Filmin gösterilmemesi için sinemaya ‘bomba’ ihbarı… Dünyadaki ilginç sansür örnekleri

Index on Censorship’te yer alan makalede ‘film gösterimleri kamu güvenliği açısından haklı olarak iptal ediliyor – ancak bu durum adaletsizliği kınamak isteyenlerin sesini daha da kısmıyor mu?’ diye soruyor. Bu çerçevenin içinde ilginç örnekler veriliyor.

OTOMATİK PORTAKAL; YÖNETMEN KENDİSİ Mİ SANSÜRLEDİ?

Stanley Kubrick’in Anthony Burgess’in klasik romanı Otomatik Portakal’dan uyarladığı filmin İngiltere’de sinemalarda gösterimi 20 yılı aşkın bir süre boyunca yasaklandı. Romanına ilişkin yorumu, cinsel ve fiziksel şiddet tasvirleri nedeniyle, skandal olarak değerlendirildi. Ancak yasağı tetikleyen halkın öfkesi değildi. Yönetmen, kendisinin ve ailesinin güvenliğine yönelik tehditler nedeni ile, filmi 1973’te dolaşımdan çekti. Ancak Kubrick’in ölümünün ardından 1999 yılında ailesi filmin tekrar gösterime girmesine izin verdi. Bugün film 18 yaş üstü yetişkinler uyarısı ile gösteriliyor.

ASLINDA SANSÜRLENEN KİTABIN KENDİSİ OLDU

Makale bu durumu şöyle yorumluyor; “Filmden kaynaklanan şiddet konusunda hafife alınmaması gereken meşru endişeler vardı, ancak bu karar aynı zamanda ironik bir şekilde kendisi de şiddet kavramıyla ilgilenen 20. yüzyılın en etkili sinema ve edebiyat eserlerinden birinin sansürlenmesiyle sonuçlandı”.

İNGİLTERE’DE AŞIRI SAĞ BİR BELGESELİN SANSÜRLENMESİNE NEDEN OLDU

“Artık günümüzde şiddet ile tanışmak için sinemaya gitmeye gerek yok. İnternet bu işi fazlası ile yapıyor diyor makale. Yine de sinemanın önemli örneklerinin gerçek dünyadaki yansımalarından korktuğu için, dünya çapında hala sansür mekanizmasını işlettiğini söylüyor ve örnekler veriyor. 9 Ekim – 20 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen Londra Film Festivali bir belgeseli yasakladı. Aşırı sağı konu alan “Gizli: Aşırı Sağı İfşa Etmek”. Anti – faşist savunucu grubu Hope Not Hate tarafından çekilen ve cesur bir gazetecilik başarısı olarak nitelenen belgesel, festival personeli ve katılımcılara yönelik güvenlik kaygısı nedeni ile gösterimi iptal edildi. Ağustos ayında ülkede aşırı sağın ülke çapındaki şiddeti festivali tedirgin etmişti. Makalede; “Festival direktörü Kristy Matheson, festivali iptal etme kararının “yürek parçalayıcı” olduğunu ancak başka geçerli seçeneği olmadığını söyledi. “Filmin olağanüstü olduğunu düşünüyorum ve şüphesiz bu yıl izlediğim en iyi belgesellerden biri” dedi. “Ancak festival çalışanlarının işyerinde kendilerini güvende hissetme ve ruh sağlıklarına ve esenliklerine saygı gösterilmesi hakları var” diye yazıyor.

TAYVAN’ DA BOMBA İHBARI GÖSTERİMİ İPTAL ETTİRDİ

“State Organ”Devlet Organları “belgesel filmi Tayland’ta sinemalarda gösterimi iptal edildi. İddiaya göre sinemalara bomba ihbarı yapılmıştı. Tayvan’ da bunun altında Çin siber güvenlik güçlerinin olduğunu öne sürmüştü. Film, Çin’ de zorla organ toplamam vakaları ile ilgiliydi ve hayli tartışma yaratmıştı.

ŞİDDET TEHDİTLERİ FİLM GÖSTERİMLERİNİ ETKİLİYOR

“Şiddet tehditleri sanatsal, politik veya gazetecilik ifadelerini susturmak için yaygın bir uygulama haline gelmiş gibi görünüyor. Ancak bu tür tehditlere boyun eğmek, radikal grupları daha da cesaretlendirebilir, seslerini güçlendirebilir ve eylemlerinden sorumlu tutulmalarını engelleyebilir.” diye yazıyor yorumda.

NE RUS, NE UKRAYNA NE İSRAİL NE FİLİSTİN; BÜTÜN FİLMLER GÖSTERİLMELİ

Bu yıl, İsrail ve Filistin filmlerinin gösterimleri, sinema salonlarının “güvenlik endişeleri” olarak adlandırdığı veya siyasi açıdan önyargılı görünme korkusu nedeniyle iptal edildiğini belirtiyor yazı. İsrail Seret film festivalinin kurucu ortağı Odelia Haroush, film yapımcılarının hükümetlerinin eylemlerinden sorumlu olmadığını söylüyor. Sinemalar ve tiyatrolara atıfta bulunarak; “Rolleri kültürü iptal etmek değil, film ve kültür göstermek olmalı. Özellikle şimdi; Filistin kültürünü, Rus kültürünü, Ukrayna kültürünü veya İsrail kültürünü iptal etmeyin. »

KORKU KÜLTÜRÜ YOK EDİYOR

Index on Censorship ‘te çıkan yazı şöyle bitiyor; “İnsanların güvenliği her zaman önce gelmeli ve bireylerin hayatlarına zarar verecek şekilde bir filmin gösterimine öncelik verilmesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Ancak korkudan dolayı insanların (ister hayati bilgiler ister kültürel zenginlik olsun) izleme erişimini kısıtlamanın yalnızca başkalarını şiddet yoluyla susturmak isteyenleri cesaretlendireceği yönünde endişeler var”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir