Merkez Bankası poli­tika faizini sabit tuttu aralık ayında faiz indi­rimi beklentisi tartışma yarattı

Yüksek faizin ekonominin üretim ayağında yol açtı­ğı fren etkisi nedeniyle bir süredir faiz indirimi sü­recinin başlaması yönün­de beklenti artarken, Mer­kez Bankası Para Politika­sı Kurulu (PPK), kasım ayı toplantısında da politika fa­izini yüzde 50’de sabit tutma kararı aldı. Böylece Banka, üst üste sekiz aydır politika faizini bu düzeyde tutmuş oldu. Merkez Bankası PPK, politika faizinin dü­zeyine ilişkin bir sonraki toplantı­sını 26 Aralık’ta gerçekleştirecek.

Dünya’dan Naki Bakır’ın haberine göre, aralık ayı toplantısından fa­iz indirimi kararı çıkması duru­munda bunun piyasaları nasıl et­kileyeceği, ekonomi çevrelerinde tartışılıyor. Program döneminde aşırı yükselen faizler nedeniyle risksiz cazip TL faize yönelen ya­tırımcının, aralık ayından itiba­ren düzenli biçimde faiz indirimi sürecinin başlayıp devam etmesi durumunda yeni yatırım araçla­rının arayışına gireceği belirtili­yor.

Bu konuda genel kanıya gö­re beklenen gelişmelerin başında, özellikle son bir yılda revaçta olan mevduat başta TL cinsi finansal araçların cazibesinin azalması olasılığı geliyor. Bu da yatırımcı­ların döviz varlıklarına yönelme­sine etki edecek bir faktör olarak değerlendiriliyor. Döviz talebin­de hissedilir bir artış ise son dö­nemde reel olarak gerileyen döviz kurlarının yükselişe geçmesi an­lamına geliyor.

Faiz indirimi sü­recinde, değer saklama aracı ola­rak altına yatırımın güçlenece­ği, Borsa’ya yönelişin de artacağı, BIST’te yükseliş trendi yaşanabi­leceği belirtiliyor. Faizin getirisi­nin azalması ve kredi faizlerinin de düşmesi ile mevduattan çözü­lecek fonların gayrimenkul sektö­rüne yönelişi ile bu alanda da can­lılık yaşanacağı öngörülüyor.

Enflasyonist beklentilerin kı­rıldığı noktada başlayacağı ifade edilen faiz indirim sürecinde te­mel piyasa göstergelerinin olası seyrine ilişkin öngörüler şöyle:

DÖVİZ: Faizde yükseliş rallisi sürecinde, dövizden çözülen fon­ların cazip getirili TL enstrüman­lara yöneliş furyası tersine dö­nebilir. Faizin düşmesi, TL cin­si yatırım araçlarının cazibesini azaltacağı için, döviz varlıklarına yönelişe neden olabilir. Döviz ta­lebinde hissedilir bir artış, döviz kurlarını yükseltir.

ALTIN: Yatırım araçları arasın­daki fırsat maliyetini değiştiren faiz düşüşü, altına yönelik yatı­rımcı ilgisini de artırır. Mevduat faizleri düştüğünde, yatırımcılar birikimlerini faiz getiren enstrü­manlardan çekip, değer saklama aracı olarak altına yatırabilir. Kü­resel piyasalarda dolar üzerinden fiyatlandığı için kurdaki yukarı yönlü oluşabilecek hareketler de altın fiyatlarını yukarı iter.

BORSA: Faizlerin düşmesi, şir­ketlerin borçlanma maliyetleri­ni de düşürerek kârlılık beklenti­lerini artırır, yatırımcılarda risk alarak Borsa’ya yönelmeyi teşvik eder. Geçen yıl özellikle küçük ya­tırımcıların yoğun halka arzlara katılımının etkisiyle yükselen, sonrasında sönen Borsa’ya ilgisi yeniden canlanabilir. Faizde dü­şüş sürecinin başlaması, Borsa’da yükseliş trendi getirebilir.

MEVDUAT: Mevduat faizle­rinin özellikle geçen yıl son çey­rekten itibaren yükselişe geçme­si ile rekor düzeylere ulaşan faiz getirisinin cazibesiyle birikimler büyük oranda dövizden TL mev­duata yöneldi. Faiz oranlarının yeniden düşmesi mevduatın ca­zibesine azaltır, tasarruf sahiple­rini önemli bir oranda döviz, al­tın ve gayrimenkul gibi araçlara yöneltir.

GAYRİMENKUL: Yükselen kre­di faizleri ve sıkılaştırma önlem­lerinin etkisiyle konut kredisi kul­lanımının zorlaşması nedeniyle gayrimenkulde yaşanan durgun­luk yerini canlanmaya bırakabilir. Son iki ayda faiz indirimi süreci­nin başlayacağı beklentisi ile özel­likle “yatırımcı tip” alıcıların yeni­den sektöre yönelmesi sonucu ko­nut satışlarında başlayan yükseliş trendi de bunun işaretini veriyor. Ancak önceki deneyimlerden ha­reketle, kredi faizlerinin düşme­si ile konut fiyatlarının da yükselişe geçeceği bekleniyor.

TÜKETİM: Yüksek faiz döne­minde ekonominin üretim aya­ğında frene basılırken, tüketim eğilimi canlılığını korudu. Sana­yinin enerji başta girdi ithalatının ve alınan önlemlerle altın ithala­tının düşmesi cari açığı küçültür­ken, tüketim malı ithalatı ve kı­sıtlanan kredilere karşılık giderek kredi kartına binen iç tüketimde­ki canlılık enflasyonla mücade­leyi de geciktirdi. Faizlerin düş­mesi, kredi kanallarına daha faz­la başvurulması yoluyla iç talebi canlandırarak enflasyonist etkiye yol açabilir.

BASKILI FAİZDEN YÜKSEK FAİZE

Önceki ekonomi yönetim döneminde “baskılı faiz” politikası ile Mart 2021-Şubat 2023 arasında yüzde 19’dan yüzde 8,5’e kadar düşürülmüş olan Merkez Bankası politika faizi, yeni yönetimin iş başına geldiği Haziran 2023’e kadar bu düzeyde kalmıştı. Enflasyonda ve kurlarda hızlı yükseliş yaşanan bu dönemde dövize hücumu kırmak için dövize endeksli bir enstrüman olan kur korumalı mevduat (KKM) mekanizması icat edilmiş, ancak ödenen kur farkları dolayısıyla bunun kamu maliyesine faturası ağır olmuştu.

Geçen yıl haziran başında göreve gelen yeni ekonomi yönetimi, parasal sıkılaştırmaya dayalı ekonomik programı başlatırken, baskılı faiz politikasına son verdi. Merkez Bankası ilk artırımını 23 Haziran’da yaptı ve politika faizini yüzde 15’e, izleyen dokuz aylık dönemde de sürekli artırarak bu yıl martta yüzde 50’ye kadar yükseltti. Parasal sıkılaştırma esaslı ekonomik programın uygulandığı dönemde aşırı yükselen faizlerin etkisiyle piyasadaki fonlar ağırlıkla TL mevduata kayarken, dövize azalan talep nedeniyle kurlarda hareket yavaşladı, nominal artışı enflasyonun çok altında kalarak reel olarak geriledi.

ARALIKTA İNDİRİM OLACAK MI?

Yüksek faizin ekonominin üretim ayağında yol açtığı fren etkisi nede­niyle bir süredir faiz indirimi süre­cinin başlaması yönünde beklen­ti artarken, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, en son kasım ayı toplantısında da politika faizini yüzde 50’de sabit tutma kararı aldı. Böylece Banka, üst üste sekiz aydır politika faizini bu düzeyde tutmuş oldu. Karar metninde “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışla­rı iyileşme eğilimi sergilemekle bir­likte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmek­tedir” denildi ve “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon bek­lentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar” sıkı para politi­kası duruşunun sürdürüleceği vur­gulandı.

Karar metninde yer alan olası “ma­liye politikasının katkısı”na ilişkin vurgu ise ekonomi çevrelerinde 3 Aralık’ta belli olacak kasım ayı enf­lasyonunun düşük gelmesi duru­munda aralıkta “faiz indirimi sinyali” olarak yorumlandı. Ancak ekonomi ve iş çevreleri hem aralıkta indirim olasılığı hem de bunun uygun za­manlama olup olmadığı konusun­da ikiye ayrılmış bulunuyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, yüzde 50 faiz ora­nıyla yatırım, üretim, istihdam ve nihayetinde ihracatın artırılmasının zor olduğunu bildirirken, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Tu­ran’dan “Erken göreceğimiz bir faiz indirimi yakaladığımız başarının zedelenmesine neden olabilir” açık­laması geldi. Faiz indirimi için temel şart olan piyasaların “enflasyonun düşeceğine inancı”nın henüz oluş­madığı görüşü ağırlıkta bulunuyor. Hâkim görüş, enflasyon beklentileri öngörülen düzeylere gelmeden faiz indirimi sürecinin başlatılmasının şu ana kadarki mücadeleyi boşa çıka­racağı yönünde.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir