TBMM Akran Zorbalığı Alt Komisyonu Başkanı Yıldız Konal Süslü, “Her öğretmenimizin şiddetle mücadele etme yeteneği olan bir rehberlikçi olmasını temenni ediyoruz. O günleri de umutla bekliyoruz.” dedi.
TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde kurulan İlköğretim ile Ortaöğretim Kurumlarında Akran Zorbalığının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Yıldız Konal Süslü başkanlığında toplandı.
Süslü, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, yeni yasama yılının başında komisyon çalışmasıyla ilgili gördükleri kamu kurumlarının tümünden akran zorbalığıyla ilgili kendi alanlarına giren kısımlara ilişkin bilgi talebinde bulunduklarını belirtti. Süslü, ilgili kurumların, bu taleplerine hazırladıkları sunum ve raporlarla cevap verdiklerini bildirdi.
Süslü, “Bu ve bundan sonraki toplantılarımızda komisyonumuza akran zorbalığıyla ilgili çalışmaları konusunda detaylı yazı göndermiş olan kamu kurum temsilcilerimizi sunum yapmaları için buraya davet ediyoruz. Bu konuyla ilgili kurum, STK temsilcilerimizi ve akademisyenlerimizi dinleyeceğiz, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki çocukların karşılaştıkları akran zorbalığının önlenmesi için neler yapılabileceğine dair istişarelerde bulunacağız.” diye konuştu.
Konunun siyaset üstü olduğunu ifade eden Süslü, “Her öğretmenimizin şiddetle mücadele etme yeteneği olan bir rehberlikçi olmasını temenni ediyoruz. O günleri de umutla bekliyoruz.” dedi.
Çocukların eğitimiyle ilgili çalışmalara sadece annelerin dahil edildiğini belirten Süslü, Milli Eğitim Bakanlığının babalarla ilgili de çalışma yapması gerektiğini söyledi.
“Akran zorbalığı yerine olumlu davranış geliştirme ifadesini kullanıyoruz”
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, toplantıda yaptığı sunumda, öncelikli işlevlerinin okullardan şiddetin önlenmesi olduğunu belirterek, bu konuda son olarak bu yıl “Okullarda Şiddetin Önlemesi Genelgesi”ni yayımladıklarını anımsattı.
Bazen kullanılan isimlerin aslında farkında olmadan arzu edilmeyen sonuçlar doğurabildiklerini ifade eden Otrar, şöyle konuştu:
“Mesela biz okullarda akran zorbalığını engellemeye yönelik bir program ifadesi kullanmak yerine olumlu davranış geliştirme ifadesini kullanarak, daha başlangıçta engelleyiciliği değil de özendiriciliği kullanmak marifetiyle olumlu bir bakışın etkili olabileceğini düşünüyoruz. Nitekim bu tarz ayrımlar bazen etiketleyicilik oluşturuyor. Mesela bir çocuğa zorba sıfatının takıldığını, etiketlendiğini düşünelim. Bazen çocuk zorba olmasa bile bu kavramın oluşturduğu etiketin baskısı zorbalığın kendisinden daha fazla zarar verebilir.”
Otrar, şiddetin önlenmesi konusunda yapılan çalışmalara değinerek şunları kaydetti:
“Şiddetin önlenmesi konusunda yaklaşık 7 milyon öğrenciye 2023-2024 yılında ulaşıldı. 144 bin öğretmene, 857 bin civarında da veliye ulaşıldı. Öte yandan akran zorbalığıyla ilgili olarak, e-rehberlik sisteminden elde edilen veriler doğrultusunda okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise kademelerinde toplam 4 milyon 309 bin öğrenciye, yaklaşık 185 bin öğretmene, yaklaşık 185 bin veliye eğitim verildi. Siber zorbalık ve farkındalığı konusunda psiko eğitim programları yoluyla yapılan çalışmalarda da 476 bin civarında öğrenciye ulaşılmıştır.”
Şiddetin bulaşıcı olduğunu dile getiren Otrar, şiddet görenin de şiddete uğrayanın da bu eylemi tekrarladığını söyledi.
Bu şiddet döngüsünün kırılması için faaliyetler yürüttüklerini belirten Otrar, “Sorunun oluşmasını engelleyecek faaliyetlerde bulunuyoruz. Bununla ilgili mesela eğitimin çok önemli bir yerinin olduğunu biliyoruz. Okullaşma ve okuryazarlık oranlarını artıracak faaliyetler, müfredat ve programlara yönelik faaliyetler, bilgilendirme, farkındalık, psiko sosyal destek, tedbir kararları bizim için önemli bir yerde bulunuyor. Şiddeti yordayan değişkenlere ait, az önce belirttiğim gibi faaliyetlerde bulunuyoruz. Eğitimle bunun önlenebileceğine inancımız tam.” diye konuştu.
Bu konuda geçmişle bugünü karşılaştırabilecek bir araştırmanın olmadığına dikkati çeken Otrar, bu konuyla ilgili boylamsal bir çalışma başlattıklarını bildirdi.
CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Türkiye’de kaç öğrenciye bir rehberlik öğretmeni düştüğüne dair sorusu üzerine Otrar, 42 bin rehber öğretmen bulunduğunu ve 18 milyon öğrencinin olduğu göz önüne alındığında, 428 öğrenciye bir rehberlik öğretmeninin düştüğünü söyledi.
” Medya, hem risk unsuru hem de güçlü bir çözüm aracı”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkan Yardımcısı Deniz Güler ise akran zorbalığının sadece bireysel mağduriyetlere yol açan bir sorun olmadığını, toplumun sosyal dokusunu da etkilediğini belirterek, bu bağlamda medyanın hem risk unsuru hem de güçlü bir çözüm aracı olduğunu ifade etti.
Medyanın sorumluluğu ve zorbalık üzerindeki etkilerine değinen Güler, “Genç bireylerin değer yargılarını ve sosyal davranışlarını şekillendirmede medyanın çok güçlü bir araç olduğu karşımıza çıkıyor. Medyanın burada devreye girdiği en önemli nokta, bu davranışları modelleme yoluyla yayması. Televizyon programları, diziler, reklamlar ve asıl günümüzde en önemlilerinden birisi de dijital içerikler, gençler için birer davranış rehberi oluyor. Eğer medya bu içerikleri doğru bir şekilde düzenlemezse zorbalık normalleştirilebiliyor ve teşvik edilebilir bir hale geliyor.” ifadelerini kullandı.
Zorbalığın ciddiyetini vurgulayan ancak mizah yoluyla bile olsa bu davranışı meşrulaştırmayan içeriklere ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Güler, “Medyanın dışlanmayı normalleştirme yerine kapsayıcılığı ve dayanışmayı teşvik eden mesajlara yer vermesi gerektiği inancındayız.” dedi.
Gençlerin mecra kullanım oranlarına ilişkin 2021’in sonunda 26 ilde 6 bin 500 gençle görüşerek yaptıkları araştırma sonuçlarını paylaşan Güler, bu gençlerin yüzde 92’sinin her gün internete girdiğini, yüzde 76’sının televizyon izlediğini, yüzde 41’inin dijital platformlara giriş yaptığını ve yüzde 34’ünün radyo dinlediğini tespit ettiklerini söyledi.
Gençlerin yüzde 95’inin sosyal medya hesabı olduğunu belirten Güler, bu gençlerin yüzde 17,7’sinin ailesinin bilmediği başka bir sosyal medya hesabı daha olduğunu kaydetti.
Geleneksel medyayı ve isteğe bağlı yayıncılığı denetlediklerini hatırlatan Güler, özellikle dijital içerik ve sosyal medya kısmındaki zorbalığın önlenmesi açısından da bir denetim mekanizması oluşturulmasının en önemli ihtiyaçlardan biri olduğunu ifade etti.
“Neredeyse 9-10 milyon çocuğumuz akran zorbalığına maruz kalıyor”
Ege Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aysun Doğan da akran zorbalığının anaokuluna kadar düştüğünü belirterek, her okulda akran zorbalığının bir türünün görülebileceğini ifade etti.
Doğan, akran zorbalığının her sınıf düzeyinde olduğunu ancak özellikle birinci, beşinci ve dokuzuncu sınıflarda risk faktörünün çok fazla olduğunu anlattı.
Bu konuyla ilgili hazırlanan TÜBİTAK projesi kapsamında 62 ilde boylamsal araştırma yaptıklarını belirten Doğan, araştırma kapsamında çeşitli okullardan 5 bin 600 çocuk ve ergen, yaklaşık 5 bin anne ve 1500 babayla görüştüklerini söyledi.
Araştırma sonuçlarını aktaran Doğan, söyle konuştu:
“Normal zorbalık yapma oranları neredeyse yüzde 50 ve üzerinde. Dolayısıyla biz 18 milyon çocuğu temel aldığımızda bu gittikçe artan bir sayı. Yani neredeyse 9-10 milyon çocuğumuz akran zorbalığına maruz kalıyor ya da bunu yapıyor diyebiliriz. Zorbalığa maruz kalma oranları da yüzde 70’e yakın. Bunlar güncel veriler. Verileri geçen sene ve bir önceki sene topladık. Siber zorbalığa da baktık bu çalışmada. Sadece ortaokul ve liseye odaklanmıştık. Orada da oranlar oldukça yüksek yani yüzde 40’larda ve 50’lerde seyrediyor.”