T24 Haber Merkezi
Gelecek Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, yenidoğan çetesine ilişkin 2016 yılında yapılan soruşturmanın kimler tarafından kapatıldığının bulunması gerektiğini söyledi. Şahin, “Bu kadar bulgu nasıl ‘hukuka aykırı değil’ denilerek kapatılıyor? Burada ismi geçen doktorların bazıları şu anda görülmekte olan davada sanık sandalyesinde oturuyorlar. 2016 Kasım’ında bu dosyayı kimler, nasıl kapatmıştır? Bu sorunun üzerine gidilmelidir. Bu davanın seyrinin 2016 yılına kadar uzatılması gerekmektedir. Bir diğer sorumuz; bu konu sadece İstanbul’da iki üç hastaneyle sınırlı kalabilir mi? Sadece yenidoğan çocuklarla sınırlı kalabilir mi” dedi.
Gelecek Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin ve Gelecek Partisi Bursa Milletvekili Kani Torun TBMM’de ortak basın toplantısı düzenleyerek yenidoğan çetesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Gelecek Partisi Bursa Milletvekili Kani Torun şunları söyledi:
“Bir hekim ve bir baba olarak bu olayın vahameti bizi dehşete düşürdü. Meslekte 40 yılını tamamlamış bir hekim olarak ‘bunları da mı görecektik’ noktasına geldik. Tıpta birinci hedef tedavi etmeden önce zarar verecek bir şey yapmamaktır. Bu konu gündeme geldiğinde Mart 2023 tarihinde CİMER’deki bir şikayetle başladığını gündeme getirdi. Oysa işin başlangıç noktası çok daha eskiye 2015’lere varan yolsuzluk çetesi çalışmaları var. 2016 başında ‘Bebekler Ölmesin’ platformu tarafından bazı kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin Şafak Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesi önünde nöbet tutarak, SGK’ya yüksek fatura girişi yapıldığına dair iddiaları var. Platform tarafından bir mail atılıyor bu mail Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu’nun kadın doğum uzmanı olan eşi Sare Hanım’a da geliyor. Oradan da Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığına gönderiliyor. 2-3 Şubat’ta teftişe konu olan suçların işlendiği ifade ediliyor. 15 Şubat’ta sağlık başdenetçisi ilk inceleme raporunu sunuyor, pekçok hastanede denetim yapılması sonucunda hastalara yoğun ve gereksiz tedavi uygulandığını ortaya koyuyor. Bunun üzerine soruşturma izni veriliyor. Soruşturma sonucunda verilen para cezasının bu çeteyle bir alakası yok. Kamuda çalışan doktorların usulsüz olarak özel hastanelerde nöbet tutmasıyla ilgili ceza verilmiş.”
“Özel hastanelerin hukuku yok sayacak şekilde davranmasına müsade edilmemeli”
Gelecek Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin ise şunları söyledi:
“Organize suç örgütlerinin artıyor olması kamu düzeninin bozulmakta olduğunun bir işaretidir. Kamu düzeninin çökmesi bir ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal yapısını tehdit eden büyük bir krizdir. Çeteler devlete kafa tutar hale gelmişler. Artık her sektörün ayrı bir çetesi var; organ çetesi, bahis çetesi, şantaj çetesi, uyuşturucu çetesi… Bir insanın başına gelecek en mutlu olaylardan birisi çocuk sahibi olmaktır. Sizi evladınızın canıyla tehdit ediyorlar itiraz dahi edemiyorsunuz. Siz insanlığınızı ne zaman kaybettiniz diye bu insanlara soruyoruz ama bu sorunun asıl muhattabı olan devlete soruyoruz. Vatandaş devletine nasıl güvenecek?
Sare Hanım’a mail gitmesi üzerine dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu araştırılması için talimat veriyor. İnceleme raporuna göre çocuk ölümleriyle ilgili açık bulgular var. 2016 yılında yazılan bu raporda şu ifadeler yer alıyor; yeni doğan bebeklerin tanı ve tedavisinde yenidoğana yapılan güncel ve tıbbi bilgilerle uyumlu olmadığı, bu durumun bebeklere zarar verebileceği ve hastanede yatış sürecini uzatabileceği ve SGK’ya yüksek fatura çıkabileceği’. Bu inceleme raporunun ardından soruşturma talimatı veriliyor. Mayıs 2016’da Türkiye’de bir hikaye yarım kalıyor. O hikayenin yarım kalmasıyla böyle usulsüz işlemlerin üzerine gidilmesi de yarım kalıyor. 2016 Kasım’da bu soruşturma ‘hukuka aykırı bir şey bulunamamıştır’ denilerek kapatılıyor.
Bu kadar bulgu nasıl ‘hukuka aykırı değil’ denilerek kapatılıyor? Burada ismi geçen doktorların bazıları şu anda görülmekte olan davada sanık sandalyesinde oturuyorlar. 2016 Kasım’ında bu dosyayı kimler, nasıl kapatmıştır? Bu sorunun üzerine gidilmelidir. Bu davanın seyrinin 2016 yılına kadar uzatılması gerekmektedir. Bir diğer sorumuz; bu konu sadece İstanbul’da iki üç hastaneyle sınırlı kalabilir mi? Sadece yenidoğan çocuklarla sınırlı kalabilir mi? Özel hastanelerin hukuku, mevzuatı yok sayacak şekilde davranmasına müsade edilmemeli.” (ANKA)
Ne olmuştu? İstanbul’da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22’si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var? İddianamede şüpheliler için “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin “maktul”, 5 kişinin “müşteki”, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün “suçtan zarar gören”, 19 hastane ve sağlık şirketi “malen sorumlu”, 47 kişi de “şüpheli” olarak yer aldı. Doktor Fırat Sarı’nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK’den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K’nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E’nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O’nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E’nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti Raporda, bebek Ö.H’ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G’nin hemşirelere “adrenalini kapat” talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S’nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan “prostavazin” isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtları İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı’nın Sarı’ya “Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu” söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar’ın şüpheli Hasan Basri Gök’le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök’ün “Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur” dediği, Sayar’ın ise “Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani” dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik’in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir’in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı’nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan “yenidoğan çetesi” açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok Aileler anlattı Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. “Bebeğimizi kaybettik” Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. “Yenidoğan çetesi” nasıl deşifre edildi? İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, “Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık” dedi. Ne kadar ceza isteniyor? İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine “dolandırıcılık” suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmişti Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E’nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5’i tutuklanmış, 3’ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|