Murat KAYA
Türkiye’de oluşan ekonomik sıkıntılar ve enflasyonla artan sorunlar, çözüm yolları aranmasına, Hazine ve Maliye Bakanlığınca sıkı ekonomik politikalar uygulanmasına rağmen çözülemiyor. Bütün vatandaşların dert yandığı bu sorunu ve uygulanması gereken çözüm yollarını, yaşı Türkiye Cumhuriyeti ile eş Türkiye İş Bankası’nın genel müdürlüğünü yapan Hakan Aran, gazetecilerle sohbetinde anlattı.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bankasının Akdeniz Turizm İhtisas Antalya Şubesi’nin açılışını yapmak ve Uluslararası 14. Resort Turizm Kongresi’ne katılmak üzere geldiği Antalya’da, kongre öncesi gazetecilerle sohbet etti.
2024 İÇİN ÖNGÖRÜLERİ DOĞRU ÇIKTI
Banka olarak 100. yıllarını kutladıklarını belirten Aran, Türkiye’de bu yıl yaşanan ekonomik durumu daha önceki konuşmalarında söylemesi ve tahmin etmesiyle ilgili konuştu.
Aran, “Ben bu yıl yaşananları 2024’de söylediğimde, çok eleştirilmiştim. Kurda oynaklık yaşanmayacağını, kur seviyesinin burada olacağını söylediğim zaman, ‘Senden başka inanan yok’ deniyordu, çok eleştiriliyordum. Ben de, ‘Euro-dolar bazında, yabancı para kredileri kullandırılabileceğini’ söylemiştim, ‘Büyüme orada gerçekleşecek’ demiştim. 20024 yılı bunu yanıtladı” dedi.
“NASIL BİR BEDEL ÖDEDİĞİMİZİ BİLMEMİZ GEREKİYOR”
Bu yıl turizmi de destekleyebilmelerinin kendilerini yanıltmadığını aktaran Aran, “Bir sene önce deprem yaşadık. Ondan önce Ukrayna savaşı oldu, planlar alt üst oldu. 2024 yılı için, ‘Olumsuz sürprizle karşılaşmayalım’ demiştim. Şükür karşılaşmadık ve öngörülerim gibi yaşandı bu yıl. Dolayısıyla böyle bir yılda ne yaptığımızı, niye yaptığımızı ve nasıl bedel ödediğimizi bilmemiz gerekiyor ki kıymetini bilelim” diye konuştu.
İSTİKRAR KARDAN ÖNCE GELİR
Hakan Aran, 2024 yılının öngörebilir olmasının sebebini de anlattı.
Akıl dışı politikanın sonuçlanıp fiyat istikrarı politikasının başlamasıyla öngörülebilirliğin arttığını kaydeden Aran, istikrarın kar etmekten önce geleceğine dikkati çekti.
Aran’ın söylediklerinden satır başları şöyle:
Eleştirilebilir sorunların yan etkileri olur ama öngörerek faizin, kurun ne olacağını bilip pozisyonunuzu ona göre alabilirsiniz. Bunu bilmek demek karlılık olmayabilir. Her sene de kar etmek söz konusu olmayabilir. Sizin için işin devam etmesi önemli. Eve ekmek götürmek önemli. Ama ülke olarak yanlış bir şey yaptıysak, düzeltmek için yola çıktıysak, tüm taraflar bedeli ödeyip düzelttikten sonra tekrar işimize bakarız. 2024 böyle bir yıldı. Arzu ettiğimizi etkinlikte, hızda gidemedi mücadele. Enflasyonla mücadele edip bir an önce sonuç almaktan ziyade nasıl baş ederime yakın bir genetiğimiz var. Bu yüzden kolay gitmiyor.
YÜZDE 42 ÖNGÜRÜM HAYALCİLİK OLARAK GÖRÜLMÜŞTÜ
Geçen seneyle karşılaştırıldığında sonuç alınabildiğini görüyor olmak bence 2024 yılının olumlu taraflarından biri. Ben enflasyonun yüzde 42 olacağını söyleyerek yıla başlamıştım, şimdi yüzde 44 deniyor. O bile hayalcilik olarak görülmüştü. 44’le biteceği konsensüsü var.
İSTİKRAR İÇİN BEDEL ÖDEMEYE DEVAM ETMEMİZ GEREKEN NOKTADAYIZ
Önümüzdeki yıl sonu için de enflasyonun yüzde 24-26 noktasında bitebileceğini görüyorum bu politika devam ederse. Düşük değil tabii ama 80-90’la karşılaştırıldığında desteklenmesi gerekiyor. Taraflar olarak, bedel ödemeye devam etmemiz gereken, istikrar için geriye dönüş adımların atılmaması gereken noktadayız.
YÜZDE 19 FAİZDEN YÜZDE 85 EENFLASYONA
İşlerimizin iyi gidebilmesi için, enflasyonda kontrolü kaybettiğimizi hatırlarsınız. Politika faizinin yüzde 19 olduğu yerde bizi başlatan şey, biz yönetebilirken faizi yüzde 19’a düşürerek, hiçbir şey gözetmeksizin enflasyonu düşürebileceğimiz düşündük, o yolculuğa öyle başladık. Bu durum, enflasyonun yüzde 85’e çıkmasına, kontrolü kaybetme ve dolar kurunu bugünlere getiren bir yolculuğu başlattı.
BİZ BOZDUK SONRA TEKRAR YERİNE GETİRDİK
Dışarıdan bir ülke vatandaşı bunu anlamakta zorlanabilir. Ama biz biliyoruz, burdaki şeyi… Biz bozduk sonra tekrar yerine getirdik. Konuşacağımız şey de tekrar yerine gelince olabilir. Sıkıntıların nedenini, bozulan denge noktasına henüz gelemediğimizi, gelene kadar da bu imkanlardan mahrum kalındığının bilinmesi lazım. Bu noktaya geldikten sonra, potansiyelden nasıl yararlandırılır, turizm nasıl 100 milyar dolara gideri konuşabiliriz.
TURİZMDE 60 MİLYAR DOLARLIK GELİRİN KIYMETİNİ BİLELİM
Ancak şimdi sıkı konjonktürde, turizmde elde ettiğimiz 60 milyar dolarlık gelir seviyeninin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Turizmin yolundan vazgeçmemiş olmamız, ekonomiye katkı anlamında yerinde duruyor olması, hatta turizmde dünyada ilk 5 ülke arasına girmiş olmamız, kazanımlar bizim için nasıl kalıcı kazanım olduğunu göstermesi adına kıymetli. Sürdürülebilirlik konusunda kaynak ayırabilirsek 5 numara değil belki ilk 3’e oynayan ülke konumuna gelebiliriz. İyi durumda değiliz. Beşincilik bu yüzden kıymetli bir başarı. Turizm sektörüyle bankalar olarak zorluğu paylaşıyor olmamız., vadelerin uzatılıyor olması, rahat döneme hazırlık yapılıyor olması bence turizm ve bankacılığın gücünü göstermesi, güveni göstermesi adına kıymetli. Turizme desteğimiz 2025 yılında da devam edecek.
KREDİ KARTI DONUK ALACAK ORANI ARTIŞ ORANI YÜZDE 200: TİCARİ DEĞİL BİREYSEL BOZULMA YILI
Geçen yıla göre 10 aylık dönemde, 31 Ekim 2024’e kadar sektördeki kredi kartlarında donuk alacak oranı yüzde 200 artış gösterdi. Net bir şekilde kredi kartı başta olmak üzere maaşlı kesimdeki kredi bozulması görünüyor. Buna karşılık ticari kredi oranı ise yüzde 22 artık. Yıl sonu enflasyonuna baktığınızda bu makul görünüyor. Ticari tarafta henüz bozulma görmediğimiz, bozulmanın bireysel tarafta olduğu bir yıl yaşıyoruz. Ticari taraf çok iyi kaldı. Şimdi bu 2025 yılında onlar da genel sıkılaşmadan nasiplerini alacaklar. Ama bireysel taraf da geldiğimiz noktalar alarm eren taraflar onların da normalleşmesi devam etmemesi gerekiyor.
ENFLASYONA, TÜRKİYE İŞ BANKASI’NIN İÇ ÇÖZÜMÜ, ÖZEL TEŞEBBÜSE ÖRNEK OLSUN
Bankamız, 20 bin üzerinde çalışanı olan bir banka. Sorunları çözme şekliniz önemli. Kendi gücünüzle çözebiliyorsanız bu kamusal sorunların çözümüne de bir fikir verebilir. Özel sektör şunu yapmalı; bir sorun olduğunu düşündüğü konuda, kendi çözümünü geliştirip kaynak ayırabililiyorsa, hem kamunun yükünü almak hem de ilham vermek en büyük yol olur. Yoksa kamunun sorununu birleşip yapmak zor.
‘YÜZDE 1 FAİZLE KREDİ VERECEĞİM’ DESEM, ‘KİMİN PARASINI KİME VERİYORSUN’ DERLER
Banka olarak, ‘Yüzde 1 faizle kredi vereceğim’ desem, ‘Kimin parasını kime veriyorsun’ derler. Aldım borcun vadisi belli faizi belli. Fazili para alıyorum. Bunu nasıl kullandırabilirsiniz? Bu kaynağın maliyeti belli. Bankalar aracılık eden kurumlardır. Fon sahiplerinden ne kadar maliyetle alabiliyorsam onu en doğru maliyette kullandırarak ekonomiye katkı sağlayabilirim. Yoksa gerçekçilikten uzak olur düşük faizli kredi vermek.
DAHA AKILCI FİKİRLER ÜRETMEMİZ GEREKİYOR
Finansal okur yazarlığı olan bir toplum olarak daha akılcı fikirler üretmemiz gerekir. En kolay şey, vatandaşı yanlış beklenti içine sokup, sorumluluğu başka yere atmak. ‘Onlar faizci, kredi vermezler’ gibi laflar, kolaycı bir yaklaşım olur. Sabırla doğru adımları atmak, bunları anlatabilmek gerekiyor. 100. yılımızda yapmaya çalıştığım şey, sorunlar ne kadar karmaşık olursa olsun en samimi hayalle onu ortaya koymak oluyor. Konu basitleşmezse manipülasyona yöneliyor.
2025 YILI FAİZ VE ENFLASYON BEKLENTİSİ: YARI YARIYA; YÜZDE 25 VE 22
2025 yılında Türkiye’de 50 olan politika faizinin 27’ye kadar düşmesini bekliyorum. Hatta keşke 25’e indiği bir yolculuk olsa. 2025’ten beklentim, yarıya yarıya…Enflasyon ve faizini düştüğü bir yıl olması. Enflasyonunda yüzde 22 seviyelerine düşmesini bekliyorum. Kolay değil. Bunun hepimize nefes aldıracak bir döngü olduğuna inanıyorum. Türkiye için en büyük risk, kendi iç dengelerimizi kurmaya çalışırken kontrolümüzde olmayan, dışarıda savaş sorunları…En büyük risk bu. Yoksa ekonomiyle ilgili tüm risklerin farkındayız.
HAYAT PAHALILIĞI BOYUNU AŞAN VATANDAŞA ‘TASARRUF’ DERSEN, KOMİK KAÇAR
Tasarruf bir uç ise, dengeli tüketim, yani dozunda tüketim de diğer bir uç. Para biriktirme olarak değil de, harcarken daha az harcama ama… Geldiğimizi noktada bunun konuşulacağı ortamlar var. Bir de konuşacağınız şey tepki çekmemeli. Tepki alacağınız ortamlar var. Hane halkı enflasyonu, bardağı taşıran son damla oluyor. İyi olduğu zaman özendirmek daha kolay. Zaten hayat pahalılığı boyunu aştığı için vatandaşa ‘tasarruf’ dersen komik kaçma, tepki çekme olasılığı çok yüksek. Yönetilebilir ekonomide iyi bir zemine gelip sonrasında o değerleri ön plana çıkarmak bizim için önemli olmalı.
KONUT FAZİLERİNDE DÜŞME BEKLENTİSİ OLMASIN
2025’te beklediğimiz faizleri göremeyiz artık konutta. Ne kadar düşerse düşsen konut kredileri için cazip değli ve öyle bir etkisi de olmayacaktır. 2025 yılı, bu beklentinin karşılanacağı yıl değil.
HER ŞEY MAAŞ ARTIŞI DEĞİL, DESTEK DE ÖNEMLİ
İş Bankasının Çeşme’de tatil sitesi var çalışanlar için. Bu yıl sezona Marmaris’teki kampı da yetiştiriyoruz. 12 ay boyunca tüm çalışanların bir haftalık tatillerini aileleriyle yapabilecekleri bir tatil yerleri daha olacak. Marmaris’te 12 aylık bir sezon, önümüzdeki yıl devreye giriyor. Kurumlara, çalışanlara bu tarz desteklerin de önemli olduğunu düşünüyorum. Her şey maaş artışı değil böyle de destek olabiliyorsunuz.
Hakan Aran, sohbetinde bir gazetecinin kira sorunlarıyla ilgili sorusunu yanıtlarken, kendi yaşadığı kira sorununa dikkati çekti ve bütün analizlerinden daha öne çıkan bir durum değerlendirmesi yapmış oldu.
İŞ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ OLARAK EVDEN ÇIKMAK ZORUNDA KALDIM
Kiracı soruruyla ilgili Aran, şunu kaydetti:
“Bunu sonuna kadar, vatandaş olarak hissediyorum. İş bankası Genel Müdürü olarak ben de ev sahibi-kiracı ilişkisinde, kiracı olarak aynı soruna muhatap oldum ve eveden çıkmak zorunda kaldım. Kira konusunda ev sahibinin istediği kirayı vermediğim için çıktım. Onun istediği kirayı ev sahibinin gene şey oldu bankanın bu zam sandığının olduğu bu kirayı en azından vereceksem ev sahibim yabancı olmasın diye oraya geçtim. Fenerbahçe’de. Bu enflasyon bozulmadan önce her şey çok komik olduğu için 12 bin lira olan kirayı 75 bin liraya çıkarmışlardı. Bozulma çok hızlı olunca…”
ÖRNEK LOJMAN PROJESİ
Kira artışı tablosunun çok kötü bir tablo olduğunun altını çizen Aran, İş Bankası olarak çalışanlarının bu mağduriyeti yaşamaması için ürettikleri “lojman” çözümünü de anlattı ve diğer kurumları da, çalışanlarının refahı için bu tür çözümler bulmaya davet etti.
Aran’ın anlattıklarından satır başları şöyle:
KİRA ENFLASYONU SORUNU
Şu anda bu tablo o kadar kötü bir tablo ki, bizim verdiğimiz maaşlar işveren olarak verdiğimiz maaşların artık en az yarısı kiraya gidiyor. Şanslıysa. Dörtte üçünün de gitme ihtimali var. Yarısı derken de şunu kast ediyorum, Eskiden alıştığı yerde ve kentlerde sosyal statüsünün bulunduğu semtlerde, mahallelerde değil, orayı çıkıp biraz daha yol masrafına katlandığı, daha uzak noktalara gittiğinde bu böyle oluyor. Çünkü insanların artık eskiden oturduğu yerlerde oturmaya devam etme imkanı kalmadı. Bu çok önemli bir sorun. Şehir dışına çıkması ya da kiranın çok önemli bir gider kalemi olması, o yüzden insanların enflasyon beklentilerini de bozan şeyin başında bu kira enflasyonu geliyor. Bu dengenin sağlanması için, işte toplumsal olarak bir sorun yaratmış durumdayız. Ev sahipliği oranı ve insanların oturabileceği bir yerdeki bir evin sahibi olabilmesi konusunda politika geliştirmek gerekiyor.
BİLANÇOMUZU ZORA SOKARAK BİR TERCİHTE BULUNDUK
Ben mesele, özellikle ücret artışları konusunda, bu kira artışını da dikkate alarak enflasyonun çok üzerinde ücret artışları yaparak aslında bilançomuzu da zora sokarak burada bir tercihte bulunuyoruz. Baktığını zaman iş bankasının personel giderlerine artış oranlarına bakın burada çalışandan yana böyle bir sosyal sorunu yaşamamak çalışanlarımıza hissettirmemek adına bir tercihte bulunduk. Ücret artışını enflasyonun fevkinde ve kira enflasyonuyla baş edebileceği şekilde yaptık.
ARSA ALIP LOJMAN İNŞAATINA BAŞLIYORUZ
Doğuda, güneydoğuda ev bulmanın zor olduğu yerlerde lojman yapmak için arsa alıp lojman inşaatına başlıyoruz. Dolayısıyla oralarda arkadaşlarımızı lojmana alarak kira sorununu çözmeye çalışıyoruz. Bence kurumlar da en azından çalışanlar için tekrar bu lojman politikası, yani kiraların yüksek olduğu yerlerde çalışanlara eşit konut yapma, her seferinde tek tek bireylerle yardımda bulunarak sorunu geçici olarak çözmek yerine kalıcı olarak belki çözülecek eskiden alışık olduğumuz, eskiden birçok kurumun lojmanları vardı Anadolu’da, belki o yapılara geri dönmemiz gerekiyor bu sorunu çözmek için.
NE VERİRSEK VERELİM KİRAYA YETMİYOR
Yoksa arkadaşlarımıza hak ettikleri bir yaşamı sunma şansımız azalıyor sadece kiradan dolayı. Ne verirsek verelim kiraya yetmiyor zaten. Alınacak ücretin düşük veya yüksek olması, kira söz konusu olduğunda kendi evi değilse, sorun.
İLK ÖNCELİĞİMİZ DEPREM BÖLGESİ
Biz bu konuda özellikle depremden sonra sağlıklı konut imkanının olmadığı ve konut arttığını gördüğümüz Malatya, Adıyaman, Maraş, İskenderun illerini kapsayan bölgede, arsaları alıp lojman inşa etmeye başladık. Çünkü o bölgede arkadaşlarımız ev çıkmak istese de, kiralamak bir tarafa, ev bulamama sorunları da var. İlk önceliğimizi de deprem bölgesine verdik.
patronlardunyasi.com