SON DAKİKA Yenidoğan çetesi davasında kan donduran ifadeler: Bebeği bisküvi kutusunda aldı

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine ilk celsesinin görülmesine 3’üncü gününde devam edildi. Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmaya 22’si tutuklu 47 sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu.

20 Kasım 2024

DURUŞMA YARINA ERTELENDİ

Yaklaşık 11 saat süren ve 7 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30’a ertelendi.

20 Kasım 2024

FIRAT SARI İLE PARA TRAFİĞİ SORUSUNA HEMŞİREDEN İLGİNÇ CEVAP

Yenidoğan yoğun bakımda sorumlu hemşire olan tutuklu sanık Mehtap Sayar da yaptığı savunmada herhangi bir örgüte üye olmadığını ve diğer sanıkların çoğunu tanımadığını söyledi. Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Sayar, Fırat Sarı ile 2018 yılında aynı hastanede çalıştıkları için tanıştığını anlatan Mehtap Sayar, Sarı ile arasında olan para trafiği için ise, “Motivasyon parası alıyordum. Ayrıca kendisi benden borç almıştı. Kendisi sonra bana geri ödüyordu. Hatta tutuklanmadan önce verdiğim borcu geri alamadım” dedi.

“BEBEĞİ ÖLDÜRECEĞİM DE ÖLDÜRSEM DE DERT” DEDİĞİ KONUŞMAYI ANLATMADI

Hasan Basri Gök’ün, “Mehtap öldür şu bebeği” dediği Mehtap Sayar’ın ise, “Öldüreceğim de öldürsem de dert” konuşması sorulan Mehtap Sayar, “Sıkıntılı bir bebek hakkında sıkıntılı bir konuşmadır. Bunun sosyal medyada da basında da psikolojik baskısını yaşadım. O yüzden bu konuda konuşmak istemiyorum” dedi.

20 Kasım 2024

“USULSÜZLÜK YAPILDIĞINI ANLADIM ŞİKAYET EDECEĞİMİ SÖYLEDİM”

Birinci Hastanesi Yatış ve Hasta Hakları biriminde çalışan tutuklu sanık Emine Avcı savunmasına, “Öncelikle maktul ailelerine başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Alakası olmayan bir dosya kapsamında yargılandığını söyleyen Avcı, “Burada yargılanmaktan çok ciddi üzüntü duyuyorum” dedi.

Yabancı uyruklu bir bebeğin cenazesinin ailesine teslim edilmemesi ile ilgili bildikleri sorulan Emine Avcı, “Babaanne bana gelip torununun cenazesini alamadığını söyledi. Ödemeyi de yaptığını söyledi. Ödemeyi nerede yaptığını sorduğumda yoğun bakımda yaptıklarını söyledi. Ben de Hakan Doğukan Taşçı’yı arayarak durumu sordum. Bana yaptığı konuşmadan usulsüzlük yapıldığını anladım. Sonrasında kendisini tekrar aradım ve şikayetçi olacağımı, hastane yönetimine de bildireceğimi söyledim” dedi.

“HASAN BASRİ BENİ TEHDİT ETMEYE ÇALIŞTI”

Hakan Doğukan Taşçı’nın numarasını Hasan Basri Gök’e verdiğini anlatan Emine Avcı, “Hasan Basri beni arayarak hastadan kendi komisyonunu aldıklarını anlattı. O da beni tehdit etmeye çalıştı. Benim tepkim tapelerde de açık ve nettir. Kendisinin yüzüne kapattım telefonu. Yaşananları yöneticilerime de anlattım” dedi.

20 Kasım 2024

“KARŞINIZDA OLMAKTAN KAHROLUYORUM”

Damla Atak’ın ardından Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutulan tutuklu sanık Doktor Rıza Keykubat’ın savunması alındı. 20 yıllık doktor olduğunu söyleyen Keykubat, “Bu zamana kadar hiçbir soruşturmada şüpheli ya da sanık olmadım. Dosyadaki olaylarla alakam olmamasına rağmen karşınızda olmaktan kahroluyorum” dedi.

“TÜRK ADALETİNE GÜVENİYORUM HAKSIZ YERE TUTUKLUYUM”

Kaya bebeği hiç görmediğini söyleyen sanık, “Hiç görmediğim bir bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Hiç tanımadığım kişilerle aynı örgütte olmakla suçlanıyorum. Türk adaletine güveniyorum ve haksız tutukluluğuma son verileceğine inanıyorum. Ben haksız yere tutukluyum” dedi.

