Murat Yetkin: Ayakları yere basan bir Ortadoğu hikayesi anlatmak istedim

Gazeteci Murat Yetkin’in yeni kitabı “Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı”, geçtiğimiz haftalarda Doğan Kitap tarafından yayımlandı.

Türkiye odaklı bir Ortadoğu hikayesi anlatmak istediğini belirten Yetkin, çalışmasını “Akademik bir iddiası yok. Ne bir tarih kitabı ne de bir gazeteci kitabı ama olabildiğince ayakları yere basan bir Ortadoğu hikayesi” diye tanımlıyor.

“Ortadoğu’da tarih hiçbir zaman geçmiş zaman olmadı, hep şimdiki zamanda yaşanageldi” diyen Yetkin ile yeni kitabını, Ortadoğu’daki son gelişmeleri ve yakın gelecekte Türkiye’yi neler beklediğini konuştuk.

‘YERİNE BİR ŞEY KOYABİLSEYDİM ONU KULLANIRDIM’

Kitabınızın girişinde ‘Ortadoğu’ ifadesinin Batı merkezli bir terim olduğunu belirtiyorsunuz. Kitabın içeriğiyle ilgili konuşmaya geçmeden önce bu coğrafi tanımlamayı yapmak gerekiyor sanırım. ‘Ortadoğu’ neresi, ‘Batı’ neresidir? Size göre Türkiye bu haritanın neresindedir?

O kadar yeni bir kavram ki Ortadoğu… Kullanımı yirminci yüzyılın başı, kitapta anlattım. Hindistan sömürgesi İngiltere’nin doğusu olarak sabitlenince, örneğin koca Çin-Japon coğrafyası da “Uzakdoğu” oluvermiş. Biz de hala doğu ama Hindistan ile İngiltere’nin ortalarında bir yerdeyiz… Ben bu tanımlamanın kendisinin emperyalist bir bakışı yansıttığı kanısındayım. Çelişki elbette kitabın adının da bu olması. Yerine bir şey koyabilseydim onu kullanırdım ama ne yazık ki kendimizi de sanki kendimizin doğusunda bir yermişiz gibi tanımlıyoruz bu yüzden.

‘DÖRT CUMHURBAŞKANI FİLİSTİN’DE SAVAŞTI’

Hikmet Çetin’in Turhan Feyzioğlu’ndan yaptığı bir alıntı var kitabınızda. Kurtuluş Savaşı kadroları için, “En büyük korkuları Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesine dönüşmesidir. Yüzlerini Batı medeniyetine dönüşleri hayranlıklarından değil, diğerleri gibi olmamak fikirlerindendir” diyor. Ortadoğu’yu büyük bir korku haline getiren şey nedir? Ve sizce cumhuriyetin kurucu kadroları bu düşüncelerinde başarılı olmuşlar mıdır?

Büyük ölçüde olmuşlardır. Bugün, 22 yıllık AK Parti dönemine rağmen seçim sonuçlarının hâlâ yarı yarıya çıkması bunu gösteriyor. Öte yandan ben laik, cumhuriyetçi cenahtaki “Ne işimiz var Ortadoğu batağında” gibi yakınmaları da yerinde bulmuyorum. Kitapta ayrıntılarıyla var. Dört cumhurbaşkanımız bilfiil Filistin’de savaşmış, bazıları Libya’da, Yemen’de de. Filistin’de savaşanlardan ikisi Mısır’da esir kamplarında tutulmuş, takasla serbest kalınca onlar da Kurtuluş Savaşı’na koşmuş. Sonra bakıyoruz üç Cumhurbaşkanımız 1950’lerde Türkiye, İran ve İsrail arasındaki gizli güvenlik anlaşmasında Türkiye’yi temsil eden heyetlerde yer akmış. Coğrafyamız bu bizim, kopmak mümkün değil elbette ama kapılmak da yanlış.

Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı, Murat Yetkin, 536 syf., Doğan Kitap, 2024

Kitabınız 4 bölümden oluşuyor. Osmanlı’nın son dönemlerinden 1. Dünya Savaşı’na, Özal’lı yıllardan günümüze kadar birçok önemli gelişmeye değiniyorsunuz. Bu bölümlendirmeyi yaparken sizin için hangi kriterler belirleyici oldu?

Dönem dinamikleri belirleyici oldu. Örneğin ilk bölümdeki odak Birinci Dünya Savaşı, imparatorluğun dağılması, Ermeni meselesinin Kürt meselesinin, Arap meselesinin, ticaret yollarının değişimi ve el değiştirmesiyle petrol çağının başlangıcı var.

İkinci bölümde, İkinci Büyük Savaş, ardından Soğuk Savaş, Türkiye’nin sıkışmışlığı, İsrail’in kuruluşu, Türkiye dahil ve şu tesadüfe bakın ki Suriye’den başlayarak CIA/MI6’in, Sovyet tarafından KGB destekli darbeler ve vekil savaşları dönemi, işte İran İslam Devrimi, Yeşil Kuşak, Afganistan, İslam radikalizminin sınır aşan silahlanması, PKK’nın doğuşu, Sovyetlerin yıkılışı çerçeveyi çiziyor.

Üçüncü bölüm -ki Suriye daha çok burada- Arap Baharı sonrasında bütün bölgenin alt üst oluşu, belirsizlik, yanlış hesaplar, yanlış hesapları düzeltirken başa gelenler, ABD’nin Irak başta olmak üzere müdahaleleri, o fırtınaların doğurduğu yeni belirsizlikler, Türkiye ile ABD arasındaki krizin giderek derinleşmesi, husumete dönüşmesi; yani daha yakın döneme geliyoruz.

Dördüncü bölüm, Suriye, İsrail, Gazze, Ortadoğu’da vekil savaşlarının artık bir yandan ülkelerin silahlı kuvvetlerinin diğer yandan yapay zeka dahil yeni teknolojilerin kullanımıyla hibrit biçim alması, yani bugün ve yakın gelecek odaklı.

‘KAOSUN DOĞURDUĞU DÜZEN’

Kitapta genel olarak tarihsel bir akış görüyoruz. Ama bunun yanında, verdiğiniz anekdotlarla sıklıkla yıllar arasında bir yolculuk yapıyoruz. Bu bazen takip etmeyi zorlaştırsa da okuyucunun dikkatinin sürekli canlı kalmasını sağlıyor. Bu kurguyu nasıl oluşturduğunuzu anlatabilir misiniz?

Bu yanıtlaması epey zor bir soru benim için. Ben Türkiye odaklı bir Ortadoğu hikayesi anlatmak istedim. Sonunda ortaya bir hikâye çıktı. Akademik bir iddiası yok. Ne bir tarih kitabı ne de bir gazeteci kitabı ama olabildiğince ayakları yere basan bir Ortadoğu hikayesi. Bir hikâye anlatırken nasıl “Şurada da şu olmuştu” gibi hatırlatmalar, benzetmeler yapıyorsanız, bu da öyle. Latince hukuk deyimi ama sanırım daha antik kültürlerden gelen “ordo ab chao” diye bir deyim var, kaosun doğurduğu düzen. Bölgemizi de tanımlıyor belki biraz.

‘EN BÜYÜK ZORLUK KAYNAKLARLA GÖRÜŞMEKTE OLDU’

Arabistanlı Lawrence’tan Nobel Kardeşlere, Binbaşı Noel’den İttihatçılara birçok isim kitapta tarihsel rolleriyle karşımıza çıkıyor. Kitap hem geniş bir kaynakçaya sahip hem de sizin yaptığınız röportajlarla zenginleşiyor. Oldukça kapsamlı olan bu derlemeyi hazırlarken nasıl bir metodoloji ile çalıştınız? Nasıl zorluklarla karşılaştınız?

Belki size tuhaf gelecek ama konuyu belirledikten sonra bir yerinden tutup yazmaya başlıyorum. Yani bütün bilgileri toplayıp öyle yazmaya başlama yöntemim yok. Basit bir algoritmam var: “akış tıkandığında onu aşıp yola devam et” diye özetleyebilirim.

Bu belki herkes için olmaz ama benim için çok verimli bir yöntem, çünkü bazen kafamda hiç olmayan boyutları metne eklemem gereği, onun için yeni bir yönde çalışmam gereği ortaya çıkıyor, oraya dalıyorum. Bazen üzerinde emek ve zaman harcadığım bölümleri gereksiz bulup -içim yanarak attığım, ya da başka kitaplara bıraktığım oluyor.

Karşılaştığım en büyük zorluk, özellikle yakın geçmiş ve güncel konularla ilgili konularda bilgi sahibi, yetki kullanmış ve kullanmakta olan kaynaklarla görüşmekte oldu. Yoğun programları arasında görüşmeyi kabul edip değerli bilgileri paylaşan kaynaklarıma buradan da teşekkür ederim.

Murat Yetkin

‘BUGÜN YAŞADIKLARIMIZIN BİR SÜREKLİLİĞİ VAR, ONU GÖSTERMEK İSTEDİM’

Haniye suikastinden Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazlarının patlatılmasına kadar birçok güncel konuya da değiniyorsunuz. Tarihsel olaylar yaşanan yeni gelişmelere göre yıllar içerisinde farklı şekilde yorumlanabiliyor. Güncel konulara değinmek bu konuda kitabınız için de bir risk oluşturabilir mi?

Elbette oluşturabilir. Bu riski almaktan da kaçınmadım. Çünkü bugün yaşadıklarımızın da geçmişi binlerce yıllara dayanan, uygarlıkları, kültürleri, savaşları, dinleri doğurmuş bölgemizde bir sürekliliği var; onu göstermek istedim biraz da. Örneğin ilk bombalı araç eyleminin Siyonist radikaller tarafından Filistin’deki İngiliz manda idaresinin bir karakoluna yapılmış olmasının bugün de bir anlamı yok mu sizce? Ayrıca, risk almak istemiyorsanız, hiçbir şey yapmayacaksınız. En rahatı o.

Gazeteci kimliğinizin bu kitabın yazım sürecinde nasıl bir katkısı oldu?

Çok büyük katkısı oldu. Bu yıl 5 Aralık’ta ilk imzalı haberimin Arayış Dergisi’nde yayınlanması üzerinden 43 yıl geçti. Gazeteci olarak bu kadar yıldır 7/24 bu haberler ve onların yorumlanıp işlenmesiyle uğraşıyorum. Hani el kararı, göz kararı derler ya mutfakta, ona dönüşüyor, bir reflekse dönüşüyor.

Ama biri dışında, hiç “gazeteci kitabı” denebilecek bir kitap yazmadım. “Avrupa Birliği Bekleme Odası’nda Türkiye” kitabımdır o da. Şimdi burada özeleştiri yapayım; her ne kadar aynen koymayıp bağlantılarla zenginleştirmeye çalışsam da makaleler toplamı kolaycılığına kaçmamam lazımdı. Bir daha hiç yapmadım öyle bir şey. Yayıncım Doğan Kitap benimkileri “Araştırma-İnceleme” sınıfına dahil ediyor, bundan da memnunum.”

‘COĞRAFYANIN SİYASETİ ZORLADIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ’

Son bölümün başlığı ‘Duvara karşı, son hızla’. Şam’ın düşmesi ve Esad döneminin sona ermesini de ele alırsak Ortadoğu’daki son gelişmeleri nasıl görüyorsunuz? Ortadoğu’da son hızla gidilen istikamet neresi?

Savaşların daha da yayılması ve Türkiye’yi de içine çekmesi kaygısı, çoğunluk gibi benim de kaygım. Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz-Fransız devlet yetkililerince çöllerde çizilen sınırlarla kurulan devletlerin bazıları çöktü, sınırları ve egemenlikleri kağıt üzerinde geçerlidir.

Ben gazeteci bütçem elverdiğince orijinal harita toplarım; siyaseti coğrafyadan okumayı severim. Coğrafyanın siyaseti zorladığı bir dönemden geçiyoruz. Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna, Güneyimizde İsrail-Filistin, Suriye bunu gösteriyor. Haritalar bir kez değişmeye başladığındaysa nerede, nasıl duracağı önceden kestirilemiyor. Türkiye bugün ekonomik sıkıntılarına rağmen onsuz oyun kurulamayan bölgesel bir güç durumunda. Bu gücün barış ve istikrar için kullanılması herkesin yararına.

‘DÜNYAYI NELERİN BEKLEDİĞİ BİRAZ DA TRUMP’A BAĞLI OLACAK’

‘Başka bir Suriye siyaseti mümkün müydü?’ sorusunu da soruyorsunuz. Bu konuda birinci kaynaklardan biriyle, Ahmet Davutoğlu’yla yaptığınız röportaja da kitapta yer veriyorsunuz. Suriye’deki mevcut duruma baktığınızda Türkiye’nin uyguladığı Suriye politikasını nasıl yorumluyorsunuz? Yeni dönemde Türkiye’yi neler bekliyor?

Türkiye’nin Suriye politikasını kitapta da birkaç döneme ayırıyorum. 2011’den 2014-2015’e dek uzanan dönemde yapılan hatalar yeni yeni düzeltiliyor ama memlekete pahalıya mal oldu; sadece yüksel enflasyonumuzda payı olan bütçe maliyetinden söz etmiyorum.

Düzeltme hareketlerinin 15 Temmuz 2016 darbe girişimleriyle başladığını görüyorum, kitapta temellendirmeye çalıştım ayrıntılarıyla. Yeni dönemde sadece Türkiye’yi değil, sadece bölgemizi değil, bütün dünyayı nelerin beklediği biraz da dünyanın en büyük mali ve askeri gücü olan ABD’nin başına ikinci defa geçecek olan Donald Trump’a bağlı olacak. Herkes kendisini o yeni dönemde alacağı tutuma hazırlıyor zaten.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap hazırlığınız var mı?

Evet, birkaç fikir de var. Ama DK Yayın Yönetmeni Cem Erciyes ile henüz hangisi olacağına karar vermemiz gerekiyor önce.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir