Meltem Reyhan: ‘Ritüeller zor zamanlarda elimizden tutar’

“Rüya Günlüğü”, “Niyet Defteri” ve “Sırlar Bohçası”nın da aralarında bulunduğu 10 kitap yazan Meltem Reyhan, üzerinde 5 yıl boyunca çalıştığı, ritüellerin kökenleri hakkındaki kitabını tamamladı. 608 sayfalık “Ritüellerin Şifreleri”, Müptela Yayınları tarafından okura sunuldu. Meltem Reyhan’la “İnsanlık anayasası” diye tanımladığı ritüelleri ve çağları aşıp günümüze ulaşan bu uygulamaları derinlemesine işlediği kitabını konuştuk.

11’inci kitabınız “Ritüellerin Şifreleri”, Müptela Yayınları’ndan çıktı. Kitap, geçmişten günümüze uzanan ritüelleri, kadim öğretileri kapsamlı bir biçimde ele alıyor. Derin ve karmaşık bir konu, yalnızca sınıflandırma yapmak bile uzun zamanınızı almış olmalı. Ne kadar sürede yazdınız kitabı?

Tespitiniz oldukça doğru. Kitabın kapsamlı olması bir yana, okuru rahatlatmak adına metni sadeleştirme süreci de epey zamanımı aldı. Araştırma ve yazım süreci yaklaşık 5 yıl sürdü. Bu süreçte yoğun bir çalışma disiplini benimsedim.

Meltem Reyhan

Sizi bu alanda bir kitap yazmaya yönelten ne oldu?

Ritüel, çocukluğumdan bu yana ilgimi çeken bir konuydu. Ancak antropoloji eğitimi alırken fark ettim ki ritüelin kapsama alanı düşündüğümden çok daha geniş ve önemliymiş. Bunun yanı sıra, bazı insanların ritüelin önemini görmezden gelerek içini boşaltmaları da beni bu kitabı yazmaya motive eden etkenlerden biriydi.

KİTAP İÇİN 2 YIL, ‘DİNLER TARİHİ’ ÜZERİNE DERS ALDIM

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada uygulanan ritüellere dair bilgiler var kitapta. Araştırma süreci nasıldı, yolculuğunuza hangi kaynaklar ışık tuttu?

En yorucu ama en keyifli kısmı da bu oldu. İlk olarak, ritüeli nasıl tanımlayacağımızı merak ettim. Bu bağlamda dinler tarihi alanına yöneldim. Yaklaşık iki yıl boyunca dinler tarihi üzerine ders aldım ve eş zamanlı olarak tezler, makaleler ve kitaplar inceledim. İnsanlık anayasası adını verdiğim ritüellerin hem eski zamanlarda hem de günümüzdeki işlevselliğini karşılaştırmalı bir şekilde ele aldım. Kitabın sonunda kaynakçayı paylaşarak bu yolculuğun dayanaklarını okuyucuyla buluşturdum.

Ritüellerin Şifreleri, Meltem Reyhan, 608 syf., Müptela Yayınları

“Ritüellerin Şifreleri” 608 sayfalık bir kitap ve son sayfalarında “çalışma disiplini oluşturmak” konusunda bir ritüel öneriniz de var. Siz nasıl bir “yazma ritüeli” uyguladınız bu kadar uzun ve kapsamlı bir kitabı yazarken?

Kitabı 608 sayfaya indirmek için de ayrıca bir çalışma yürüttüm; çok daha kalın bir metin olabilirdi. Yazarken özellikle ‘Takvim’ bölümünde önerdiğim sistemi kendim uyguladım. Çalışma günlerimi, saatlerimi ve hedeflerimi belirledim. Konuları araştırmak, sentezlemek ve yazmak için hedef tarihler koydum. Hayatın akışında aksamalar oldu tabii; bu dönemlerde hedeflerimi yeniden düzenledim. Bazı günleri sadece okuma, bazı günleri ise yazma günleri olarak belirlemek benim için oldukça faydalı oldu.

‘KADİM BİLGİLER, İÇERİK ÜRETİCİLERİ TARAFINDAN ÇARPITILIYOR’

Ritüellerin asıl görevi nedir? Bütün ritüellerin temelinde, huzurlu bir yaşam arayışı mı var?

Ritüelin asıl görevi, değişim eşiklerinden geçerken duygu ve düşüncelerimizi hizalamaktır. Adeta bir teatral gösteri gibi bizi yapmak istediğimizle, varmak istediğimiz yerle buluşturur. Olağan zaman akışından sıyrılarak dokunulmaz bir zaman yaratmamızı sağlar. Burada “kutsal” kavramını, “dokunulmaz” anlamında değerlendirmeliyiz. Örneğin, doğum günü mumunu üflerken sessizce dilek tutmak, mumun ışığına odaklanmak sizi olağan akıştan koparır. Mum, duygu ve düşüncelerinizi hizalayan bir sembol hâline gelir.

Ritüellere ve bu alanda yazılmış kitaplara ilgi son yıllarda arttı. Sosyal medyada da içinde büyü, sihir geçen içerikler ilgi görüyor. Artan ilginin nedeni ne sizce?

Öncelikle ritüel ve büyü kavramlarının birbirinden çok farklı olduğunu vurgulamak isterim. Ritüel, bireyin ya da toplumun duygu ve düşüncelerini netleştirmesine, yeni bir düzene ayak uydurmasına destek verir. Büyü ise doğanın kurallarını manipüle etme çabasıdır ve genelde başka birine yönelik yapılır. Bugün pek çok insan, hayatında değişim yaratmak istediği konularda hızlı sonuçlar bekliyor. Kadim bilgilerin günümüz içerik üreticileri tarafından çarpıtıldığını gözlemliyorum ve bu durum beni oldukça rahatsız ediyor.

Sorgulamaya başladığınız ilk zamanlar bu tür faaliyetleri “batıl inanç” olarak gördüğünüzü, yıllar sonra sorularınızın peşine düşüp kendi araştırmalarınızı yaptığınızda ritüellerin sizi cezbettiğini belirtmişsiniz. Sizi ikna eden neydi? Nasıl değişti fikriniz?

Çocukluk ve gençlik yıllarımda ritüellerle ilgili sorularıma verilen yanıtlar beni tatmin etmiyordu, bu yüzden pek ciddiye almıyordum. Ancak antropoloji eğitimi sırasında, ritüellerin kökenlerini öğrenmek beni cezbetti. İlkel toplumlardan günümüze ritüellerin zor zamanlarda elimizden tutan bir etkinlik olduğunu kavradığımda bu algım değişti.

‘GÜNÜMÜZDE RİTÜELLER TÜKETİM ODAKLI ETKİNLİKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR’

Modern dünyada “ritüel” denildiğinde birçok kişinin aklına gelen ilk düşünce, bunların hurafe, safsata, büyüsel pratikler olduğu yönünde. Oysa ritüeller yaşamın her yerinde ve farkında olmasak da neredeyse hepimiz uyguluyoruz. Göbek bağını toprağa gömmekten diş hediğine, kadeh tokuşturmaktan beyaz gelinlik giymeye, ölen için helva kavurmaktan ele kına yakmaya kadar hayatın tam merkezinde tekrarlanan, geleneksel hale gelmiş uygulamaların hemen hepsi aslında birer ritüel. Üstelik sadece bizim kültürümüzde de değil, dünyanın dört bir yanında benzer gelenekler var. Kadim halkların çağları aşıp günümüze dek ulaşan bu uygulamaları ile modern ideoloji arasındaki karşıtlık hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Modernleşme, insani ihtiyaçlarımızı değiştirmedi. Doğum, ölüm, evlenme, boşanma, güven arayışı gibi birçok konuda binlerce yıl önceki insanlarla aynı duygu ve düşünceleri yaşıyoruz. Ancak ritüellerin anlamı çarpıtılabiliyor. Dijital içerik üreticilerinin ritüelleri ilgi çekici hâle getirmek için değiştirmeleri, ritüelin ruhunu zedeliyor. Eski toplumlarda ritüeller, ilahi bir hikâyenin parçasıydı. Günümüzde ise ne yazık ki tüketim odaklı bir etkinliğe dönüşebiliyor.

Ritüellerin son yıllarda yeniden revaçta olmasının nedenlerinden biri de dijital içerik üreticileri. Bir zamanlar şamanların, rahiplerin, büyücülerin yaptığı uygulamaları şimdi onlar yapıyor/yaptıklarını iddia ediyor. Barındırdığı tehlikeleri de göz önünde bulundurarak biraz daha açalım mı bu konuyu?

Modern insanla ilkel insan arasındaki en önemli fark, hayata bakış açıları ve sorunları çözme pratikleridir. Kadimler, hayatı bir bütün olarak görüyordu. Onlar aynı zamanda birer hikâye anlatıcısıydı; dolayısıyla herhangi bir uygulama, onlar için yalnızca o anda gerçekleştirilen bir etkinlik değildi. Şamanın davulu, üzerindeki semboller, dansı ve tüm ritüeli, ona başvuran kişi için tanrısal bir temsildi. O dönemde gerçekleştirilen büyüsel etkinlikler ise hastalık, kuraklık, açlık gibi gerçek ve somut sorunların çözümüne yönelikti.

Günümüzde ise bu tür etkinlikler büyük ölçüde anlam kaybına uğramış durumda. Pek çok içerik üreticisi, dikkat çekmek için izleyicilerine bir vaatte bulunarak adeta bir gösteri düzenliyor. Hem bu etkinlikleri paylaşanlar hem de uygulayanlar için ihtiyaçlardan çok, kazanç elde etme arzusu ön planda. Kadimler için bu tür uygulamalar, çok daha ilahi bir hikâyenin parçasıyken, modern insanın içinde bulunduğu bu durum, tüketim için üretmeye dayalı bir çelişki yumağına dönüşmüş durumda. Bugün, bu farkı görmek ve anlamaya çalışmak, insanoğlunun ritüellerin gerçek anlamını yeniden keşfetmesi için önemli bir adım olabilir.

Kitapta yanıtını veriyorsunuz ama bu konuda kafası karışık olanlar için soralım; rutin ve ritüel arasında ne gibi farklar var?

Rutin, farkındalık olmadan yapılan bir eylemdir; bazen zorunluluktan kaynaklanır. Ritüel ise duygu, düşünce ve eylem bütünlüğüyle yapılan anlamlı bir süreçtir. Örneğin, her sabah çay demlemek bir rutin olabilir. Ancak bu eylemi bir niyetle yapıp, belli kurallara göre gerçekleştirirseniz bir ritüele dönüşür.

NİYET VE GAYRETİN BİRLEŞİMİYLE İNSAN KENDİ HİKÂYESİNİ YENİDEN YAZAR

Kitabınızda “Binlerce yıldır bilinçdışımıza -kolektif bilincimize- nakşedilmiş bu yöntemlerin niyetlerimizi netleştirmek için aracı olduklarını düşünebiliriz” diyorsunuz. Ritüellerin işe yaramasının sırrının da “inanmakta” olduğunu belirtiyorsunuz bir başka bölümde. Hayatımız boyunca başımıza gelenler, niyetlerimizle, inançlarımızla ve enerjimizle mi şekilleniyor sizce?

Bu konuda yazdığım “Niyet Defteri” adında bir kitabım var. Niyet, herhangi bir konu hakkında karar vermek ve eylemlerimizi bu yönde tasarlamakla ilgilidir; bir anlamda sonucu seçmektir. Yıllardır dezavantajlı çocuklar ve kadınlarla ilgili gönüllü çalışmalarda yer alıyorum. Bu süreçte, mevcut koşullar ne kadar zorlayıcı olursa olsun, hayatını iyileştirmek ve değiştirmek için kararlı olan insanların hikâyelerinin değişimine şahit oldum. İnsanın kendine inanması ve hedefleri doğrultusunda gayretli bir şekilde çabalaması bana göre en etkili araçlardan biri. Hayatta her şeyi biz belirlemiyoruz; ancak bize sunulan seçenekler içinde yaptığımız seçimlerle yolumuzda anlamlı değişimler yaratabiliyoruz. Niyet ve gayretin birleşimi, insanın kendi hikâyesini yeniden yazmasını sağlayan bir güçtür.

Ritüellerle ilgili araştırmalarınız sırasında, kitapta yer vermeye çekindiğiniz konular oldu mu?

Aslına bakarsanız, kitabı yazma sürecimde hangi konuları dahil edeceğim konusunda oldukça düşündüm. Bu süreçte beni en çok tedirgin eden unsurlardan biri, dijital içerik üreticilerinin ritüel gibi derin anlamlar taşıyan konuları, yalnızca ilgi çekici hale getirmek adına çarpıtarak sunmalarıydı. Bu tür yaklaşımlar, ritüelin özünü ve gerçek anlamını zedeleyebileceği gibi, okuyucuda yanlış bir algı oluşturma riski taşıyor. Bu nedenle, kitabımda konuları derinlemesine araştırarak ve özünü koruyarak ele almaya özellikle özen gösterdim.

‘RİTÜELLERİN DEĞİŞTİRİLMESİ RUHSAL BUNALIMLARA NEDEN OLABİLİR’

Zaman içinde amacından ve anlamından uzaklaşmış çok sayıda ritüel var. Cenaze evine yemek götürmenin cenazeye gelenlere yemek ikram etmek şekline evrilmesi, doğum kutlamalarının merkezine anne ve bebeğin değil parti konseptinin oturtulması, uğur ve bereket getireceği inancıyla gelinin beline bağlanan kırmızı kurdelenin zamanla ‘bekaret kuşağı’na dönüşmesi gibi. Modernleşme adı altında değişime uğrayan uygulamalara yönelik eleştirilerinize yer vermişsiniz kitabınızda. Peki, olumlu yönde dönüşebilir mi yeniden, tekrar asıl amacına döndürülebilir mi bu ritüeller?

