İşçiler yoksul, sendikalar sessiz… Asgari ücrette masa yanılgısı

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yürütülen görüşmeler sonucu 2025 yılında uygulanacak asgari ücret yüzde 30 artışla 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Perşembe ya da cuma günü açıklanması beklenen kararı, erken yapılan toplantının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan duyurdu. Gelişmelerin ardından başlayan tartışmalarda iktidar kadar TÜRK-İş de tepkilerin odağında oldu. 15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçileri temsilen 5 kişi ile bulunan TÜRK-İŞ, bir daha asgari ücret komsyonunda olmayacaklarını açıkladı.

SENDİKALAR GENEL GREV ÖRGÜTLEYEBİLİR Mİ

Büyüyen tepkiler üzerine sosyal medyada Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun meşruiyeti, sendikaların güncel durumu ve ‘genel grev talebi’ gündem oldu. Peki gelinen noktada sendikaların genel greve gitmesi mümkün mü ya da sendikaların genel grev örkütleyebilecek gücü var mı? Türk-İş eski Genel Başkan Danışmanı, ODTÜ’de işçi-işveren ilişkileri konularında ders veren akademisyen-yazar Yıldırım Koç ve Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Sorumlusu Başaran Aksu Odatv’ye Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda alınan kararı ve sendikaların mevcut durumunu değerlendirdi.

“Asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda belirlenmiyor.” diyen Yıldırım Koç, “Asgari ücreti, görüşmeler öncesinde tarafların gücü belirliyor. Yani şöyle düşünün; Sevr Anlaşması da masada imzalandı, Lozan Anlaşması da. Ama Sevr’in arkasında, masanın öncesinde teslim olmuş ve umudu olmayan bir siyasi iktidar vardı. Lozan Anlaşmasının gerisinde de muzaffer bir ordunun temsilcisi vardı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu öncesinde Türk-İş’in hiçbir faaliyeti olmadı. DİSK’in de olmadı, Hak-İş’in de olmadı.” dedi.

‘MASA SEVR ÖNCESİ KOŞULLARDA KURULDU’

Asgari ücretlinin yıllar boyunca iktidarın seçim zamanları verdiği zamlardan yararlandığını ve bir eylem geleneğinin olmadığını ifade eden Koç, şu ifadeleri kullandı:

“Bu koşullarda Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yapılan tartışmalara bakıldığında siz istediğiniz kadar ağlayın sızlayın, veriler sunun hiçbiri masada işe yaramaz. Çünkü masanın öncesinde Sevr öncesi güç dengesi mi var, Lozan öncesi güç dengesi mi var diye sorduğumuzda; ne yazık ki Sevr öncesi güç dengesi var diyebiliyoruz. İktidara karşı tavır alamayan konfederasyonlar ve onlara bağlı sendikalar, onun da ötesinde yıllardır asgari ücret artışını seçim sandığındaki gücü ile sağlayan bir kitle var. Bu şartlarda genel grev olmaz.”

‘GENEL GREV ÖRGÜTLEYEBİLECEK KİMSE YOK’

Türkiye’de TÖS’ün Aralık 1969’daki Büyük Öğretmen Boykotu ile Eylül 1976’da işçilerin DGM Direnişi’ni hatırlatan Koç, bugün Türkiye’de genel grev örgütleyebilecek kimsenin olmadığını ifade etti. “Genel grev örgütlemeye kalksalar da bunu gerçekleştirecek güçleri yok.” diyen Koç, “Bundan sonra insanlar 22 bin 104 lira ile baş başa kalacaklar. Bunu yaşaya yaşaya siyasal iktidara karşı tavırlarını, örgütlü mücadeleye karşı görüşlerini değiştirecekler. Büyük bedel ödedikten sonra buna tepki gösterecekler. Nasıl ki 1983-1988 döneminde işçi ücretleri düştüğünde 1989 bahar eylemleri olmuştu, benzer bir süreç olacaktır.” diye konuştu.

‘EMPERYALİST İŞ BÖLÜMÜNÜN UZANTISI’

Asgari ücret kararına ilişkin, “Burada genelde emperyalist iş bölümünün bir uzantısı olarak belli bir ücret paritesini Türkiye işçisine dayatmak zorundalar. Bu o hiyerarşinin bir emri. ” ifadelerini kullanan Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Sorumlusu Başaran Aksu ise şöyle konuştu:

“Sendikal nizamda, özellikle 2000’leri başından itibaren yasal prosedür değişiklikleri yapıldı. Burada sendikaların iş denetim süreçlerini sendikalara bıraktılar. Bu iktidar ile anlaşmanın uzantısı. Yani sendikaların sararması… Şöyle açıklayayım… Sendika aidatının kullanımı, işçiler arsında şube yönetimleri, genel merkez yönetimleri, işyeri temsilcileri mekanizmalarıyla işçinin bastırılması sürecinin finanse edilmesine yönelik kullanıldı.

‘İŞÇİ HEM İKTİDAR HEM DE SENDİKA KARŞISINDA GÜÇSÜZLEŞTİ’

İşçi güçsüzleşme sürecinde sendikacı gurubu karşısında da güçsüzleşti. AKP yönetiminde bunun karşılığında sendikalar denetlenmedi. Bugüne kadar bu konuda hiçbir yargılama olmadı. Bu paranın nereye harcandığı ve ne yapıldığına dair bir denetim mekanizması yok. Burada sendikalar kanunu ‘Sendikaların kendi iç kurul süreçleri denetim yapar. Ek bir denetim de yeminli mali müşavirler denetim yapar’ diyor. Mali müşavirle kurulan ilişki müşteri ilişkisi olduğu için sonuçta oradaki aidat yapmasını aklayan bir rapor ortaya çıkıyor.

‘İKİ BUÇUK ASGARİ ÜCRETE DENK GELEN GASP NASIL YAPILDI’

Burada karşılıklı olarak işçiler düşük toplu sözleşmelere imza atacaklar. Asgari ücret sürecinde gösteriyi organize edecekler. Bunun karşılığında da AKP onları denetlemeyecek. Tabi ki DİSK’in 4-5 sendikasını ve Türk-İş’in birkaç sendikasını ayrı tutmamız gerek ama sendikaların büyük bölümüne bu doğrultuda bir dönüşüm yaşadı. Mesela Metal sözleşmesi işçi sınıfının tavan sözleşmesidir. Bu tavan geçtiğimiz 20 yıl içerisinde 4 asgari ücretten 1,5 asgari ücrete düştü. Aradaki 2 buçuk asgari ücrete denk gelen gasp nasıl yapıldı? Bu düşük toplu iş sözleşmeleriyle.”

‘TÜRK-İŞ MASADAYDI DA NE OLDU’

Şimdi Türk-İş önümüzdeki sene komisyona katılmayacağız diyor. Katılsa ne oluyor katılmasa ne oluyor? Şimdiye kadar katıldı da ne oldu? Katılsan da katılmasan da istediği rakamı koyuyor. Bugüne kadar bu durumun parçası oldu ancak şimdi katılmama kararının neden aşağıdan duyduğu ürküntü. 22 bin ile kim geçinebilir? Bu durumda aşağının öfkesinden büyük ürküntü duyduğu için katılmayacağını açıkladı.”

‘ASGARİ ÜCRET TARTIŞMALARINDA RAKAM ÖNERENLER BU SUÇUN BİR PARÇASI’

Asgari ücret tartışmalarında rakam önerilerinin öne çıkarılmasını eleştiren Aksu, “Asgari ücret görüşmelerinde rakam önerenler aslında şunu kabul ediyor: Bir insanın 30, 40 ya da 50 bin lira asgari ücretle insan gibi yaşayabileceğini öne sürüyorlar. Toplumun yüzde 80’i asgari ücret ile geçinebileceğini iddia ediyorlar. Bunu iddia edenlerin hiçbirinin aylık gerili 200 binin altında değil. Bunu savunan, bunun siyasetini yapanlar, rakam telaffuz edenlerin herkes bu suçun doğrudan ya da dolaylı olarak parçası oluyor. Somut siyaset yaptıklarını söylüyorlar ama düzenin ve bu ilişki biçiminin yeniden üretilmesine onlar da katkı sağlamış oluyor.

‘BU İLİŞKİ BİÇİMİ SORGULANMALI’

Oyda bu ilişki biçiminin sorgulanması lazım. Neden holdingler karlarını yüzde bin katlarken milyonlar yoksullaşıyor. Bu ilişki biçiminin, bu gasp halinin ifşası yönünde dil kurulması lazım. Şuan sendikacıların çıldırıyor olması lazım. Mülayim dillerle ‘Bu uygun olmadı’, ‘Bu adaletli olmadı’ gibi açıklamalar yapılıyor. Biz asgari yaşam ölçütlerinin toplumun tümüne bir elbise olarak çalışılmasına karşı değil, rakam söyleyerek bu elbisenin işçilere giydirilmesine yardımcı olacak şekilde pozisyon alıyorlar.” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir