Jüri dağıldı: Edebiyatta etnisite tartışması

“Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?” tartışması, “Şiiratı Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü” jürisinde gerilim yarattı. Ödül, Emre Barca’nın “Kabul” kitabına verildi ve gerekçe metninde “Türkçe şiir” tanımı yer aldı. Bu tanım, jüri üyeleri Ali Günvar ve Osman Hakan A’nın istifasına neden oldu. İkili, sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamada, Vural Bahadır Bayrıl’ın duyuru metnindeki “Türkçe şiir” ifadesine itiraz ettiklerini belirtti. Açıklamalarında şunları söylediler:

“Ödül, Türk dili ve kültürü çerçevesinde, Türk şiirine katkı sağlayan şairlerin ilk kitaplarına veya dosyalarına verilmek üzere tasarlanmıştı. Bu ödül V.B. Bayrıl’a ait bir mülk değil, Şiiratı kitaplarına emek vermiş tüm Şiiratı şairlerinin ortak eseridir. Hayatlarını Türk şiiri, dili ve kültürüne adayan iki Türk şairi olarak, V.B. Bayrıl’ın ödülü yanlış yönlendirmesini ve bize yönelik saygısız davranışlarını kabul etmiyoruz”

Bu yıl ödül jürisi, başkanlığını Hilmi Yavuz’un üstlendiği, V.B. Bayrıl, Haydar Ergülen ve Noyan Erözçelik’ten oluşuyordu.

“ETNİSİTE BÖLÜNÜR, DİL BİRLEŞTİRİR”

İstifalar kamuoyunda yankı uyandırırken, Hilmi Yavuz konuyla ilgili görüşlerini paylaşmak üzere bir metin hazırlığında olduğunu açıkladı. Facebook üzerinden yaptığı paylaşımda, “Türkçe edebiyat mı? Türk edebiyatı mı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bu tartışmanın Tanzimat dönemine uzandığını ifade eden Yavuz, Ermeni asıllı Vartan Paşa’nın Osmanlı Türkçesiyle Ermeni harfleri kullanarak yazdığı “Akabi Hikâyesi” ve Rum asıllı Evangelides Misailidis’in Grek harfleriyle ve Karamanlı Türkçesiyle yazdığı “Temâşâ-yı Dünya” romanlarına atıfta bulundu. Yavuz, bu yazarların eserlerinin hangi kimlik çerçevesinde değerlendirileceği konusunda edebiyat tarihçilerinin tartışmalar yaşayabileceğini belirtti.

Ancak yazarların eserlerini kendi ana dillerinde değil, Osmanlı Türkçesi ve Karamanlı Türkçesi ile kaleme almalarının, edebiyatı etnisiteden ziyade dil temelinde inşa etmek istemelerinden kaynaklandığını savundu. Yavuz şu ifadelere yer verdi:

“Ben de Vartan Paşa ve Mihailidis gibi, edebiyatın etnisite üzerinden değil, dil üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Edebiyat hangi dilde yazıldıysa, o dilin edebiyatına aittir. Etnisite edebiyatı böler, dil birleştirir… Toplum olarak hemen her alanda bölündük, bari edebiyatta bunu yaşamayalım”

“EDEBİYATI ULUSAL KİMLİKTEN AYIRAMAZSINIZ”

Ali Günvar ise yaşanan tartışmya ilişkin şu açıklamaları yaptı:

“Metindeki ‘Türkçe şiir’ tanımına itiraz ettik. V.B. Bayrıl, bu ifadeyi değiştirmeyi reddetti ve patronmuş gibi davranarak, ‘Bugüne kadarki katkılarınız için teşekkürler, artık sizinle çalışmıyoruz’ dedi. Bu durumda, yapacağım tek şey istifa etmekti. Ne Şiiratı’na ne de Seyhan’ın hatırasına ihtiyacım var. Bayrıl kendini patron olarak görüyorsa, öyle devam etsin; onun patronajını kabul edenler de aynı şekilde. Ancak ben etmiyorum. Dünyanın hiçbir yerinde edebiyat ulusal kimlikten ayrılamaz. Türkçe yazıyorsan, Türk şiiri yazıyorsundur. Fransız, Fransızca şiir; İtalyan, İtalyanca şiir der, biz niye Türkçe şiir diyelim? Eğer bu duruma farklı bakan varsa, bu bir psikolojik sorun olabilir. Benim kimsenin etnik kökenine veya diline karşı bir itirazım yok, ancak kimse benden, kendi kimliğim ve Türklüğümden utanmamı beklemesin”

Günvar, edebiyatın dil üzerinden okunması gerektiği fikrine karşı çıkarak, edebiyatın ulusal kimlikle bağını koparmanın doğru olmadığını vurguladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir