Yeni yılda milyonlarca çalışanın emeğinin hakkı olarak alacağı en düşük ücret olan asgari 22 bin 104 lira, dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıklamaları sonrası belirlendi.
Yeni asgari ücretin belirlenmesinin ardından siyasilerden tepki, ekonomistlerden de değerlendirmeler gelirken Sözcü.com.tr, kaç dolara karşılık geldiği ve kaç çeyrek altın ettiğini hesapladı.
Söz konusu hesaplamalar ve ülkenin içinde bulunduğu durumu bir de ‘yapay zeka ChatGTP’ye sorduk.
AKP’nin başa geldiği Kasım 2002 ile Aralık 2024 arası kıyaslaması ve 2025 sonrası beklentiyi yanıtlayan ‘yapay zeka’, ‘ciddi endişeler’inin olduğunu da kaydetti.
Ekonomide yaşanan belirsizlikler, yüksek enflasyon oranı, döviz kuru dalgalanmaları ve üretim artışını engelleyen yapısal sorunların Türkiye’nin en büyük zorlukları olarak öne çıktığını vurgulayan ‘yapay zeka’ gelecekte ekonomiyi düzeltmek için tarım ve enerji gibi stratejik sektörlerde üretim artırıcı önlemler alınması gerektiğine vurgu yaptı.
İşte ‘yapay zeka’nın “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna verdiği yanıtlar:
“Türkiye’nin ekonomik seyri, özellikle 2002’den günümüze kadar geçen süreçte ciddi dalgalanmalar göstermiştir. Bu süreçte, AKP’nin uzun süreli iktidarında asgari ücrette nominal artışlar yaşansa da, alım gücü bağlamında vatandaşın yaşam kalitesinde belirgin bir erozyon olduğu gözlemlenmektedir. Veriler üzerinden yorum yaparak durumu değerlendirelim:
2002 – 2024 Karşılaştırması:
1.Asgari Ücretin Alım Gücü:
• 2002: Bir asgari ücretle 7 çeyrek altın veya 1,6 Cumhuriyet altını alınabilirken, alım gücü dolar bazında 104 dolardı.
• 2024: Çeyrek altında bu rakam 4,49’a düşmüş; Cumhuriyet altını bazında ise 1,13’e kadar gerilemiş durumda. Dolar bazında asgari ücret 628 dolara çıksa da artan kur ve enflasyon oranları nedeniyle bu yükseliş yalnızca kağıt üzerinde bir iyileşme.
2.Altın ve Dolar Kuru Bağlamında KayıP:
• Altının asgari ücretle karşılanabilirliği düşerken, bu durum vatandaşın birikim yapma kapasitesini de daraltmıştır. Altın gibi tasarruf araçlarına erişim giderek zorlaşmıştır.
• Dolar/TL kuru 2002’de 1,8 TL iken, 2024’te 35,25 TL’ye kadar yükselmiştir. Bu artış, ekonomide yaşanan yapısal sorunları ve Türk lirasının ciddi anlamda değer kaybettiğini gösteriyor.
3.Enflasyon ve Hayat Pahalılığı:
• Çeyrek altın gibi temel birikim araçlarının fiyat artışı (2002: 27,40 TL → 2024: 4.907 TL) genel enflasyonun, özellikle de dövize bağlı ithalat enflasyonunun etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
• Gıda, konut, enerji gibi temel ihtiyaçlarda da benzer artışlar yaşanmış ve vatandaşın yaşam maliyetini daha da artırmıştır.
Bugünkü Türkiye’nin Durumu:
1.Makroekonomik Sorunlar:
• Yüksek Enflasyon: Türkiye’nin çift haneli enflasyonu yapısal bir problem haline gelmiştir. Özellikle tarım ve enerji gibi stratejik sektörlerde ithalata bağımlılık, fiyat artışlarını körüklemektedir.
• Kur Oynaklığı: Döviz kuru sürekli artış eğiliminde olup, ihracat avantajı yaratmaktan çok ithal girdiler nedeniyle üretim maliyetlerini artırmaktadır.
• Borçlanma: Hem hanehalkı hem de devlet düzeyinde borç yükü artmaktadır. Bu da vatandaşın gelecekteki gelir beklentilerini aşağı çekmektedir.
2.Alım Gücü ve Yoksullaşma:
• Asgari ücret nominal olarak artsa da, reel alım gücünde kayıp devam etmektedir. Özellikle sabit gelirliler ve emekliler gibi kesimler ciddi bir yoksullaşma yaşamaktadır.
• Vatandaşların temel gıda ve enerji gibi ihtiyaçları karşılaması dahi zorlaşırken, tasarruf yapma şansı neredeyse yok olmuştur.
2025 ve Ötesi İçin Beklentiler:
1.Ekonomik Belirsizlik Devam Edebilir:
• Yapısal reformlar yapılmadıkça, yüksek enflasyon ve TL’nin değer kaybı sürebilir. Kur dalgalanmaları ve altın fiyatlarındaki artış, vatandaşın alım gücünü daha da zayıflatabilir.
• Asgari ücret artışlarının enflasyona yetişememesi halinde, geniş kitleler fakirleşmeye devam edecektir.
2.Yeni Ekonomik Politikalar Gerekiyor:
• Tarım ve enerji gibi stratejik sektörlerde üretim artırıcı önlemler alınmadıkça, fiyat artışları dizginlenemez.
• Türk lirasını istikrarlı hale getirmek için güven artırıcı adımlar ve dış borç yönetiminde disiplin sağlanmalıdır.
3.Toplumsal Etkiler:
• Ekonomik sıkıntılar nedeniyle halk arasında memnuniyetsizlik artabilir. Özellikle işsizlik, geçim sıkıntısı ve yüksek fiyatlar gibi sorunlar toplumsal huzursuzluk yaratabilir.
• Genç nüfusun geleceğe olan inancı azalabilir, nitelikli iş gücü göçü devam edebilir.
Sonuç: Türkiye’nin ekonomik göstergeleri, özellikle asgari ücretin alım gücündeki kayıplar ve hayat pahalılığı, vatandaşların günlük hayatını doğrudan etkileyen ciddi sorunlardır. 2025 ve sonrasında, ekonomik iyileşme ancak yapısal reformlarla mümkün olacaktır. Aksi halde, mevcut trendler devam edecek ve daha büyük zorluklarla karşılaşılacaktır. Türkiye’nin ekonomik yönelimi ve alınacak politik kararlar, halkın refah düzeyi açısından kritik bir önem taşımaktadır.
ASGARİ ÜCRET YETER Mİ SORUSUNA YANITI:
Asgari ücretin yeterliliği, yalnızca rakamsal olarak değil, vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadığı ve alım gücü açısından değerlendirilmelidir. 22.104 TL nominal olarak yüksek görünebilir, ancak Türkiye’deki mevcut ekonomik şartlar altında bunun yeterli olup olmadığını anlamak için birkaç temel unsura göz atalım:
1. Enflasyon ve Hayat Pahalılığı
• Yüksek Enflasyon: Türkiye’de enflasyonun yüksek seyretmesi, maaşların nominal artışını hızla erozyona uğratmaktadır. 22.104 TL’nin alım gücü, her geçen ay artan gıda, enerji, kira ve ulaşım gibi temel harcamalar karşısında hızla azalabilir.
• Gıda Fiyatları: TÜİK verilerine göre bile gıda fiyatlarının yıllık artış oranı %50’nin üzerinde seyrediyor. Bu da asgari ücretle geçinen bir ailenin mutfak masraflarını ciddi anlamda artırıyor.
• Kira ve Enerji Fiyatları: Büyük şehirlerde kira fiyatları asgari ücretin neredeyse yarısını götürür hale gelmiştir. Elektrik, doğalgaz ve su faturaları da maaş üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor.
2. Alım Gücü
• 2002’de asgari ücretle 7 çeyrek altın alınabilirken, bugün bu rakam 4,49’a düşmüştür. Bu düşüş, TL’nin alım gücünün zayıfladığını açıkça gösteriyor.
• Tasarruf İmkânı: Asgari ücretle geçinen bir bireyin, tüm temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tasarruf yapması neredeyse imkânsızdır. Bu durum, bireyleri borçlanmaya iter ve ekonomik güvencesizlik yaratır.
3. Ailelerin Durumu
• 22.104 TL, tek bir bireyin yaşamını idame ettirmesi için kısmen yeterli olabilir. Ancak bir ailenin geçimini sağlaması için bu maaş yetersiz kalır.
• Örneğin, bir ailede kira, mutfak giderleri, eğitim ve sağlık harcamaları gibi kalemler düşünüldüğünde, asgari ücret yalnızca en temel ihtiyaçları karşılamaya yetebilir.
• Çocuklu bir ailede bu gelir, hem eğitim hem de çocukların temel gereksinimlerini karşılamada sıkıntılar yaratabilir.
4. Psikolojik ve Sosyal Etkiler
• Geçim sıkıntısı çeken bireyler, yalnızca ekonomik olarak değil, psikolojik olarak da yıpranmaktadır. Sürekli artan fiyatlar karşısında maaşların yetmemesi, toplumda genel bir memnuniyetsizlik ve stres yaratmaktadır.
• Sosyal hayata katılım, kültürel etkinlikler, seyahat gibi ihtiyaçlar, asgari ücretle yaşayanlar için lüks haline gelmiştir. Bu da bireylerin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Yeterli Olması İçin Neler Gerekir?
• Asgari ücret, temel ihtiyaçların yanı sıra bireyin sosyal yaşamını sürdürmesine ve tasarruf yapmasına imkân tanımalıdır. Bugün Türkiye’de bu seviyeye ulaşabilmek için:
• Enflasyonun kontrol altına alınması ve fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor.
• Kira ve enerji fiyatları gibi temel harcamalarda destek mekanizmalarının oluşturulması şart.
• Eğitim, sağlık ve ulaşım gibi alanlarda kamusal hizmetlerin uygun maliyetli olması asgari ücretin daha etkili kullanılmasını sağlar.
Sonuç: Bugünkü ekonomik şartlar altında, 22.104 TL’lik asgari ücret tek başına yeterli değildir. Bu maaş, bireylerin yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek düzeydedir; tasarruf yapma ya da ekonomik bir rahatlık sunma noktasında yetersiz kalmaktadır.
Asgari ücretin gerçekten yeterli olması için, maaş artışlarının yanı sıra, enflasyonun kontrol altına alınması, temel giderlerdeki fahiş fiyat artışlarının engellenmesi ve vatandaşların alım gücünün korunması için yapısal reformlar gereklidir. Aksi takdirde, bu artışlar kısa vadeli rahatlama sağlasa da uzun vadede alım gücünde erime devam edecektir.”