Morgan Stanley 2025 yılında gelişmekte olan piyasalarına yönelik raporunda, Türkiye ekonomiisine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Morgan Stanley, Türkiye’de önemli ölçüde daha sıkı bir makro politika duruşu uygulanarak, makro dengesizliklerin azaltıldığı ve dış tamponların güçlendirildiğini belirtirken, temel senaryosunun, ılımlı büyüme ve yüzde 20’nin ortalarına doğru devam eden enflasyon düşüşü öngördüğünü ve bunun da gelecek yıl kademeli bir faiz indirimi döngüsünün yolunu açmasını beklediğini ifade etti.
Morgan Stanley “Daha güçlü dış tamponlar” alt başlığı ile “Mayıs 2023’ten bu yana yapılan politika değişikliği, parasal ve finansal koşullarda önemli bir sıkılaşma ve mali duruşta normalleşme getirdi, bu da makro dengesizlikleri azalttı ve hem yurtiçinde hem de yurtdışında güveni artırdı. Mevduat dolarizasyonu önemli ölçüde azaldı ve yabancı girişler (portföy ve dış borç) arttı. Merkez Bankası’nın bilançosunda koşullu bir yükümlülük olan döviz korumalı mevduatlar (KKM), geçen Ağustos ayındaki yaklaşık 140 milyar ABD doları zirvesinden şu anda 38 milyar ABD dolarına düştü. Bu arada, Türk lirası mevduatlarının toplamdaki payı yıl başından bu yana 13,6 puan artarak yüzde 56’ya ulaştı. Net portföy girişleri, geçen yılki 2 milyar ABD dolarına kıyasla yıl başından bu yana 17 milyar ABD dolarına ulaştı (Eylül itibarıyla) ve dış borç devralma oranları önemli ölçüde arttı. 12 aylık cari hesap açığının 3Ç24’te geçen yılki -yüzde 3,6’dan GSYİH’nin yüzde 0,8’ine belirgin bir şekilde düşmesiyle birlikte, bunlar brüt ve net döviz rezervlerinde dikkate değer bir artışa yol açtı” denildi.
Artan dışsal dayanıklılığın bir kanıtı olarak, üç büyük derecelendirme kuruluşunun da bu yıl Türkiye’nin kredi notları için iki kademe not artışı sağladığı vurgulandı.
‘YURT DIŞI TALEPTE AZALMA’
Raporun Türkiye bölümünde yurt içi talepteki kademeli yavaşlamaya dikkat çekilerek, “Reel GSYİH büyümesi bu yılın ilk çeyreğindeki yüzde 5,3’lük seviyeden ikinci çeyrekte yüzde 2,5’e geriledi ve bu da yurt içi talep ile net ihracat arasında daha dengeli bir kompozisyona işaret ediyor” denildi.
Ekonomik faaliyetteki yavaşlamanın yılın üçüncü çeyreğinde de devam ettiğini hatırlatan Morgan Stanley, “Sanayi üretimi üst üste ikinci çeyrekte daraldı ve PMI’lar Ekim ayı itibarıyla zayıf kaldı. Öte yandan, perakende satışlar üçüncü çeyrekte pozitif büyümeye geri döndü ve tüketici güveni bir miktar toparlandı, bu da yurt içi talepte dayanıklılığı gösteriyor” dedi.
‘ENFLASYONDA DÖNÜM NOKTASI’
Enflasyonda bir dönüm noktasına gelinmek üzere olunduğunu belirten Morgan Stanley çekirdek enflasyonun parasal sıkılaştırmaya iyi yanıt verdiğini ancak hizmet enflasyonunun sabit kaldığını belirtek kurum, “Hizmet enflasyonundaki ani artışlar kısmen bazı fiyat kontrollerinin (kira ve bazı eğitim hizmetlerinde) kaldırılmasından kaynaklandı, ancak yüksek enflasyon beklentileri ve dirençli iç talep de bir rol oynayarak hizmet sektörü firmalarının fiyat belirleme gücünü destekledi.” vurgusunda bulundu.
Gerçek faiz oranlarının nispeten yüksek kalacağına dair kendi beklentisini temel alan kurum, liranın reel olarak değer kazanmasının devam etmesini (özellikle 2025 ilk çeyrekte) ve iç talepte ve enflasyon beklentilerinde kademeli bir yumuşamayı, Aralık 2024’teki yüzde 44,5’ten Aralık 2025’e kadar manşet enflasyonun yüzde 26’ya düşmesine yönelik temel senaryo tahminlerini destekleyen faktörler olarak hesaba kattığını dile getirdi.
Bu tahminlerin, Ocak ayından itibaren asgari ücrette yüzde 30’luk bir artış ve yeni yılda elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüzde 25’lik bir artış varsayımına dayandığı ifade edildi.
Kademeli bir faiz indirimi döngüsü geliyor
Bu veriler ışığında kademeli bir faiz indirimi döngüsüne yaklaşıldığını belirten Morgan Stanley, TCMB’nin, son enflasyon raporunda önemli yukarı yönlü revizyonlar yaptığını ve şimdi manşet enflasyonu 2025 sonuna kadar yüzde 21 ve 2026 sonuna kadar yüzde 12 olarak öngördüğünü hatırlattı.
TCMB’nin bu öngörüsünün kademeli bir faiz indirimi döngüsüne yaklaşıldığının bir işareti olarak değerlendiren kurum, Merkez Bankası’nın temel enflasyon eğilimindeki düşüşe paralel olarak faiz oranlarını düşürmeye başlamasıyla parasal duruşun sıkı kalacağını, makro ihtiyati tedbirlerin ise büyük ölçüde yürürlükte kalacağını kaydetti.