“Türk edebiyatı – Türkçe edebiyat” tartışması ödül jürisini dağıttı

T24 Kültür Sanat

Bir süredir devam eden “Türk edebiyatı – Türkçe edebiyat” tartışması “Şiiatı Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü” jürisini böldü. “Kabul” kitabı ile Emre Barca‘ya verildiği ilan edilen ödülün gerekçe metninde “Türkçe şiir” ifadesinin kullanılmasının ardından seçici kurul üyeleri Ali Günvar ve Osman Hakan A. görevinden ayrıldı. Kuruldan ayrılan iki şairin ortak açıklaması ise Osman Hakan A.’nın sosyal medya hesabından yapıldı. Açıklamada “”Ödül, Türk dili ve kültürü çerçevesinde, Türk şiirine katkı sağlayan şairlerin ilk kitaplarına veya dosyalarına verilmek üzere tasarlanmıştı,” denildi. Şair Günvar da “Fransız Fransızca şiir demiyor, biz niye Türkçe şiir diyelim?” dedi. Jüri başkanı Hilmi Yavuz ise “Roman, öykü, şiir hangi dilde yazıldıysa o dilin edebiyatına aittir. Etnisite edebiyatı böler, dil birleştirir” diye konuştu.

Bu yıl ödül jürisi, başkanlığını Hilmi Yavuz’un üstlendiği, V. B. Bayrıl, Haydar Ergülen ve Noyan Erözçelik‘ten oluşuyordu.

“Bu ödül V. B. Bayrıl’a ait bir mülk değil”

Ali Günvar ve Osman Hakan A. Tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Ödül, Türk dili ve kültürü çerçevesinde, Türk şiirine katkı sağlayan şairlerin ilk kitaplarına veya dosyalarına verilmek üzere tasarlanmıştı. Bu ödül V. B. Bayrıl’a ait bir mülk değil, Şiiratı kitaplarına emek vermiş tüm Şiiratı şairlerinin ortak eseridir. Hayatlarını Türk şiiri, dili ve kültürüne adayan iki Türk şairi olarak, V.B. Bayrıl’ın ödülü yanlış yönlendirmesini ve bize yönelik saygısız davranışlarını kabul etmiyoruz”

“‘Türkçe edebiyat’ lafını kabul etmiyorum”

Karar’a konuşan Ali Günvar metinde kullanılan “Türkçe şiir” tanımına itiraz ettiklerini belirterek. V. B. Bayrıl’ın ifadeyi değiştirmediğini ve kendilerine “Bugüne kadarki hizmetleriniz için teşekkürler bundan sonra siz yoksunuz” dediğini iddia etti. Günvar’ın açıklamaları şöyle:

“Metinde kullanılan ‘Türkçe şiir’ tanımına itiraz ettik. V. B. Bayrıl değiştirmemeye kalktı ve patron oymuş gibi ‘Bugüne kadarki hizmetleriniz için teşekkürler bundan sonra siz yoksunuz’ dedi. Ben de bıraktım. Bu şekilde bir davranışa vereceğim tek cevap budur. Benim Ali Günvar olmak için ne Şiiratı’na ne Seyhan’ın hatırasına ihtiyacım var kendisi ne arzu ediyorsa onu yapsın. Bu arkadaş kendisini bu işin patronu sanıyorsa, devam etsin, onun patronajını kabul edenler de devam etsinler. Ben etmiyorum. Kimse böyle bir davranış hakkına sahip değildir, ‘Türkçe edebiyat’ lafını kabul etmiyorum. Dünyanın hiçbir yerinde böyle olmaz, edebiyatı ulusal kimlikten ayıramazsınız. Türkçe yazıyorsan Türk şiiri yazıyorsundur. Fransız Fransızca şiir, İtalyan İtalyanca şiir demiyor, biz niye Türkçe şiir diyelim? Sen başka türlü bakıyorsan psikolojik sorunların var demektir, o zaman doktora görün. Benim kimsenin etnik kökeni ve diline itirazım ya da aşağılayıcı bir yaklaşımım yok. Ancak kimse kendi kompleksleri nedeniyle benim Türklüğümden ve etnisitemden utanmamı beklemesin.”

Hilmi Yavuz: Roman, öykü, şiir vb. hangi dilde yazıldıysa o dilin edebiyatına aittir

Hilmi Yavuz ise “Türkçe Edebiyat mı? Türk edebiyatı mı?” başlığı ile Facebook hesabından yaptığı açıklamada, bu tartışmanın tarihinin Tanzimat dönemine uzandığını vurgulayarak, Ermeni asıllı Vartan Paşa’nın Ermeni harfleriyle Osmanlı Türkçesi ile yazdığı “Akabi Hikâyesi” ve Rum asıllı Evangelides Misailidis’in Grek harfleriyle Karamanlı Türkçesi ile yazdığı “Temâşâ-yı Dünya” romanlarını örnek göstererek “Edebiyatı etnisite üzerinden değil, dil üzerinden inşa etmek istedikleri için!” dedi. Yavuz’un açıklaması şöyle

“Türkçe Edebiyat mı? Türk edebiyatı mı?

Yıllardır, birbirimizi ötekileştirilerek bölünmeye o kadar alıştırıldık ki, sonunda Türkçe edebiyat mı, yoksa Türk edebiyatı mı? Konusunda bölünmeyi de başardık… Aferin bize!

Bu tartışmanın önce Cumhuriyet gazetesi Kitap Eki’nde çıkan bir yazı dolayısıyla başladığını, gazete yönetiminin bu konuda açık seçik bir tavır aldığını biliyoruz. Şimdi de, Seyhan Erözçelik Şiir Ödülü Jüri üyelerinden bazıları arasında çıkan anlaşmazlığın şimdilik sosyal medyada ve muhakkak daha sonra da yazılı basında söz konusu edileceğine şüphe yok..

Bakın bu konunun tarihi bir hayli eskidir. Tanzimat döneminin biri Ermeni [Vartan Paşa], öteki Rum [Evangelides Misailidis] iki romancısından ilkinin ‘Akabi Hikâyesi’, ikincisinin de ‘ Temâşâ-yı Dünya başlıklı romanlarından söz ediyorum. Vartan Paşa’nın romanı, Ermeni harfleriyle Osmanlı Türkçesiyle ; Misailidis’in romanı da Grek harfleriyle Karamanlı Türkçesiyle yazılmışlardır.

Burada sormak gerekir: Vartan Paşa Ermeni olduğu hâlde, romanını Ermenice değil Osmanlı Türkçesiyle; Mihailidis de romanını Rumca değil de Karamanlı Türkçesiyle yazmıştır. Niçin? Edebiyatı etnisite üzerinden değil, dil üzerinden inşa etmek istedikleri için!

Benim tavrımın ne olduğunu iyiniyetle soran dostlarıma ve kötüniyetle soran düşmanlarıma bildirmek isterim: Ben Vartan Paşa ve Mihailidis gibi, edebiyatın etnisite üzerinden değil, dil üzerinden okunması gerektiğini düşünüyorum. Roman, öykü, şiir vb. hangi dil’de yazıldıysa o dilin edebiyatına aittir. Etnisite edebiyatı böler, Dil, birleştirir… Neredeyse her alanda ötekileşerek bölündük;- hiç değilse edebiyatta bu bölünmeyi yaşamayalım, diyorum…”


‘Görünmeyen Cemaat: Mürideler’in yazarı ve ‘Kızıl Goncalar’ dizisinin danışmanı Filiz Gazi, tarikatlarda kadınlara biçilen hayatları anlattı

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir