Dün, Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla Yenidoğan Çetesinin faaliyet gösterdiği hastanelere kayyum atandı. Kayyum atanan hastaneler arasında önceki dönem Sağlık Bakanlarından Mehmet Müezzinoğlu’na ait Özel Avcılar Hospital de var. Öncelikle, kayyum kararının, yaklaşık iki yıldır devam eden bir soruşturma için oldukça geç alınmış bir karar olduğunu söylemeliyiz. Nitekim İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde, özel hastanelerin denetiminden sorumlu birimin yetkilisi olarak çalışan Dr. Malik Türkay Esin, Yenidoğan Çetesi ile ilgili olarak İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne verdiği ifadede çetenin faaliyetlerinin 2023 yılının Ocak ayında yapılan denetimlerde tespit edildiğini söylemişti.
Şüphesiz gelen ihbarlar çok daha öncesine ait. Neresinden bakılsa iki buçuk yıllık bir süreç bu. Bu bakımdan hastanelere kayyum atanması kararında gecikildiği hususu tartışma dışı. Diğer yandan, kayyum kararı, Büyükçekmece ile Bakırköy Başsavcılıkları arasında Yenidoğan Çetesi soruşturmasına ilişkin bir çelişki olup olmadığı sorusunu akla getirdi. Konunun anlaşılması ve bu sorunun doğru cevabının bulunabilmesi için çok değil fakat biraz geriye gitmek gerekiyor.
Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin, 8 Ekim 2024 tarihinde Yenidoğan Çetesi ile ilgili olarak hazırladığı fezlekeyi Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi ve çete mensupları ile diğer şüpheliler hakkında Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmasını talep etti. Peki Savcı Yavuz Engin davayı neden kendisi açmamıştı?
Bu durum, ceza yargılamasıyla ilgili bir kuraldan kaynaklanıyordu. Nitekim Büyükçekmece Adliyesi çevresinde bir Ağır Ceza Mahkemesi bulunmuyordu. Büyükçekmece bölgesindeki ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlara Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi bakıyordu. Bu sebeple Savcı Yavuz Engin soruşturma dosyasını Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Zira dava Bakırköy’de açılacaktı.
Bu arada Yavuz Engin’in fezlekesinin esasen bir fezlekeden çok bir iddianameye benzediğini söylemek gerekiyor. Zaten Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Serkan Türkmen de 1.398 sayfalık fezleke metnini neredeyse harfi harfine aynen aldı ve iddianameye dönüştürerek 16 Ekim 2024 tarihinde Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesinde sanıklar hakkında dava açtı.
Ancak Savcılar Yavuz Engin’in fezlekesi ile Serkan Türkmen’in iddianamesi arasında ayrıntıda önemli bir fark vardı. Nitekim Büyükçekmece Savcısı Yavuz Engin’in fezlekesinde, hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler hakkında TCK’nın 60/1-2 maddeleri gereğince tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması ve “hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasının” talep edilmesi istenmişti.
Ne var ki Bakırköy Savcısı Serkan Türkmen hazırladığı iddianamede, Büyükçekmece Savcısının fezlekesinden ayrıldı ve hastaneler hakkında “TCK’nın 60/1-2 maddeleri gereğince tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanmasına” karar verilmesini istemekle birlikte “hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasını” talep etmedi. Doğrusu gerekçesi ve nedeni izah edilmeyen bu ayrıntı kimsenin dikkatini çekmedi.
Bakırköy Savcısı, Büyükçekmece Savcısının fezlekesinden neredeyse tek bir noktada, hastanelerin mal varlıklarına el konulması hususunda, ayrılmıştı. Bu soru zihinleri kurcalamaya devam edecek. Öyle anlaşılıyor ki Bakırköy Cumhuriyet Savcısının iddianamesinde, “hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulması” talep edilmeyince Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı ayrı bir soruşturma daha başlatmış.
Nitekim bu soruşturma kapsamında ve elbette savcının talebi üzerine Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği, çetenin elebaşı Fırat Sarı’ya ait GMZ Sağlık Hizmetleri İnşaat ve Turizm Ltd. Şti, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi, Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş isimli şirketlere el koyma kararı vermiş. Ancak, Yenidoğan Çetesi davasında “malen sorumlu sıfatıyla” bulunan hastaneleri işleten şirketler hakkında bir el koyma kararı verilmemiş fakat sadece kayyum atanmış.
Bu aşamada şu soruların cevaplanması gerekiyor:
1. İstanbul Sağlık Müdürlüğü Çetenin hastanelerdeki faaliyetini yaklaşık iki yıldır tespit etmesine rağmen kayyum atanması neden bu kadar gecikti?
2. Bakırköy Savcısı, Büyükçekmece Savcısının fezlekesinden ayrılarak neden “hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasını” istemedi?
3. Büyükçekmece Savcısının hastaneler hakkında yeniden soruşturma açmasının, Bakırköy Savcısının iddianamesinde “hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasını” istememesinin hemen ertesine rastlaması sadece bir tesadüf mü?