Ben aldırma uygulamaları ölümcül risk taşıyor

Türk Dermatoloji Derneğince Antalya’da bir otelde gerçekleştirilen 32. Ulusal Dermatoloji Kongresi kapsamında, dernek yönetim kurulu üyeleri basın toplantısı düzenledi.

Buradaki konuşmasında 20 Kasım’da başlayan ve yarın sona erecek kongreye Türkiye’nin dört bir yanından uzmanların katıldığını belirten Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ertan Yılmaz, kongrede dermatoloji alanında güncel gelişmelerin, sık görülen hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin ayrıntılı olarak ele alındığını anlattı.

Yılmaz, kamu hastanelerinde dermatoloji uzmanlarının uygulamada ortalama 5 dakika olan muayene sürelerinin yetersiz olduğunu ve bu sorunun çözülmesini beklediklerini ifade etti.

– “Sosyal medyada giderek artan sayıda ‘ben silme’ reklamları yapılıyor”

Derneğin Dermoskopi Çalışma Grubu Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bengü Nisa Akay ise “lazerle ben sildirme” uygulamalarının yarattığı sağlık risklerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Son yıllarda sosyal medyada giderek artan sayıda ‘lazerle ben silme’, ‘ben temizliği’, ‘izsiz, acısız ben silme’, ‘buharlaştırma ile ben silme’ gibi reklamlar yapılıyor. Bu tip reklamları yapanların büyük bir kısmı dermatoloji uzmanı veya hekim olmayan kişilerdir. Genellikle güzellik merkezlerinde, güzellik uzmanlarınca bu uygulamaların yapıldığını görüyoruz.

Benlerle ilişkili kansere ‘melanom’ adı veriliyor. Melanom, çocuklar dahil her yaşta görülebilen ve oldukça ölümcül seyreden bir kanserdir. Erken aşamadaki bir ‘kanserli beni’ çıplak gözle bakarak tanımak ve sıradan tehlikesiz diğer lezyonlardan ayırmak dermatoloji uzmanı için bile zordur. Doğru tanı için benler konusunda deneyimli dermatoloji uzmanı olmak, dermoskop kullanabilmeyi öğrenmiş olmak gerekir. Benlere işlem yapacak hekim, bunları göz önünde bulundurmak zorundadır. Kanserli bene yapılmaması gereken bir işlemin yapılması hasta için yaşamsal risk oluşturur.”

– “Benler sadece cerrahi yöntemle çıkarılmalı”

Akay, Sağlık Bakanlığınca, bu tip reklamları veren hekim dışı kişilerin sosyal medyada çok yakından izlenmesi ve gerekli müdahalenin hızla yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Yaşamsal risk oluşturan ve insan hayatına kastetmek demek olan bu eylem karşılığında bu kişiler herhangi bir resmi, hukuki yaptırım görmüyor.” şeklinde konuştu.

“Et beni” zannedilen bir lezyonun aslında başlangıç aşamasında bir cilt kanseri olabileceğine, ehil olmayan kişilerce lazerle bu lezyonun yok edilmeye çalışılmasının da deri tümörünün bütün vücuda yayılmasına yol açabileceğine dikkati çeken Akay, “Benlerin çıkarılması ancak ve ancak cerrahi yöntemlerle olmalıdır. Lazer, dondurma, yakma gibi yöntemler dermatoloji uzmanı onayı olmadan gerçekleştirilmemelidir.” diye konuştu.

Vatandaşların bu tip işlemlere karşı dikkatli olmasını, işlemi yapanın mesleğini ve deneyimini sorgulaması gerektiğini vurgulayan Akay, bu kapsamda insanları bilgilendirmek için 26 Kasım’da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalının öncülüğünde, tüm vatandaşların ücretsiz, online veya yüz yüze katılabileceği bir sempozyum düzenleyeceklerini bildirdi.

Akay, sempozyuma katılmak isteyenlerin “https://forms.gle/RjCUR9B279snwDB38” linkinde yer alan formu doldurmasının yeterli olduğunu ifade etti.

– Jel tırnak ve kalıcı oje uygulamalarında “kanser” tehlikesi

Derneğin Dermatoallerji Çalışma Grubu Sekreteri ve Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Su Küçük ise giderek yaygınlaşan jel tırnak, kalıcı oje gibi uygulamaların neden olduğu sağlık risklerine dikkati çekti.

Jel tırnak, kalıcı oje uygulamalarında kimyasal ürünlerin, ultraviyole ışınlarının kullanıldığına işaret eden Küçük, “Kullanılan kimyasallar nedeniyle tırnak çevresinde kaşıntı, kızarıklık, şişme, sulantı hatta tırnak çevresindeki deri haricinde yüz ve vücudun diğer alanlarında kaşıntı, kızarıklık, döküntülere rastlayabiliyoruz. ‘Kontakt egzama’ dediğimiz, vücudun diğer alanlarına da yayılabilen bir hastalığa sebep oluyor.” dedi.

Prof. Dr. Küçük, 18 yaşına gelmemiş genç kızların bile bu uygulamaları yaptırdığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Jel tırnak uygulamaları, tırnaklar travmaya ve ultraviyole ışınlara maruz bırakılıyor. Özellikle bu işlemlerin sık yapılması, tırnakların ultraviyole ışınlarına sık maruz bırakılması, tırnak çevresinde bulunan derideki ‘keratosit’ dediğimiz hücrelerin, DNA’nın hasar görmesine, deri kanseri riskinin artmasına yol açabiliyor.”

– Güneş yanığına maruz kalmak deri kanseri riskini yüzde 50 artırıyor

Derneğin Yönetim Kurulu Üyesi, Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Başak Yalçın da deri kanserinin en büyük tetikleyicilerinden birinin güneş ışınları olduğunu aktardı.

Yalçın, güneş koruyucu ürünler, giysiler, şapkalar ve güneş gözlüğü kullanımının önemine vurgu yaparak, “Bunun yanında ultraviyole indeksini takip etmemiz çok önemli. İnternette, üniversitelerin sayfalarında bu indeks mevcut, kişiler bulunduğu yer ve saate göre indekse rahatlıkla ulaşabiliyor. Ultraviyole indeksinin 7 ve üzerinde olduğu durumlarda dışarı mümkün olduğunca çıkmamalıyız.” uyarısında bulundu.

Özellikle çocukların güneşten korunmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Yalçın, “İnsanlar güneş maruziyetinin yüzde 80’ini çocukluk döneminde alıyor. Deri kanserini önlemek için çocukluk döneminden itibaren korunma lazım. Çocukluk döneminde bir kere bile güneş yanığına maruz kalınması, ileri yaşlarda cilt kanseri gelişme riskini yüzde 50 artırıyor. Çocukların güneşten D vitamini ihtiyacını karşılayabileceğine dair de bir inanış var ancak D vitaminini güneşten alma dönemini esasında kapattık. D vitamini eksikliği varsa buna uygun ilaçlarla yerine konuluyor.” dedi.

– “Solaryumlar yasaklanmalı”

Solaryumun zararlarına ilişkin soru üzerine de Yalçın, bunun deri kanseri açısından ciddi bir risk oluşturduğunu belirtti.

“Solaryumdaki ultraviyole ışınlarından D vitamini alırsınız” şeklinde reklamların yapılmasına ilişkin Yalçın, solaryumlarda UVA kullanıldığını ama D vitamini sentezinin UVB ışınlarından gerçekleştiğini söyledi.

Yalçın, “Solaryum, Avrupa’nın birçok ülkesinde 16 yaşından önce yasak. D vitamini alımına ilişkin bir fayda sağlaması da mümkün değil. Solaryum hem deri kanseri riskini ciddi oranda artırıyor hem de deri yaşlanmasını dramatik olarak hızlandırıyor. Mümkünse yasaklanması gereken bir şey.” ifadelerini kullandı.