Trump kazandı ancak siyasal iklim kaybetti

UZMANLARA GÖRE TRUMP’IN BAŞKANLIĞINDA FOSİL YAKIT ÜRETİMİ ARTACAK

ABD’de 5 Kasım’daki başkanlık seçimini Donald Trump’ın kazanması sonrası Washington yönetiminin farklı alanlardaki politikalarında ne gibi değişiklikler olacağı tartışılırken bu alanlardan birini de iklim politikaları oluşturuyor. İlk başkanlık dönemini kapsayan 2017-2021 yıllarında iklim düzenlemelerine karşı çıkan ve ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çeken Trump, temiz enerji politikalarına karşı tutumuyla biliniyor.

ABD seçiminden kısa süre sonra Azerbaycan’ın ev sahipliğinde başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’na (COP29) ABD Başkanı Joe Biden’ın müzakerecileri katılıyor ancak konferansta yapılan görüşmeler ve anlaşmalar 20 Ocak 2025’te yemin ederek resmen görevine başlayacak Trump yönetimi için bağlayıcı olmayacak.

Trump’ın iklim politikalarının olası küresel etkilerine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan danışmanlık firması Myndos Global Solutions’ın kurucusu ve uluslararası çevre politikaları danışmanı Dr. Onur Kolçak, küresel enerji piyasalarında 2021’deki COP26’dan bu yana fosil yakıtlardan tamamen vazgeçilemeyeceği ancak yenilenebilir enerji yatırımlarına da devam edilmesi gerektiği yönünde bir algının oluştuğunu söyledi.

Başkanlık çalışmaları sırasında Trump’ın petrol ve doğal gaz üretimine dair söylemlerinin öne çıktığını belirten Kolçak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Trump’ın başa gelmesinin en önemli etkilerini gözlemleyebileceğimiz konulardan biri, ABD’nin çok hızlı ve yüksek oranda enerji üretimi yarışına katılması olacak. Bu da fosil yakıt ve petrol üreten şirketlere büyük yük bindirecek çünkü daha fazla çalışmaya başlayacaklar. Fosil yakıtın ön planda olacağı bir dönem olacak. Soğuk Savaş dönemindeki silahlanma yarışı tarzı bir petrol ve fosil yakıt üretimi yarışına girebiliriz. Bunun başında Çin ve ABD, iki büyük güç olarak rol alacak ki halihazırda en büyük petrol üreticileri olarak öne çıkıyorlar. Rusya-Ukrayna Savaşı, Rusya’nın Avrupa üzerindeki yakıt hegemonyasını yıkmak isteyen ABD için önemli fırsat. Avrupa’yı da teşvik ederek yenilenebilir enerji amaçlarından uzaklaşma görebiliriz.”

“TRUMP’TAN ÖNCE DE İKLİM PLANLARI HAYATA GEÇİRİLEMEDİ”

Yenilenebilir enerji gibi büyük bir çevresel hareketlenmenin insanlar arasında farklı şekillerde karşılık gördüğünü ifade eden Kolçak, “Genç seçmenler, çevreyle ilgili duyarlı olmaya başladı. Bu durum pek çok politikacı ve ülkenin çevre politikalarını öne çıkardı ama işin sanayi, askeri ve ekonomi kısmına geldiğimizde maalesef bu gereksinim karşılık bulmadı.” dedi.

Trump’ın yeniden başkan seçilmesinden önce de iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında hazırlanan planların hayata geçirilemediğini hatırlatan Kolçak, mücadele topyekun gerçekleştirilmediği müddetçe Avrupa’daki çözüm odaklı çalışmaların sonuç vermeyeceği yorumunu yaptı.

Kolçak, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan kesinlikle çekilecek hatta ofise geldiği ilk gün bunu yapacak. Ciddi şekilde mücadeleden global anlamda ilk geri adımı atacağız. Kovid-19 zamanında ülkeler geri dönüşüm, iklim ve yenilenebilir enerji hedeflerinden geri adım attı. Dünya konjonktürü şu an öyle bir durumdaki ülkelerin iklim amaçlarından geri adım atmaları bir zorunluluk haline gelecek. Savaşlar, ekonomik sıkıntılar ortada, bir de bunun üstüne dünyanın en büyük ekonomisinin başkanı, ‘İklim değişikliğiyle mücadele bir dolandırıcılıktır, düzenbazlıktır.’ gibi söylemlerde bulunduktan sonra bu amaçlara belki ucundan yaklaşmaya çalışan ülkeler, ‘Koskoca ABD bile bu konuyu umursamıyor, bizim ne zorunluluğumuz var?’ diyecek.”

Kolçak, Trump’ın söylemleriyle değil fosil yakıt üretimini ve ticaretini teşvik eden pozisyonla başkanlık koltuğuna oturacağını, özellikle enerji alanında radikal kararlar almaktan çekinmeyeceğini dile getirdi.

ABD için gelecek 4 yılda fosil yakıt konusunda büyük bir enerji üretimi atılımının olacağı öngörüsünü paylaşan Kolçak, “Bu ortamın yaratılmasının sebebi, bu zamana kadar iklim ve çevreye duyarlı olduğunu söyleyen politikacıların beceriksizliği. Şu an tamamen Trump’a odaklanıyoruz ama Obama’nın ilk döneminden beri ABD’de petrol üretimi yüksek bir şekilde devam ediyor yani her başkan, bir önceki başkandan daha fazla petrol üretmiş. Demek ki ortada bir gerçeklik var ve bu gerçekliği de çözemiyoruz.” diye konuştu.

YEŞİL DÖNÜŞÜM ABD’DE İVME KAYBETSE BİLE DÜNYA’NIN GERİ KALANINDA DEVAM EDECEK

İstanbul Portfoy Makro Stratejisti Berk Dinçtürk, ulusalcı devlet anlayışına sahip bir isim olarak nitelendirdiği Trump’ın, ABD’yi yeniden “muhteşem” yapmayı hedeflediğini, bunun için gümrük vergilerini artırmayı, üretimi ABD içine çekmeyi ve vergisel avantajlar sunmayı planladığını anlattı.

ABD’de üretim yapan şirketlerin rekabet güçlerini korumaları için ucuz enerjiye ihtiyaç duyacaklarına işaret eden Dinçtürk, “Trump, küresel iklim krizine inanmayan bir profil, bu nedenle yeşil enerjiye mesafeli ve devlet sübvansiyonlarını sona erdireceğini belirtti. Buna karşılık, ABD’de fosil yakıt üretimini artırma isteğini açıkça dile getiriyor.” şeklinde konuştu.

Görev süresi 4 yıl olan Trump’ın iklim kriziyle mücadelede kalıcı etki bırakmayacağına dikkati çeken Dinçtürk, ABD’nin şu an yavaşlama halindeki Çin ekonomisine uygulayabileceği gümrük vergileriyle ekonomiyi daha da yavaşlatabileceği, bu durumun da fabrikaların daha az çalışması ve hava kirliliğinin azalmasıyla sonuçlanabileceği tahmininde bulundu.

Küreselde yükselen yeşil enerji dönüşümünün ABD’de ivme kaybetse bile dünyanın geri kalanında süreceğine işaret eden Dinçtürk, sözlerini şöyle tamamladı:

“Dünyada iki savaş olsa da şu ana kadar petrol fiyatlarında kalıcı bir yükseliş gerçekleşmedi. ABD, Çin’in Orta Doğu’ya uzanan eli olarak değerlendirdiği İran’ı savaşa çekmek istiyor. İran’ın savaşa girmesi, Hürmüz Körfezi’ni kapatmasına ve petrolde büyük bir arz açığına neden olur. Bu durumda petrol fiyatları hızla yükselir ve dünya alternatif enerjiye dönmek zorunda kalır. Petrolden doğan açığı ise sadece nükleer enerji doldurur. Dünya, nükleer enerjiye geçtiğinde yeni enerji kaynaklarının başına ABD ve Rusya oturur. Petrolden nükleer enerjiye geçiş, iklim krizi sorununa katkı sağlar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir