Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet’te yayınlanan “Türkiye rönesansının kırılması” başlıklı yazısında, Türkiye rönesansını anlattı. Ortaylı, Türk tarihindeki bilimsel gelişmelere ve dönüşümlere değindiği yazısında dilin önemine vurgu yaptı. Türk Dil Kurumu’nu (TDK) eleştiren tarihçi, “Dil çok önemlidir. Maalesef TDK, 1940’lardan beri kimin idaresinde ve kimin hâkimiyetinde olursa olsun şuursuzca, bazen doğru dürüst deyimleri ortaya koysa da, geniş bir tarama ve değerlendirme ile fonetik laboratuvar çalışması yapmadığı için çok yanlış kelimeler (sözlükler) belirliyor. Kurumun bu huyu devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Ortaylı’nın yazısının ilgili bölümü şöyle:
DOĞRU VE TİTİZ YAZILAR YAZMAK GEREKİYOR
O dönemin gençliğini oluşturan nesil, bugün literatürde duyduğumuz birçok bilgini Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ve Türk Tarih Kurumu’nun merdivenlerinde seksiyonları dolaşarak tanımış ve onlarla konuşma imkânı bulmuştu. Çağdaş Türkiye’yi şekillendiren ancak zamanla gölgede kalan bu dönemi tekrar değerlendirmek için 2026 yılı bir vesile olmalıdır.
Tabii ki, 1928’in 100. yılı, harf inkılabının yıl dönümü de yaklaşıyor. 2028’de bu olayın ciddi şekilde ele alınması, 1500 yıldır kullanılan Türk yazı dilinin yeniden değerlendirilmesi ve yapılanların bilançosunun çıkarılması gerekmektedir. İnşallah bu dönüm noktası üç yıl sonra kuru bir konferansla geçiştirilmez.
1432 ve 2032, Türk tarihinin önemli Rönesans münevverlerinden biri olan Fatih Sultan Mehmed’in 600. doğum yıl dönümüdür. Bu büyük aydın kafa ve genç mareşali anmak için şimdiden doğru ve titiz bir şekilde yazılar yazmaya, çizimler yapmaya ve bu olayı değerlendirmeye başlamamız gerekiyor.
2024’ÜN KELİMESİ
TDK ve Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İLAUM) işbirliğiyle yılın kelimesi seçilmesi için anket yapıldı. “Kalabalık yalnızlık” gibi, iki sıfattan isme çevrilmiş bir kelime seçildi. Kullanımında kafiyeden başka hiçbir özellik yok. Anlam olarak son derece kafa karıştırıcı. Soyut, sentetik bir kavram olmakla birlikte basit bir tasviri birleştiren, gramer bakımından da adeta “hanedanlık” kelimesine benzer kaba bir kafiye. Bu terimi bizim nesil duydu. 1950’lerde “The Lonely Crowd” başlığıyla çıkan, Yale profesörlerinden David Riesman’ın eseriydi. Refah düzeyi ve organizasyon bakımından kendisiyle çok övünen ABD ve Batı Avrupa toplumlarındaki geleceğin krizini haber veriyordu. Problem, dikkat çekildiği kadar da büyüktü. Bu kelime, sosyolojimizde “yalnız toplum” diye çevrildi ve doğru da kullanıldı.
SAKINCALI BULUYORUM
Bu nedenle, böyle bir kelimenin hiçbir akademik kontrole başvurmadan kabul edilmesini sakıncalı görüyorum. Dil çok önemlidir. Maalesef TDK, 1940’lardan beri kimin idaresinde ve kimin hâkimiyetinde olursa olsun şuursuzca, bazen doğru dürüst deyimleri ortaya koysa da, geniş bir tarama ve değerlendirme ile fonetik laboratuvar çalışması yapmadığı için çok yanlış kelimeler (sözlükler) belirliyor. Kurumun bu huyu devam ediyor. Kullanmamanızı tavsiye ediyorum. Bunun adı “yalnız kalabalık”tır, “münzevi kalabalık” da olabilir. Önce bu kelimeyi seçime sunanlar, kavramı anlatan ve ele alan sosyolojik eseri okusalardı.