Araştırmacı Murat Karan, Erdoğan ile ilgili yüzde 54 olumsuz kanaatin verdiği mesajı söyledi: Birleşin ve gönderin

– Kamuoyu anketlerinde CHP, AKP’nin açık ara önündeyken bu fark nasıl kapandı?

Yerel seçimlerden sonra ekim ayına kadar yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında CHP 4-5 puanlık bir makasla AK Parti’nin önündeydi. Aslında burada yükselen bir AK Parti yok, düşen bir CHP var.

– CHP neden düşüyor?

CHP, belediye seçimlerinde aldığı rüzgarla ve muhalefetteki diğer siyasi partilerin görece gerilemesiyle beraber muhalif, milliyetçi sağ seçmeni kendisinde toplamıştı. Belediye başkan adaylarının belirlenmesi sürecinde özellikle Mansur Yavaş ve benzer yapıdaki siyasi figürlerin adaylığı ile CHP muhalif sağ seçmeni kendisine çekmişti. Bu seçmen, CHP’yi yüzde 35 bandında tutuyordu.

– CHP’den giden seçmen milliyetçi sağ seçmen mi?

Evet, özellikle son iki üç aylık gelişmelerden sonra CHP, her geçen gün muhalif milliyetçi seçmenini kaybetmeye başladı.

‘CHP KAFA KARIŞTIRDI’

– Bu seçmenin kaybedilmesinde CHP’nin DEM Parti ile olan ilişkisinin ve kayyumlara verdiği tepkinin ne kadar etkisi oldu?

CHP kayyum sürecinde DEM Parti ile olan mesafesini ayarlayamadı. Orada en kritik eşik, Esenyurt Belediye Başkanının görevden alınmasının ardından yapılan mitingde DEM Parti Eş Başkanı ile CHP otobüsünde verilen görüntü, ardından gelen Mardin’deki kayyumlarda Genel Başkan Özgür Özel’in Mardin’e gitmesi ve arada DEM Parti Eş Başkanı Bakırhan’ın “Seyh Sait, Seyit Rıza” vurgulu açıklamaları muhalif milliyetçi seçmende CHP’ye ilişkin kafa karışıklığı yarattı.

– Farklı bir siyaset izlenseydi bugünkü durum ne olurdu?

Yerel seçimden sonraki süreçte CHP rüzgarını devam ettiriyor olabilseydi şu anda oy oranı yüzde 38-40 bandında olabilirdi.

– Muhalif seçmenin toplam oranı nedir?

Genel anlamda yüzde 40 iktidar, yüzde 60 muhalif seçmen diyebiliriz. Ama DEM Parti’nin son görüşmeler neticesinde duracağı yeri göz önünde bulundurmak gerek. O nedenle DEM Parti’yi dışarıda kabul ettiğimizde yüzde 50 iktidara karşı pozisyon almış muhalif bir blok var.

– Kararsız seçmenin karar vermesinde belirleyici ne olacak?

Yeni sistemde parlamento seçiminin yanına cumhurbaşkanlığı yarışı konuldu ve partiler kendi aralarında ittifak yaparak seçimlere aynı çerçevede gidebiliyor. Seçmen de bu parametrelere göre oy kullanmaya başladı. Burada asıl mesele; siyasi partilerden ziyade siyasi partilerin göstereceği güçlü cumhurbaşkanı adayları. Güçlü aday partileri de peşinden sürüklüyor.

– Seçmen önce cumhurbaşkanı adayına mı bakıyor?

Evet, seçmenin birinci öncelik olarak baktığı cumhurbaşkanı adayı. Çünkü o aday seçildiğinde ülkeyi yönetiyor. Parlamentonun artık eski etkinliği yok. Bu sistemde yüzde 49.9 eşittir sıfır(0) ve yüzde 50.1 eşittir yüz(100) olunca 50.1’i bulan kabinesini kuruyor ve ülkeyi tek başına yönetiyor. Buradan en önemli çıkış yolu; çok güçlü, iddialı cumhurbaşkanı adaylarını kampanyanın önüne koymak. Muhalif seçmen güçlü cumhurbaşkanı adayına göre karar veriyor.

– Muhalif seçmene göre tarif ettiğiniz “iddialı ve güçlü” aday kim?

Son iki yıldır yapılan kamuoyu yoklamalarında istisnasız birinci çıkan hep Sayın Mansur Yavaş ve ardından Sayın Ekrem İmamoğlu.

– Sürekli Mansur Yavaş’ın önde çıkmasının nedeni nedir?

Sayın Mansur Yavaş’ın şöyle bir avantajı var; sadece muhalefet bloğunun değil iktidar kanadında AK Parti seçmeninin bir kısmı ile MHP seçmenin çok ciddi oranının da teveccühüne sahip.

– Araştırmanızda Yavaş için “Her şartta aday olmalı” diyenler yüzde 53.7 görünüyor. Bu çok büyük bir oran değil mi?

Ciddi bir oran. Türkiye’de kuvvetli, sağ milliyetçi muhafazakâr bir muhalif blok var. Bu blok Sayın Mansur Yavaş’ı kendisine daha yakın hissediyor ve tercihlerinde Mansur Yavaş’a öncelik vermiş görünüyor.

– Hem Yavaş hem de İmamoğlu’nun aday olması durumunda ne oluyor?

Ekrem Bey ve Mansur Bey yaklaşık yüzde 28, Sayın Erdoğan da yüzde 30 alıyor. Şayet Sayın Özgür Özel bir orta yol bulup da tek adaya indiremez ve üçlü yarış olur ise muhalefet ortadan ikiye ayrılıyor. CHP, bu iki adaydan birini sahneye çıkartır, diğerinin de gösterilen adayın yanında durmasını sağlayabilirse toplumsal muhalefeti çok büyük bir oranda ve güçlü bir şekilde arkasına alır.

‘YÜZDE 65 KARŞI’

– Öcalan çıkışı Cumhur İttifakı tabanını nasıl etkiledi?

Seçmen bu durumun nereye bağlanacağı henüz bilmiyor. Olaya ihtiyatlı bakıyor. Ancak İmralı görüşmeleri ve temsilcilerin bilgi aktarıyor olmasına yüzde 65 toplumsal bir karşı çıkış var. Apo ve DEM Parti’nin adının geçtiği konularda toplumun büyük bir çoğunluğu karşıt duruş rezervini koruyor. Ama özellikle AK Parti ve MHP’nin sadakati yüksek olan seçmen kitlesinde konu ile ilgili bir kredi açılmış durumda. Bu seçmen “Bahçeli de Erdoğan da bu konuda ülkesine, milletine yanlış yapmaz. Bir bildikleri vardır” öngörüsüyle şu anda beklemede.

– Asgari ücrette toplumsal beklenti karşılanmadı. Bunun etkisi araştırmanıza nasıl yansıyor?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’den beri oy tercihlerindeki parametreler çoğaldı. Sadece ekonomik göstergeler, bir hükümeti veya iktidar partisini geriletmiyor. 2015’te yüzde 50 olan AK Parti oyu 2018’de yüzde 42, 2023’te yüzde 35’e geriledi. Bugün son yaptığımız kamuoyu yoklamasında ise yüzde 30. Yani yüzde 50’den yüzde 30’a gerileyen bir sosyolojiyle karşı karşıyayız.

– Seçmen muhalefete geçiyor değil mi?

Seçmen kısmen muhalefet tarafına geçiyor. Ama muhalefet partileri geçtiğimiz seçimlerde, yüzde 60’lara varan toplumsal muhalefeti derleyip toparlayarak, sandıktan iktidar olarak çıkaracak yeteneği ve yeterliliği gösteremedi.

– AK Parti’nin kazanmasının sebebi muhalefet mi?

Kesinlikle, AK Parti’nin kazanmasının nedeni muhalefet partileri. Şu anki oy oranlarına da baktığımızda yükselen bir AK Parti ile karşı karşıya değiliz. Nisan ayında yüzde 38 ile başlayan ve şu an yüzde 30’a gerilemiş bir CHP ile karşı karşıyayız.

– Anketinizde en çarpıcı bulduğunuz nokta hangisi?

İYİ Parti lideri Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun Çağlayan Adliyesi önünde “Türkiye’de artık Atatürkçüler, milliyetçiler, cumhuriyetçiler, demokratlar birbirleriyle yarışmayacak. Bu düzeni değiştirmek için birlik olacağız” çağrısına muhalif seçmenin büyük çoğunluğunun destek vermesi. Siyasi partilerin yönetimleri anlaşamasa bile, seçmen kendi matematiğini yapıyor ve oyunu buna göre kullanıyor. Biz son belediye başkanlığı seçimlerinde bunu gördük. Muhalif partiler ortak aday ve seçim ittifakı konusunda anlaşamadılar ama Ankara’da Sayın Mansur Yavaş yüzde 60’la, İstanbul’da ise Sayın Ekrem İmamoğlu yüzde 52 ile seçim kazandı. Yani partilerin yapmadığı ittifakı seçmen yaptı. Bütün muhalif seçmen birlik istiyor.

– “Seçmen birlik istiyor” dediniz, Altılı Masa ile bu denendi ama Akşener’in çıkışıyla büyük bir kriz yaşandı. Yeni bir birlik kurulursa seçmene nasıl güven verilecek?

Araştırmamıza göre seçmenin neredeyse yüzde 60’ı parlamenter sistemde kararlı. Muhalefet, seçmenin parlamenter sistem taleplerine karşılık gelecek bir cumhurbaşkanı adayı profiliyle çıkmalı. Birinci şart bu.

– Aksi olursa?

Mevcut sistemle bir Cumhurbaşkanı adayı ile çıkılırsa otomatikman çok ciddi bir fikir ayrılığı ve ayrışma olur. “parlamenter sistem” diyen ortak bir adaydan sonra ikinci önemli şart da; seçimden sonra parlamenter sisteme geçişin nasıl olacağının, nasıl yapılacağının anlatması.

– DEM Parti seçmeninin söz ettiğiniz birliğe bakışı nedir?

DEM Parti seçmeninin 3’te 1’i Batı’da, büyük şehirlerde yaşıyor. Bu kesim, parti disiplininden uzakta ve daha muhalif. Yani CHP ve muhalefete daha yakın bir çizgide duruyor. Ancak İmralı görüşmelerinden sonra DEM istediğini alır ve seçmenini Erdoğan’a yönlendirirse, seçmenin 3’te 2’si partisinin dediğini yapar.

– O zaman Erdoğan kazanır mı?

Burada Sayın Mansur Yavaş faktörü öne çıkıyor. İktidar DEM Parti’nin az önce bahsettiğimiz 3’te 2’sini yanına alsa dahi, DEM Parti’nin desteklediği bir Erdoğan’a karşı iktidar bloğundaki milliyetçi seçmeni kendi saflarına katabilecek bir Cumhurbaşkanı adayı öngörülmeli. Bu da Sayın Mansur Yavaş’ı işaret ediyor. Tüm bu şartlara rağmen muhalefet için kolay bir cumhurbaşkanlığı yarışı görülmüyor. Baş başa geçecek yarışı milliyetçi oylar belirleyecek.

‘SEÇMENİN ADAY ACELESİ YOK’

– Muhalefetin adayının erken açıklamasının seçimin kazanılmasında bir etkisi olur mu?

Seçmenin acelesi yok. İstanbul ve Ankara gibi iki Büyükşehir’in Belediye Başkanları her an gündemde ve toplumsal popülariteleri her daim çok yüksek. Bunun dışında CHP Meclis’te güçlü biçimde temsil ediliyor ve seçmenin neredeyse yüzde 70’ine yakınının yaşadığı şehirler CHP’li belediyelerce yönetiliyor. “Aday ilan edilsin, kampanya uzun olsun, seçmen adayı tanısın” durumu söz konusu değil. Söz konusu iki isimden birinin adaylığı konusunda muhalif seçmenin kafasında bir belirsizlik yok. Şu anda yapılacak böyle bir hamle CHP’nin parti içerisinde bölünmesine sebep olabilir.

‘SEÇMEN SİYASETE MÜDAHALEYİ SEVMİYOR’

– Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandı. Türk seçmen siyasi müdahalelere nasıl tepki veriyor?

Özdağ’ın tutuklanmasına seçmenin yüzde 55.6’sı olumsuz bakıyor, “hukuksuz” görüyor. Üstelik bu durum sadece Sayın Özdağ ile ilgili bir kanaati de yansıtmıyor. Burada yine iktidara karşı oluşmuş bloğun verdiği tepkiyi görüyoruz. İmralı görüşmelerinin zamanlaması da önemli. Sayın Özdağ’ın görüşmelerin hemen arkasından tutuklanması, muhalefet seçmeninde ve hatta iktidar kanadındaki seçmenin bir kısmında da tepki oluşturuyor. Seçmen parlamenter demokratik siyasete müdahaleyi sevmiyor, bu tarz müdahalelere karşı çok kuvvetli refleks gösteriyor.

– “Seçmen siyasete müdahaleyi sevmiyor” ise Beşiktaş Belediyesi’nde yaşananlara olumlu bakışın oranı neden yüksek?

Belediye ve belediyecilik söz konusu olduğunda orada da “yolsuzluk, dürüstlük, şeffaflık” algısı seçmenin zihninde çok yüksek. Başkan ister AK Partili ister CHP’li olsun, fark etmiyor. Mevzu belediye olunca seçmenin belediyelere kurumsal olarak güveni çok düşük. “Hepsi çalıyor, çırpıyor” diyor.

– Türkiye’de genel anlamda seçmen matematiği nedir?

Seçmenin yüzde 30’u kendisini Atatürkçü, yine yüzde 30’u Türk milliyetçisi olarak tanımlıyor. Aynı deneklerde “Atatürkçüyüm” diyenlerin ikinci kimliği Türk milliyetçisi, “Türk milliyetçisiyim” diyenlerin ikinci kimliği de Atatürkçü. Bu kitlenin en önemli rezervlerinden biri ayrılıkçı terör örgütlerine karşı duruş. Orada duvarını örüyor. Söz konusu seçmen ülkenin üniter yapısını, milliyetçiliğini, Atatürkçülüğünü aslında biraz da CHP’nin altı okunu tartışma konusu yapmak istemiyor. Sayın Mansur Yavaş’la ilgili “olumlu” kanaatin bu kadar yüksek olmasının altında yatan sosyolojiye de aynı.

– Sadece milliyetçi partilerin bir araya gelmesine seçmen nasıl bakar?

Son milletvekilliği seçimlerinde MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve BBP’nin oy oranlarının toplamı yüzde 23. Yani Türkiye’de seçmenin kabaca yüzde 25’i milliyetçiliği önceliyor ve milliyetçi partilere yöneliyorlar. Bu yüzde 25’in yaklaşık yüzde 10’u MHP’de yani iktidar kanadında görülüyor. Orada bir oynama yok. Kalan yüzde 15 ise muhalefet bloğunda, çok iç içe geçmiş bir kitle. Şu an için İYİ Parti, Zafer Partisi ve Anahtar Parti arasında dağılıyor. Bu ay Sayın Ümit Özdağ’ın tutuklanmasının ardından İYİ Parti ve Zafer Partisi her ikisi de yüzde yedi bandında. En azından barajın üzerinde.

– Erken seçim öngörüyor musunuz?

Benim seçim öngörüm 2027’nin ilkbaharı. Erken seçim için öncelikle hükümetin başlattığı İmralı görüşmeleri, Suriye meselesi ve ekonomik göstergeler netleşmeli.

– Genel kanaatlerde Erdoğan’a olumsuz bakış yüzde 54. Nedir bunun okuması?

İşte bu toplumsal muhalefet. Yüzde 54, “Bir araya gelin ve Erdoğan’ı gönderin. Sonra da parlamenter sisteme geçin” diyor.

‘FİDAN RAKİP OLMAZ AMA VELİAHT OLUR’

– Hakan Fidan’ın popülaritesi neden bu kadar yüksek?

Suriye politikasında şu anda bir “başarı” algısı söz konusu. İktidar bu algıyı çok iyi yönetiyor. Orada da mimar olarak Sayın Hakan Fidan görülüyor. Muhalefetten dahi ciddi bir kitle Sayın Fidan’ı “başarılı” buluyor.

– Hakan Fidan, Erdoğan’a rakip olur mu?

Rakip olmaz ama veliaht olur, veliaht namzetlerinden biri olur. Seçmenin çoğunluğu anayasadaki “iki dönem üst üste cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralının değiştirilmesini istemiyor. Burada daha çarpıcı olan AK Parti seçmeninin bile neredeyse yüzde 25’inin bu fikri benimsemiş olması. Sayın Hakan Fidan’la ilgili “olumlu” kanaatin yüzde 60’larda olması da bunu gösteriyor. Çünkü AK Parti seçmeni de Sayın Fidan’ı daha genç ve Sayın Erdoğan’ın yerine iktidarı devam ettirebilecek güçte bir aday olarak görüyor.

PORTRE

1977’de Ardahan’da doğdu.

İlk ve orta öğrenimini Kocaeli /Körfez’de tamamladı.

İstanbul Üniversitesi Piyasa Araştırmaları ve Reklamcılık bölümünü bitirdi, ardından Atılım Üniversitesi’nde Halkla ilişkiler ve Reklamcılık bölümünde yüksek lisans yaptı.

2000 yılından beri siyasi sosyal araştırma sektöründe çalışan Karan, Ankara merkezli

AREA Araştırma şirketinin yöneticisi olarak mesleğine devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir