Demokrasi anlayışı
İktidarın, özgür muhalefeti ve özgür basını baskı altına alarak demokrasiden nasıl uzaklaştığını göstermek istiyorum. Bu yazıyı kaleme alırken, meslektaşlarımız Serhan Asker, Barış Pehlivan ve Seda Selek’in gözaltına alındıkları haberini aldık.
Basın özgürlüğü anayasal güvence altındadır. Gazetecilik suç değildir. Ancak bu iktidar, Anayasayı da Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını da uygulamıyor.
Üç meslektaşımız da bu tür baskılara boyun eğecek, susacak gazeteciler değiller. Çıkacaklar ve gazetecilik yapmaya devam edecekler.
Bir ülkede demokrasi olup olmadığını muhalefet belirler, iktidar değil.
İktidar her rejimde vardır.
Ancak özgür muhalefet sadece demokrasilerde vardır.
İktidarın uygulamalarından anlaşılıyor ki ülkede özgür muhalefet istemiyor.
Muhalefetin kendi izin verdiği ölçüde olmasını istiyor.
Yargıyı siyasi hedefleri için kullanarak muhalefet özgürlüğünü kısıtlıyor.
Özgür muhalefetin yanı sıra bir ülkede demokrasi olup olmadığını belirleyen bir ölçü de özgür basının varlığıdır.
Özgür basın da sadece demokrasilerde olur.
İktidar özgür muhalefeti baskıladığı gibi özgür basını da baskı altında tutuyor.
Muhalif siyasetçilerle birlikte özgür haber ve yorum yapmaya çalışan gazetecileri de gözaltına alıyor, tutukluyor, ev hapsi veriyor.
DEM Parti’den önce HDP’nin eş başkanı olan Selahattin Demirtaş 2016 yılından bu yana cezaevinde.
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ da yıllar önce attığı mesajlar nedeniyle tutuklandı, cezaevine gönderildi.
CHP’nin Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat da tutuklandı ve cezaevine konuldular.
Gazeteciler cezaevinde. Her gün haberleri, yorumları, sosyal medya mesajları iktidar tarafından beğenilmeyen meslektaşlarımız hakkında soruşturma açıldığı haberleri geliyor.
İktidar yanlısı olmayan, özgür, bağımsız yayıncılık yapmaya çalışan başta Halk TV olmak üzere yayın kuruluşlarına sürekli ceza kesiliyor, soruşturma açılıyor.
İktidarın İstanbul’a yaptığı operasyonların nihai hedefinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğu daha net biçimde anlaşıldı.
İmamoğlu, İstanbul’da CHP’li belediyelere açılan soruşturmalarda hep aynı ismin bilirkişi olarak tayin edildiğini, bilirkişinin ismini vererek eleştirdiği konuşması nedeniyle henüz kürsüdeyken hakkında bir soruşturma daha açıldı.
İktidar eleştiri istemiyor.
Muhalefet istemiyor.
İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü istemiyor.
Bu uygulamalar ve bu anlayış demokrasiyle bağdaşmaz.
Muhalefet partilerinin görevi iktidarı eleştirmektir.
Basının görevi de gerçekleri yazmaktır.
Bu iki özgürlüğün olmadığı rejimleri demokrasi olarak tanımlamak mümkün değildir.
Bütün bu zor koşullar altında muhalefet partileri görevlerini yerine getirmeye çalışıyor.
Ana muhalefet partisi olarak CHP demokrasi için mücadele ediyor, belediye başkanları, gençlik kolları başkanları bedel ödüyor.
CHP demokrasi dersi sayılabilecek kararlar alıyor.
Bunun son örneğini, CHP lideri Özgür Özel, partisinin dünkü grup toplantısında açıkladı.
Özel, “bugün birinci gün, başlıyoruz” diyerek CHP’nin iktidarı sandıkta değiştirmek üzere yeni bir yola girdiğini açıkladı.
Sandık görevlilerini şimdiden belirleyeceklerini duyurdu.
Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın isimlerini vererek, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını, üç aylık süre içinde tüm CHP’li üyelerin katılımıyla belirleyeceklerini ilân etti.
Parti içi demokrasi açısından önemli, örnek bir yöntem açıkladı.
Bu karar demokrasi anlayışı açısından iktidar partisiyle ana muhalefet partisi arasında ne kadar büyük fark olduğunu da ortaya koydu.