Ritüelin, zorlukları aşmamızda bize yardımcı olduğunu hatırlatmak istememdeki en önemli sebep tam da buydu. Kitabı yazma motivasyonumun temelinde, ritüelin insan hayatındaki bu işlevine dikkat çekmek yatıyordu. Ayrıca, Jung’un ritüellerin değiştirilmesinin ruhsal bunalımlara neden olabileceğine dair tespiti de zihnimin bir köşesinde hep yer aldı. Ritüeller, bireyin içsel düzenini korumasına ve hayatın akışındaki değişimlere uyum sağlamasına destek olan kadim bir araç. Bu araçların doğru anlaşılması ve korunması, ruhsal dengemiz açısından büyük önem taşıyor.

Kitapta yazdıklarınız arasında aklıma takılan konulardan biri de duvara maske asmayı tavsiye etmemeniz oldu. Bu konuyu biraz açmanızı rica etsem?

Maskeler, tarih boyunca farklı işlevler üstlenmiştir. Genellikle saklanmak, kötü ruhları yanıltmak ya da kimliği geçici bir süre gizlemek amacıyla kullanılmıştır. Günümüzde biz bu objeleri dekoratif birer eşya olarak görsek de, yaşadığımız mekânlarda kullanıldıklarında bilinçdışımız üzerinde farklı etkiler yaratabilirler. Çünkü bir sembolün anlamını biz keyfi bir şekilde değiştiremeyiz; sembol, kendi hikâyesini anlatır ve bilinçdışımız bunu hızla algılar. Eğer bir maskeyi rüyanızda görseydiniz, büyük ihtimalle onu kendisini gizleyen ya da ardında kimin olduğunu bilmediğiniz bir figür olarak yorumlardınız. Bu, maskenin taşıdığı anlamın derinliğini gösterir. Gizlenmek, saklanmak ya da maske takarak yaşamakla ilgili bir sembolü dekoratif bir obje olarak yaşam alanlarımıza dahil etmek, bilinçdışında farkında olmadan karmaşık etkiler yaratabilir. Bu nedenle, maskelerin sembolik anlamlarını göz önünde bulundurarak mekânlarımızda yer vermeyi doğru bulmuyorum.

‘KÜÇÜK AMA ETKİSİ BÜYÜK RİTÜELLER HAYATIMIZA MUTLULUK KATAR’

Katıldığınız programlarda, sosyal medya hesaplarınızda, kaleme aldığınız kitaplarda bedene ve ruha şifa verecek önerilerde bulunuyor, ritüeller tavsiye ediyorsunuz. “Modern zaman şifacısı” diyebilir miyiz sizin için?

Bu ifadeniz benim için çok güzel bir iltifat oldu, teşekkür ederim. Eğer önerilerim birilerinin hayatında olumlu bir etki yaratıyorsa ve şifa bulmalarına vesile oluyorsa, bu benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır. Şifa, yalnızca bedensel değil, ruhsal ve duygusal bir bütünlüğü de içerir. Bu dengeyi sağlama yolunda insanlara destek olabilmek, benim için oldukça anlamlı.

Kızım (9) ve oğlumla (6) günde 15 saniye sarılma rutinimiz var bir süredir, bunun da aslında bir ritüel olduğunu kitabınız sayesinde öğrendim. Bunun gibi küçük ama hayatımıza olumlu yansıyacak birkaç ritüel önerisinde bulunmanızı istesem, tavsiyeleriniz neler olur?

Sizin bu güzel ritüelinizi, bizi okuyan herkese gönül rahatlığıyla önerebiliriz. Bizim de kızımla buna benzer bir ritüelimiz var. Güne başlarken ya da kendimizi pek de iyi hissetmediğimizde ilk iş birbirimize sımsıkı sarılarak günü karşılıyoruz ve niyetlerimizi ifade ediyoruz. Sarılmak, sadece fiziksel bir temas değil; sevgi, güven ve bağlılık duygularını güçlendiren eşsiz bir eylem. Bu nedenle, bedene ve ruha en iyi gelen şeyin sevdiklerimize sarılmak olduğunu düşünüyorum. Küçük ama etkisi büyük olan bu tür ritüeller, hayatımıza mutluluk ve huzur katabilir.

Son olarak; yeni kitabınız vesilesiyle okur buluşmaları düzenliyorsunuz. Yakın tarihtekileri paylaşırsanız, buradan okurlarınıza iletmiş oluruz…

21 Aralık 2024’te Suadiye Penguen Kitabevi’nde “Yeni Yıl Ritüelleri” etkinliği yapacağız. Aynı zamanda eski bir bayram olan Nardugan’ı da kutlayacağız. Bu özel günü birlikte karşılamak beni çok mutlu edecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir