İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan’la görüşmesini değerlendirdi. Karar TV ekranlarında Elif Çakır ve Taha Akyol’un gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Dervişoğlu, “Ben hiçbir şeye önyargıyla karşı çıkmam. Şartları doğru okumaya gayret sarf ederim. Bu çağrıların, bu zamana kadar yapılmış çağrılara benzerliği üzerinden ne tür sonuçları beraberinde getireceğini tahmin ederek bir duruş sergilerim” dedi. ANKA’nın aktardığına göre “Ortada yerde bir sorun varsa o sorunun doğru çözülmesi için de diyalog kapılarının açık olmasından yana bir tavır sergilerim” diyen Dervişoğlu’nun açıklamaları şöyle:.
EŞYANIN TABİATINA AYKIRI: Gelsin bu kürsüde konuşsun’ demek, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını istemek demektir. Buna benzeyen birçok şeyi bu zamana kadar yaptı ve konunun doğru alanlarda tartışılmasının önünü kapattı. Yoksa salt milliyetçi reflekslere bağlı olarak şiddetli bir karşı duruş sergilemiş değilim. İmralı’da tecrit altında bulunan birinin, Meclis kürsüsüne daveti eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunun arkasında hangi amaç olabilir düşüncesinden hareketle, toplum düşünceye sevk edildi.
PARADİGMAYI ANLATSINLAR: (Diyalog kapılarının açık olmasından yana bir tavır sergilerim” şeklindeki sözleri) Burada bir paradigmadan bahsediliyor. Bir şeyi değiştirebilmek için ortaya koyulan bir stratejiden bahsediliyor. Ve bu değişikliğe vesile olanın da İmralı’daki şahıs tarafından, devletten kaynaklandığı ifade ediliyor. Paradigma olarak bir değişiklik varsa buna Abdullah Öcalan’a kuryelik yapanlar tarafından değil, buna yol veren ve müsaade eden tarafından bize anlatılması lazım.
ARKADA NE OLACAĞINA BAKMALIYIZ: Burada başlangıç yanlış. Bu başka bir amaca matuf. Kuruluş aşamasında beynelmilel örgütlerle, kurulduktan ve iktidar olduktan sonra FETÖ’yle, daha sonraki dönemlerde Suriye’de yaşadığımız ve gördüğümüz gibi HTŞ gibi örgütlerle ilişki kurmayı mahsurlu görmeyen biriyle, bu işin doğrusu şudur diye konuşmam. Dolayısıyla aklından geçenin bize bildirilmesi lazım. Bu zamana kadar kurmuş olduğu ittifakların sonuçlarına bakarak bu işten hayırlı bir sonuç çıkacağı kanaatini taşımıyorum. Bunlarla masaya otururken temiz bir siyasi geçmişe sahip insanların mütereddit davranmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunun için mutlak surette arkada ne olacağına bakmak durumundayız.
ÇAKAL CARLOS NEYİ BİLİR?: Paradigmayı izah etsinler. İmralı’ya gidildi, Öcalan affedildi, TBMM’ye de geliyorsa; Meclis’teki TBMM ibaresini kaldırsınlar. Türkiye, teröristten medet umacak kadar alçalmış bir devlet idaresine mahkum değildir. Böyle bir şey olamaz. Sonra bu Öcalan’la ne konuşuyorlar. Fransa’da tutuklu olan Çakal Carlos neyi bilir? Öcalan orada hücrede mi, malikanede mi? Öcalan, paradigmaları analiz edebilecek bilgi, birikim ve teması neye göre sağlıyor? Bu devleti yönettiğini zannedenler, bu millete hangi oyunu oynuyor? Çıkıp bunu anlatsınlar. Türkiye bu duruma getirilecek bir ülke değil. Türkiye, Günay Afrika mı? Yüzyıllık Cumhuriyet bu.
ANA MUHALEFETİ UYARMIŞTIM: Erdoğan’a tüm muhalefet tarafından ‘aday olamazsın, erken seçimde de sana kapalıyız’ denilmiş olunsaydı Erdoğan bu arayışlara girmezdi. Bütün muhalefet ‘erken seçim kararı alırsa’dan hareketle Erdoğan’a seçim tarihi belirleme imkanı verdi. ‘Şu tarihe kadar yaparsa yanındayım’ dendi. Bu ‘senin adaylığına razıyım’ demektir. Bunu sorduğumuzda ‘Biz onu yenerek göndermek istiyoruz’ cevabını verdiler. Siyaset bir arenadır ama siyasetçi gladyatör değildir.
ERDOĞAN’IN TEK ALTERNATİFİ VEKİL TRANSFERİ: DEM’e taviz verilmesi hali, CHP’nin bunun dışında kalırsak siyaseten farklı biçimde anılırız endişesi; Erdoğan’a bu imkanı verir. Erdoğan’ın iştahı artık kabarmıştır. Ömrünün sonuna kadar Cumhurbaşkanı olmak istemektedir. Bunu gerçekleştirmek üzere kiminle müttefik olacaksa müttefik, kiminle düşman olacaksa düşman olacaktır. Bunu yapamaması halinde tek alternatifi kalıyor, bu da milletvekili transferi durumu. Milletvekillerini millet seçmiştir. Rozetleri milletvekillerinin namusudur. Milletvekilini alınıp satılan bir meta olarak görmek ve bunun üzerine strateji oluşturmak da bir siyasi ahlaksızlıktır.
NE OLMUŞTU?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamada, “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” ifadelerine yer vermişti.
Bahçeli, bu açıklamasından kısa bir süre sonra ise DEM Parti heyetine İmralı’ya gitmesi için izin verilmesi çağrısı yapmıştı. Çağrının ardından gözler Adalet Bakanlığı’na çevrilmişti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, geçen günlerde DEM Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan’ın, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu ziyaret etmelerine izin verildiğini belirtti.
DEM Parti heyeti, Abdullah Öcalan’la görüşmek için 28 Aralık 2024 sabah saatlerinde İmralı Adası’na gitti. Görüşmenin yaklaşık 3 saat sürdüğü öğrenildi.
DEM Parti’nin açıklamasına göre Öcalan şunları söyledi: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”
(ANKA HABER AJANSI)