Tasarımcı, müzeci, antik kilim araştırmacısı ve sanatçı Belkıs Balpınar’ın ismini ne zaman duysam aklıma müthiş dokumaları gelir. Bir de çalışma masasının hemen karşısındaki duvarda çizimlerinin yanında asılı olan, küçücük Albert Einstein (fizikçi) fotoğrafı… 84 yaşındaki Balpınar’ın eserlerini ilk kez gördüğünüzde yarattığı boyutlar sizi önce şaşırtır; sanatçının fiziğe, uzaya, kuantuma, bilince olan ilgisini öğrendiğinizdeyse bu şaşkınlık yerini hayranlığa bırakır…
Çağdaş tekstil sanatının dünyadaki öncü isimlerinden Belkıs Balpınar’ın 1986’dan 2024’e kadar ürettiği 20 eseri kapsayan retrospektif sergisi Kazancı Yokuşu’ndaki Anna Laudel sanat galerisinde açıldı. 27 Nisan’a kadar sürecek ‘Zamanla Dokunanlar’ sergisinin ilk günü sanatçıyla sohbet etme fırsatı yakaladık.
◊ İpler kendinizi ifade etmenin bir yöntemi mi?
Özellikle günümüzde çağdaş sanatçıların fotoğraftan dijitale çok çeşitli olanakları var. Ben eski gelenekleri incelemiş bir müzeci, bir araştırmacı, yazar olarak hâlâ kilimde, halıda takılıp kaldığımı söyleyebilirim. Ama bunu çağdaş bir şekilde ifade edebilmeye çalışan bir sanatçıyım. İplerle kendimi ifade etmeye çalışıyorum.
◊ İlk serginizi ne zaman açtınız?
1995 yılında ilk sergimi açtım. Aslında öncesinde, tasarladığım dokumaları ustalara yaptırıp kendim için duvarlarıma asıyordum. O sıralar Doğan Apartmanı’nda oturuyordum. Bir gün ziyaretime Milli Reasürans Sanat Galerisi’nden Amelie Edgü geldi. Duvarlardaki dokumaları görür görmez “Bunlar ne? Sana hemen sergi açacağız” dedi. Pat diye sergiyi açtık. İlk iki sergim o galeride oldu. Sonra da devam ettim. Bir şey gerekiyor tabii sizi uyaran…

◊ Kariyerinizin başka dönüm noktaları var mı?
O dönem enteresan bir şey daha oldu. Bir gün seramik sanatçısı Atilla Galatalı’yı ziyarete gittim. Saçlarım upuzun, dümdüz. Üzerimde daracık bir elbise, o zaman tabii bir 20 kilo zayıfım. Dar bir kemer. Çapraz, düğmeli falan… Önce ilk yaptığım kilim denemelerine baktı, sonra bana baktı ve “Kendin gibi yap!” dedi. ‘Zank’ diye yine hayatımda beni değiştiren bir andı. Modern bir kadın ama o güne kadar yaptığı kilimler daha kilime benzer, öğrenci işleri gibi, motifi alır uzatırsın, çarpıtırsın gibi… Ertesi gün ilk defa parçalı dev spiraller gibi motifler yapmaya başladım. Hayatta böyle kırılma noktaları var.
◊ Sanatın yanı sıra fizik, uzay, kuantum gibi alanlara ilginizi biliyoruz…
Bilimsel araştırmalara çok meraklı bir insanım. Okuduğum kitaplarla mı böyle bir şeye yöneldim yoksa yaptığım
işler mi beni bilimsel kitaplar okumaya yönlendirdi, onu bilemiyorum. Einstein’ın zaman ve hızın algılanması mümkün olmayan bir uzamda gösterilmesi fikri beni çok etkiledi. Ben de bir düzlemde derinlikleri göstermeye çalıştım. Uzam, zaman ve hız… Çünkü bir sanatçının kendini ifade edebilmek için bir şeye ihtiyacı var.
◊ ‘Dokumama’ tekniği de bu şekilde çıktı değil mi?
Yaptıklarım zamanla beni sıkmaya başladı. Bir seferinde dokumaların arasında böyle boş ipleri görünce neden ben de yapmayayım dedim. O zaman arkaya düşen gölgeyle dördüncü bir boyut da eklemiş oluyorsunuz esere. Özellikle çok hoşuma gidiyor. Bu sergide de örnekleri var. Boş iplerle yani ‘dokumama’yla dokumaya isyan bayrağı açtık. Nereye kadar sadeleşeceğiz bilemiyorum. Çünkü ben minimalist yaşamayı seviyorum. Azla yaşayan ve sade… İnsanların da öyle olmasını arzu ederim esasında.

◊ Bu gösteriş çağında pek mümkün görünmüyor sanki…
Biz söyleyelim de… Belki çorbada birazcık tuzumuz olur. Azla uzla yaşamak mümkün. Çünkü o zaman kendini daha iyi ifade edebiliyorsun. Az, uz çok da zor bir şeydir aslında. Bir konuşmamda “Boşluk da bir değerdir” demiştim. Kız kardeşim ertesi gün telefon etti “Aa… Babam sana çok boşluk bırakmış galiba” dedi (gülüyor). Çünkü hakikaten boşluğu da değerlendirmek istiyorum. Bütün çalışmalarım da zaten bu yönde. Zaten o boş ipler yani dokunmamış olanlar o boşluğu ifade etmeme sebep oldu.
‘Genç kızlar gibiyim; Instagram, Facebook…’
◊ Bugüne kadar eserlerinizin sergilenme şekliyle sizi en çok etkileyen yer neresi oldu? Müze, galeri…
Ljubljana’da açtığım bir sergide, karanlık bir galeride bütün parçaların üzerine, parçaların biçiminde ışık yansıtılmıştı. Müthiş bir sergiydi, çok güzeldi.
◊ Dijitalleşmeyle aranız nasıl?
Genç kızlar gibiyim. Instagram, Facebook… Zaten desenlerimi çoğunlukla Photoshop’la yapıyorum. Necmi (küratör Necmi Sönmez) ısrar ediyor; geçen geldiğinde özel kalemler, kâğıt almış elle desen yapayım diye…
◊ Yapay zekâdaki gelişmeler konusunda neler düşünüyorsunuz?
Bu devrin çok önemli bir gelişmesi. Neler olup bittiğini merakla takip ediyorum. Aslında ne yüklediğimize de bağlı tabii yapay zekâ. Tehlikeli de bir tarafı da var. Ne de olsa gene biz varız arkasında. Onun için kendimizi adam etsek iyi olur.
More Stories
Üçpınar’ın kanalizasyon altyapı sorunu çözülüyor
Bozdoğan Belediyesi, Bayram Öncesi Mezarlık Çalışmalarını Tamamladı
Kırklareli’nde 44 Kaçak Göçmen Yakalandı