Bugün çok tartışılan ve kimilerince yeniden arzulanan Suriye’nin Halep şehri…Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlı komutanı olarak çarpıştığı son bölgelerden…
İngilizlerin saldırılarını burada püskürttü… Kışkırtılan Arap unsurları geriletti.
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra belirlenen Misakı Milli’de, Erbil ve Kafkasya gibi Halep’in de ismi geçmez. Zira bu milli antta, sınır illeri zımnen tanımlanır, yer ve şehir gösterilmez. Peki Atatürk, neden Misakı Milli’deki Musul için çok kez “alınması gerekiyor” demesine rağmen Halep ve diğer Suriye (Hatay dışında) şehirleri için bu hedefleri koymadı?
ATATÜRK SURİYE BAŞBAKANI’NI AĞIRLADI
Dönelim 1937 yılına… Yer: Ankara Karpiç Restoran. Atatürk’ün misafiri Suriye Başbakanı Cemil Mardam. Bu tarihi buluşmada Atatürk’ün sözleri de tarihi nitelikte… Suriye ile dostluğun, Kemalist Devrim dönemi için ne derece hayati olduğunu Atatürk’ün şu sözleri anlatıyor:
FRANSA AKLINI BAŞINA ALSIN
- Ben bütün kuvvetimi ve kudretimi, yalnız bu imparatorluk içindeki Türk olan unsura hasretmek mecburiyetinde kaldım. Ancak, çok emindim ki asırlardan beri beraber yaşamış, dindaşlık yapmış insanlar, ayrılamazlar. İmparatorluğun yarattığı birtakım yanlış anlamaların unutulabilmesi, beraber yaşamış bu insanların birbirlerini anlayabilmesi için belli bir zamanın geçmesi lazım.
- Fransızlar akıllarını başlarına alsınlar. Suriye milleti ve devleti tamamıyla ve katiyen bağımsız olmalıdır.
- Ben birtakım özel şartlar ile Hatay’ı bıraktım. İki şey için bıraktım. Birincisi, Suriye mevcudiyetini kuvvetli bir hale koymak. İkincisi; bir gün Türkiye ve Suriye birbirini anlayacaklardır… Biz Suriyelilerle kolaylıkla anlaşırız diye bıraktım.
Atatürk, Suriye konusunda tarihe izler bırakan bu eylemlerde bulundu ve yukarıdaki siyaseti uygulamanın ötesinde bir miras bıraktı. Oysa şimdiki komşuluk ilişkilerimiz bambaşka…
ÖNCE BAYRAK DİK SONRA FETHET
Suriye şehirlerinin terör örgütü HTŞ tarafından işgali, AKP’ye yakın bazı çevrelerde fetihçi duyguları kabarttı. Osmanlı’dan bakiye görülen bu şehirlerin aslında Türk toprağı olduğu tezi yeniden ısıtılıyor…Halep kalesine de Türk bayrağı da asılınca “Halep Türk’tür” propagandası zirve yaptı. İşin içine Misaki Milli haritası üzerinden tarih çarpıtmaları da sokuldu. Anadolu Ajansının haberlerinde referans gösterdiği kaynaklar, iktidara yakın tarihçilerin “Halep Misakı Milli’mizde var” yorumları yeniden servis ediliyor. Komşu topraklarını ele geçirme arzusunu kamçılamak için tarihimiz adeta yeniden yazılıyor.
Misakı Milli’deki Halep tartışmasını ve yürütülen propagandayı konunun uzmanı eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na sorduk.
Halaçoğlu ile röportajımızda öne çıkan bölümler şöyle:
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNE BAKMAK
Misak-ı Milli biliyorsunuz Meclis-i Mevbusan’ın toplantısı sırasında alınmış bir karardı. Ama bunun içerisinde Selanik de var, Musul, Kerkük de var… Biz Halep’e sadece bu gözle baktığımız zaman insanın tabii iştahı kabarıyor değil mi? Bir bölgenin Türkiye’ye katılması gibi bir düşünce herkesin çok cazip göreceği bir konu. Ama konuya çok farklı bakmak gerektiğini düşünüyorum. Şimdi bu konu Büyük Orta Doğu Projesi’nden ayırt edilecek bir konu deği. Orada terör örgütlerinin yer alması… PKK’nın, IŞİD’in, El Kaide’nin bulunması… Büyük Orta Doğu projesinin içerisinde hangi devletler vardı? Arap Baharı dışındaki devletler haricinde İran ve Türkiye de vardı biliyorsunuz. Şimdi bu açıdan baktığınızda İran’la olan mesele de belli bir ölçüde halledilmiş gibi görülüyor.
AVA GİDERKEN AVLANMAK
Türkiye’yi nasıl bir sonuç bekliyor? Şimdi biz Misak’ı Milli derken, biliyorsunuz Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu resmi Türk toprağı olan bir bölgeyi terk etmek durumunda kaldık. 10 dönümlük bir arazi de olsa 1921 Ankara Anlaşması ile fiilen uluslararası nitelikte tanınmış bir toprağınızı terk ettik. Şimdi Halep’i almak gibi bir düşünce içerisinde bir heyecanla hareket ediyoruz… İşte Türk bayrağının da çekilmiş olması… Türkiye’ye karşı tavırların daha da ciddi bir şekle girmesi anlamına gelir. Burada hangi devletler rol oynuyor…Suriye üzerinde? Rusya oynuyor. İran oynuyor ve tabi ki Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail… İngiltere de tabi işin içinde. Burada gerçekten aklı selimle düşünmek gerekiyor. Bir toprak parçasının Türkiye’ye katılması hoşunuza gidebilir. Ama bunun doğuracağı sonuçlar çok önemli. Dolayısıyla çok uyanık olmak gerekiyor dış politikalarda.
ATATÜRK DÖNEMİ SURİYE SİYASETİ
Biliyorsunuz Atatürk’ün meclis konuşmaları var, gizli celselerde özellikle Orta Doğu’yla ilgili ve Kafkasya’yla ilgili görüşmeler var, konuşmaları var. Az önce söylediklerini bir şekilde o gizli celselerde de söylüyor. Sadece Suriye’yle ilgili değil, aslında Orta Doğu’yla ilgili böyle bir değerlendirmeleri var. Fransızların bu bölgelerdeki oynadıkları rolü ön plana çıkarıyor orada. Bunların etkisinden kurtulması gerektiğini söylüyor. Çünkü diyor, Biz sadece Osmanlı dönemi değil, ondan önceki dönemde de Türkler olarak, uzun müddet o bölgelerde birlikte kardeşçe yaşadık. Bunlarla dostluk kurmamız gerekiyor. Çünkü zaten dikkat ederseniz yani ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ kelimesi de buna bağlı. Yani ülke içerisinde birlik beraberliğini sağlamışsanız güçlüsünüzdür ve dışarıdan size saldırı gelmez.
Osman Erbil