Nokta dergisinin 3 Mart 1985’teki “Türk insanı kobay mı” ve 17 Mart 1985’teki “Türk kobayları bulduk” başlıklı kapaklarında HZİ Vakfı, Turan İtil, Muazzez İlmiye Çığ ile ilgili pek çok iddia yer aldı. “Kobaylık sırası bizde mi” başlıklı yazıya konuya giriş yapılan dergide “ABD ve Avrupa’da piyasaya sürülmemiş ilaçlar Türkiye’de insanlar üzerinde denendi” iddiası ortaya atıldı. ABD’deki bir deneyden örnek verilen dergide şu ifadeler yer aldı:
“MK ULTRA”… Bu 1953’ten 1964’e kadar Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nın finanse edip psikiyatrların yürüttüğü 130’u aşkın araştırmanın şifre ismi. Proje, ABD ve Kanada’da, hastane, hapishane ve üniversitelerde insan denekler kullanılarak gerçekleştirilmişti… Deneklere iradeleri dışında yüksek dozda ilaç verilerek 60 güne kadar uzayan uyku tedavileri yapılmış ve bu arada sürekli teyple aynı mesajlar dinlettirilmişti. Aşırı dozlarda elektroşok verilmiş, ayrıca LSD ve diğer ilaçlar şırınga edilmişti.
Olaydan 20 yıl sonra, CBS’nin araştırmacı gazetecilerinin ortaya çıkarttıkları gerçek dehşet vericiydi. Deneklerin büyük bölümü beyinlerinde kalıcı hasar görmüş, geri kalanları da depresyon, korku, hafıza kaybı ve ruhi dengesizlik gibi ömür boyu üzerlerinden atamayacakları zararlara uğramışlardı. Ve içlerinden savaşma gücü kalan sekizi de Amerikan hükümetine karşı dava açarak milyonlarca dolarlık tazminat istiyorlardı. CIA bu deneylerin yapıldığını inkâr etmedi.”
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ NE DEDİ
Bu örnekten yola çıkan dergi, o dönem HZİ Vakfı’na dair açıklama yazısının ardından, Yönetim Kurulu Başkanı olan Muazzez İlmiye Çığ ile röportajını paylaşıyor:
“HZİ Vakfı 1 Ocak 1971 tarihinde Prof. Dr. Psikiyatr Turan İtil tarafından İstanbul’da, Gayrettepe’de kurulmuş bir sağlık merkezi. Ağırlıklı olarak nöropsikiyatri alanında çalışıyor. Bunun yanı sıra çeşitli alanlarda poliklinik çalışmaları var. Vakıf koordinatörü Mahir Bozak, sağlık çalışmalarına ek olarak vakıfta araştırma da yapıldığını, en önemli araştırmalarının ise 12 Eylül öncesi anarşik olaylarla ilgili tıbbi ve sosyolojik bir analiz olduğunu söylüyor. Araştırma konuları ve hipotezleri Prof. Dr. Turan İtil tarafından saptanıyor, projelerin koordinasyonunu da Mahir Bozak yapıyor. Vakfa günde ortalama 10 ile 20 arasında hasta geliyor. Tedavi ücretleri ise 2 ile 5 bin lira arasında değişiyor. Vakfın gelirleri kısmen muayene ücretlerinden sağlanıyor. Ancak bu gelir yetersiz olduğu için Prof. İtil masrafları kendi karşılıyor. Vakfın Amerika Birleşik Devletleri’nin New York eyaletinde bir kardeşi var. Adı HZİ Research Center. (HZİ Araştırma Merkezi). Burası bir bilgisayar merkezi. Yalnız araştırma bulgularını değerlendirmeye yönelik bir kuruluş. Bu amaçla HZİ Araştırma Merkezi’nde beş kısımdan oluşan, bilgisayarlı bir EEG var. İstanbul’daki HZİ Vakfı’nda da son günlerde bu sistem devreye girmiş bulunuyor.
Nokta, İstanbul HZİ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muazzez Çığ ile çeşitli konularda görüştü. Görüşmenin ilaç araştırmaları ve vakıfla ilgili bölümünü yayınlıyoruz.
“MEMLEKETE KATKIMIZ OLSUN İSTEDİK”
Nokta: HZİ Vakfı’nı ne amaçla kurduğunuzu bize anlatabilir misiniz?
Çığ: Kardeşim Turan İtil çok kadirşinastır. Kendine yapılan bir iyiliği asla unutmaz. Türk hükümeti olmasaydı tıbbiyeyi bitiremezdi. HZİ adı anne ve babamız Hamide ve Zekeriya İtil’in isimlerinin baş harflerinden oluşuyor. Vakfı kurarken hem ana babamızın adına bir iyilik etmek istedik, hem de memlekete bir katkımız olsun dedik.
“BİZDEKİ ALETLER ÜNİVERSİTELERDE YOK”
Nokta: Vakfın memlekete ne gibi katkıları oluyor?
Çığ: Siz neden bu konuyu öğrenmek istiyorsunuz merakıma dokundu. Biz beyinle ilgili tam bir check up yapıyoruz. Bizde olan aletler Türkiye’de hiçbir üniversitede yok.
Nokta: 1979 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bir tıp kongresinde deneme aşamasındaki ilaçlar konusunda bir bildiri sunulmuş. Bildiri tartışmalara yol açmış. Bundan haberiniz var mı?
Çığ: Kim sunmuş ve nasıl olmuş? Bizle ilgili mi sunulmuş? Ben duymadım böyle bir kavga…
“ARAŞTIRMA OLMADAN BİLİM OLUR MU”
Nokta: Deneme aşamasındaki ilaçların insanlar üzerinde kullanılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Çiğ: Tabii ki araştırma yapılması lazım. Araştırma olmadan bilim olur mu? Gayet tabii araştırma yapılacak. Üniversite denen yer nedir? Araştırma yapılan yer. Sonra bugün yalnızca üniversitede değil, fabrikalarda bile araştırma yapılıyor. İlaca gelince…
“ECZANEDEN ALDIĞINIZ İLACIN BİLE YAN TESİRLERİ VAR”
Nokta: İlaç önemli bir konu, insan hayatıyla oynanıyor diye belki
Çığ: İnsan hayatıyla oynanmaz. Bu hayatı kurtarmaya çalışan bir gayret. Araştırma olmadan bir iş yapılabilir mi? Bir hasta geliyor diyelim, yepyeni bir ilaç bulunmuş, bunu hastaya tatbik etmezsen nereden bileceksin ilacın iyi olup olmadığını. Eczaneden aldığınız ilacın bile yan tesirleri var, yine de kullanıyorsunuz.
“AYA GİDEN İNSANIN DÖNÜP DÖNMEYECEĞİ BELLİ MİYDİ”
Nokta: Peki, sizce böyle araştırmaların deneylerde kullanılan insanlar açısından sakıncaları yok mu?
Çığ: Maddi karşılık ya da ideal uğruna fedakârlık yapan insanlar çok. Aya giderken, giden insanın geri dönüp dönmeyeceği belli miydi? Adam uçağı yapıyor, biniyor. Ölüp ölmeyeceği malûm mu?
“HALKI KIŞKIRTMAK İÇİN POLEMİK YAPILIYOR”
Nokta: Peki sizce Türkiye’de ilaç araştırmaları konusu neden bu kadar tartışma konusu oluyor?
Çığ: Halkı kışkırtmak, insanları birbirine karşı kışkırtmak için polemik yapılıyor bu konuda Türkiye’de. Bizim bu konudaki bilgisizliğimizden. Bir de bizde kıskançlık var. Ben yapamıyorum, o da yapmasın. Bu yüzden de polemik yapıyorlar.
“NE SAĞCIYIM NE SOLCUYUM”
Nokta: Acaba ilaçlar daha çok Batı’nın endüstriyel ülkelerinde geliştirilip, gelişmekte olan ülkelerde denendiği için de tartışılıyor olabilir mi?
Çığ: Aslında neden tartışma yapılıyor biliyor musunuz? Amerika’yla ilişkisi olduğu için… Amerika sanki düşman, Rusya dost. Ben ne sağcıyım ne solcuyum, Türkiye’nin yolundayım. Amerika var diye böyle yapıyorlar. Bakın, sizin özel bir maksadınız var. Siz bir şeyler duymuşsunuz, bunu ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Benim anladığım, siz bu vakıfta bir araştırma yapıldığını duymuşsunuz, bunun nasıl olduğunu, neler yapıldığını öğrenmek istiyorsunuz.
Nokta: Türkiye’de bu konuda yasal engeller var mı? Yoksa insanlar neden çekiniyor?
Çığ: Çekinmiyor.
“NİYE TUTTURDUNUZ BU İŞİ”
Nokta: O zaman bu araştırmalar neden gizli yapılıyor?
Çığ: Şimdi, siz bize çekiniyor diyorsunuz, öyle mi? Peki siz niye bu kadar tutturdunuz bu işi, çok merak ediyorum bunu. Nereden duydunuz ve nasıl öğrendiniz?
Nokta: HZİ Vakfı’nın araştırmasını mı nasıl duyduk?
Çığ: Evet.
Nokta: Prof. İtil bize önce araştırma yapılıyor dedi, sonradan yapılmadığını söyledi.
Çığ: O zaman, siz bu konuyu Amerika’dan geldiği zaman Turan’la konuşun. Ben yanlış bir şey söyleyebilirim. Doktor değilim.
Nokta: Ama vakfın yönetim kurulu başkanısınız…
Çığ: Biz araştırma yapmak isteyenlere yardımcı oluyoruz. Üniversiteye… Diğer isteyenlere. Analiz etmede, bulguların değerlendirilmesinde. Her şeyiyle yardımcı oluyoruz. Siz neden bu konuyla bu kadar çok uğraşıyorsunuz, onu izah edin bana…”
DENEKLER NE ANLATTI
Deneklerin anlatımlarına dair ise dergide şu ifadeler yer aldı:
“Vakıfta kendilerini güleryüzlü bir bayan karşıladı ve içmeleri için beyaz bir hap verdi. İlacın uykusuzluk gibi bir yan etkisi olabileceğini, bunun dışında hiçbir sakıncası olmadığını söyledi. İlacı aldıktan bir saat sonra gençlerin giriş katındaki büyük EEG makinesinde beyin elektroları çe- kildi. Sonra bir daha, sonra bir daha. Elektro işlemi akşama kadar dört-beş kez tekrarlandı. Ancak EEG çekilmeden önce yapılan uyarılar değişiyordu. İlaç aldıktan sonraki ilk çekimde “Sanki uykudaymış gibi beyninizi boşal- tin, rahat olun, hiçbir şey düşünmeyin” deniyordu. Daha sonraki çekimde ise dikkat ve refleks üzerinde duruluyor, verilen sinyali duyar duymaz gösterilen düğmeye basma-arı isteniyordu. Arada kalan boş zamanlarda ise gençler kendilerine çok iyi davranan Vakıf görevlileriyle sohbet ediyor, dama ve tavla oynuyor, öğleden sonraları maç dinliyor ve akşam saatlerinde de birlikte alıp pişirdikleri günün ilk yemeğini yiyorlardı.
Sekiz hafta boyunca hep aynı işlemler tekrarlandı. Vakıfta kendilerine önce artan sonra azalan dozlarda ilaç verdiler, (ya da öyle olduğunu söylediler). Gençler bu arada HZİ hakkında epey bilgi sahibi olmuşlardı. Vakfın yöneticisi yaşlı bir bayandı. Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’ndeydi.
Sekiz haftalık araştırma boyunca hiçbir rahatsızlık duymamışlar mıydı? “Hayır” diyordu Mehmet, “Üstelik merkezi Amerika’da olduğu için kendimi çok güvencede hissettim. Murat’la aramızda belki Amerika’dan teklif gelir oraya da ucuz kobay olarak gideriz diye şakalaşıyorduk.” Tek şikâyetleri her pazar akşamı elektrotları kafalarına yapıştırmak için kullanılan diş macununu saçlarından nasıl temizleyecekleriydi.
Sekiz hafta çabuk geçti. Son seansta kendilerine bir zekâ ve hafıza testi uygulandı. Normal oldukları söylendi ve emeklerinin maddi karşılığını aldılar.”