“BEBEĞİN ÖLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜKLERİ İÇİN DOKTOR ARADILAR”

Güney Hastanesi’nde hiç çalışmadığını söyleyen sanık doktor, “Kaya bebek 13 kasımda doğru 15-16 kasıma bağlayan gece öldü. Eşim henüz bu tarihte o hastanede çalışmaya başlamadı. Ben suçsuzluğumu ispat ederim. Ayın 13’ünde doğan bebeğin vefat edeceğini düşündükleri için hastaneye doktor aradıklarına dair konuşmalar vardı” dedi.

O GECE HASTANEDE YAŞANANLARDAN BİLGİM YOK”

Kendisine ve eşine çok ciddi oyun oynandığını iddia eden Keykubat, “Olay günü Güney Hastanesi’nden bir hemşire beni aradı. Bir bebeğin kötüleştiğini söyledi. Ben de henüz o hastanede çalışmadığımı görevli doktoru araması gerektiğini söyledim. Hastanede o gece yaşananlardan bir bilgim yoktur. Hemşireyi yönlendirmedim. Yetkin kişilere aktardım” dedi.

“ÇEK FİŞİNİ” DEDİĞİ İDDİA EDİLİYORDU

İddianamede Kaya bebek ile ilgili Batuhan hemşireye, “Çek fişini” dediği iddia edilen sanık Rıza Keykubat, “Bebeğin ailesine de sabır diliyorum. Ben de babayım. 20 yıllık hekimim ağzımdan çıkan kelimeyi çok iyi bilirim. Bir hasta bu cümle kullanılır mı? Her hasta için yaşama şansı varsa her türlü tedaviyi uygularım. Medyada çıkanlar gerçeği yansıtmamaktadır. Yalandır iftiradır. Tüm hesaplarım incelenebilir ben kimseden para almadım. Bu insanların hiçbirini tanımıyorum” dedi.

Kendisine iftira atıldığını söyleyen sanık, “Tutuklanmamın tek sebebi 2 hemşirenin kendi arasında yaptığı konuşmada adımı geçirmesidir” dedi.

“BENİM MÜVEKKİLİM BEBEĞİNİ BİSKÜVİ KUTUSUNDA HASTANEDEN ALDI”

Savunmanın ardından söz alan Kaya bebeğin ailesinin avukatı, “Sanık sürekli 10 yaşında çocuğu olduğunu ve bir baba olduğunu söylüyor. Allah bağışlasın. Benim müvekkilim de evladını kaybetmiş bir baba. Kendi evladını hastaneden bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüştür” dedi.

20 Kasım 2024

“HERKES BİRBİRİNİN DEDİKODUSUNU YAPIP KUYUSUNU KAZIYOR”

Çağla Durmuş’un ardından tutuklu sanık hemşire Damla Atak’ın savunması alındı. Hiçbir örgüte üye olmadığını söyleyen sanık Atak, “Herkes birbirinin dedikodusunu yapıp kuyusunu kazıyor. Herkes arkadan konuşuyor. Örgüt varsa da üyesi değilim. 2022 yılında Fırat Sarı işletmeciliğinde çalıştım ama 1-2 kere gördüm sadece” dedi.

“BEBEK YOĞUN BAKIM DOKTORU OLMAYAN BİR HASTANE”

Güney Hastanesi’nde 6 ay çalıştığını söyleyen Damla Atak, “Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Kaya bebek 500 gramdı ve akciğerlerinde kanama vardı. Yenidoğan yoğun bakım doktoru olmadığı için başhekim Ali beyi aradım. Ali bey hemen geldi. Neler yaptığımızı sordu. Ben de anlattım. Kendisi de bebeğe bakması için çocuk doktoru Oktay beyi getirdi. Bebeğe baktı. Hastanede yoğun bakım doktoru yoktu, gece nöbetçi çocuk doktoru olmayan bir hastane” dedi.

“BEBEĞE MÜDAHALE ETMEYE İZNİM YOK”

Kaya bebeğin öldüğü gece hastanede olmadığı için suçlandığını söyleyen Atak, “Ölümüne sebep olduğum için suçlanıyorum. Asla bunu kabul etmiyorum. Ben bunun üzüntüsünü zaten yaşıyorum. Bebeğin öldüğü gece orada olmam gerektiği söyleniyor ama benim zaten bebeğe müdahale etmeye iznim yok” dedi.

