Giyilebilir sağlık teknolojileri alanındaki icatlarıyla dünyada adından söz ettiren Doç. Dr. Canan Dağdeviren 2024 TÜSEB Aziz Sancar Bilim Ödülü’ne layık görüldü.
Bu alanda ödül alan ilk kadın olan Doç. Dr. Dağdeviren, Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yürüttüğü son çalışmaları hakkında DHA’ya konuştu.
Sütyen şeklinde giyilebilen bir ultrason cihazı geliştirerek meme kanserinin erken teşhisinde çığır açan Doç. Dr. Dağdeviren’in dünyada ilk olacak en yeni projesi ise, ağrı eşiğini ölçecek bir cihaz geliştirmek. Böylece bebeklerden konuşamayan hastalara, ağrı yönetimi çok daha başarılı yapılabilecek, gereksiz ağrı kesici kullanımının da önüne geçilecek.
Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi üyeliğine seçilen ilk Türk, giyilebilir sağlık teknolojisi alanındaki icatlarıyla Amerika’nın en prestijli dergilerinden Forbes’un ’30 Yaş Altı Bilim İnsanı’ listesine girmeyi başaran tek Türk olan ve çalışmalarını Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yürüten Doç. Dr. Canan Dağdeviren, Sağlık Bakanlığı tarafından bu yıl 10’uncusu düzenlenen Türk Tıp Dünyası Kurultayı için İstanbul’daydı. Doç. Dr. Canan Dağdeviren, tıp fiziği, malzeme bilimi ve biyomedikal cihaz teknolojileri alanındaki uluslararası çalışmaları ve giyilebilir tıbbi cihazlar alanında yaptığı çalışmaları nedeniyle 2024 TÜSEB Aziz Sancar Bilim Ödülü’ne layık görüldü. Bu alanda ödül alan ilk kadın bilim insanı olmayı başaran Fizik Mühendisi Doç. Dr. Dağdeviren, tıp dünyasında çığır açan keşifleriyle tanınıyor. Doç. Dr. Dağdeviren, giyilebilir ultrason cihazı projesinin meme kanserinden sonra prostat, yumurtalık ve pankreas gibi geç teşhis edildiğinde ölümcül seyredebilen kanser türleri için de hayata geçirileceğini kaydetti. Giyilebilir ultrason sayesinde vücuttan elde edilen bulgular yapay zeka yardımıyla işlenerek, kanser henüz yatkınlık aşamasında dahi teşhis edilebilecek.
‘TEDAVİLER KADINLARA GÖRE DİZAYN EDİLMEDİ’
Doç. Dr. Dağdeviren, kadınların yıllarca klinik araştırmalara dahil edilmediğini ve bu nedenle kadınlarda sık görülen pek çok hastalığın halen tam olarak anlaşılamadığını kaydederek neden öncelikle meme kanseri üzerinde çalışmaya başladığını anlattı. Doç. Dr. Dağdeviren, “Bir kadının kazandığı ilk ödül olması açısından benim için çok kıymetli bir ödül. 1993 yılına kadar kadınların klinik çalışmalarda olma zorunluluğu olmamış ve bunun nedeninin de hormonlar olduğu söylenmiş. Meme kanseri kadınlar arasında bir numaralı kanser türü; fakat hala anlaşılmamış bir kanser türü. Onu geçin, günlük kullandığımız Kovid sırasında kullandığımız maskeler kadınlar için uygun bir maske değil. Siz bir kadın olarak onu kullandığınızda, arada boşluklar kalıyor ve çok efektif bir şekilde kullanamıyorsunuz. Biz bunu yapay zeka kullanarak makalelerimizde göstermiştik. Biz kendi grubumuzda eşit kadın ve eşit erkek üzerinde denemek için söz verdik ve bunun için bir anlaşma imzaladık kendi öğrencilerimizle” dedi.
‘ULTRASONLU SÜTYEN 3 YILA HAZIR’
Yakın geçmişte büyük ilerleme sağlayan projelerinden birinin, meme kanserini erken teşhis etmek için geliştirdiği elektronik sütyen projesi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dağdeviren, şu bilgileri verdi: “Bu proje şu anda insan denemeleri aşamasında devam ediyor. Bin hasta üzerinde deniyoruz. Bundan sonraki hedefimiz, yaklaşık 3 yıl içinde bu cihazın hayata geçmesi, şirketleşmesi ve ihtiyacı olan insanlar tarafından kullanılabilmesi. Aslında, köylerde, uzak şehirlerde veya az gelişmiş ülkelerde kadınlar tarafından kullanılabilecek bir sistem haline dönüştürmeye çalışıyoruz. Bir telefondan bile daha ucuz hale getirmeye çalışıyoruz ki, her kadın ulaşabilsin ve kadınlar bu sistemi evlerinde kullanabilsinler hastaneye gitmeye bile gerek kalmaksızın” dedi.
‘HAYATTA KALMA SÜRESİNİ YÜZDE 98’E ÇIKARACAK’
Elektronik sütyen ya da giyilebilir ultrasonla özellikle ileri evredeyken teşhis alan ve hayatta kalma oranı yüzde 22’lerde olan hasta grubunda, bu oranı yüzde 98’lere çıkarmayı planladıklarını da vurgulayan Doç. Dr. Dağdeviren, “İleri evrede teşhis edilmişse ve genellikle de iki mamografi arasında oluşmuş ara kanser (intervel) kansere yakalanan hastaların hayata tutunma olasılıkları maalesef çok düşük. Periyodik ölçümler ve bu cihaz sayesinde hayata tutunma olasılığını yüzde 98’lere kadar artırmayı planlıyoruz. Sadece o değil aynı zamanda kanser için harcanan paraların da yarıya düşeceğini öngörüyoruz. Sadece Amerika’da meme kanserinin teşhisi ve tedavisi için yılda 32 milyar dolar harcanıyor. Bu cihazla birlikte bu harcamalar yüzde 50’lere kadar düşecek ve hem hastalar, hem devletler, hem de doktorlar için çok büyük bir fayda sağlayacak bu” diye konuştu.
‘KANSERİ MİLİMETRİK AŞAMADA YAKALIYOR’
Giyilebilir ultrason cihazının bir diğer aşamasının da yumurtalık kanserinin anlaşılmasına yönelik olacağını belirten Doç. Dr. Dağdeviren, ayrıca prostat ya da pankreas gibi ulaşılması zor organlardaki kanserler için de kullanılabileceğini vurguladı. Çok fonksiyonlu bu cihazın vücudun 12-15 santim derinliğine kadar etki gösterebildiğini, ultrason dalgalarıyla bu derinliğe indikten sonra elde edilen görüntü çözünürlüğünün de oldukça yüksek olduğunu kaydeden Doç. Dr. Dağdeviren, şu açıklamaları yaptı: “0.02 santimetre, yani birinci evre kanserin 10 kat daha küçük halini görebiliyoruz. Bizim teknolojimiz ultrason yani ses dalgaları üzerine yoğunlaştığı için vücuda herhangi bir zarar vermiyor. Bir zarar vermediği için, bir radyasyon olmadığı için de bu aleti hemen hemen her gün kullanabiliyorsunuz. Bu dataları topladıkça, yapay zekayı da kullanarak vücudunuzda var olan bir problemin zaman içinde nasıl değiştiğini veya 5 yıl 10 yıl sonra nerelerde olabileceğini öngörebilecek bir sistem haline getirmeye çalışıyoruz. Yani aslında sadece bir ultrason cihazı değil, kullandığımız ve topladığımızda datada ikinci bir cihaz olacak. O datayı kullanarak vücudunuzun tedaviye hangi düzeyde cevap verdiğini, hangi ilaçların yeterli olup olmadığını, herhangi bir ilaç kullanıyorsanız bu ilacın işe yarayıp yaramadığını dahi anlayabileceğiz. Günlük elbisenizin iç çamaşırınızın bir parçası olacak giyeceksiniz ve ultrason dalgalarını kullanarak herhangi bir probleminizin olup olmadığını anlayabileceksiniz.”
‘DÜNYADA İLK OLACAK’
Dağdeviren’in bir sonraki adımı, giyilebilir ultrason cihazını kullanarak yumurtalık kanserinin erken teşhisi için denemeler yapmak; ancak o dünyada eşi benzeri olmayan başka bir çalışmaya daha hazırlanıyor. Ağrı eşiğini ölçmek için bir cihaz geliştirme projesi olduğunu da anlatan Doç. Dr. Dağdeviren, sözlerini şöyle noktaladı: “Ağrınız ne düzeyde veya ağrınızı yönetirken hangi ilaçları kullanmanın o kişi için daha iyi olup olamayacağını anlayacağımız bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bu, dünyada olmayan, hiç çalışılmamış bulunmamış bir cihaz olacak. Biz de henüz araştırmalarını yapıyoruz. Ağrı eşiğinin ölçülmesi, hastaların konforlu bir hayat sürmesinin yanı sıra, kullandığımız ilaçların miktarını regüle etmemize de faydalı olacak. Böylece fazla ilaç kullanımının önüne geçilecek veya farklı ilaçları kombine yapıp ağrı yönetimimizi daha iyi gerçekleştirmemizi sağlayacak bir sistem olacak. Özellikle konuşamayan bebeklerde veya konuşma zorluğu çeken bireylerde de çok faydalı olacağını düşünüyorum. Şu an cihazın yeni yeni dizaynları yapılıyor, farklı malzemeleri test ediyoruz.”
(DEMİRÖREN HABER AJANSI)