Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, bu yılın “Aile Yılı” ilan edilmesine ve “Aile Enstitüleri”nin kurulmasına tepki göstererek, “Aile kurumunun içinde cinsel istismar, şiddet var. Psikolojisinden, cinsel ve ekonomik şiddetine kadar ailenin içinde kıyamet kopuyor ama siz o kıyameti görmezden geliyorsunuz” ifadesini kullandı.
Güllü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesini ve aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapması için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca “Nüfus Politikaları ve Aile Enstitüsü” kurulmasını değerlendirdi. Güllü, “Aile Yılı” ilan edilmeden önce eksikliklerin giderilmesi gerektiğini söyledi.
“ÖLDÜRÜLEN KADINLARIN ÇOĞU KOCASI AİLE İÇİNDE ÖLDÜRÜLDÜ”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak, 2024’te 421 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü açıkladıklarını belirten Güllü, “421 kadının katledildiği, kadınların yaşam hakları gözetilmediği, yaşam haklarıyla ilgili mekanizmaların iyileştirilmesi yönünde kamuoyuyla paylaşılan bir bilginin olmadığı sürecin içinde, ‘aile’ mefhumunu korumak ve bu anlamıyla arka arkaya bu konularda açıklamalar yapmak, bana da yanlış geliyor, kurum olarak da yanlış geliyor. Çünkü öldürülen ve katledilen kadınların çoğu aile içinde, kocası tarafından öldürüldü” diye konuştu.
“BİZ ‘AİLE KURUMU KÖTÜ DEMİYORUZ’ AMA BİR SORUN VAR”
Genellikle boşanma sürecini yönetemeyen erkeklerin kadınları katlettiğine vurgu yapan Güllü, şöyle devam etti:
“Tüm bu sürecin içine baktığımızda, ‘Aile kurumu içinde erkekler neden kadınları öldürüyor?’ sorunu, kocaman bir sorun değil mi? Bir ülkede aileyi oluşturan kadınlardan biri katledilirken siz, ‘aile kurumu çok iyidir’ diyorsunuz. Biz ‘aile kurumu kötüdür’ demiyoruz ama aile kurumunun içinde bir sorun var, bu sorunu gidermemiz lazım. Aile kurumunun içinde cinsel istismar, şiddet var. Psikolojisinden, cinsel ve ekonomik şiddetine kadar ailenin içinde kıyamet kopuyor ama siz o kıyameti görmezden geliyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘Aile Yılı ilan ettim, Nüfus Politikaları Kurulu ile 3 çocuk doğurun’. 3 çocuk doğduğu zaman o ailede, kadın ve aile yoksulluğunun, toplumsal şiddetin arttığı bir süreçte, bu çocuklara nasıl bakılacağıyla alakalı bir önerisi var mı arkadaşların? Daha geçen gün ‘Kreşler, anaokulları kapatılsın’ diye yaygara kopararak kadın istihdamının önünün açılmasının en önemli engeli, kaldırıcısı olan kurumları yok sayan bir zihniyetle yola çıkılması, gerçekten akıl dışı bir süreç. Bu süreçte Türkiye’nin kayıpları yönündeki artışlar göz önüne alınmıyor.”
“BEN ÖLÜP GİDERKEN DESTEK MEKANIZMASI SUNMUYORSUN”
Ailenin önemsenip, aileyi oluşturan bireylerden bir tanesinin görmezden gelindiğini söyleyen Güllü, “Ben ölürken bana herhangi bir şekilde destek mekanizması sunmayacaksın ama ‘sen orada üre’ diyeceksin” dedi. Ailenin sürdürülebilmesi için nüfus politikalarının, demografinin korunmasının önemine işaret eden Güllü, ancak bunun öncesinde, aileyi oluşturan bireylerinin yaşam haklarının korunması gerektiğini söyledi.
“Güllü, “Evlenme problemlerini halleden, evlilik şirketi konumuna düşen bir iktidar, merkezi hükümet istemiyoruz. Merkezi hükümetlerin görevleri, vatandaşların öncelikle hayatta kalması, mutlu ve sağlıklı olması, karınlarının doyması olmalı. Tüm bu yoksullukları görmezden geleceksiniz, tüm bu yaşam hakkı ihlallerini görmezden geleceksiniz ve ‘Enstitü kurdum’ diyeceksiniz. Akşama kadar 20-30 tane enstitü kurarsınız ama bu enstitülerin görevlerinden ve kurulmalarından önce aslında Türkiye’deki asıl sorunu görmesi gereken zihniyeti, yanınızda ikame edersiniz” dedi.
Odatv.com