İŞTEN AYRILAN DOKTORUN KAŞESİNİ KULLANMAYA DEVAM ETMİŞLER

Şehmus isimli yoğun bakım doktorunun kendisi işe başladıktan sonra işten ayrıldığını anlatan Atak, “500 gram bebeği (Kaya bebek) Şehmuz doktor görmedi. Ben işe başladıktan sonra Şehmuz doktor işten ayrıldı ama yerine doktor olmadığı için onun kaşesi yoğun bakımda kullanıldı. Sonra Hilda doktorun girişi yapıldıktan sonra onun kaşesini kullandık. Bebek öldüğü zaman Rıza bey vardı. Kendisi ifadesinde Kaya bebeği hiç görmediğini söyledi ama kendisi bebeği gördü” dedi.

20 Kasım 2024

DURUŞMAYA ARA VERİLDİ

Duruşmaya ara verildiği sırada izleyici sırasında oturan iki avukat ayağa kalkarak sanık sırasında oturan tutuklu sanık doktor Dursun Eryılmaz’ hitaben, “2020 yılında öldürdüğün çocuğun annesiyim” diye bağırdı. Sanık avukatlarından biri ise, “Neden şikayetçi olmadın?” Diye tepki gösterdi.

20 Kasım 2024

SAVCI: BEBEK ÖLMEDEN ÖNCE KUSMUŞ HİÇ Mİ GÖZ GEZDİRMİYORDUNUZ BEBEKLERE

Mahkeme başkanının ardından duruşma savcısı da sanık Çağla Durmuş’a soru sordu. Hayatını kaybeden Havvanur Karakoç bebeğin fenalaşmadan önce kustuğunu söyleyen savcı, “Bebeklere hiç mi göz gezdirmiyorsunuz?” diye sordu. Durmuş ise, “Gezdiriyordum” dedi. Bunun üzerine savcı, “Hastanedeki eksiklikleri tek tek anlattın. Epikriz raporlarındaki basamak oyunlarından bahsettin. Fırat Sarı’nın rolünden bahsettin. Bundan hastane sahibinin haberi var mıydı?” diye sordu. Sanık Çağla Durmuş ise, “Malzeme eksikliklerini bazı yöneticilerim biliyordu” dedi. Bu kez de savcı, “Başhekim ve sahipleriyle ilgili net bir bilgin yok mu? Biliyorlar mıydı bunları?” diye sorunca sanık Durmuş, “Vardır herhalde bilmiyorum efendim” dedi.

“FIRAT SARI’NIN AMACI DAHA FAZLA KAZANÇTI”

Fırat Sarı’nın epikriz raporlarına müdahale ettiğini söyleyen Çağla Durmuş, “Olmamış şeyleri olmuş gibi gösteriyordu. Basamaklarla oynuyordu. Bunlar doğru değildi. Yapılmaması gereken şeylerdi normalde” dedi. Mahkeme Başkanının, “Burada Fırat Sarı’nın amacı neydi?” diye sorması üzerine Durmuş, “Daha fazla kazanç” dedi.
Mahkeme başkanı bu kez sanığa, “Karakoç bebek hiç entübe olmadı. Biz onu entübe gösterdik hep” şeklinde konuşman var” diye sordu. Sanık Durmuş ise, “Biraz önce de bahsetmiştim efendim. Epikrizle uyumlu olmayan dosyalar vardı. Bu konuşmaydı. Eksik evraklardan bahsediyordum” dedi.

20 Kasım 2024

“ÖLÜME NEDEN OLACAK DAVRANIŞIM OLMADI”

Cansu Akyıldırım’ın ardından hemşire Cansu Durmuş savunmasını yaptı. Herhangi bir örgüt olduğunu düşünmediğini söyleyen Durmuş, “Varsa da ben üye değilim” dedi. Hiçbir hastaya karşı ihmali davranışta bulunmadığını söyleyen Durmuş, “Bir hastanın ölümüne neden olacak bir davranışım olmadı. Ben normalde hastane maaşıyla geçinen bir insanım” dedi.

“İLK İFADEMDE DOKTOR YOK DEDİM AMA VARDI”

Yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiği iddianamede yer alan Havvanur Karakoç isimli bebeğin ölümünden sorumlu tutulanlardan biri olan sanık Durmuş “Karakoç bebek kötüleştiğinde hemşire beni çağırdı. Bebeği entübe edip hemen müdahaleye başladık. Ben ilk ifademde doktor Dursun’un orada olmadığını söylemiştim ama oradaydı. Sonradan hatırladım. Hastaya damar yolu açıldı. Ama hasta dönmedi” dedi.

20 Kasım 2024

“HESABIMA GELEN PARALAR MOTİVASYON İÇİNDİ”

Bugün yapılan celsede ilk olarak tutuklu sanık yenidoğan yoğun bakım hemşiresi Cansu Akyıldırım savunma yaptı. Üzerine atılı suçu kabul etmediğini söyleyen Akyıldırım, “Maddi çıkarım olmadığı için dolandırıcılık suçunu kabul etmiyorum. Ben maaşlı çalışanım. Ailemden de maddi yardım olmuştur. Örgüt olduğuna inanmadığım için bu suçu da kabul ediyorum” dedi.

Fırat Sarı’nın şirketinden hastanesinin tıbbi danışmanlık aldığını söyleyen Cansu Akyıldırım’a iddianamede yer alan hesap hareketleri soruldu. Fırat Sarı’dan kendisine gelen paraların motivasyon amaçlı olduğunu söyleyen Akyıldırım, “Fırat bey bana aylık olarak toplu para atardı ben de bu parayı motivasyon amaçlı ekibe dağıtırdım” dedi.

“BEBEK GELDİĞİNDE MOSMORDU”

Hayatını kaybeden bir bebekle ilgili yapılan konuşması sorulan Cansu Akyıldırım, “Yabancı uyruklu bir bebekti. Başka bir hastaneden bize geldi. Geldiğinde mosmordu. Hemen oksijen verdim. Doktor Dursun beyi aradım ama ulaşamadım. Doktor İlker beyi arayıp ulaşmasını istedim. 5 dakika kadar sonra Dursun bey geldi. Bebeğin akciğer filminin çekilmesi için kucağıma aldığımda arka sağ tarafında şişlik farkettim. Dursun beye de söyledim. Akciğer filmi çekilirken bebeğin kalbi durdu. Yaklaşık 45 dakika müdahale ettik. Ancak bebek hayatını kaybetti” dedi.

“İLAÇ SATTIKLARINI O GÜN ORADA ÖĞRENDİM”

Mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı ile yaptığı bir telefon konuşmasında, “Hasan Basri Gök ile iletişimini kes” dediğini hatırlatarak nedenini sordu. Sanık Cansu Akyıldırım ise, “Fırat Sarı beni arayarak Hasan seni evden alacak bir şey konuşmamız lazım dedi. Beni aldılar ve evimin yakınında bir yerde oturduk. Fırat Sarı Hasan’a, ‘Yaptın mı gerçekten’ dedi. Ben olayı bilmediğim için bir şey diyemedim. Sonrasında da, ‘Paraya ihtiyacın varsa söyleseydin hallederdik’ dedi. Hasan da paraya ihtiyacı olduğu için yaptığını söyledi. Ben ilaç sattıklarını o gün orada öğrendim” dedi.

MAHKEME BAŞKANI: “DOKTORLARIN HİÇ KONUŞMASI YOK HEP HEMŞİRELER KARAR VERİYOR”

Cansu Akyıldırım’a yaptığı bir telefon konuşmasında yoğun bakıma gelen bebeklerin hangi basamakta olacağına dair soruları da soruldu. Ancak Akyıldırım telefon konuşmasını hatırlamadığını yoğun bakım basamaklarına doktorların karar verdiğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Yoğun bakım basamaklarına hep doktorların karar verdiğini söylüyorsunuz. Ama tapelere bakıyoruz hep hemşireler konuşuyor hangi basamak yazalım nasıl yazalım diye hiç doktorların basamak konuşması yok” dedi. Akyıldırım yine, “Konuşmayı hatırlamıyorum” dedi.

“BU DOSYADA ADIMIN GEÇTİĞİ İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM”

7 aydır tutuklu olduğunu ve artık bir şeylerin sonuçlanmasını istediğini söyleyen Akyıldırım, “Dosya medya tarafından çok dallandı budaklandı. Böyle bir dosyada adımın geçtiği için çok üzgünüm” dedi. Fırat Sarı ile nasıl bir ilişkisi olduğu sorulan Akyıldırım, “Yaklaşık 3 sene sevgiliydik” dedi.

