İmamoğlu kampanyasını Akın Gürlek başlattı
Pazartesi sabahı Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın hazırlayıp sunduğu ‘Yeni Bir Sabah’ programına katılmak üzere evden çıkarken öğrendim, CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’ın kapısına sekiz polisin dayandığını.
Yine bir pazartesi sabahı, yine bir gözaltı…
Özel’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek aleyhindeki sözlerini içeren videoyu paylaştığı için soruşturma açılmıştı.
Bu öncelikle Özel’e mesaj.
“Dokunulmazlığın olmasa sana da gelecektik” demek.
Elbette İmamoğlu’na bir gözdağı.
Çünkü Aydın, İBB Başkanı’na yakın.
İmamoğlu, mesajı aldı.
Tam o saatte Özel ile birlikte ‘Hukuk ve Yargının Siyasallaşması’ başlıklı panelde konuşmacıydı.
Akın’ı eleştirdi.
Seksen dakika sonra soruşturma açıldı.
Suç; Akın’ı ve ailesini tehdit.
İmamoğlu’nun bu hafta ya da bir hafta içerisinde ifadeye davet edileceği söyleniyor.
Başsavcı ne kadar farkında, bilmiyorum.
CHP’ye yönelik özel gayreti, partinin toparlanmasını, iç çekişmeleri ertelemesini sağladı. Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair kafa karışıklığını giderdi.
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylık kampanyasını Gürlek başlattı desem, yanlış olmaz. Neredeyse bütün CHP, İmamoğlu üzerinde ittifak ettiyse bu biraz da Gürlek sayesinde.
AK Partili olsam Gürlek’e çok kızardım.
Suriye’de yaratmak istedikleri sözde zaferi gölgelediği, CHP’lileri yolsuz göstereyim derken mağdur hale düşürdüğü için…
Apo dışarı, Özdağ içeri
Pazartesi sabahı CHP’lilerden başka bir de Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’a soruşturma açıldı.
Şikayetçi, Cumhurbaşkanı.
Erdoğan, 18 Ocak’ta Mersin’de, tek parti yıllarını faşizm diye niteleyerek, bu dönemin inançlara zarar verdiğini iddia etti.
Özdağ da Antalya’da “Senin verdiğin zararı Haçlı seferi vermedi” diye yanıt verdi.
Beştepe, rahatsız oldu.
İddiaya göre…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan soruşturma açılmasını istediler.
Ancak Özdağ, konuşmayı Antalya’da yapmıştı.
Bu şehirde soruşturma yoktu.
Özdağ, Ankara’da ikamet ediyordu.
Başkent sessizdi.
İstanbul ise yetkisizdi.
Erdoğan’ın avukatları “Kayıt sosyal medyada yayınlanınca her savcılık işlem yapılabilir” bahanesine sığınarak, İstanbul’a dilekçe verdi.
Özdağ’ı ancak İstanbul’da tutuklatabilecekleri için bu yönteme başvurduklarını düşünüyorum.
‘Size özel konsept uygulayacaklar’
O sabah İsmail Küçükkaya’nın programında Özdağ’a değindim.
Özdağ’ın tutuklanması için kampanya yapıldığını…
Zafer Partisi’nin iktidarı korkuttuğunu, çünkü AK Parti ve MHP’den oy aldığını anlattım.
Özdağ’ın Karaman ve Antalya’daki kitlesel mitinglerine dikkat çektim.
Yeni soruşturmalar açılabileceğini ifade ettim.
“Özdağ’ı yasaklamak istiyorlar. Özdağ, topun ağzında” dedim.
Program bitti.
Birkaç saat sonra geçmiş olsun demek için Özdağ’ı aradım.
Soruşturmanın kendisini güçlendireceği inancındaydı.
Gülerek, “Teşekkür borçluyum” dedi.
“İktidarın ömrünü kısaltıyorlar” dedim ben de.
“Size özel bir konsept uygulayacaklar” diye ekledim.
Özdağ, “Benimle ilgili çalışma olduğunu biliyorum” şeklinde konuştu.
Gözaltına alınınca aradı
Pazartesi akşamı Halk TV’de ‘Rota’ programına katılmak için yoldaydım.
Saat 20.03’te Özdağ aradı.
Bir görüşmede olduğum için açamadım.
Meğer gözaltına alındığını haber vermek için aramış!
Özdağ, restoranda yemek yerken, onlarca polis tarafından gözaltına alındı. Amaç tutuklamak olduğu için İstanbul’a getirildi. Kanıtları yok etme ve kaçma ihtimali olmadığı halde bir gece Emniyet’te tutuldu. Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanamayacağı görüldüğünden halkı kin ve düşmanlığa tahrikten ikinci bir soruşturma daha açıldı.
Özdağ’ın ‘X’ hesabı elekten geçirildi.
2020’de iki, 2022’de dört, 2023’te dört ve 2024’te bir paylaşımı suç unsuru olarak değerlendirildi. İçişleri Bakanlığı’nın, valiliklerin, emniyetin, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin ve Göç İdaresi’nin yaptığı yalanlamalar doğru kabul edilerek, Özdağ’ın halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği ileri sürüldü.
Kayseri Olayı’ndan sorumlu tutuldu
Şu rezalete bakın:
Özdağ’ın 2024’te suç unsuru görülen tek bir tweeti var.
18 Ağustos 2024’teki Mersin olayına ilişkin.
Özdağ, hakkında hiçbir paylaşım yapmadığı halde 30 Haziran-3 Temmuz 2024 arasında Kayseri’de Suriyelilere yönelik saldırıların sorumlusu ilan edildi.
Kayseri Emniyeti’nin Özdağ gözaltındayken alelacele hazırladığı rapora göre bu gösterilere 15.100 kişi katılmış, 263 ev ve iş yeri ile 166 araç hasar görmüş, 25 polis ve bir itfaiyeci yaralanmış.
Tutuklanan 28 kişi içinde Zafer Partili var mı?
Yok.
189 hesaptan 12’si tutuklandı.
Onların da hiçbiri Zafer Partili değil.
Buna rağmen Kayseri Emniyeti, “Olaylara katılan şahısların Zafer Partili ve müzahir şahıslar tarafından sosyal platformlarda yapmış oldukları paylaşımlardan etkilenmiş oldukları” yönünde görüş bildiriyor.
Kayseri Emniyeti, kendi beceriksizliğinden ötürü önleyemediği olayları Zafer Partisi’ne yıkarak, sorumluluktan kurtulmak istiyor belli ki.
Bu yüzden raporda Özdağ’ın suç unsuru tweetleri arasında Kayseri olaylarına ilişkin paylaşım gösterilmiyor.
Hiç değinmemiş mi?
Değinmiş.
Özdağ, mahkemede şöyle diyor:
“Kayseri ile ilgili attığım tweetlerde insanlara evlerine dönme çağrısı yaptım. Emperyalist proje olduğunu söyledim. ‘Bizi birbirimize kırdırıyorlar’ dedim. Kayseri Emniyeti’nin hazırladığı raporda paylaşımlarım yoktur.”
Sahi, neden yoktur?
Cevabını da Özdağ veriyor:
“Zafer Partililer tutuklanmamıştır. Bir kurgu vardır. İnatla suç olmadığı halde ‘Ümit Özdağ tutuklansın’ kampanyası başlatılmıştır. Tutuklanmamın bu kadar arzu edilmesinin sebebi, rahmetli Kaşif Kozinoğlu’na gerçekleştirilenin benzerinin Ümit Özdağ için düşünülmesidir.”
Cezaevinde suikasti kastediyor, Özdağ.
Zafer korkusu
Kurt kuzuyu yiyecek ya…
Zafer Partisi de dahli olmayan saldırıdan sorumlu tutuluyor!
Gözaltına alınmasına sebep cumhurbaşkanına hakaret suçundan serbest bırakılıp halkı kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklandı.
Apo’nun İmralı’dan tahliyesi konuşulurken Özdağ’ı cezaevine koydular.
Çünkü Özdağ, Cumhur İttifakı’nın iki zayıf bölgesine yumruk sallıyor.
Biri, Suriyeliler ve milyonlarca kaçak sorunu.
Öteki de açılım süreci.
‘Süreci baltalayacağız’ kampanyası başlattılar.
Özdağ, muhalif milliyetçi dalganın en popüler lideri olarak Erdoğan’ı ve Bahçeli’yi rahatsız ediyor.
Çünkü iki partiden oy çekiyor.
Milliyetçi siyasette tek otorite olduğunu savunan MHP’ye hem açılım süreci hem de Sinan Ateş suikastine ilişkin sert eleştiriler yöneltiyor.
Ümit Özdağ soruşturmasını, gazeteci Özlem Gürses ve Beşiktaş Belediyesi operasyonlarını eleştiren MHP’ye bir jest olarak görmek de mümkün.
Şu an bütün MHP, ‘zaferi’ kutluyor.
Dava kuşatması
Özdağ’ın kısa zamanda bırakılacağını sanmıyorum.
Korkarım, başta Libya’da şehit düşen MİT’çinin kimliğini ifşa soruşturması dahil, birden çok davayla kuşatılacak.
Bir yanıyla Öcalan’ın tahliyesini vaat eden sürecin bir gereği ve bedelidir bu belki de.
Diğer yanıyla Cumhur İttifakı’nı seçeneksiz bırakmak için onu tehdit potansiyeli taşıyan Erdoğan karşıtı milliyetçilik terörle eşdeğer tutulup lideri cezalandırılıyor.
Dervişoğlu’ndan Zorlu ve Karaman yorumu: Cumhurbaşkanı’nın bizzat eli var
Helal olsun Kürşat Zorlu!
Muhaliflerin oylarıyla seçilip Ümit Özdağ’ın gözaltına alındığı gün AK Parti’ye geçti.
Pespaye bir ak-trol tarafından “Bundan sonra kalk dediğimizde kalkacaksın. Otur dediğimizde oturacaksın. Konuş dediğimizde konuşacaksın. Sus dediğimizde susacaksın” diye aşağılanarak karşılandı.
Hak etti.
‘Ülkü devi’ Zorlu, bu transferi aklamak için Atatürk’ü istismar etmekten hiç çekinmedi. “Mevzubahis vatansa” her takla atılabilir, her fırıldaklık yapılabilir; öyle söylüyor.
İnsanda biraz utanma olur.
Gerçi ar haya perdesini yırtan tek ‘ülkü devi’ Zorlu değil.
Seçildiği günden beri hiçbir faaliyeti olmayan Konya Milletvekili Ünal Karaman ile Çağlayancerit ve Gelendost belediye başkanları önceki gün İyi Parti’den istifa etti.
Onlar da AK Parti yolcusu…
Altı aydır görüşüyormuş
Karaman, istifasından bir gün önce İyi Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’na giderek, AK Parti’ye geçeceğini söyledi.
“Erdoğan’la altı aydır görüşüyoruz” dedi.
İyi Partililer bu istifayı beklediklerini ifade ediyor. Karaman’ın TBMM’de olduğu halde bütçede oy kullanmadığını söylüyorlar.
Hedef en az 360
Dervişoğlu’nu arayıp istifaların perde arkasını sordum.
Dervişoğlu, Erdoğan’ı suçlayarak, şöyle dedi:
“Cumhurbaşkanı olduğunu unutan, tek sıfatını AK Parti Genel Başkanı olarak değerlendiren Tayyip Bey, fiilen bu işe el atmış. AK Parti kurultayına bazı şeyleri yetiştirmeye çalışıyorlar. Bunun stratejisinin yapıldığı yer Saray’dır. Cumhurbaşkanının bizzat eli vardır bu işlerde.”
“Neden bunu yapsın” diye sordum.
Erdoğan’ın aday olabilmek için TBMM’nin Türkiye’yi seçime götürmesi gerektiğini, bunun için de 360 oya ihtiyaç duyulduğunu hatırlattı.
Dervişoğlu, şöyle devam etti:
“Erdoğan, geleceğini kurtarmak üzere hayalini kurduğu TBMM aritmetiğini istiyor. 360’ı rezerv olarak elde tutmak istiyor. 400’ü yakalarsa başka şeyler de yapabilir. Hedef 400. Garanti 360.”
Saray’a gittiklerini biliyor
İyi Parti lideri, Zorlu ve Karaman’ın Beştepe’ye gittiklerinden haberdar olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Bu adamların hiçbirine görev vermedim. Düşünsenize, 1100 odalı külliyeye gidiyorsun. Oraya gidip gelmeyi benim duymamam mümkün mü? Erdoğan ile gönül bağı oluşturmuş insana partiyi temsil görevi vermem.”
Zafer Partisi lideri tutuklanırken…
İyi Parti ise ‘parsel parsel’ dağıtılmak isteniyor.
43 milletvekili 28’e…
30 belediyesi 17’ye geriledi.
Birkaç milletvekili ve başkan daha istifa edebilir.
Milliyetçi partilerin güçlü bir merkez ve blok oluşturması, kamu gücü ve olanakları kullanılarak, hem baskı hem de siyasi rüşvetle engellenmek isteniyor.
Akın Gürlek’in Anadolu ve Bakırköy planı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, bugün itibariyle Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u aşan bir güce sahip.
Tunç’un, sözünün geçmediği biri varsa o da Akın Gürlek.
Gürlek’in tabi olduğu tek bir otorite var:
Erdoğan.
Cumhurbaşkanı, Gürlek’in performansından memnun.
Gürlek, Türkiye Başsavcısı gibi hareket ediyor.
Aslında yasalarda böyle bir makam yok.
Fakat Gürlek, yetki alanına girmediği halde Özdağ’ın Antalya’da yaptığı konuşmayı soruşturmayı kendi uhdesinde görüyor.
Hızlı ve gözü kara davranıyor.
Sadece siyasete değil, yargı bürokrasisine de müdahil oluyor.
İstanbul Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun’u Adalet Akademisi’ne göndertti. Gürlek’in Altun için “Operasyonları engelliyor” dediği iddia ediliyor.
Anadolu ve Bakırköy başsavcıları Zafer Koç ve Hüseyin Gümüş’ün değişmesi için çabaladığı ileri sürülüyor. Böylece iki başsavcılığın yetki alanındaki CHP’li belediyelere operasyon yapmak istiyor.
Gürlek, her istediğini gerçekleştiremiyor.
Örneğin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne Mahmut Çorumlu’nun gelmesi için uğraştığı fakat sonuç alamadığı ileri sürülüyor.
Adalet Bakanlığı’na üç isim
Şubattaki kabine değişikliğinde Adalet Bakanı Tunç’un yerine İçişleri Bakanı Yardımcısı Bülent Turan ve eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un adı geçiyor. Turan ve Şentop’un Gürlek’le yıldızı barışık değil.
Adı geçen üçüncü isim ise Gürlek.
Diğer taraftan, mayısta HSK değişiyor.
Eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz’ın Mehmet Akif Ekinci’nin yerine HSK Başkanvekilliğine gelebileceği konuşuluyor. Yılmaz, Beştepe tarafından destekleniyor.
Grand Kartal’da asansör çıkmayan kaçak kat mı vardı?
İzlerken utandım.
Bolu’da felaket olduğu geceden biliniyordu.
Öğlene kadar resmi rakamlara göre ölü sayısı 10’du. Fakat herkes sayının 60’ları geçtiğini konuşuyordu.
Buna karşın Erdoğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç dahil birkaç bakan ve onlarca milletvekili iki saat mesafedeki Bolu’ya gitmek yerine AK Parti Ankara İl Kongresi’ndeydi.
Erdoğan’ın konuşması saat 15.05’te bitti.
Sonra ‘ülkü devi’ Kürşat Zorlu’ya rozet takıldı.
Saat 15.08’de Zorlu konuştu.
Saat 15.13’te ise İçişleri, Sağlık, Kültür ve Turizm bakanları Bolu’da açıklama yaptı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ölü sayısının 66 olduğunu açıkladı.
Sayıyı açıklamak için kongrenin bitmesini beklediler!
Bundan daha utanç verici bir şey varsa o da cenazeleri koymak için kızarmış piliç şirketinin tırını kullanmaktır herhalde.
Gerçi “Dirisine saygı duyamayan, ölüsüne mi duyar” diyeceksiniz.
Haklısınız!
Kaçak kata göz yumuldu iddiası
Bolu’da, 76 insanı kaybettiğimiz Grand Kartal Otel’de alarmın çalışmadığı, yangın merdivenlerinin içeride olduğu iddia ediliyor.
Skandallar bununla sınırlı değil.
Elime gelen bilgiye göre:
-Otel, aslında Tarım ve Orman Bakanlığı’na tahsisli.
-Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan tahsisler Mehmet Ersoy döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na alındı.
-Tahsis, onaylama ve belgelendirme yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait
-İmar planıyla belirlenen kat sayısı aşılmış. Tesise belge verilirken kaçak kat varmış. Asansör kata çıkmıyormuş. Kaçak kat içeriden merdivenle çıkıldığında fark edilebiliyormuş.
İddiaya göre bu aykırılık görmezden gelinerek otelin faaliyete devam etmesine izin verilmiş.
-Belediye imalat ve yapılaşma yoksa tesise bir defa belge verir. Denetim Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğunda Bakanlık yangın merdiveni ve önlemleri olmayan tesise belge veremez. Durumu belediyeye bildirmek zorunda. Acaba bildirdi mi? Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, “Hayır” diye yanıt veriyor.
-Denetim ne zaman yapıldı? Yangın tatbikatı yapıldı mı?
-Üst düzey bir talimatla bu durum görmezden gelinmiş, tesise işletme belgesi verilmiş olabilir mi?
Rapora müdahale kuşkusu
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bir başkontrolör geçen hafta Grand Kartal’da denetim yaptı. Henüz rapor yazılmadı. Bu rapora müdahale edilebileceği ileri sürülüyor.
Bakan Ersoy bu sorulara cevap vermek ve kuşkuları gidermek yerine suçu, hiçbir yetkisi ve sorumluluk olmayan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’a yıkmak istiyor.
Sahi, hiç mi istifa etmeyi düşünmüyor.
Ne olması lazım?
Bütün Bolu’nun yanması mı?
Çoğu çocuk 76 insanımızın hayatını kaybetmesi yetmiyor mu?