Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Duruşmada, suç örgütü lideri olmakla yargılanan Bora Kaplan savunma yaptı.
Kaplan savunmasına şöyle başladı:
“Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. 7-8 aydır atılan iftiralar karşısında şaşkınlık içindeyim. Kaçarken yakalandığım söylendi. Kaçacak insan iki gün önce tarifeli uçak bileti alır mı, geri zekalı mı? Kaçacak adam kendi pasaportu, kendi arabasıyla gider mi?”
Yere yatırılarak gözaltına alınmasının tamamen şov amaçlı olduğunu, gözaltında da kötü muameleye tabi tutulduğunu öne süren Kaplan, “Polisler burada. Kameraların olmadığı oda ve koridorlarda ellerimiz arkadan kelepçeli, dizlerimizin üzerine çökerttiler. Gelen giden polis ‘Lan sen misin Bora Kaplan?’ diye tekme attı.” iddiasında bulundu.
SOYLU DÖNEMİNİ SORDULAR
Sorgudaki mülakatlarda bazı bürokratlar, Süleyman Soylu dönemi ve bazı emniyetçiler hakkında bilgi vermesinin istendiğini anlatan Kaplan şöyle devam etti:
“Defalarca mülakata aldılar. En son 7-8 sayfa bir şey getirdiler. Bunları kabul ettiğim takdirde sadece Erkan Doğan suçlamasından sevk edileceğim, en fazla 1 yıl hapis yatacağım söylendi. Baktım, akla hayale gelmez şeyler, tanımadığım isimler. İmzalamayacağımı belirtince, ‘Sen bilirsin’, ‘üzerine üç cinayet çıkarmazsak’, ‘sana selam vereni yakmazsam’ denildi. Millete nasıl iftira atayım? Son ifadem 8-10 saat sürdü. 40-50 kişilik liste verip tanıdıklarımı sordular. Tanıdıklarımı söyleyince, ‘Ooo, örgüt olduğunu kabul ediyorsun.’ dediler. ‘Hayır, ben tanıdıklarımı söylüyorum.’ cevabını verdim. İfadelerimi tamamen reddetmiyorum, ama üzerinde oynamalar var.”
“KUMPASA DÜŞTÜK”
Bora Kaplan, “FETÖ’cülerin yaptığından daha fazla kumpasa düştük.” deyince Mahkeme Başkanı, “Sana niye kumpas kursunlar?” sorusunu yöneltti. Kaplan, “Ona geleceğim. Tek tek anlatacağım, siz de kanaat getireceksiniz.” cevabını verdikten sonra Ankara’da hangi mekanları nasıl aldığını, polislerin baskısı sonucu eğlence sektöründen nasıl çekildiğini anlattı.
Bora Kaplan, Erkan Doğan’ın aleyhindeki ifadelerinin sebeplerini anlatırken, “15 Temmuz’daki fotoğraflarımdan sabıkalı biri olduğumu düşünmüş olabilir.” deyince şu dikkat çekici diyaloglar yaşandı:
Başkan: 15 Temmuz fotoğrafında suçlu ifaden yok ki.
Bora Kaplan: Suçlu ifadem yoksa polisler bana niye o fotoğrafı sordu?
Başkan: Kaleşnikoflar, uzun namlulu silahlar olabilir mi?
Bora Kaplan: Devlet birimlerini suçlamam beklendi.
Başkan: O uzun namlulu silahları nereden buldun?
Bora Kaplan: Burada söyleyemem. Size özel söylerim. Zaten burada söylediklerimiz an be an internete düşüyormuş. Bu da düşerse ne olur? Şu arkaya geçelim, size söyleyeyim. Yoksa her yere yayılır.
“HAYATIMIN HATASI”
Bora Kaplan kendisine yöneltilen kimi suçlamaları cevaplandırırken bir kez daha 15 Temmuz darbe teşebbüsüne değinip şunları söyledi:
“15 Temmuz’un gerçekleştiğini biz de TV’den, sosyal medyadan öğrendik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrısı üzerine üzerime düşeni fazlasıyla yaptım. Belki burada olmamın sebebi bu.”
“ÇANAK TUTTULAR”
“İki rekat namaz kılıp ailemle vedalaştıktan sonra toplayabildiğim herkesi toplayıp çağırdIm. Çıktık, TRT’ye gittim. Burası arkerlerden teslim alındıktan sonra kapıda resim çekiliyordu. Beni de çağırdılar. Şehit olursam çocuklarıma hatıra kalsın diye o kareye girdim, hayatımın hatasını yaptım. O geceden sonra adeta lanetlendim. Medya, FETÖ’cüler, ‘Reisin gizli ordusu, SADAT, Süleyman Soylu’nun ordusu’ diyerek bana bir şey olsun da ne olursa olsun şeklinde yayınlar yaptılar. Buradaki sözde haberciler, siyasetçiler de onlara çanak tuttular. Bunlar ta o zamandan geliyor. Ben vatan, millet için mücadele eden biriyim.”
“Aslen Erzurum Karayazılıyım. Karayazılı…Şimdi söylesem akşam bu da manşet olur, söylemeyeyim. Cevheri Güven denilen sözde gazeteci muhakkak bu akşam bana sallayacaktır. Çünkü buradan birileri ona mesaj atıyor. Biz devletiz ya, o FETÖ’cüye bunlar nasıl ulaşıyor? Bunlar hala içimizdeler. Bu işin içinden nasıl çıkacağız?”
Bora Kaplan savunmasının son bölümünde ise gerek Süleyman Soylu dönemindeki gerekse ondan sonra gelen polislerin neden kendisine baskı yapıp bu “kumpası” kurduğunu anlatırken eski Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ı suçladı. Kaplan özetle şu iddialarda bulundu:
“SOYLU’YU TANIMIYORUM”
“Benim adım Süleyman Soylu’yla birlikte anılmaya başlandı. Oysa ben adamı tanımıyorum. Onun ekibi göreve gelir gelmez Bakanla ilgim olmadığını ortaya koymak için bana saldırmaya başladı. Barları sattığım halde baskıya devam ettiler. Bir trafik uygulamasında beni yere yatırdılar. Komiser Onur, ‘Servet Müdür’ün kesin talimatı var, ikinci emre kadar evden çıkmayacaksın.’ dedi. İşim gücüm olduğunu söyledim. ‘Bilemem.’ dedi. Emniyetle irtibat numaram vardı, aradım, ‘Beni tutuklayın, yoksa şikayet edeceğim.’ dedim. Müdürle konuşup arayacaklarını söylediler. Sonra, ‘Tamam konuştuk, evden nereye gidersen konum at.’ dediler. Her gün konum attım. Nereye gidersem gelip üç masa öteme oturdular. Girdiğim her yerde uygulama yapıp pislik yaptılar. Bu gibi tacizler devam etti. Ramazan’da yardım dağıttığım için beni darp ettikten sonra Organize’ye götürüp Volkan Kaşıkçı Müdür’ün karşısına çıkardılar. ‘Servet Müdür diyor ki, o yardım dağıtamaz.’ dedi. Bir başka gün Servet Müdür’ün Ankara’dan gitmem talimatı verdiğini bildirdiler. Bunların korkusundan 2 ay İzmir’e gittim.”
“Evime, ofisime, arabama kamera koydum, başıma başka işler açarlar diye. Bir suç örgütü bunu yapar mı? Bunları da aldılar. Her yıl Umre’ye bir kafile gönderirim. Bir defasında polis beni evden ters kelepçeyle bir inşaata götürüp darp etti. ‘Servet Bey diyor ki, bize haber vermeden nasıl kafile gònderiyor?’ dediler.”
SOYLU GİTTİĞİ GÜN ‘KURTULDUK’ DEDİM
“Yeni ekip gelene kadar onlara hep konum attım. Süleyman Soylu gittiği gün ‘Çok şükür kurtuldum.’ dedim, daha beteri geldi. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cüler hedef aldı. Sonra, Süleyman Soylu’nun adamı olarak anılıyorum diye, onun ekibi Soylu’nun adını temiye çıkarmak için saldırdı. Yenı ekip de ‘Ha Soylu’nun adamı’ diyerek FETÖ’cülerin tuzağına düştü. Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandık.”
Savunmasının sonunda sadece kendisine değil ve eşine de zulmedildiğini öne süren Kaplan, “Allah rızası için yalvarıyorum, bu emniyetçileri çağırın ya. Benim bu dünyada onlara gücüm yetmez, zavallı bir adamım. Ama öbür dünyada Allah’a şikayet edeceğim.” dedi.
Kaplan, Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine kod adı olmadığını, aile içinde Ayhan adının da kullanıldığını, çevresinin ise Bora Kaplan olarak bildiğini belirtirken, “Adımın Ayhan olması suç mu?” diye sordu.
Kaplan, gizli tanığın kendisi hakkındaki iddialarını yalanlarken de bu ifadenin nasıl alındığını anlattı. Kaplan, “Nasıl benim önüme ifade koydularsa ona da verdiler. Gizli tanık emniyete ne zaman gelmiş, ne kadar kalmış bakılsın. Benim bildiğim, duyduğum; Savcı ifadesini almadı. Emniyette hazırlandı, Savcı’nın bilgisayarına yüklendi, orada imzalandı.” iddiasında bulundu.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı bunları nereden bildiğini sordu. Kaplan, “Biliyor, duyuyoruz.” karşılığını verdi. Başkan, “‘Savcı suç işledi.’ diyorsun.” yorumunu yapınca da Kaplan, “Araştırılıp bakılsın.” dedi.