OpenAI CEO’sundan “Mekanik Türk” göndermesi: “İllüzyon” devam ediyor

OpenAI CEO’su Sam Altman’ın ChatGPT‘nin dünya genelinde birkaç saatliğine çökmesinin ardından X hesabından “ChatGPT için Mekanik Türk olmayı teklif etmek üzereydim.” ifadelerini kullandı. Altman elbette burada açıkça bir espri yapıyor ancak içeriğin en başında belirtelim: Konunun Türkler veya Türkiye ile bir alakası yok. Ancak Mekanik Türk ile yapay zekalar arasında ironik bir ilişki bulunuyor.

Mekanik Türk: Bir satranç illüzyonu

Tarih boyunca insanlar, kendi zeka ve becerilerini makineler yoluyla taklit etmeye çalışmış olsa bu alandaki ilk örneklerden biri 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. 1769 yılında Avusturyalı mucit Wolfgang von Kempelen tarafından tasarlanan ve “Mekanik Türk” (“The Turk” – “The Mechanical Turk”) olarak bilinen otomat, bu hayalin somut bir ürünüydü ve aslında İmparatoriçe Maria Theresa için yapılmıştı. 1854’e kadar sağlam kalan ve birçok tura katılan cihaz, son olarak saklandığı müzede çıkan yangın sonucunda yok oldu.

Görünüşte satranç oynayabilen bir makine olan Mekanik Türk, hem teknik dehası hem de gerçekte bir illüzyondan ibaret olan yapısıyla döneminde dünya genelinde yankı uyandırmıştı. Mekanik Türk, bir masaya yerleştirilmiş şekilde çalışan, Osmanlı tarzı bir kostüm giyen ve satranç tahtasının başında oturan insana benzeyen bir figürden oluşuyordu.

Kempelen, makinenin içinde karmaşık dişliler ve makaralardan oluşan bir mekanizma olduğunu iddia ediyordu. Mekanik Türk, çoğu zaman karşısına çıkan rakipleri yenmeyi başararak izleyicileri hayran bırakıyordu. Ancak Mekanik Türk bir illüzyondan ibaretti. Makinenin içinde gizlenen bir insan satranç ustası, figürü kontrol ediyor ve oynuyordu. Mekanik Türk, 18. ve 19. yüzyıllar boyunca Avrupa ve Amerika’yı gezerek çeşitli kraliyet önderleri, filozoflar ve bilim insanlarına sergilendi. Napolyon Bonapart ve Benjamin Franklin gibi devlet adamları da dahil olmak üzere birçok tarihi figürü oyunda yenmeyi başarmıştı. 1819’da bilgisayarın babası sayılan Charles Babbage ile iki maç yaptı ve ikisini de kazandı.

Babbage, otomatın “zeki” olmadığından, yalnızca ayrıntılı bir aldatmaca olduğundan ve bir şekilde Turk’ün hareketlerini içeriden kontrol eden bir kişiyi gizlediğinden şüpheleniyordu. Makinenin içinde bir insan satranç ustası olsa da makineyi inceleyenler o bölmeye erişemiyordu. Açılan kısımlarında ise karmaşık dişli mekanizmaların olduğu görülüyordu. Ancak yine de Babbage haklıydı. Bu arada Babbage, belki de Mekanik Türk’ten etkilenerek hesap makinesini (fark makinesi) geliştirmiş ve yaptığı icat, günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde önemli katkılarda bulunmuştu. Bilgisayarlar da günümüzde yapay zekalar dahil her şeye güç veren yegane şeyler.

Mekanik Türk, teknolojik çağın bir öncüsü olmasa da, yapay zekanın öncül fikirlerini temsil ediyordu. Bu fikirler, 20. yüzyılın ortalarında Alan Turing ve John McCarthy gibi bilim insanların çalışmalarıyla gerçek bir bilim alanına dönüştürülecekti. Ve günümüzde ise yapay zeka çağının içerisinde yaşıyoruz.

Günümüzün illüzyonu da “yapay zekalar”

OpenAI gibi öncü şirketler GPT modelleri ile aslında biz insanlar için “illüzyon” yaratmaya devam ediyorlar. Günümüzün en popüler yapay zekası olan ChatGPT’yi sanki karşıda bir insan varmış da bizim yazdıklarımıza yanıt veriyormuş gibi kullanıyoruz. İnsansı ses modu veya “düşünüyormuş gibi yapan” o1 modelinin arayüzleri ve “yazıyor” algısını yansıtan üç nokta simgeleri başarılı bir illüzyonun parçası sadece.

İllüzyon diyorsak burada bir aldatmacadan bahsetmiyoruz elbette. ChatGPT ve benzerleri “gerçek bir zeka” algısı yaratmaya çalışıyor. Bunlara sürekli olarak “yapay zeka” diyoruz. Ancak daha önce de aktardığımız gibi ortada henüz bir “zeka” yok; illüzyon da burada zaten. Bu bağlamda Sam Altman’ın Mekanik Türk ifadesi de bir zemine oturuyor.

ChatGPT’ye güç veren GPT-4 veya GPT-4o’nun arkasında Büyük Dil Modellerinin (LLM) olduğunu belirtmeliyiz. Tüm büyük dil modelleri gerçek bir anlayıştan ziyade olasılıklar ve istatistiksel ilişkiler temelinde çalışırlar. Bunlar ise inanılmaz büyük veri setleriyle şekillendiriliyor. Nereden gelirse gelsin tüm bu veriler birden fazla düğüm ve katmandan oluşan bir sinir ağı aracılığıyla işleniyor. Yani, LLM’lerin inanılmaz gücü, herhangi bir kavram veya fikir anlayışından ziyade tamamen bu kalıpların ve olasılıkların tanınmasına ve yeniden oluşturulmasına dayanıyor

Bu yapay zekaların oluşturduğu cümleler veya görseller hayranlık uyandırabilse de Aslında LLM’ler kelimeler de kullanmazlar. Hatta kelimelerin gerçekte ne anlama geldiğini veya farklı durumlarda neye işaret edebileceklerini dahi bilemezler; bunları belirli düzenler ve kalıplar sunan birbiriyle ilişkili sayı kümeleri olarak görürler. Bu da bizim gördüğümüz ve kullandığımız yapay zekaların aslında illüzyon olduğuna işaret ediyor. İlginç ve ironik bir şekilde aslında bu dil modellerinin tam olarak nasıl çalıştığını da bilmiyoruz; tıpkı o dönemde Mekanik Türk’ün nasıl çalıştığını bilmeyenler gibi. Dahada ilginci günümüz yapay zekalarını yapanlar bile bu modellerin nasıl çalıştığını bilmiyor.

Daha fazla ayrıntı için:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir