Hastalık mevsimi bir kez daha geldi çattı. Mevsimin en yaygın hastalığı olan grip karşısında alınabilecek önlemlerin başında aşı olmak gerekiyor. Ancak ne yazık ki tüm solunum yolu hastalıklarının aşısı yok. Dahası bir kez hastalığı kaptıktan sonra yapılacak çok fazla şey de kalmıyor. Üstelik bu hastalıkların çoğu virüs kaynaklı olduğundan antibiyotiklerle tedavi edilmeleri de mümkün olmuyor. Zira antibiyotikler bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde işe yarıyor.
Özellikle grip tedavisinde kullanılan antiviral ilaçlar da mevcut. Ancak bu ilaçlar genellikle hamileler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerden ötürü zayıflamış kişiler gibi ağır komplikasyonlar yaşaması olası hastalarda kullanılıyor.
Özel bir durumu olmayan kişilere ise doktorlar iyice dinlenme ve semptomların geçmesini bekleme tavsiyesinde bulunuyor. Normal koşullarda gribin yol açtığı ateş, baş ağrısı, kırıklık, burun tıkanıklığı veya akıntısı gibi belirtilerin 3 ila 5 gün içinde geçmesi bekleniyor. Bununla birlikte Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dr. H. Keipp Talbot, “Bazı kişilerde öksürük ve boğaz ağrısı ortaya çıkabiliyor ya da bitkinlik yaşanabiliyor. Bu belirtiler biraz daha uzun süre gözlemleniyor” dedi.
Dr. Talbot, soğuk algınlığının belirtilerinin de gribe çok benzediğini bu nedenle kış aylarında insanların tüm hastalıklara grip dediğini belirtti. Ancak soğuk algınlığı semptomları genelde daha yavaş yavaş ortaya çıkıyor, grip semptomlarından daha hafif oluyor ve nadiren ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. (Covid de benzer solunum semptomlarına yol açtığından hangi virüsten hasta olduğunuzu teşhis etmenin en iyi yolu test yaptırmak.)
Bütünleyici tıp alanında uzman olan Dr. Aviva Romm, “Grip için ilaçla 7 günde, ilaçsız 1 haftada geçer” derler diye konuştu.
NESİLDEN NESLE AKTARILAN FORMÜLLER
Nesillerdir insanlar, soğuk algınlığı ve grip semptomlarını hafifletmek için sıcak çaydan çorbaya, çeşitli otlardan meyvelere pek çok yönteme başvuruyor. Bilim insanları uzun yıllardır bu yöntemlerin etkisi, ne sıklıkla tüketilmesi gerektiği ve hangi formüllerin daha etkili olduğu konusunda araştırmalar yapıyor. Ancak bu çalışmalar çoğu zaman ya küçük kapsamlı oluyor ya da kullanılan yöntemlerin çok etkili olmadığını gösteriyor.
Yine de uzmanlar, hasta olduğunuzda sırf plasebo etkisi nedeniyle bile kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bu yöntemleri uygulamakta bir sakınca olmadığını belirtiyor. (Bununla birlikte eğer semptomlarınız çok ağırsa, solunum güçlüğü çekiyorsanız veya 1 haftayı geçmiş olmasına karşın iyileşmiyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.)
Dr. Romm, “Bazen herkesin bildiği geleneksel uygulamalara dair çok fazla kanıtımız olmuyor çünkü bu yöntemler üzerine araştırma yapmanın çok fazla ekonomik değeri yok. Ancak elimizde binlerce yıllık anekdotal veriler ile güvenli olduklarını kanıtlayacak kadar delil var” diye konuştu.
İşte en azından biraz faydalı olan popüler tedavi yöntemlerine dair bildiklerimiz ve bilmediklerimiz…
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRENLER: C VİTAMİNİ, KARA MÜRVER MEYVESİ VE ÇİNKO
Evde yapılan şifalı reçetelerde kullanılan C vitamini, kara mürver meyvesi ve çinko gibi vitamin ve malzemelerin, en azından bağışıklık sistemini uyandırdığı ve semptomlarınızın süresini az da olsa kısalttığına dair bazı kanıtlar mevcut.
C vitamininin soğuk algınlığına karşı faydalı olduğu fikri yeni değil. 1970’li yıllarda Nobel ödüllü bilim insanı Linus Pauling’in popülerleştirdiği bu görüş, C vitaminine olan talepte patlama yaşanmasına neden oldu. O günden bu yana gıda takviyeleri sektörüyle ilişkili bilim insanları, C vitaminin bağışıklık hücrelerinin inflamasyonu bulup savaşması gibi çeşitli fonksiyonları desteklediğini öne sürüyor. Bu maddenin etkinliği bilim dünyasında halen tartışılıyor.
Şunu da hatırlatalım: İnsan vücudu, takviyelerdeki gibi yüksek doz C vitaminini depolayamıyor. C vitamininin fazlası idrarla vücuttan atılıyor.
Bazı klinik denemelerde, C vitamininin alınma zamanının etkinliği üzerinde kritik bir rol oynadığı görüldü. C vitaminine ilişkin denemelerin değerlendirildiği 2013 tarihli bir meta analizde, kendinizi hasta hissetmeye başlamadan önce düzenli olarak alınan C vitamininin soğuk algınlığının süresini 1 gün civarında kısalttığı tespit edildi. Ancak semptomlarınız ortaya çıktıktan sonra C vitamini almanın, faydalı olduğuna dair çok fazla tutarlı veri bulunmuyor.
Bazı araştırmalar, özellikle çocuklar için üretilen soğuk algınlığı ve grip şuruplarında sıkça kullanılan kara mürver meyvesinin, hastalığın öncesinde ya da hemen başında alındığı takdirde semptomların süresini kısalttığına işaret ediyor. Ne var ki Dr. Romm, bu verilerin çok sınırlı olduğunu belirtti. Kara mürver meyvesinde bulunan güçlü antioksidanlar ve antosiyanin adı verilen kimyasalların bağışıklık fonksiyonuna yardımcı olduğu da laboratuvar ortamında yapılan deneylerde gösterildi.
Benzer şekilde, çinko üzerinde yapılan araştırmalar da bu minerali içeren şurupları veya pastilleri 3-4 saatte bir almanın, virüslerin çoğalmasını önleyerek soğuk algınlığı ve gribin süresini 1-2 gün kısaltabileceğine işaret ediyor. Ancak bazı analizlerde, çinkonun etkisinin plasebodan fazlası olduğuna dair yeterli delil bulunamadı.
Dahası çinkonun formülasyonlarının çoğu ciddi yan etkiler taşıyor. Örneğin çinkolu burun spreyi kullanan bazı kişiler, kalıcı koku kaybı yaşadıklarını bildirdi. Öte yandan çinkoyu ağız yoluyla alan kişiler de geride bir metalik tat kaldığını belirtiyor. Dr. Romm, “Çinkoyu gıdalarla almanız gerçekten çok önemli çünkü aç karna midenizi bulandırabilir” diye konuştu.
SIVI TÜKETİMİNİ ARTIRAN VE AĞRIYAN BOĞAZI YUMUŞATANLAR: ÇAY, ÇORBA, ZENCEFİL VE ZERDEÇAL
Boğaz ağrısı çoğu zaman bağışıklık sisteminizin üst hava yollarınıza yerleşmiş bir virüsle savaşı sırasında ortaya çıkan inflamasyonun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Şişlik ve ağrı hissi, besinleri yutmayı ve sıvı tüketmeyi zorlaştırıyor. Dahası öksürük de boğaz ağrısını yoğunlaştırabiliyor. Su, sıcak çay, et suyu ya da çorba gibi sıvıları tüketerek vücudun susuz kalmasını önlemek, daha rahat hissetmenize yardımcı olabiliyor.
Birçok kültürde zencefil, boğazı ağrısı hissedenlerin başvurduğu ilk çare olarak öne çıkıyor. Zencefil genellikle çeşitli otlarla birlikte kaynar suda demleniyor veya tavuk çorbasına ilave ediliyor.
Araştırmalar, bu kadim uygulamaların bilim tarafından da desteklendiğine işaret ediyor. Yapılan az sayıdaki çalışmada, zencefilin inflamasyonla savaşan özelliklerinin şişliği azaltmaya yardımcı olabileceği gösterildi.
Zencefilin en yakın akrabalarından olan zerdeçal kökü de inflamasyonu azaltabiliyor. Ne var ki Güneydoğu Asya’ya ait bir bitki olan ve Hindistan’da Ayurvedik tıpta asırlardır kullanılan zerdeçalın faydalarını ispatlamak oldukça zor. Zira zerdeçal kökünde bulunan ana bileşik kurkumin, vücutta çok kolay emilmiyor ve kurkumin takviyelerinin içerikleri de üründen ürüne büyük farklılıklar içeriyor.
Dr. Romm, “Zerdeçalı besinlerin içinde tüketmek veya yemeklik yağ ya da sıcak süt gibi yağlı bir maddeyle karıştırmak, kurkuminin faydalarını daha iyi almanıza yardımcı olabilir. Karabiber ilave etmek de emilimi artırabilir” dedi. “Zencefil ve zerdeçal birlikte gerçekten çok iyi bir kombinasyon” diyen Dr. Romm, kendisinin de boğazı ağrıdığında zencefil-zerdeçal çayı yaptığını vurguladı.
ÖKSÜRÜĞÜ KONTROL EDENLER: TUZLU SU VE BAL
Eğer boğaz ağrınızın yanında öksürük de varsa tuzlu suyla gargara yapmak faydalı olabilir. Bunun için yarım tatlı kaşığı tuzu 1 su bardağı suya ekleyip karıştırdıktan sonra birkaç saniye boyunca ağzınızın içinde ve boğazınızın gerisinde dolaştırın. Evde bulunan her tür tuz bu işe yarayabilir.
Doktorlar çoğu zaman tuzlu suyla gargara yapmayı ağızdaki veya boğazın arka tarafındaki ağrıları azaltmak veya genel olarak ağız sağlığını iyileştirmek isteyenlere öneriyor. Gargara yapmak yoğun mukusu gevşetip bakteri, virüs ve alerjenler gibi rahatsızlık verici unsurları boğazınızdan temizleyebiliyor.
Dr. Talbot, “Tuzlu su kullanmak aşırı sıvıyı iltihaplı dokulardan çekip, bu bölgeleri ılık suyla kaplayarak da fayda sağlar” dedi.
Gargara çözeltisine veya herhangi bir çaya ya da sıcak içeceğe bal eklemek de benzer bir rahatlatıcı etki yapıyor. Bal burada bir müsekkin etkisi yapıyor, bir başka deyişle üzerini kaplayarak tahriş olmuş dokuları sakinleştiriyor.
Birçok kültürde rahatlatıcı ballı içeceklerin farklı türleri bulunuyor. Üstelik bazı araştırmalar, bu yöntemin öksürüklerin sıklığını azaltmaya yardımcı olduğunu gösteriyor. O kadar ki 1 ila 5 yaş arası çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada, yatmadan önce alınan 2 tatlı kaşığı balın, gece öksürüklerini azaltıp uyku kalitesini iyileştirmekte, reçetesiz satılan öksürük şuruplarında bulunan dekstrometorfan maddesi kadar etkili olduğu görüldü. (Ancak 1 yaşından küçük çocuklara bal verilmemeli. Çünkü bal bebeklerde, nadir bir tür gıda zehirlenmesi olan bebek botulizmi riskine yol açıyor.)
TIKANIKLIĞI AÇANLAR: NETİ POT’LAR, ŞİFALI OTLAR VE BUHAR
Burun kanallarınızı nemli tutmak da hem çocuklara hem de yetişkinlere grip ve soğuk algınlığı karşısında rahatlama sağlayan bir yöntem. Bunun için odaya bir hava nemlendirici yerleştirebilir, bitkisel buharlar oluşturabilir veya ılık tuzlu suyu burun deliklerinizden dolaştırabilirsiniz.
Neti pot’lar ve diğer yollarla buruna su çekme yöntemi, Ayurvedik tıpta binlerce yıldır kullanılıyor. Tıpkı tuzlu suyla gargara yapmak gibi, genzi yıkamak da bir miktar virüs ve mukusu vücuttan atmaya yardımcı olurken tıkanıklığa neden olan şişliği de azaltıyor.
2019’da yayımlanan bir araştırmada, bu işlemlerin hastalığın süresini kısaltıp mikropların başkasına bulaşma potansiyelini azalttığı gösterildi.
Ancak burada önemli bir detay var: Kullanacağınız suyun arıtılmış, sterilize edilmiş veya kaynamış olması gerek. Zira musluk suyu başka enfeksiyon risklerini beraberinde getiren bakteriler ve protozoalar içeriyor. Alternatif olarak piyasada satılan ve tuzlu su içeren burun spreylerini de kullanabilirsiniz.
Mayo Clinic’te bulaşıcı hastalıklar uzmanı olarak görev yapan Dr. Hind Fadel, evindeki hava nemlendiriciyi kış aylarında grip sezonunda sürekli çalıştırdığını belirtti. Dr. Fadel’in araştırmaları, odaların nem düzeyini yüzde 40 ila 60 arasında tutmanın, solunum virüslerinin bulaşını azalttığını ve hastalanmayı önleyebileceğini gösteriyor. Dr. Fadel, “Bu nemlilik düzeyinde yüzeylerdeki ve havadaki virüs sayısının daha az olduğunu görüyoruz. Üstelik var olan virüslerin gücü de azalmış oluyor” dedi.
Soğuk algınlığı ya da gribe yakalandıktan sonra nem makinesi kullanmanın da öksürüğü ve burun tıkanıklığını hafifletebileceğini söyleyen Dr. Fadel, “Bunun bir plaseboya kıyasla etkili olup olmadığını ya da hastalığınızın toplam süresini kısaltıp kısaltamayacağını gösteren çok fazla veri yok” dedi.
Nane gibi bitkilerde bulunan mentol de solunumu rahatlatabiliyor. Burnunuzun altına veya boynunuza ve boğazınıza mentollü merhemler sürmek, bu semptomun hafiflemesine yardımcı olabiliyor.
Öte yandan tıkanıklığı açmak için geleneksel buhar terapilerine taze ya da kuru otlar ekleyenler de var. Bunun için okaliptüs ya da kekik gibi bitkileri kaynar suyun içinde 5-10 dakika kadar demlendirdikten sonra kafanızı bir havluyla kapatıp buharını solumanız gerekiyor. (Sıcak suyla yanmamaya dikkat edin.) Alternatif olarak kuru yaprakları duşun duvarına asıp ortamın buharından da faydalanabilirsiniz.
Birkaç çalışmada, merhemlerde bulunan mentol, okaliptüs ve kâfurun, boyun ve göğüs bölgesine uygulandığı takdirde soğuk algınlığı semptomları gösteren çocuk ve yetişkinlerde uyku kalitesini artırdığı görüldü. Ancak uzmanlar bunun bazı kişiler için tahriş edici olabileceğini belirtiyor.
Burun tıkanıklığı için ilaçlar da mevcut. Ancak ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin uyarılarına göre, reçetesiz satılan soğuk algınlığı ilaçlarının çoğunun etken maddesi, hap ya şurup gibi formlarda ağız yoluyla alındığında burun tıkanıklığını geçirmiyor.
Dr. Romm, “Nihayetinde grip olduğunuzda sizi rahatlatacak yöntemi bulmak için denemeler yapmanız gerekiyor. Ve buna değer” diye konuştu.
The New York Times’ın “What Actually Helps When You Have a Cold or the Flu?” başlıklı haberinden derlenmiştir.