Mevsimsel şartlara göre nüfusu değişse de yaklaşık 150 kadar sürekli yaşayanı bulunan bu şehir, dünyanın en ilgi çekici yerlerinden biri… Bu şehirde vergi ve kurallar yok; çünkü denetleyecek bir mekanizma da bulunmuyor… Bu özelliklerinden dolayı da yoğun şehir hayatından kaçan; ekonomik durumu kötü emekli ve sanatçıların yeri haline gelmiş…
“Slab City” adı verilen bu şehir, Kaliforniya’nın Sonora Çölü’nde sıradan kasabalardan oldukça farklı yapısıyla dikkat çekiyor. Kolluk kuvvetleri, vergilendirme, elektrik, su ya da kanalizasyon gibi modern dünyanın temel unsurları olmadan yaşayan bu topluluk, hem zorlukları hem de ilginç hikayeleriyle kendini diğer şehirlerden ayırıyor.
BURADA KURALLAR DA VERGİ DE YOK
Eski bir askeri üs olan Slab City, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra terk edilmiş ancak bu terk edilmiş bölge, modern dünyanın kurallarından sıkılanlar için adeta bir cennet haline gelmiş. Burada hiçbir otorite yok; herkes kendi kurallarını koyuyor, kendi yaşamını inşa ediyor.
Buranın çoğunluğunu emekli ve sanatçıların oluşturduğu sakinleri, geri dönüşümden elde ettikleri malzemelerle yaptıkları barınaklarda yaşıyor. Yazın kavurucu sıcağına rağmen, özellikle kış aylarında karavanlarıyla gelen göçebeler ve macera arayan ziyaretçiler, bu özgürlük vadisine akın ediyor.
ALETLERİ ÇALININCA AKLINA ÇÖZÜM GELMİŞ…
Slab City, birbirinden ilginç hikayelere de ev sahipliği yapıyor… Sakinlerinden Zachary’nin tüm aletleri çalınmış ve geçim kaynağı kalmamış ama o pes etmek yerine ‘terini satmayı’ planlamış…
“Harika tuzlarımı, yani terimi satmayı düşündüm”diyen Zachary, yaz aylarında vücudundaki teri kazıyıp topladığını anlatıyor. Hatta bunu kaynatarak geriye sadece testosteron ve tuz bırakmayı planlıyor. Kulağa tuhaf gelse de Zachary’nin yaratıcı çözümü, Slab City’nin nasıl bir yer olduğunu anlamak için güzel bir örnek.
BURADA SANAT OLDUKÇA ÖNEMLİ
Slab City sadece ilginç yaşam hikayeleriyle değil, aynı zamanda sanat ve toplumsal dayanışmayla da öne çıkıyor. ‘Salvation Mountain’ gibi renkli sanat projeleri ve geri dönüşümden yapılan eserler, burayı modern şehir yaşamından bunalan sanatçılar için de bir cazibe merkezi haline getiriyor.
Her mahalle, kendi kurallarını belirleyen ve kendi kültürünü oluşturan küçük topluluklardan oluşuyor. İnsanlar arasındaki yardımlaşma ve paylaşım ruhu, zor koşullara rağmen yaşamı mümkün kılıyor…