“FIRAT SARI İYİ BİR DOKTORDUR”

Örgüt lideri Fırat Sarı’nın avukatı sanığa, “Fırat Sarı nasıl bir doktordur?” diye sordu. Sanık Cansu Akyıldırım da, “İyi bir doktordur. Her zaman hastalarıyla ilgilenir. Hafta sonu bile hastaneye gelip hastalarına bakar. Hasta yakınlarını bizzat kendisi bilgilendirir. Gece acil bir durumda aradığımızda da hemen gelirdi” dedi

“İLK İFADEMDE DOKTOR YOK DEDİM AMA VARDI”

Yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiği iddianamede yer alan Havvanur Karakoç isimli bebeğin ölümünden sorumlu tutulanlardan biri olan sanık Yıldırım, “Karakoç bebek kötüleştiğinde hemşire beni çağırdı. Bebeği entübe edip hemen müdahaleye başladık. Ben ilk ifademde doktor Durmuş’un orada olmadığını söylemiştim ama oradaydı. Sonradan hatırladım. Hastaya damar yolu açıldı. Ama hasta dönmedi” dedi.

20 Kasım 2024

‘ÇOCUĞU ÖLDÜR’ DİYEN SANIK HEMŞİREDEN PİŞKİN SAVUNMA

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve bebeklerin ölümüne neden olmak iddiasıyla 47 sanığın yargılandığı davaya dün devam edildi. Dünkü oturum tutuklu sanık Hemşire Hasan Basri Gök’ün savunmasıyla başladı.

‘ÇOCUĞU ÖLDÜR’

Gök, “Bebek sevkleri tıp merkezlerinden, 112’den ya da tanıdık doktorlardan oluyordu. Normalde 20’de bir gelecek hastayı hemen çıkartıyorlardı” dedi. Mahkeme Başkanı’nın, “Aileyi nasıl ikna ediyordunuz?” diye sorması üzerine Gök, “Aileye de ‘112 ile uğraşmayalım sizi bekletir. Bu hastaneye gidelim, yer bulduk’ diyorlardı. Gözümle gördüğüm bir şey yok ama kimse hayrına bir şey yapmıyordu. Bebek başına 5 bin lira alıyordu” yanıtını verdi. Dinleme kayıtlarında yer alan, bir bebeğin ailesinden para alınmasına ilişkin sözleri sorulan Gök, “Bu bebek tıp merkezinde doğdu. Hastaneye sevki yapıldı. Aileden 38 bin ya da 40 bin lira aldık. 25 bin lira hastaneye verdik. Geri kalan parayı Fırat Sarı aldı. Doğukan ve bana sadece yemek parası verdi. Bu bütün özel hastanelerde dönen bir şey. Hastalar da SGK’dan para almak için normalden daha uzun hastanelerde yatırılıyor” dedi.

Mahkeme Başkanı’nın “’Mehtap çocuğu öldür. 50 satürasyonlu bebek mi olur?’ diyorsun. Mehtap da sana, ‘Öldüreceğim de öldürsem de dert’ diyor. Nedir bu konuşma?” diye sorması üzerine ise sanık Gök, “Evet çirkin bir cümle” dedi. Bebeği görmediğini söyleyerek, “50 satürasyonlu demek bebeğin sürekli kalbinin durup yeniden canlanması demek” diyen sanık Gök’e Mahkeme Başkanı, “Normalde böyle hemen bırakır mısınız bebeğe müdahaleyi” diye sordu. Sanık ise “Normalde böbrekler ve ciğerler iflas edince bırakılır” dedi. Mahkeme Başkanı’nın ölen siyahi bebekle ilgili sorusuna ise Gök, “Öldüğünü fark etmemişler. Zamanında baksalar bebek yaşıyor olurdu” yanıtını verdi.

Savcının, “140 bin lira kalp hastasından para alıp âlem yapacağınızı söylüyorsunuz, bu doğru mu?” diye sorduğu Hasan Basri Gök “Kendi aramızda yapılan saçma bir sohbetti, ameliyat olmadı zaten. Biz de almayız” yanıtını verdi.

20 Kasım 2024

İDDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi.

İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi.

İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi.

Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı.

Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin “kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri” gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi.

Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde “TPN tüketimini azaltın” şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir