90’ların Bir Şarkısını Mırıldanırken Okuyun: Beynimiz Bir Şarkıyı Unutmamıza Neden İzin Vermiyor? Hem de Birçok Şeyi Unuturken!

Hangi müzik türünü severseniz sevin ortalama olarak bir haftada 32 saatten fazla müzik dinliyoruz ve insanların en az %90’ı haftada en az bir kere kulak kurdu kavramını yaşıyor.

Yani özellikle sevdiğiniz bir şarkıysa inatçı şekilde aradan yıllar geçse de aklımızdan çıkmıyor. Peki bir sürü şeyi unuturken neden şarkıları unutmuyoruz?

Şarkılar genellikle bizim için sadece söz değil.

Şarkıları notalar ve sözler olarak düşünmeyin ve onları geçmişinizden detaylar saklayan zaman kapsülü olarak hayal edin.

Yaz tatilinde ya da sevgilinizden ayrıldığınız zaman dinlediğiniz şarkıları hatırlayın. Duygusal anılarla o şarkıya sıkı sıkıya bağlanmışsınızdır.

Ayrıca sevdiğimiz şarkıyı dinlediğinizde beynimiz dopamin salgılıyor ve dopamin, ödül ve mutluluk hissiyle ilişkili. Yani artık o şarkı sadece bir melodi değil, mutluluk ve anılarla örtülü bir hatıra.

Tekrarın gücü de etkili.

Özellikle popüler şarkıların en büyük sırrı, tekrar eden yapıları yani nakaratları. Bir şarkının nakaratını bir kere duyduk mu hemen mırıldanıyoruz çünkü beynimiz tekrar eden bilgileri seviyor.

Beyin, ritmik ve düzenli yapıları kolayca tanıyan bir yapıda ve bunları kaydediyor. Bunu bir nevi otomatik ezberleme olarak düşünebilirsiniz. Ne kadar çok tekrar varsa da o kadar sağlam yerleşiyor.

Beynimiz hakkında başka detaylar da var.

Müzik, beynimizin hem sağ hem de sol yarım küresini çalıştıran nadir şeylerden biri ve beynin bugüne kadar tanımlanmış her bölgesini kullanıyor.

Ritim, matematiksel yapısıyla sol beyni; melodi ve duygusal yönüyle de sağ beyni harekete geçiriyor. Bu sayede de âdeta her yerini ele geçiriyor. Hâl böyle olunca da düz metinlerden ya da sözcüklerden çok daha kolay hafızamıza kazınıyor.

Editör notu: Çocukken birçok baba gibi babam da bana “Şarkıları ezberlediğin kadar derslerini de ezberleseydin daha iyi olur.” derdi. Şimdi bu bilimsel cevabı tüm anne ve babalara gönderebilirsiniz : )

Kaynaklar: The Conversation, Time, Cincinnati Üniversitesi

Bunları da merak edebilirsiniz:

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir