Osmanlı devleti, 1580’lerden itibaren Avrupa’dan gümüş kalp paraların istilasına uğramış, enflasyon körüklenince zor zamanlar yaşamıştı

Burak ARTUNER

Sahte para Osmanlı’da “kalp para” olarak adlandırılırdı. Arapça’dan gelen “Kalp” sözcüğü düzmece-sahte anlamı taşır, kalp para basanlara da bundan dolayı Kalpazan denirdi. Bugün de öyle adlandırılıyor, hatta “Kalpazan” isimli bir dizi de TV ekranlarında gösteriliyor ve ilgiyle de izleniyor.

Osmanlı devleti, ilk büyük ekonomik buhranını da Avrupa’dan gelen “kalp paralar” ve bunları basan kalpazanlar nedeniyle yaşamıştı.

AMERİKAN GÜMÜŞÜ YAŞLI KITAYA GELİNCE

1568’de dönemin ekonomik düşünürlerinden John Bodin, Osmanlı’yı da 1571’den beri etkisine alan fiyat artışlarının etkisi üzerine hazırladığı bir tezinde, Avrupa ve Osmanlı devleti sınırları içinde yüzde 100 ile yüzde 600 arasında değişen fiyat artışlarının sebebini Yeni Kıta’nın (Amerika) keşfinden sonra oradan Avrupa’ya getirilen yüklü gümüşlerin neden olduğunu anlatmıştı. Avrupa’ya getirilen altın ve gümüş, kıtada sadece kıymetli maden stokunu artırmıştı.

“AVRUPA KALP PARALARININ İSTİLASI”

Tarihçilerin Kutbu Prof. Dr. Halil İnalcık da Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu üzerine Araştırmalar adlı eserinin Büyük Bunalım (1571-1610) adlı başlıklı bölümünde, Osmanlı’nın ilk büyük bunalımına Amerika ve Avrupa’dan gelen gümüş paraların yanı sıra kalpazanların Osmanlı’yı hedef almasının neden olduğunu yazmıştı.

İnalcık Osmanlı ceza hukukunda bir gümüş yasağı fermanında sahte para basanlara verilen cezanın “Kadı hükmü alındıktan sonra idam ve malların müsaderesi” olduğunu da belirtmiştir.

VARLIKLI PAŞANIN EVİNE KALPAZANLIK BASKINI

Sadece 1580’den itibaren değil yıkılına kadar Osmanlı devleti, ‘kalp paralar’la mücadele etmeye çalıştı. Ancak bu işin öyle büyük bir kazancı vardı ki bazen devlette yetkili isimlerin bile bu kalpazanlık işine girdikleri veya ortak oldukları bile görülüyordu. Belleten Tarih Dergisi’nde Muharrem Öztel’in Osmanlı arşivlerindeki belgelere dayalı bir yazısında belirttiği üzere, 1868 yılında kalpazanlık şüphesiyle Trablusgarplı Ali Paşa’nın evinde dahi arama yapılmıştı. Paşa, bu aramadan duyduğu rahatsızlığı belirtmek üzere yazdığı bir dilekçede, kendisinin itibarlı ve servet sahibi bir kişi olduğunu, bu tür suçlara bulaşmasının ihtimal dahilinde olmadığını belirterek kendini savunmak durumunda kalmıştı. Bu dönemde kalpazanlık o derece artmıştı ki 1858’de tedavül eden 72 milyon kuruşluk kaimeye karşın 12 milyon kuruşluk sahte kaimenin tedavül ettiği bir piyasa ortaya çıkmıştı.

CEZALAR İDAMDAN KÜREK CEZASINA EVRİLDİ

Osmanlı’nın son döneminde, 1580’lerdeki ilk sahte para suçlularına verilen idam cezası ise hafifletilmişti. 1800’lerden itibaren daha çok kürek cezasına çarptırılan kalpazanlara 10 yıldan az olmamak üzere kürek cezası verilmiş ve bu cezalar da çoğu zaman affedilmiştir.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir