Petkim, Türkiye Petrolleri tarafından 1965 yılında İzmir’de kurulan ve 2008’de özelleştirilerek SOCAR’a devredilen petrokimya şirketi. Etilen, benzen, polipropilen gibi petrokimya türevlerini üretiyor.
Petkim’in sermayesindeki yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin özelleştirilmesine ilişkin ihale sürecinde, ikinci en yüksek teklifi veren SOCAR-Turcas Ortak Girişim Grubu’na satılması, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 22 Kasım 2007 tarihli kararıyla onaylandı.
Petkim Petrokimya Holding A.Ş.’nin yüzde 51 oranındaki kamu hissesi SOCAR&Turcas Ortak Girişim Grubu’na 2,04 milyar ABD doları bedelle 30 Mayıs 2008’de devredildi.
En yüksek ikinci teklifi SOCAR verdi, peki en yüksek teklifi hangi firma ve ne amaçla verdi?
2004 yılının Mart ayında Petkim’in genel müdürlüğüne atanan ve şirketin özelleştirilmesi sürecinde başrolü oynayan Kenan Yavuz, anılarını yayımladığı “Bir Sahiplenme Hikayesi-Bu Köy Evinden Başlayıp Dünyaya Ulaşan Başarı Öyküsü” kitabında o süreci anlattı. Hikayenin devamını Yavuz’dan dinleyelim…
YERLİ VE YABANCI AJANSLAR CANLI YAYINLADI
(..) Ve özelleştirme ihalesinin günü geldi çattı.
Tarih 5 Temmuz 2007 idi.
Türkiye son sürat 22 Temmuz’da yapılacak genel seçimlere hazırlanıyordu. Saat 11:00’de başlayacak ihaleyi tüm haber kanalları, yerli ve yabancı haber ajansları canlı olarak yayınlayacaklardı.
İhale Komisyonu Başkanı, Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı ve Petkim’in Yönetim Kurulu Başkanı Osman İlter’di. İhaleyi izlemek için Ankara’ya gitmemiştim. Zaten o güne kadar yapılması gereken her şeyi yapmıştım.
Televizyondan izlemek istedim.
İsrailli Carmel ile Limak’ın oluşturduğu Ortak Girişim Grubu, TransCentralAsia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu, Zorlu Holding A.Ş., Hokan Chemicals Ortak Girişim Grubu, Torunlar-Toray-Kiler Ortak Girişim Grubu, SOCAR-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubu, Fırat Plastik A.Ş. ve Çalık-IOCL Ortak Girişim Grubu arasında kıran kırana bir ihale olacağı belliydi.
Elemesiz ilk turda, yazılı en yüksek teklif 1 milyar 50 milyon dolar olarak açıklandı. İlk turda en düşük fiyatı veren firma elenecekti. O firma Hokan Chemicals Ortak Girişim Grubu oldu.
İhaleden elenen ikinci firma ise çok değerli dostum, memleket sevdalısı Nevzat Demir Bey’in Fırat Plastik firması olmuştu. İhalede Petkim’in toplam değeri 4 milyar doların üzerine çıkmıştı. Bu rakam kimsenin tahmin etmediği bir seviyeydi. Sözgelimi ben, toplam değerin en fazla 3 milyar dolar gibi bir rakama ulaşacağını tahmin ediyordum. Bu durumda yüzde 51’lik hisse yaklaşık 1.5 milyar dolara karşılık geliyordu. Bu rakam bile şirketin dört yılda yaklaşık 5 kat değerlendirdiğini gösteriyordu.
Petkim’in o günkü kârlılığı ve üretim kapasitesi ile 4 milyar doları yatırımcısına 40 senede geri ödemesi mümkün değildi. Ayrıca o yıllarda Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerin- de, Çin’de, Amerika’da dev petrokimya kapasiteleri ardı ardına devreye alınıyordu. Petkim’in maliyet yapısı ise rakiplerine göre çok yüksekti. Dolayısıyla bu parayı mevcut haliyle geri ödemesi mümkün değildi. Mutlaka bir rafineriye ihtiyacı vardı. Şirketi satın alan grubun bu rafineriyi yapabilmesi için hem sektörü bilmesi hem de finans gücü olması gerekirdi.
