu durumun takipçiyi ve araştırmacısı ile IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) Avrupa’da, AB hükümetleri 2027 yılında talep edenlere dijital kimlik verebiliyor. Dünya genelinde çeşitli zaman çizelgeleri vardır ancak hükümetlerin ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) standartlarına dayalı dijital seyahat kimlik bilgilerini benimseme çabaları hız kazanıyor.
patronlardunyasi.com