Amca faili meçhul, yeğeni Silivri zindanında
Ülkede 54 yıldır demokrasi, adalet, hukuk, özgürlük mücadelesinde değişen bir şey yok.
1965 – 1971yılları arasında Amasya TİP İl Başkanı Şerafettin Atalay 54 yıl önce evinin önünde faili meçhul bir cinayete kurban giderken isminin verildiği yeğeni Şerafettin Can Atalay Hatay Milletvekili seçilmesine rağmen Silivri zindanında tutsaklığı devam ediyor.
MEZARLIKTA ANMA
Faili meçhul cinayete kurban giden eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay katledilişinin 54’cü yıl dönümünde Memüde Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. Anmaya CHP Amasya İl Başkanı İlker Küp, Merkez İlçe Başkanı Arif Ferahoğlu. Belediye Başkanı Turgay Sevindi, Sol Parti İl Sekreteri Galip Yazgan, Eğiti-Sen Şube Başkanı Mustafa Ölgün, Şerafettin Atalay’ın mücadele arkadaşları, Amasya Demokrasi Platformu üyeleri katıldı. Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Silivri Cezaevinden gönderdiği mesajı annesi Şükran Atalay 54 yıl önce faili meçhul cinayete kurban giden Şerafettin Atalay’ın mezarı başında okudu. Şerafettin Atalay’ın dava arkadaşları Can Açıkgöz ve Şeref gürle geçmiş mücadeleleri ile ilgili konuştu.
ANNE ŞÜKRAN ATALAY OKUDU
Hatay Milletvekili Ş. Can Atalay’ın Slivi’den gönderdiği mesajı annesi Şükran Atalay okudu. Ş. Can Atalay mesajında şu ifadelere yer verdi; “Şerafettin Atalay’ın ve kuşağının anısı ve mücadelesinin mirası özgür bir gelecek umudumuzun kaynaklarındandır. Nice Şerafettin Atalay’ların anısı çevresinde her yıl sahip çıkıp, tazelediğiniz bu miras umudumuzu canlı tutmaktadır. Bir arada duruşunuzu ve nice farklı kanallardan hep aynı yöne akan nice Şerafettin Atalay’ları içeren geleneğe ayrım yapmadan sahip çıkmanızı ve bir arada duruşunuzu selamlıyorum. Çiğdem, Mine, Osman, Tayfun hapiste 1000’ci günümüzü tamamladık. Bu yollardan niceleri geçti. Dileğimiz ve bütün çabamız yine bu yollardan daha niceleri geçmesin diyedir. Amasya Demokrasi Platformu’nun yurttaşların özgürlük yollarını tıkayan, haksız hukuksuz tutuklamalara, halkın iradesine ket vurup atanan kayyumlara, tüm adaletsizliklere karşın yükselttiği “Acil Demokrasi” talebini buradan duyduk. Amasya’dan gelen bu sesten güç aldık, bu günlerin de aşılacağına ilişkin inancımızı tazeledik.”
KEYFİLİK VARSA KİMSE GÜVENDE OLMAZ
Şerafettin Atalay’ın katledilişinin 54’cü yılı nedeniyle Atalay Ailesi adına mezarı başında konuşan Şerafettin Atalay’ın kardeşi Yavuz Selim Atalay “Keyfilik varsa kimse güvende olmaz” diyerek Can Atalay hakkındaki anayasa kararlarının uygulanmasını istedi. Yavuz Selim Atalay şu ifadelere yer verdi; “Özgür ve demokratik bir ülke istiyoruz. Keyfi yönetimler istemiyoruz. Öncelikle yazılı kurallar, var olan Anayasa ve yasalar bütün yurttaşlara eşit uygulansın istiyoruz. Cumhuriyetin temeli olan “yasalar önünde bütün yurttaşlar eşit” olsun istiyoruz. Ancak bugün en çok tehlike olan nedir derseniz “yaslar önünde yurttaşların eşitliği”dir deriz. Çünkü ülkemizde, her alanda ikili hukuk/ikili işleyiş kuruldu. Kamu gücünü elinde tutanlar kendi iktidarlarının devamı için ve iktidarları çevresinde öbekleşen bir kesimin çıkarı için ikili hukuk düzeni yolunda ilerliyorlar. Yürürlükte olan yazılı yasalar eğer bir çevrenin çıkarlarına uygun değilse, bir çevrenin o andaki çıkarlarıyla çelişiyorsa derhal göz ardı edilebiliyor. Derhal güce dayalı fiili durumlarla yok sayılıyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında art arda verdiği “derhal serbest bırakılmalı ve milletvekili görevine başlamalıdır” kararları bugün havada kalmış durumda. Son sözü söyleyeceği Anayasa’da yasada defalarca tekrarlanan Anayasa Mahkemesi kararlarının yok sayılması olağan bir durummuş gibi ülkemiz yaşamaya devam ediyor. Keyfilik varsa kimse güvende olamaz. Keyfilik varsa en basit can güvenliği önlemleri alınmaz. Keyfilik varsa yurttaşın seçimleri, görevlendirmeleri her an yok sayılabilir. Keyfiliğin olduğu yerde ilk görevimiz yasalar ve kurallara sahip çıkmamızdır.”
AMASYA GEZİ YOLUNDA ACİL DEMOKRASİ ÇAĞRISI
Can Atalay ile birlikte gezi tutuklularının Silivri Cezaevinde tutukluluk sürelerinin bin günü nedeniyle Amasya Demokrasi Platformu “Acil demokrasi, acil adalet” çağrısı yaptı.
Demokrasi Platformu adına basın açıklamasını Avukat Celalettin Erdem Türem yaptı. Avukat Türem konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “1965 seçim başarılarıyla tüm yurtta olanın çok daha fazlasını Amasya’da ortaya koyarak tam bağımsızlık ve demokrasi bayrağını taşırken, türlü tehdit ve baskıyla karşı karşıya bırakılan Şerafettin Atalay, katledildiği ana kadar demokrasi, eşitlik ve bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmedi. Bizler de vazgeçmeyeceğiz. Üç farklı Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Hatay halkının iradesi yok sayılırken Şerafettin Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mater ve Tayfun Kahraman 1000 günü aşkın süredir haksız şekilde tutuklu. Yaşandığı 2013 Haziranında, 80 ilde milyonlarca yurttaşın haklı talepleriyle büyüyen ve kimilerinin onuru kimilerinin ise hala en büyük kabusu olan Gezi’yi savunmak bugün de en büyük haktır, görevdir.”
YAŞANAN HUKUKSUZLUĞA DUR DİYECEĞİZ
Amasya Demokrasi Platformu adına konuşan Avukat Celalettin Erdem türem konuşmasını şi ifadelerle tamamladı; “Memleketinde eşit, özgür ve adalet duygusu içinde bir arada yaşamayı istedikleri için arkadaşlarımızın tutuklu kaldığı bu 1000 günde, çetelere, yandaş müteahhitlere, tarikatlara, biat edenlere tüm kapılar ardına kadar açılırken, dili, dini, cinsiyeti, yönelimi farklı olsa da düşünen, soran, sorgulayan, itiraz eden ve uygar bir ülkede uygar yurttaşlar olarak barış içinde yaşamak isteyen her kesimden insanın hukuk güvenliği, keyfi soruşturmalar ve hukuksuz kararlarla ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Kimliği ve siyasi düşüncesine bakılmaksızın seçilmiş Belediye Başkanlarına kayyım darbeleriyle halk iradesi tekrar tekrar yok sayılıyor. CHP Gençlik Kolları Başkanı suç unsuru dahi taşımayan ifadeleriyle sabaha karşı evinden alınırken, hemen ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne operasyon çekilip, akşamında bir siyasi parti lideri siyaseten ettiği sözlerin bedelini gece yarısı gözaltı ve tutuklamayla ödüyor. Bu hesabı sorabilmek adına, Soma’da, Çorlu’da, Aladağ’da, Hendek’teki gibi mücadeleyi büyütmemiz ve daha nicelerinde gördüğümüz timsah gözyaşları ile sorumluluk kabul etmeyen idarecilere karşı ses yükseltmemiz; her şeyin ötesinde, bu uğurda özgürlüğü dahası yaşam hakkı elinden alınan yurttaşlara olan borcumuzdur. “Demokratik bir toplum için en büyük tehlike; yolsuzluklara, karanlık olaylara ve haksızlıklara karşı kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir.” Dün katledilişinin 32. yılında andığımız Uğur Mumcu’nun ‘70’lerden bir köşe yazısıyla seslendiği bir söz bu. Bu duyarlılığı yitirmemek, en temel insani değerleri unutturulmaya çalışanlara hatırlatmak için birlikte ve buradayız.”