Tayfun Kahraman o anları anlattı: Kelepçemi daha fazla sıktılar, sürükleyerek götürdüler

Gezi tutuklusu, şehir plancı Tayfun Kahraman’ın hastaneye tedaviye götürülürken cezaevi aracında yaşadığı kötü muamele görüntüler yayınlanmıştı. Kahraman hem bu kötü muamele anını, hem cezaevinde yaşadıklarını ilk kez SÖZCÜ’ye anlattı. Kahraman, yeni yıl mesajını paylaştı.

Cezaevi aracında dakikalarca, kelepçeli halde bekletilen Kahraman, kelepçesinin biraz gevşetilmesini istediğinde daha da sıkıldığını söyledi. Kahraman ayrıca daha önce böyle bir muameleye maruz kalmadığını, tedavi sırasında da usulsüzlükler olduğuna dikkat çekti.

“En büyük işkence, suçsuz olduğunu bile bile hapiste tutulmak” diyen Kahraman,”Özgürlüğüm, sağlığım, çocuğumun en güzel yaşlarından her gün yeni bir gün kaybediyorum. Israrla ve inatla ‘benim somut olarak suçum ne?’ sorusunu soruyorum ve cevap alamıyorum” diye konuştu.

İşte Kahraman’ın cezaevinden SÖZCÜ’ye gönderdiği mektup:

“28 Ağustos 2024’te kontrole giderken, her şey baştan itibaren tuhaf ilerledi. Günün başından itibaren, tuhaflıklar başladı. İlk başta yola çıkarken normalden çok daha sıkı kelepçelediler. Ben de nazikçe görevli personele “kelepçenin çok sıkı olduğunu, bunun sağlığımı olumsuz etkileyebileceğini” ilettim. MS hastası olduğumu, normal insanlarla aynı kan değerlerine ve kas yapısına sahip olmadığımı, kullandığım ilaçlar sebebiyle kan değerlerimin düşük olduğunu ve darbelere karşı daha hassas olduğumu açıkladım. O da ne yapacağını amiri olan astsubaya sordu. Ben gevşetmesini beklerken kelepçemi daha çok sıktı. 25 dakika boyunca o şekilde canım acıyarak gittikten sonra molada bileklerimde morarma oluştuğunu görünce ancak gevşettiler kelepçeyi.

“FETÖ İLE ANILMAK EN BÜYÜK HAKARET”

Benden FETÖ’cü diye bahsettiler ve tutanakta FETÖ/PDY hükümlüsü yazdılar. Oysa ben FETÖ/PDY tarafından hazırlanan iddianame ve uydurulan deliller ile yargılandım. Çok defa anlattık bunu. Ömür boyu karşı olduğum, bizi buraya göndermek için kumpas kurmuş, delil uydurmuş bir yapıyla anılmak, büyük hakaret.

Hastanede muayene sırasında normalde jandarma dışarıda bekler. Zaten gittiğimiz hastanedeki oda üst katta, öyle kaçacak bir yer yok. Kaldı ki defalarca gelmişim ve hiçbirinde jandarma yoktu odada. Bu sefer onlar da muayeneye eşlik edeceğiz dediler. Sanırım doktorları baskı altına alarak tutanak tutulmasını engellemek istediler. Ancak, doktor kollarımdaki izleri görerek tutanak tuttu. Görevini yaptı. Sonra benim kelepçemi yine daha fazla sıktılar, hastanenin içinde resmen sürükleyerek götürdüler.

“TANSİYONUM YÜKSELDİ, GÖZÜM KARARDI”

Daha sonra başka bir mahkumu başka bir hastaneye götürdüklerinde cezaevi aracını öğle güneşinde, ağustos sıcağında bıraktılar. Zaten havasız olan aracın içinde dakikalarca o güneşin altında bekletildim. Tansiyonum yükseldi, gözüm karardı ve parmaklarım uyuşmaya başladı.

Cezaevine döndükten sonra olanları avukatlarımla ve eşimle paylaştım. Bunun üzerine konu kamuoyunda duyuldu. Aynı gün soruşturma başlatıldı. Ancak bildiğiniz gibi Kaymakamlık soruşturmayı engelledi. Avukatlar gerekli itirazları yaptı. Sonucu bekliyoruz.

3 yıla yakın süredir tutukluyum ve o güne kadar sistematik bir eziyete uğramamıştım. Şok ediciydi. Onur kırıcıydı. İnsanlığımı sorgulatır bir muameleye maruz kalmak, özellikle acı çekmem için çaba gösterilmesi ve bunu ciddi sağlık sorunları yaratacaklarını bilerek yapmalarına gerçekten şaşırdım. Bir insanın bu tip şeyleri yapacağına ihtimal vermezdim. Sebebini bilmiyorum. Ancak böyle bir şeyin makul bir sebebi olamayacağını biliyorum. Bu muamele sadece bana değil hiçbir insana yapılmamalıdır.

“YENİ YILA AİLEMDEN, EVLADIMDAN UZAK GİRİYORUM”

En büyük işkence, suçsuz olduğunu bile bile hapiste tutulmak. Neredeyse 3 yıl oldu. 3. defa yeni yıla ailemden, evladımdan uzak giriyorum. Yeni yıl herkes için umut demek. Benim de umudum AYM’de bekleyen dosyamıza bir an önce bakılması ve adil yargılanmadığımız gerçeğinin karara bağlanması.

Çünkü özgürlüğüm, sağlığım, çocuğumun en güzel yaşlarından her gün yeni bir gün kaybediyorum. Israrla ve inatla “benim somut olarak suçum ne?” sorusunu soruyorum ve cevap alamıyorum. “İsnat edilen suçu, yani hükümet cebir ve şiddet yoluyla devirmeye teşebbüs ettiğimi gösteren deliller ne?” diye soruyorum ve cevap alamıyorum. “Ben hangi gerekçeyle 18 yıl hapis cezasına mahkum edildim?” diye soruyorum ve cevap alamıyorum. Çünkü bu soruların cevabı yok. Ne yaptığımı, yapmadığımı gayet iyi biliyorum. Dosyayı inceleyen herkes uğradığım haksızlığı, hukuksuzluğu görecektir.

Bu bir hata ya da yanlışlık olmayı geçti, zulme dönüştü. Umuyorum ki 2025 masumların hapiste olmadığı bir yıl olur. Herkesin yeni yılını kutluyor, herkese gösterdikleri destek için teşekkür ediyorum. Emin olun bu destekler beni yalnız kapatıldığım bu hücrede daha güçlü kılıyor, onur veriyor.

“ENSEYİ ASLA KARARTMAMAK GEREKİR”

Olumsuz şeylerden bahsetmiş olsam da, enseyi asla karartmamak gerekir. Bu süreçte yanımızda olan, kalbi bizimle atan çok insan olduğunu biliyorum. Biz toplum olarak bir uyuşma hali yaşıyoruz. Bazen acıyla baş etmek için insanlar uyuşturur kendini. Ancak bu acıyı dindirse de hastalığı kalıcı hatta ölümcül hale getirir. Artık uyuşma halinden çıkıp kıpırdamaya başlamamız, iyileşmemiz lazım. Bunu da hep birlikte yapabiliriz.

İsteğim, temennim ve dileğim; vicdanının sesini dinleyen, yanlışa yanlış diyebilen insanların daha yüksek ses vermesi. Hangi görüşten olduğunuz fark etmez. Bir kere bizim durumumuzda olduğu gibi, gerekçesiz ve delilsiz insanları hapse yollamanın normalleşmesi, ülkemizi de felakete sürükler. Hz. Ali’nin “Devletin dini adalettir” sözü, devletlerin ancak adil olduğunda ayakta kalabildiğine işaret ediyor. Sorumluluğu olanlar başta olmak üzere hepimiz adaletsizliği gidermek için gerekli süreçlerin önünü açmalıyız. Bunun kaybedeni olmaz, aksine ülkemiz, demokrasimiz ve kardeşliğimiz kazanır.

Ülkemi ve insanlarını çok seviyorum. Başka bir Türkiye yok. Ülkemin ve bir yurttaş olarak benim, hak ettiğimiz adalete kavuşmamıza az kaldığına inanıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir