Arif Bilgili: ‘Aile içi cinsel istismar hepimizin tanıdığı bir hikâye’

Oasis Yayınları etiketine sahip “Mavi: Görüldü” adlı roman geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Biz de bu vesileyle kitabın yazarları Arif Bilgili ve Belgin Kuşoğlu’na sorularımızı yönelttik.

‘BİZİM MAVİ İLE TANIŞMAMIZSA TESADÜFİYDİ’

“Mavi: Görüldü” nasıl ortaya çıktı? Kitap gerçek bir hikâyeden hareketle yazıldığı için soruyorum; bu hikâyeyle nasıl tanıştınız ve bunu yazmaya nasıl karar verdiniz?

Arif Bilgili

Arif Bilgili: Aile içi cinsel istismar, yakından ya da uzaktan, hepimizin tanıdığı bir hikâye. İnsanın öldürme potansiyelinin hikâyesi nasıl ki hepimizin malumuysa, ensest istismarı da aynı onun gibi hepimizin bir biçimde bildiği bir acı aslında. Fakat aklımız almadığı için çoğu zaman bu acının karşısında dilsiz kalıyoruz. Ya da bu insanlık ayıbına maruz kalanın yanında olmak istediğimizde, ne yazık ki çoğu zaman susturuluyoruz. Bizim Mavi ile tanışmamızsa tesadüfiydi. Yani hikâyesini öğrenip de bulmadık onu. Tanışıklığımız dostluğa evrilmeye başladığında, az önce söz ettiğimiz o dilsiz kalma ya da susturulma meselesini bir tek edebiyatın aşabileceğini sezmiş olmalı. Yaşadığı insanlık acısını güvendiği dostları olarak bize değil, edebiyata aktarma isteğiydi onunki. Bu dokunaklı isteğe ve inanca kayıtsız kalamazdık.

İki yazarlı bir roman bu. Peki masa başında nasıl bir iş birliği, nasıl bir paylaşım içindeydiniz?

Belgin Kuşoğlu: Tıkandığımız, dağıldığımız, devam edemediğimiz, katılıp kaldığımız ve yıkıldığımız yerlerde birbirimize güç vermeye çalıştık. Üstelik bunlar psikolojik değil, fiziksel tepkilerdi. Tıkanmak derken yemek yiyememeyi, dağılmak derken kendimizi ve birbirimizi acıdan körleşip tanıyamaz olmayı, yıkılmak derken de klozetin önünde dizlerimizin üzerine düşüp kusmayı kastediyoruz. Edebi açıdansa -belki edebiyat dışı bir kaygı gibi görünecek ama- şunu hissetmiştik: Acının böylesi, yazar olarak sadece erkeğe ya da kadına teslim edildiğinde, öyle ya da böyle, bir parça bile olsa, karanlıkta kalabilirdi. Bizse bu acıya, ne ise o olarak göründüğü, çiğ bir ışık tutmak istedik.

Belgin Kuşoğlu

‘ONLARA YAŞATILAN ŞEY CEHENNEM DEĞİL, ÖLÜM’

Kitabın girişinde pek çok danışman ismi görüyoruz. Bize biraz da araştırma sürecinden bahseder misiniz? Hassasiyetleriniz ve üstüne üstüne gittiğiniz şeyler nelerdi?

Arif Bilgili: Romandaki çoğu karakterin, özellikle de baba Caner Sancar, anne Hande Sancar ve psikolog Ender Kara’nın psikolojileri hem bize hem de genel olarak insanlığa kapalıydı. Ne ruhları ne de yapıp ettikleri insanlığa dairdi. İnsanlık dışıydılar. Mavi’yi elimizden geldiğince anlayabilirdik ama o üçünü ve bazı yan karakterleri anlamamıza imkân yoktu. Künyedeki uzman kadroyla çalışmamızın nedeni, anlaşılmaz olduğunu hissettiğimiz bu karakterleri anlamaya çalışmak değildi. Böyle bir şeyin olamayacağının farkındaydık. Ama herhangi bir hata da yapmak istemedik. Kimileri ya da bazı durumlar psikiyatriye, psikolojiye ya da konusu insan olan başka branşlara da kapalıdır aslında. Biz, en azından bu roman çerçevesinde, bunun gerçekten de böyle olduğundan emin olmak istedik diyelim.

Aile çocukların yegâne sığınadır. Onları tehlikelerden korur, kollar ancak tehlikenin içeriden geldiği durumlarda bu sığınak bir cehenneme dönüşüverir. Bize Mavi’nin cehennemini nasıl özetlersiniz?

Belgin Kuşoğlu: Mavi’nin içine doğduğu cehennem, her ne kadar az önce insanlık dışı olduklarını söylemiş olsak da, sonuçta insan hatta anne baba eliyle yaratılmış bir cehennem. Fakat Mavi’nin ya da ablası Deniz’in bu cehennemi hak etmek için hiçbir şey yapmamış olduklarını düşünürsek, şu sonuca varırız: Onlara yaşatılan şey cehennem değil, ölüm. Upuzun bir ölüm.

Mavi / Görüldü – Arif Bilgili, Belgin Kuşoğlu, 426 syf., Oasis Yayın Gurubu, 2024

‘İNSANIN GEÇMİŞİ SADECE YAŞADIKLARINDAN MI İBARETTİR?’

İstismar mağduru iki kardeşten biri intihar ederken, diğeri yaşama tutunuyor ve kendi ayakları üzerinde durmak ve geçmişle hesaplaşmak için başka bir mağdura el uzatıyor. Peki yeni bir gelecek kurmak, geçmişle savaşmaktan mı geliyor yoksa geleceğimizi doğrudan geçmişimiz mi belirliyor? Mavi, bu dengenin neresinde?

Arif Bilgili: Mavi, bu dengenin bıçak sırtı diye tabir edilen kısmında duruyor. Mavi’nin, evet, bir geçmişi var ama aslında yok. Geçmişinin yokluğu, geleceğini de yokluğa çekiyor. Geçmiş olmadan, gelecek olabilir mi? Mavi biraz da bu soruya yanıt arıyor. Yaşananlar, yaşatılanlar bazında kendi kendini yok eden bir geçmişi var Mavi’nin. Ama insanın geçmişi sadece yaşadıklarından mı ibarettir? Yaşadıklarının, ona yaşatılanların karşısına neyi, neleri koyarsa, insan geçmişe baktığında her şeye rağmen kendini görüp geleceğe de bakma gücü bulabilir kendinde? Mavi, bu sorunun yanıtını iyi insan olmakta ve iyilik yapmakta buluyor diyebiliriz.

Kitabın tartışma noktalarından biri de sessizlik. İstismarı bilen anne buna sessiz kalıyor. Görmezden gelmeyi, değersizleştirmeyi, yok saymayı vb. şeyleri de bir psikolojik şiddet, bir istismar olarak değerlendirebilir miyiz?

Arif Bilgili: Kesinlikle. Romandaki anne, sessiz kalmanın ötesine geçip çocuklarını korkunç gecelere hazırlıyor. Tamam, bunu kendi istediği için değil, eşi istediği için yapıyor. Ama tam da o andan itibaren hem anne hem kadın hem de insan olmaktan çıkıyor.

‘YAZARIN HAKİKİ BİR İTİRAZI OLMALI BU HAYATA’

Mavi ile Pınar’ın aşkı romana ancak okuyanın anlayabileceği başka bir boyut katıyor. Mavi, hemcinsine yönelimini başta babası olmak üzere geçmişindeki erkek figürlerine de bağlıyor sanki. Sizce bu yeterli bir sebep mi?

Belgin Kuşoğlu: Bizce yeterli değil. Eğer öyle olsaydı, annesinden dolayı, hemcinsinden de ümidi kesmesi ya da nefret etmesi için yeteri kadar sebebi olurdu. Mavi, babası ve babası gibileri eleştirdiği o pasajlarda, doğrudan lezbiyenliğine neden aramıyor aslında. İnsan cinselliğinin ikiyüzlü ve hastalıklı olduğunu ileri sürüyor. Korkunç cinsel suçları gayet rahat içine sindirebilenlerin, konu bireyin özgürce yaşamasına gelince, kendilerinde ahlaksızca kınama, ayıplama, dışlama, hatta yasaklama hakkı bulabilmelerini eleştiriyor. Öylelerinin karşısına Pınar ile aralarındaki saf aşkla ve tensel tutkuyla çıkıyor romanda.

Günümüz romanı hakkında neler düşünüyorsunuz? Beğeni ve eleştirilerinizi öğrenebilir miyiz?

Arif Bilgili: Her yazar her yıl ya da iki yılda bir roman yazamaz. Ama günümüzde buna zorlandıkları için işin doğası gereği ortaya vasat ürünler çıkıyor. Oysa yazarın hakiki bir itirazı olmalı bu hayata. Ya da insanın gerçeğini görüp duyabilmeli ve bunu derinlikli bir biçimde kavrayıp aktarabilmeli. En belirgin eksiklik ve aksama burada galiba.

Yeni çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Belgin Kuşoğlu: Mavi’nin hikâyesi henüz bitmedi. Devam ediyor. Okurlarla 2025’te buluşacak gibi görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir