Emekli Tümamiral Cihat Yaycı Sözcü’ye konuştu: Büyük tehlike bu, Allah aşkına yapmayın

Kara Harp Okulu mezuniyetinin ardından teğmenlere yönelik inceleme başlatılması ve bazı teğmenlerin ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildikleri tebliğ edilmesine ilişkin SÖZCÜ’ye konuşan emekli Tümamiral Cihat Yaycı, teğmenlerin törende belirlenmiş usul ve programa uygun hareket etmemesi durumunda alacakları cezanın uyarı yada kınama cezası ile sınırlı olabileceğini kaydetti.

“BU OLAY İKTİDAR MUHALEFET MÜCADELESİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

Disiplin suçunun işlenmesi durumunda TSK Disiplin Kanun ve Yönetmeliklerine göre cezanın haricinde kanun ve yönetmelikte belirtilmeyen fiillere ceza vermenin hukuk devletinde mümkün olmadığını belirten emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Disiplin suçu işlendiği zaman, TSK Disiplin Kanun ve Yönetmeliklerine göre ceza alırsınız.

Ceza, elbette kanun ve yönetmeliklerde açıkça belirlenmiş ve belirtilmiş suçlara yönelik verilebilir. Kanun ve yönetmelikte belirtilmeyen fiillere ceza vermek hukuk devletinde mümkün değildir. Disiplin cezaları da uyarıdan, meslekten ilişiği kesilmeye kadar uzanan bir spektrumdadır. Bu çerçevede malum konuya gelince, eğer törende belirlenmiş usul ve programa uygun hareket etmemiş iseniz, o zaman bu disiplin suçu olarak değerlendirilebilir ve bir kınama cezası ya da uyarı cezası alabilirsiniz.

Eğer başka bir ciddi suç işlememiş, terör örgütleri ile iltisakınız yoksa, alacağınız ceza bununla sınırlıdır. Söz konusu durumda, teğmenlerin meslekten ihracı talebi ile Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiklerine dair haberler basında yer almaktadır. Öncelikle disiplin kuruluna sevk gerekçesi, suçun nevi ve delilleri görmek lazımdır.

Bununla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin esastır ve bu tür konuların kamuoyuna yansıtılması da yanlıştır. Bu olay da, maalesef iktidar muhalefet mücadelesine dönüşmüştür. Olan askere ve TSK’ya olmaktadır. Asker siyasete malzeme edilmektedir. Bu hoş bir şey değildir ve kabul edilemez. Bu olay ve benzeri olaylar için söylüyorum Türk Silahlı Kuvvetleri bir siyaset malzemesi yapılamaz. TSK içindeki bu konular medya ve sosyal medyada böyle tartışılamaz. Silahlı Kuvvetlerin bir mahremiyeti vardır, dünyanın her tarafında da bu böyledir.

Dünyanın her tarafında aklı başında devletlerin ordularındaki bu tür disiplin işleri ordunun içinde kalır. Elbette askerlik bir disiplin mesleğidir o disiplin mesleğinde herkes kafasına göre bir şeyler çıkıp söyleyemez. Söylediğin an işlem yapılır, dünyanın her tarafında bu böyledir. Yani asker bir siyasi değildir herhangi bir devlet çalışanı değildir. Asker bu yüzden Anayasada tüm insan haklarından yararlanamayan tek kesimdir.

Seçme seçilme hakkı dahil olmak üzere, oy kullanma dahil olmak üzere, kısıtlamaları olan özgürlüklerinde ve cezaları da özel kanunlara tabi olan tek kesim vardır o da askerlerdir. Bu tür sorunların bir gazetede haber konusu yapılmasının dahi Türk Silahlı Kuvvetlerine büyük zarar verdiğini düşünüyorum” diye konuştu.

“TSK SİYASET MASASINA MEZE YAPILIYOR”

Türk Silahlı Kuvvetleri siyasetin bir parçası yapıldığını belirten Yaycı, şu ifadeleri kullandı;

“Büyük tehlike bu. Ordu da eğer bir disiplinsizlik varsa Yüksek Disiplin Kurulu mutlaka bunu delilleriyle ve somut olarak değerlendirmeli, bu somut delilleri ortaya koymalı. Objektif ve tarafsız olarak disiplin kurulu yargılaması yapmalıdır. Elbette disiplin kurulu kararları yargıya açıktır ve neticede burada bir hukuksuzluk ya da haksızlık varsa bu yargıya taşındığında mutlaka hukuki açıdan neticelenecektir diye düşünüyorum.

Türkiye’de bir hukuk sistemi olduğuna ben yine de inanıyorum. Benim başıma da çok haksızlıklar geldi. Bu yüzden istifa etmek zorunda kaldım. Devletin malını, parasını korumaya çalışırken kendimi suçlu durumda buldum ama Allah’tan kanun değişikliği yapılarak dosya Yargıtay Başsavcılığına iletildi ve benim hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Daha sonra zamanın Milli Savunma Bakanı talimatıyla bu kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz ettirdi. Ama Yargıtay 5. Daire bu itirazı da reddetti. O yüzden yargıya güvenim pekişti.

Her ne kadar, FETÖ tarzı iftira suçlamaları ile bir kumpas kurulmuş olsa da bunu devletin yargısı kabul etmedi. Bu durumda Yüksek Disiplin Kurulunda doğru ya da yanlış bir karar verilirse bu karar yargıya taşınabilir ve yargıda sorgulanabilir. O yüzden bu biraz uzun bir süreçtir ama neticede Türkiye’de işleyen bir yargı sistemi vardır. Ama burada bir başka sorun daha ortaya çıkıyor, bir asker siyasete alet ediliyor maalesef tartışma konusu yapılıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri siyaset masasında meze yapılıyor. İkincisi ise, FETÖ’cülerin yargıyı ele geçirmesinden sonra, Türkiye’de en güvenilir müessese olması gereken yargıya yönelik şüphelerimiz maalesef hala giderilebilmiş değil. O yüzden şu iki kurumu, askeri ve yargıyı, Allah aşkına kimse siyasete alet etmesin.

Kimse siyaset masasında meze yapmasın. Türkiye’de çok büyük şeyler oluyor, terörist başı meclise çağrılıyor, Kerkük’te on yıllardır karşı çıktığımız nüfus sayımı yapılarak Kerkük’ün Irak Kuzeyi Bölgesel Yönetimi, yani Barzanistan ve Talabanistan’a bağlanması süreci işliyor. Anayasanın 42. ve 62. Maddesi değiştirilmeye, Türkiye’nin bölünmesine uluslararası hukuk bağlamında zemin hazırlanıyor. Bunların hepsi bu tür tartışmalarla da gölgede kalıyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir