5 Nisan 2025

Kilis Eğitim Haberleri | Güncel Eğitim Gelişmeleri

Güncel ekonomi, spor, teknoloji, magazin ve eğitim haberleriyle bilgiye erişmenin en hızlı yolu!

Bilim dünyasında büyük ses getirdi: Hastalığı koklayarak buluyor! Farklı ülkelerden binlerce giyilmiş tişört gönderiyorlar…

Joy Milne, koku alma yeteneğiyle Parkinson hastalığının izini sürüyor. Eşinin hastalığını yıllar önce fark eden Milne, şimdi tıp dünyasında devrim yaratacak bir keşfin öncüsü. Hastalıkta erken teşhis için büyük bir adım atılmak üzere hatta bu süreç sadece Parkinson ile sınırlı kalmayacak…

Parkinson hastalığı, günümüzde en hızlı yayılan nörolojik hastalıklardan biri ve erken teşhis konusunda büyük zorluklar yaratıyor. Hastalık, çoğu zaman nöronların büyük bir kısmı kaybolduktan sonra teşhis edilebiliyor, bu da tedavi sürecini zorlaştırıyor. Ancak, bazı sıra dışı gözlemler ve yenilikçi yaklaşımlar, bu durumu değiştirme potansiyeli taşıyor. Joy Milne’in keşfi de tam bu noktada devreye giriyor.

İskoçya’nın dördüncü büyük şehri olan Dundee’de büyüyen Milne, küçük yaşlardan itibaren sahip olduğu keskin koku alma yeteneğini fark etti. Ailesiyle birlikte yaptığı yolculuklarda, onun için koku izleri, çevresindeki dünyayı anlamanın en temel yoluydu.

İlerleyen yıllar Milne, tıbbi bir koku kütüphanesi oluşturarak hastaların kokularındaki değişimleri takip etmeye başladı. Örneğin, birinin diyabetinin kötüleştiğini veya ameliyat sonrası zorlandığını koku ile anlayabiliyordu. En büyük farkı ise tüberküloz kokusunu tanımlamak ve Parkinson hastalarının vücut kokusundaki değişiklikleri fark etmekti.

2015 yılında eşi Les’in Parkinson hastalığından hayatını kaybetmesinin ardından, Milne ve Les’in ilişkisi ve hastalıkla mücadelesi, tıbbi araştırmalar açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Kocasının hastalığını fark eden Milne, 17 yıl sonra Parkinson teşhisi konulmadan önce hastalığın kokusunu tespit etti. Les’in Parkinson hastalığını tanımlarken Milne, ‘misk’ terimini kullanıyor, ancak Parkinson’un kokusunun kendine özgü bir spektrumu olduğunu vurguluyor.

 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör

Saesha Blue Ward (@saeshablue)’in paylaştığı bir gönderi

BİR SÖYLEŞİDE SORDUĞU SORU İLE HAYATI DEĞİŞTİ

Joy Milne’in hayatı, Edinburgh’da katıldığı bir söyleşide ünlü bir kök hücre biyoloğu olan Dr. Tilo Kunath’a Parkinson hastalığını tespit etmek için neden kokunun kullanılmadığını sormasıyla değişti. Bu soru, biyoloğu şaşkına çevirse de Milne’in kocasının hastalığının teşhisinden tam 10 yıl önce fark ettiği kokusal değişiklikler, onun bu konuda sahip olduğu olağanüstü yeteneğin bir işaretiydi. Milne, Parkinson hastalığının kokusunu tespit edebilen ilk kişi olarak, dünyada tıp camiasının ilgisini çekmeye başladı.

TİŞÖRTLERİ KOKLAYARAK HASTALIĞIN İZİNİ SÜRÜYOR

Bu yeteneği sayesinde, Milne’in hayatı hızla bir bilimsel keşif ve araştırma sürecine dönüştü. Kendisini, Parkinson hastalığının erken teşhisini mümkün kılacak çalışmaların öncüsü olarak bulan Milne, 75 yaşında, Perth’teki küçük kulübesinde bir taraftan da binlerce Parkinson hastalarından gelen talep üzerine tişörtleri koklayarak bu hastalığın izlerini sürmeye devam ediyor.

Bu tişörtler, Parkinson hastalığının kokusunu algılayabilmesi için ona gönderilen, farklı ülkelerden gelen ve giyilmiş tişörtlerden oluşuyor. Milne, bu kişilerin hastalıklarının ne durumda olduğunu anlamak ve doğru bir teşhis koymak amacıyla koku duyusunu kullanıyor.

Milne, birkaç hafta önce ise artık gönderilen paketleri açmama kararı alarak, etik kaygılar nedeniyle gönderilen tişörtleri kabul etmediğini belirtiyor. Yine de Milne’in burun yeteneği ve koku duyusunun önemi giderek artıyor. Kendisi, bu kadar özel bir yeteneğe sahip olduğunu fark etmeye başladığı andan itibaren, tıp dünyasında çığır açan bir sürecin başlangıcına işaret etti.

 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör

University of Manchester Innovation Factory (@uominnovationfactory)’in paylaştığı bir gönderi

MANCHESTER ÜNİVERSİTESİ’NDEN BİR UZMANLA İNANILMAZ ÇALIŞMALARA İMZA ATTI

Milne’in, Manchester Üniversitesi’nden kimyager Profesör Perdita Barran ile birlikte gerçekleştirdiği çalışmalar ise daha önce hayal bile edilemeyecek kadar kapsamlı ve çok sayıda farklı alanı kapsayan araştırmaları içeriyor. İkili, 2013 yılında, Barran’ın Manchester Üniversitesi’ndeki laboratuvarında, Milne’in Parkinson hastalığını koklayarak teşhis edebileceği iddiasını test etmek amacıyla bir pilot çalışmaya başladılar.

Bu pilot çalışmada, Milne’in Parkinson hastalarına ait, bir gece boyunca giyilmiş tişörtleri koklayarak bu hastaların kokularındaki değişiklikleri doğru bir şekilde tespit etmesi bekleniyordu. Testi başarıyla geçtikten sonra, Milne’in bu konuda sahip olduğu yetenek doğrulandı ve bilimsel çevrelerde büyük bir yankı uyandırdı.

Bu noktada, Parkinson hastalığının dünyada en hızlı büyüyen nörolojik rahatsızlık olduğunu ve Alzheimer’dan sonra en yaygın nörodejeneratif hastalık olduğunu hatırlatmak gerekir. Parkinson, beynin substantia nigra bölgesinde dopamin üreten nöronların kaybı nedeniyle gelişiyor.

Ancak, hastalığın teşhisi genellikle nöronların yüzde 60-80’i kaybedilene kadar yapılamıyor, bu da hastalığın erken teşhisini zorlaştırıyor. Milne’in bu konuda devrim niteliğinde yaptığı çalışmalar, erken teşhisin önünü açarak, hastalığın seyrini değiştirme potansiyeline sahip.

BASİT BİR CİLT SÜRÜNTÜSÜ TESTİNE ÇOK YAKLAŞILDIĞI BELİRTİLİYOR

Milne ve Barran’ın yürüttüğü araştırmaların en önemli katkılarından biri, Parkinson hastalığının belirtilerini erken aşamalarda tespit etmeye yönelik biyolojik belirteçlerin keşfi oldu. Michael J. Fox Vakfı, Parkinson hastalığının erken dönemde tespitini sağlayacak biyolojik belirteçler aramak için milyonlarca dolarlık yatırımlar yapmışken, Milne ve Barran’ın iş birliği bu belirteçlerin ortaya çıkmasını hızlandırdı.

Barran, bu belirteçlerin bir kısmını analiz ederek, Parkinson’un erken teşhisinde kullanılabilecek basit, invaziv olmayan bir cilt sürüntüsü testine çok yaklaşıldığını belirtiyor. Bu testin klinik denemelere tabi tutulması, bu yılın ilerleyen zamanlarında Manchester’daki Wythenshawe Hastanesi’nde yapılması bekleniyor.

Birçok Parkinson hastası ve yakınları, hastalıklarının erken evrelerinde tespit edilmesi durumunda hayatlarının çok daha kolay olacağını ifade ediyor. Ayrıca, erken evre Parkinson için belirteçlerin tanımlanması, tedavi seçeneklerini hızlandıracak ve hedefleyecek. Barran, şu an için erken teşhis alanındaki eksikliği göz önünde bulundurarak, bu bulguların tıpta önemli bir yere sahip olacağını vurguluyor.

 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör

Joe Scott (@answerswithjoe)’in paylaştığı bir gönderi

SADECE PARKİNSON İLE SINIRLI KALMAYACAK

Milne ve Barran, yalnızca Parkinson ile sınırlı kalmayarak, köpekleri kanser ve Parkinson hastalıklarını kokusundan tespit edebilecek şekilde eğiten Medical Detection Dogs’ta Dr. Claire Guest ile de bir çalışma yapıyorlar.

Bu çalışma, köpeklerin bu hastalıkların kokusunu nasıl algıladığını anlamaya yönelik. Barran, en iyi köpek olarak ‘Peanut’ adlı golden retriever ve Labrador karışımını tanımlıyor ve bu köpeğin, Milne’in burnu kadar hassas olduğuna dikkat çekiyor. Guest ise, elde ettikleri bulguları gelecekte yapay zeka ve elektronik burunlarla uygulamayı umduklarını belirtiyor.

Parkinson dışında, Milne’in burnu sayesinde elde edilen araştırma sonuçları, ‘sebum’ adı verilen vücut sıvısının hastalıkların potansiyel tespiti için önemli bir araç olabileceğini gösteriyor. Sebum, genellikle göz ardı edilen bir sıvı olmasına rağmen, Parkinson gibi hastalıkların belirtilerini taşıyan uçucu bileşiklere sahip. Barran’ın yaptığı analizlerde, sebumdaki bazı bileşiklerin Parkinson hastalığının erken belirtilerini ortaya koyabileceği gösterildi.

2050 YILINA KADAR PARKİNSON HASTALIĞINA YAKALANMASI BEKLENEN KİŞİ SAYISI KORKUTTU!

Tıp alanında dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan British Medical Journal’da (BMJ) yayımlanan bir araştırmaya göre, 2050 yılına kadar dünya genelinde Parkinson hastalığına yakalanan kişi sayısının 2021 yılına kıyasla yüzde 112 artarak 25,2 milyona ulaşması bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2019’da dünya çapında 8,5 milyon Parkinson hastası olduğunu tahmin ediyordu.

Araştırma, 195 ülke ve bölgeden veri toplayarak 2021 Küresel Hastalık Yükü Çalışması’ndan faydalandı. Parkinson hastalığındaki artışın ana nedenleri olarak yaşlanma ve nüfus artışı öne çıkıyor. Ancak artış oranları bölgesel ve ulusal düzeyde farklılık gösterebilir.

Çalışmaya göre, 2050 yılında Doğu Asya’nın en fazla Parkinson hastası olan bölge olması bekleniyor (yaklaşık 10,9 milyon), ardından Güney Asya’nın (6,8 milyon) geleceği tahmin ediliyor. Afrika, 2021’den itibaren en büyük artışı (yüzde 292) yaşayacakken, Orta ve Doğu Avrupa ise en küçük artışı (yüzde 28) görecek.

Araştırmanın yazarları, Parkinson teşhislerindeki artışın erkeklerde, Doğu Asya’da ve orta derecede gelişmiş ülkelerde daha belirgin olduğunu belirtti ve daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, gelecekte hastalığın seyrini değiştirecek yeni ilaçlar ve gen mühendisliği tedavilerinin geliştirilmesine acil ihtiyaç olduğu ifade edildi.

The Telegraph’ın ‘I can smell Parkinson’s’: The woman whose nose is behind an astonishing medical breakthrough’ ile Washington Post’un ‘Parkinson’s disease numbers set to rise dramatically in coming decades’ başlıklı haberlerinden derlenmiştir.

mardin escort