NEREDEN ÇIKTI BU TRANSCENTRALASIA GRUBU
Ve ihaleyi 2 milyar 20 milyon dolar bedelle, kimsenin tahmin etmediği bir grup olan TransCentral Asia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu kazanmıştı. Rus ve Kazak yatırımcıların kurduğu bu şirketi kimse tanımıyordu. İhale sürecinde de bu firmayı önemsemediğim için, temsilcilerine doğru dürüst sunum bile yapmamıştım.
Bizim prenslerin kaleme aldırdıkları meşhur kriterlerin ne kadar yetersiz olduğu, bu grubun ihaleye alınması ve piyangodan çıkarak ihaleyi kazanması ile de anlaşılmıştı.
Yapılan açıklamaya göre üç yatırımcı şirketin bir araya gelerek oluşturduğu bir konsorsiyumdu. Troica Dialog Group, Investment Production Group Eurasia ve Caspi Neft JSC şirketlerinden oluştuğu belirtilen bu konsorsiyumun ihaleyi kazanması, sadece bizler için değil, ihaleye katılan diğer şirketler için de büyük bir sürprizdi.
En yüksek ikinci teklifi ise 2 milyar 10 milyon dolar bedelle SOCAR-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubu vermişti.
İhale öncesinde Kemal (Unakıtan) Bey’in talimatı ile görüştüğüm şirketler arasında ihaleyi kazanan TransCentralAsia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu da vardı.
Ancak grubun temsilcileri Petkim’e gelme ihtiyacı bile duymamışlardı. İstanbul’da sadece bir kez görüşmüş ve ciddiyetsiz davranışları ve ilgisizlikleri hemen dikkatimi çekmişti. Toplantının yarısında dışarı çıkmış, yanımda bulunan Özelleştirme İdaresi yöneticisi Murat Çelebi’den sunumu kendisinin yapmasını rica etmiştim. “Nasıl olsa bu adamlar ilk turda elenir gider. Nefes tüketmeye değmez” diye düşünmüştüm.
Ama ummadık taş, baş yarmıştı.
Kimdi, neydi, neciydi, petrokimya deneyimleri var mıydı, bu kadar yüksek bir bedeli ödeyecek finansal güçleri var mıydı?
Hepimizin kafasını kurcalayan sorulardı bunlar.
İhalenin bittiği saniyede elbet te basın da bu soruların peşine düşmüştü.
Grupla ilgili adeta bir haber bombardımarı başlamıştı. Ermeni ortaklarının olduğu, ortaklardan birisinin adresinin, bir apartman dairesinde göründüğü anlaşıldı.
Konsorsiyumda yer alan Troica Dialog şirketinin yüzde 65 hissesinin, Ermeni lobisinin önde gelen isimlerinden Reben Vardanyan’a ait olduğu ortaya çıkmıştı. Vardanyan’ın sözde soykırımı tanıtmak, dünyaya duyurmak, Ermenistan’ı geliştirmek ve Ermeni davasını tüm dünyada daha güçlü bir şekilde savunabilmek için çalışan “Armenian 2020 Organization”un yöneticisi olduğu da anlaşılınca basında tepkilerin tonu yükseldi.
Emperyalizme karşı çıkmak, bağırıp çağırarak değil; oyun bozarak, aklı ve bilimi rehber edinerek olur.
Neyse ki başta Sayın Başbakan ve Maliye Bakanı olmak üzere ilgili tüm hükümet üyeleri; ihalede son sözü Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun söyleyeceğini, Türk milletinin içine sinmeyen herhangi bir kararın altına imza atmalarının söz konusu olmayacağını açıklıkla ifade ediyorlardı.
ÇALIŞANLARIN GÖZLERİ TÜM GÜN HABERLERDE
Grubun İstanbul’da bulunan temsilcilerine ulaştım.
“Arkadaş siz kimsiniz, üç ay oldu ne gelen var ne giden, patronlarınla konuş, ihale sonucu ile ilgili bir aksiyon alsınlar. Kamuoyunda ve basında haklarında yüzlerce haber yapıldı, tek kelime cevap bile vermediler. Çıksınlar kamuoyunun karşısına, kamuoyunun tereddütlerini giderecek açıklamalar yapsınlar, Petkim ile ilgili hedefleri neyse anlatsınlar. Ya da vazgeçtiklerini açıklasınlar” dedim.
Şirketin içi adeta kaynayan bir kazandı.
Herkesin gözü TransCentralAsia Petrochemical Holding ile ilgili yayınlanacak haberlerdeydi. Çalışanlar haklı olarak gelecek kaygısına düşmüşlerdi. Şirketi yönetmem giderek zorlaşıyordu. Üç senede ilmek ilmek ördüğümüz başarı hikâyesinin, ne idiği belirsiz adamlar yüzünden yok olup gitmesi, özelleştirme macerasının yeniden 2003’e dönmesi riski belirmişti.
İhale 2007 yılı temmuz ayında yapılmıştı, Ekim ayına gelmiştik, alıcı olduğunu söyleyenler hâlâ meydanda yoktu. Bu durum basında da sürekli haber oluyor, hemen her gün şirketin ortaklık yapısıyla ilgili yeni bir rezalet patlıyordu. Hükümetimiz de bu haberlerden müthiş rahatsızlık duyuyordu.
Ayrıca dert bir tane değildi ki.
İşin bir de görünmeyen yönü vardı.
2003 yılında yapılan özelleştirmeye karşı, Petrol-İş Sendikası Danıştay’a dava açmış ve özelleştirmenin iptal edilmesini istemişti.
Görev yaptığım ilk yıllarda uğraştığım davalardan biri de buydu. Hukukçularımızın gayretleri ile Danıştay’daki davayı kazanmış, İdari Dava Daireleri Genel Kurulunda şirketin yeniden özelleştirme sürecine girmesini sağlamıştık. Şimdi bu davanın aleyhimize yeniden gündeme gelmesi olasılığı da vardı.
SOCAR & TURCAS YENİDEN TOPA GİRİYOR
Kamuoyunda oluşan tepkiler, basında çıkan haberler, ihaleyi ikinci sırada tamamlayan SOCAR&Turcas Grubu’nu da harekete geçirmişti. Basına “İhalenin kendilerine verilebileceğine” yönelik açıklamalar yapıyorlardı.
Sadece 10 milyon dolar farkla ikinci sırada yer alan konsorsiyumun Türk ortağı olan Turcas Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, ulusal basın kuruluşlarına “2 milyar 40 milyon Kolar cebimizde. Kamu otoritesi isterse Petkim’i almak için hazırız, bekliyoruz” şeklinde demeç veriyordu.
22 Temmuz’da yapılan genel seçimlerde AK Parti yüzde 46,5 oy ile yeniden tek başına iktidar olmuştu. Ancak yeni hükümetin kurulması, partiye açılan kapatma davası gibi siyasi gelişmeler, dikkatlerin dağılmasına sebep oluyordu.
Devreye Rekabet Kurumu da girmişti.
Siyasi iradenin de oluşması ile 8 Kasım 2007 tarih ve 883 sayılı kararında ihaleyi kazanan grup ile ilgili kuşkulu veriler dikkate alınarak, ihalenin ikinci sırada yer alan gruba verilmesi kararı alındı.
Ve 22 Kasım 2007 tarihinde Başbakanın başkanlığında toplanan Özelleştirme Yüksek Kurulu, Petkim’in yüzde 51’ine 2 Milyar 40 milyon dolar teklif veren SOCAR&Turcas ortaklığını ihalenin galibi olarak ilan etti. Kurulun 2007/63 sayılı kararı, 23 Kasım 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış ve yürürlüğe girmişti.
Hepimiz derin bir oh çekmiştik.
Kenan Yavuz, Petkim’i Koç Grubu’nun alması gerektiğini ise şu sözlerle kaleme aldı:
Açıkça söylemem gerekirse, gönlümden geçen Petkim’i Koç Grubu’nun satın almasıydı. Nedeni ise birkaç sene önce Tüpraş’ı Özelleştirme’den satın almış olmalarıydı. Petkim’i şayet Koç Grubu satın alırsa, iki şirket arasında kopan entegrasyon tekrar kurulacak ve belki de rafineri projesini yapmamıza gerek kalmayacaktı. Rafineri yatırımını öncelemek yeri ne, ikinci Petkim’i kurmak mümkün olabilecekti. Bu düşüncemi Kemal Beye de açıklıkla ifade ettim. Bütün potansiyel alıcılara sunumlar yaptım.
Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) Yönetim Kurulu’nda Ali Koç ile çalışmamız, dostluğumuzu pekiştirmişti. Birkaç kez Petkim’e gelmiş ve kendisini gezdirmiştim. Kendisinin aracılığı ile Koç Ailesi’ne de kapsamlı bir sunum yaptım. Toplantımız çok iyi ve çok verimli geçmişti. Rahmi Koç tam 26 soru sormuş, hepsini cevaplanış ve neden Petkim’i almaları gerektiğini anlatmıştım. Ancak Koç Grubu, artan döviz kurlarının etkisinde Tüpraş borçları ile boğuşuyordu ama yine de Petkim’i alabilirlerdi. Ali Koç ve holdingin denetim grubu başkanı Ali Tarık Uzun dışındaki tüm profesyoneller, Koç Holding’i Petkim ihalesine girmekten vazgeçirdiler.
Ve Koç Grubu ihaleye girmeme kararı aldı.
KENAN YAVUZ KİMDİR
1959 yılında Bayburt’ta doğan Kenan Yavuz, 1981 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Bölümünden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsünde yüksek lisans yaptı.
İş hayatına 1985 yılında Koç Holding bünyesinde başlayan Kenan Yavuz, 2004 yılına kadar şirketin farklı disiplinlerinde görev aldı ve çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı. 1998-2000 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi’nde ikinci kez yüksek lisans (MBA) yapan Yavuz, 2004 yılı Mart ayında Petkim Petrokimya Holding Yönetim Kurulu Üyeliği’ne, Mayıs 2004 tarihinde Petkim Genel Müdürlüğü görevine atandı. Türkiye’nin en önemli stratejik kuruluşlarının başında gelen Petkim Petrokimya Holding’in özelleştirilmesi sürecini 2008 yılında tamamladı.
Petkim’i satın alan Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın talebi ile özelleştirme sonrası Petkim Genel Müdürü olarak görevine devam etti. 2009 yılında SOCAR’ın Türkiye’deki faaliyetlerini genişletme kararı çerçevesinde kurulması kararlaştırılan SOCAR Türkiye Enerji AŞ’de Başkan/CEO görevine atanan Yavuz, Mart 2016’ya kadar görevini sürdürdü.
DOĞDUĞU KÖY EVİNİ ETNOGRAFYA MÜZESİ YAPTI
Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, Bayburt’un Demirözü ilçesine bağlı, eski adıyla “Loru” ve bugünkü adıyla Beşpınar Köyü’nde bulunan bir etnografya müzesi. Konum itibarıyla Bayburt’a 40 kilometre uzaklıktaki Demirözü vadisinde, Demirözü Baraj Gölü’nün yakınında bulunuyor.
Kuruluş amacı bölgenin soyut ve somut kültür mirasını yaşatıyor. 8 bin metrekarelik alan içerisinde inşa edilen müze, zaman ve mekan ilişkisi içerisindeki tüm yapılar, bölgenin dokusu ve mimari yapısı ile bütünleşik olarak yapıldı. Kullanılan taşlar ve ahşaplar, çevre köylerde yıkılan ev evlerden ve dağlardan toplandı.
Köy evi, müze kurucusu Kenan Yavuz’un doğup büyüdüğü ev.