Cumhurbaşkanı Erdoğan: İdeal gençlik dilinin, dininin, kininin davacısı bir gençliktir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri törenine katıldı.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek’i Sultanahmet Meydanı’ndaki bir mitingde takdim ettiğini söyledi.

Erdoğan, “Sultanahmet’te malum su kulesi, üstat konuşuyor, fakir de takdimini yapıyor. Oradan Eliyle Ayasofya’yı gösteriyor, ‘Ayasofya bir gün açılacak, bir gün açılacak, bir gün açılacak’ diyor. Üstat ufku böyle açık bir insandı, oradan o şekilde haykırırken takdim etmek bize nasip oldu, açmak da bu fakire nasip oldu” dedi.

“Üstadın ideal gençliği zaman ve mekan bana emanettir şuurunda olan bir gençliktir” diyen Erdoğan, “Gerçek hürriyeti, Hakka kullukta gören bir gençliktir. Kökleri ezele dallara ebede uzanan bir gençlik. Dilinin, dininin, ilminin, kininin davacısı bir gençlik. Bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik. Bu gençlik ki modern zamanlarda milli benliğini ve öz değerlerini koruyacak evvela kendisini yükseltecek, sonra da milletini yüceltecek ve ‘Kızılelma’ya uzanacaktır. Bu yönüyle üstadın ideal gençliği bizim de idealimizdeki gençliktir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

İSLAM’I BU TOPRAKLARDAN KAZIMAYA ÇALIŞANLARIN KARŞISINA BİR KUMANDAN EDASIYLA DİKİLDİ: Üstadın hatırasına, dört elle sarılan siz kıymetli kardeşlerime, hocalarıma, büyüklerime yürekten teşekkür ediyorum. Şair, mütefekkir, dava ve aksiyon adamı üstat Necip Fazıl’a bir kez daha Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ufkumuzu açan fikirleriyle hepimize emsal teşkil eden mücadele azmiyle üstat Necip Fazıl davamızın abide isimlerinden biriydi. Üstat milletimizin ruh kökü olarak gördüğü İslam’ı bu topraklardan, bu aziz milletin hafızasından kazımaya çalışan müstevli uşaklarının karşısına cesur bir kumandan edasıyla dikildi. Sayısız takibe uğradı. Zindanlara, yılanlı kuyulara kapatıldı. Fakat hakkı ve hakikati savunmaktan asla geri durmadı.

ANADOLU’NUN CESUR EVLATLARINA REHBERLİK ETTİ: Basiretli, dirayetli, ferasetli duruşuyla Anadolu’nun cesur evlatlarına rehberlik etti. Kitlelere yol gösterdi, mücadele ruhu aşıladı. Bu topraklar ilmin, hikmetin ve erdemin o geniş teknesinde yoğrulmuştur. Bu topraklarda doğmak, bu millete, bu medeniyete, bu ümmete mensup olmak bize Allah’ın bir lutfudur, hediyesidir, ikramıdır. Bu hakikati ancak nasipli olanlar idrak edebilir. Sizler yüzyıllara sari derin bir tekamülün, köklü bir birikimin sahipleri, varisleri, temsilcilerisiniz. Fikir ve sanat eserlerinizle, örnek duruşunuzla bu emaneti hakkıyla omuzladığınız için her birinize yürekten teşekkür ediyorum. Ödüllerini takdim edeceğimiz yazarlarımızı, şairlerimizi, fikir emekçilerimizi, sanatçılarımızı tebrik ediyorum.

ŞİİRLERİ MEDENİYETİMİZE DÜŞÜLMÜŞ BİRER DİP NOTTUR: Medeniyet köklerinden kopmamış, sinesinden çıktığı milletle gönül bağını kesmemiş şairler, halkın ve hakikatin zamanı aşan coşkun sesleridir. Şairin yüreğinden doğan şiir, millet irfanının sese, söze, şiire, fikre dökülmüş halidir. Onlar birbirini resmen, şeklen ve ruhen tanımayan insanların kalpleri arasında kelimelerle bağ kurar, yol açar, yoldaş olurlar. Öz değerlerinden beslenen bu şairler mısralarıyla milli şuuru besler, milli kimliğin ihyasına ve inşasına hizmet eder. Üstat tam olarak işte tam böyle bir şairdir. Necip Fazıl’ın şiirleri medeniyetimize düşülmüş birer dip not hükmündedir.

SULTANAHMET’TE TAKDİMİNİ YAPTIM: Allah rahmet eylesin, Sultanahmet’te malum su kulesi, üstat konuşuyor, fakir de takdimini yapıyor. Oradan Eliyle Ayasofya’yı gösteriyor, ‘Ayasofya bir gün açılacak, bir gün açılacak, bir gün açılacak’ diyor. Üstat ufku böyle açık bir insandı, oradan o şekilde haykırırken takdim etmek bize nasip oldu, açmak da bu fakire nasip oldu. Üstadın zamanı aşan şiirleri bizi anlatır. Davamızı, ülkümüzü anlatır. Derinlerdeki cevherimizi ortaya çıkarır. Necip Fazıl’ın şiirlerini okuyan bir yabancı dahi bizi ve tarihimizi net şekilde görür. Yaşadığımız acıları, çektiğimiz çileleri anlar. Necip Fazıl şiirleriyle, fikirleriyle önder olan kendisinden sonraki nesilleri bile peşinden sürükleyen bir aksiyon adamı olabilmiştir. Çünkü üstat bentleri yıkıp atan şiirleriyle milletin yüreğine ayna tutabilmiş, gerçek bize samimi kalple seslenebilmiştir.

TEK PARTİ ZİHNİYETİNİN GENÇLİK PROJESİNE KARŞI ÇIKTI: Necip Fazıl’ın en büyük kavgası, bu milletin geleceğine kastedip toplum mühendisliğine soyunanlara olmuştur. Üstat tek parti zihniyetinin, köklerinden koparılmış gençlik projesine karşı çıkmış, kim olduğunu, nereden geldiğini, neler yapabileceğini bilen neslin yetişmesi için son nefesine kadar emek vermiştir.

İDEAL GENÇLİK DİLİNİN, DİNİNİN, İLMİNİN, KİNİNİN DAVACISI BİR GENÇLİKTİR: Üstadın ideal gençliği zaman ve mekan bana emanettir şuurunda olan bir gençliktir. Gerçek hürriyeti, Hakka kullukta gören bir gençliktir. Kökleri ezele, dalları ebede uzanan bir gençlik. Dilinin, dininin, ilminin, kininin davacısı bir gençlik. Bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik. Binlerce yıllık kadim tarihimizden süzülüp gelen ecdadın cevherini, maneviyatını, imanını, ahlakını, kahramanlığını ve hayalini benliğine harç etmiş, hıfzetmiş bir gençliktir. Bu gençlik ki modern zamanlarda milli benliğini ve öz değerlerini koruyacak evvela kendisini yükseltecek, sonra da milletini yüceltecek ve kızılelmaya uzanacaktır. Mesele bu.

YAKTIĞI MEŞALE YOLUMUZU AYDINLATMAYA DEVAM EDECEK: Bu yönüyle üstadın ideal gençliği bizim de idealimizdeki gençliktir. Türkiye Yüzyılı hedeflerine kilitlendiğimiz bu tarihi dönemeç üstat Necip Fazıl’ın ‘Büyük Doğu’ ismiyle kavramlaştırdığı hedefle aynıdır. Bugünkü klavye kahramanlarının ve sosyal medya şovmenlerinin bunu anlaması elbette zordur. Sınır ötelerinden, okyanus ötelerinden esen rüzgarlarla yelkenlerini şişirenler, milletinin duygularına tercüman olmuş Necip Fazıl’ın zaman geçtikçe daha da büyüyen mirasını kavrayamazlar. Bizim kuşağımızı uyandıran üstadın yaktığı bu meşale, bugün de yarın da yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. Duygu ve düşünce dünyamız bizi içinde yaşadığımız toplumla bazen birleştiren bazen de farklı kılan en bariz vasfımızdır. Bir buğday tarlasındaki başaklardan bazılarının daha yüksek durduğu gibi büyük kalabalıklar arasında da fikir, yazılarıyla gönül tellerimize dökülen şiirleriyle temayüz eden nice fikir, kalem erbabı çıkabiliyor.

ONU FARKLI KILAN 3 HASLETİ VAR: Üstadı yakinen tanıyanlar, onu herkesten farklı kılan üç önemli hasletinden bahsederler. Bunlardan ilki yaşadığı çalkantılı hayata, girdiği polemiklere, maruz kaldığı siyasi baskılara, adli takibata, yargılamalara, hapis cezalarına ve şeker hastalığına rağmen dinç bir vücut ve kafa yapısını muhafaza edebilmiş olmasıdır. Onun her şeye rağmen pes etmeyen, eğilmeyen, yıkılmayan kişiliği takdir ve hayranlıkla yad edilmiştir. İkinci mümeyyiz vasfı emsalsiz sanatkarlığıdır. Şiirden tiyatroya edebiyatın her sahasına mührünü vurduğu gibi siyasi, içtimai, tarihi konularla ilgili yazdığı eserleriyle de yaşadığı günlerin gündemini belirleyebilmiş bir isimdir. Bilhassa şiirdeki mevkiini anlamamız için ona layık görülen ‘Sultan-ı Şuarra’, yani ‘şairlerin sultanı’. Üstada bu layık görüldü. Bunu hatırlamamız kafidir. Onu farklı kılan üçüncü özellik ise kendi lisanıyla her şeyin künhüne vakıf olma arzusudur. Gayesi görünen ve görünmeyenin ardındaki o baki hakikate vasıl olmaktı. Fikrin, davanın ve çilenin şairi olarak mutlaka hakikati ararken sırları ve güzellikleri keşfetmek istediğini, eşyadan tabiata, tarihten cemiyete hemen her konuda derinlemesine tefekkür ettiğini onun bütün eserlerinde hissedersiniz.

İSLAM’I HAYATTAN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN TÜRLÜ ZORBALIKLARIN MEŞRU GÖRÜLDÜĞÜ BİR DEVİRDİ: Üstadın her şeyin künhüne vakıf olma arzusuyla kaleme aldığı eserler içinde Türk tarihinin toplumunu ve siyasetini tetkik ve tahlil eden çalışmalar da yer almaktadır. Bu çalışmalarda Türk milletine gaye, ufuk, mana ve güzellik kazandıran İslam dininin bütün incelikleri dünyaya duyurmanın heyecanı vardır. Üstadın kızgınlığı ve öfkesi kendi şahsı için değil, tam aksine uğruna hayatını vakfettiği, davası, milleti ve ülkesi içindir. İslam’ı hayattan uzaklaştırmak için türlü zorbalıkların meşru görüldüğü bir devirde Necip Fazıl üstadın kalemi ve kelamıyla sahneye çıkması birçok insanı yeisten kurtarmış, umutları tazelemiştir. Allah ondan razı olsun. Üstadın o en çılgın dönemde ‘Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak, haykırsam kollarımı makas gibi açarak’ dediği dönem adeta tüm gençliği bir yere sürükleme heyecanıydı.

FERDİ TAYFUR’U HER ZAMAN ÖZLEMLE YADEDECEĞİZ: Dün gece aramızdan ayrılan arabesk müziğin büyük ustalarından Ferdi Tayfur’a Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm sevenlere sabır diliyorum. Merhum Ferdi Tayfur’u gönlümüze dokunan şarkılarının yanı sıra ülkesine, milletine, devletine sevdalı, vatanperver bir halk sanatçısı olarak her zaman özlemle yad edeceğiz. Sanat camiamızın ve Ferdi Tayfur tutkunlarının başı sağolsun diyorum.

(HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir