Türkiye de puro üretimini süreci ve tarihini anlatabilmek için önce dönemin Osmanlısını bir incelemeli rejiye bakmalı ve Tekel idaresini tam anlamalıyız. Bunları tam anlayamaz isek birçok bilgi eksik ve yanlış kalacaktır. Aslında bu başlı başına ayrı bir kitap konusu. Biz bir yerden başlayalım.
Tütün tarihi ve Osmanlı da tütün dediğimiz zaman sanılanın aksine çok çok uzun zaman öncesine dayanmamaktadır. Osmanlıya tütünün girişi; Avrupa ya 16 ncı yüzyılın ortalarında getirildiği, öncelikle İspanya ve Portekiz sonrasında da Fransa ve İngiltere de yetiştirildiği oradan da diğer ülkelere dağıldığı bilinmektedir. Bu dağılımlarda Avrupa ülkelerinin kendi aralarında yapmış olduğu savaşlar çok büyük rol oynamıştır tütünün dağılması konusunda.
1612 yılında tütün Osmanlı ile buluşur ve Anadolu ya özgün bir bitki değildir. Buna rağmen yaklaşık 400 yıldır topraklarımızda kesintisiz olarak üretimi yapılmaktadır. Avrupa ya gelen tütün sırasıyla süs bitkisi ve ilaç olarak kullanıldı sonrasında ise gerçek ortaya çıktı ve tütün bu günkü kullanımına pipo, puro, enfiye, çiğneme tütünü, nargile ve sigara olarak ortaya çıktı.
Bugün ise yapraklarından elde edilen nikotinden başka, saplarından selüloz, tohumlarından yağ, çiçeklerinden aroma ve esans, küllerinden ise potasyum karbonat gibi ürünler elde edilmektedir.
Burada reji döneminden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Reji idaresi öncesinde 1879 devlet inhisarı uygulaması Rüsumu sitte idaresinin kurulması ile sona ermiştir. Daha sonra da Rüsumu sitte idaresi de Düyun-ı Umumiye ye devri ve sonrasında reji idaresi gelmiştir. Bütün bunların hepsi başlı başına ayrı bir kitap konusu. Biz sadece reji döneminden ve günümüze gelen puro dan bahsedeceğiz.
Reji idaresinin kuruluşu hem kronolojik olarak hem de neden tütün idaresi için ayrı bir şirket kuruldu sorusunun cevabı ile birlikte anılmıştır.
Reji idaresinin faaliyetleri iki farklı düzeyde değerlendirilmiştir. Bir şirket olarak Rejinin gelirlerindeki gelişmeler ve faaliyetlerini daha etkinleştirmek üzere kurduğu yarı şirketleri ya da ortaklıkları bir inceleme düzeyini oluşturmuş, ikinci bir inceleme düzeyinde de fabrikaları ve işçileri ile rejinin o dönem ekonomisi içindeki yeri değerlendirilmiştir.
Reji idaresi hem siyasal hem de sosyal anlamda olumsuz yoğun eleştirilere hedef olmuş bir kurumdu. Tütün idaresinin yabancı bir şirkete verilmesi siyasal anlamda tartışmalara yol açmış, halkla olan ilişkiler ve kaçakçılık sorunu da sosyal anlamda olumsuz tepkilere yol açmıştır.
Reji idaresinin imtiyazının 30 yıllık süresini doldurarak 1914 yılında bitmesi ve tekrar 15 yıl uzatılması ile ilgili gelişmeler yaşanmıştır. Reji idaresi kurumunun bizim tarihimize vermiş olduğu önemli sonuç, tütün gelirlerinin idaresinde bandrol, ve reji yolu ile idare dışında devlet inhisarı yada tekeli kavramının tartışma gündemine gelmesidir. Reji nin tasfiye edilmesi çabaları sırasında tartışılmaya başlanan devlet tekeli kavramı daha sonra cumhuriyet döneminde bir idare biçimine sadece değişikliğe uğrayarak dönüşmüştür.
Reji İdaresinin Kuruluşu;
Tütün vergisi Osmanlı borçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere Muharrem Kararnamesinden etkilenen en önemli gelirlerden biridir. 1862 yılında Osmanlı bankasından alınan borç karşılığından tütün tuz ve evrakı sahiha ile birlikte gelir olarak gösterilmişti, ki o yıllarda tütün gelirlerinin bütçe içinde payı o kadar önemli değildi. Osmanlı daha sonra tütün gelirlerini artırmak için umutsuzca çabaladı ancak düyun-ı umumiye nin kuruluşu ile birlikte Rüsumu sitte idaresi nin tüm gelirlerinin bu yeni idareye devri ile tütün gelirlerinin kontrolü bütünüyle Osmanlı devletinin elinden çıktı. Muharrem kararnamesinin 8 ve 9 ncu maddelerine göre Reji İdaresi kuruldu ve Cumhuriyet dönemine kadar süren Osmanlı tarihinin en tartışmalı uygulamalarından biri başladı.
Düyun-ı Umumiye nin kuruluşundan sonra bir komisyon üç grup bankeri ki bunlar gelecekte reji şirketinin imtiyaz sahibi olacak olan le kredit anstalt, la maison bleichröder ve Osmanlı bankasıdır. Reji yoluyla bir tütün şirketinin kurulmasının imkanlarının muharrem kararnamesi içinde araştırılması için görevlendirildi. Muharrem kararnamesinin 9 ncu maddesi uyarınca Osmanlı devleti böyle bir şirketinin kuruluşuna karşı çıkması konusuna angaje olmuştu. Reji şirketinin kurulması konusunda Osmanlı devleti ve düyun-ı umamiye idaresi arasında bir anlaşmaya varıldı. Uzun tartışmalar sonucunda 10 ocak 1883 tarihinde anlaşma imzalandı.
Reji idaresinin kuruluşu ile ilgili padişah iradesi şöyleydi; Düyun-ı Umamiye nizamnamesinin 9’ncu maddesi hükmünce tesisi kararlaştırılmış olan Duhan Reji sinin idaresine talip olan Osmanlı bankası ile ortaklarına, komisyon mahsusundan tanzim ve meclis-i mahsus ta tadil olunan şartname layihası gereğince otuz sene müddetle imtiyaz verilmesine karar verilmiştir. Tarih 14 Mayıs 1882 (7 recep 1300).
Şirketin reji sisteminin geçerli olduğu ve içinde şirketin tahsil etme hakkı olduğu bütün imparatorlukta ve diğer ülkelerde şube açma yetkisi vardı. Şirket yetkisini belirleyen ve sonrasında da en çok tartışma yaratan madde, kaçakçılığı engellemek için memur atayabilme yetkisine sahip olmasıydı. Ayrıca hükümet te rejiye destek vermek ve kaçakçılığa karşı ceza yasaları uygulamakla görevliydi.
Şirketin bir diğer yetkisi de gerekli sermayeyi toplamak için piyasaya tahvil çıkarabilme hakkıydı. İşletmenin sermayesi 100.000.000 frank ya da 4.000.000 sterline denk olan 4.400.000 türk lirası olacaktı. Hisselerin piyasa değeri ve piyasaya çıkarılış biçimi şirketin nizamnamesinde belirtilen şekilde uygulanacaktı. İlk başta ödemeler 2.200.000 türk lirasını geçmeyecek ve bu limit hükümet ve Düyun-ı Umumiye nin ortak rızası olmadan yükseltilmeyecekti.
Şirket birçok vergiden muaf tutuluyordu. Tütünü üretmek ve saklamak için yaptığı binalar arazi vergisinden geliri temettü vergisinden ve patent hakkı vergisinden muaf olacaktı. Aynı zamanda hisselerle ilgili işlemlerde pul parası alınmayacaktı. Fakat bu şirketle sözleşme yapanlar için geçerli değildi. Şirketle sözleşme yapanlar bu vergileri ödeyecekti. Ayrıca şirkete bağlı patentli bayilerin tütün gelirleri de temettü vergisinden muaf tutulacaktı.
Bu ve bunun gibi daha nice konu reji Osmanlıyı nasıl sömürdüğü yöneticilerinde devlet gelirlerinin nasıl fütursuzca heba edildiğine sessiz kaldığı tarihteki en güzel örneklerinden biridir.
Reji İdaresi döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda puro üretimi yapılmamıştır. Ancak Reji İdaresi zaman zaman puro ithal etmiş ve ithal edilen bu purolar da genellikle Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılar tarafından tüketilmiştir. Puro tüketiminin yayılması daha çok Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur. 1930 yılında Avrupa’ya pipo uzmanı olarak yetiştirilmek üzere Tekel tarafından gönderilen harmancılar piponun yanı sıra puro konusunda da uzmanlık yapmışlardır.
Puro harmanlarında kullanılan başlıca tütünler Sumatra, Cava, Havana, Küba ve Brezilya tütünleridir. 72 Türkiye’de de puroluk tütün yetişebilmektedir. 1930’lu yıllarda, Mardin tarafında yetişen tütünler puro yapımında dolgu olarak kullanılabiliyordu. Puro ve sigarillos için sargı ve yaldızların yetiştirilmesi için de o yıllardaki adı ile İnhisarlar Tütün Enstitüsü bazı çalışmalar yaptı. Enstitü tarafından 1931 yılında getirilen yabancı puroluk tütün tohumları Adana’da denendi; bu deneme ilk yılda başarılı oldu.
Puro imalatı Havana ve Avrupa usulü olmak üzere iki türlü yapılmaktadır. Bunlardan Havana usulünde yapılan purolar dolguluk ve yaldızlık olmak üzere iki kısımdır. Avrupa usulünde üretilen purolar ise dolgululuk, sargılık ve yaldızlık olmak üzere üç kısım tütünden oluşmaktadır. Purolar el ile, Amerikan sisteminde tezgahlarda, sigarilloslar ise makine ile üretilmektedir.
Türkiye’de ilk puro imalatı 1933 yılında başladı. 74 Avrupa’dan getirilen yirmi iki kilo çeşitli Havana tütünleri ile 1933 yılında 4.000 adet puro üretildi ve bunlar beşer adetlik mukavva kutularda 20 kuruş fiyatla satıldı. Yine 1934 yılında Amerika’dan örnek olarak gönderilen çeşitli imalatta kullanılabilecek tütünler arasından çıkan 450 gram koyu Virginia tütün ile 1.000 adet küçük Toscani tipinde sigarillos üretildi. Bunlar da onar adetlik paketlerde paketi 4 kuruştan satışa sunuldu. 75
1930’lu yıllar yokluk içinde mucize yaratmanın, yeni her şeyi denemek için her aşamadaki çalışanın çok heyecan duyduğu ilginç yıllardı. Yeniliklere çok açık bir kadro vardı. Sadece yarım kilo, ya da yirmi iki kilo tütünle yeni bir şeyler üretmek ve bunu satışa sunmak, ancak o günlerin heyecanı ile açıklanabilecek üretim denemeleridir.
Yine bu yıllarda Adana’da yetiştirilen yabancı puroluk tohumdan elde edilen tütünle birlikte Cava ve Sumatra’dan tütün getirtilerek birisi “Ava” tipinde, diğeri deithal ürünlerin fiyatlarını bilemediğimiz için bu değişmenin ne kadarının fiyattan, ne kadarının da tüketicinin zevk ve tercihlerinden kaynaklandığını göremiyoruz.
Ayrıca, puro elitlerin tükettiği bir tütün mamulüdür; o dönemde bu ürüne talepte bulunacak Cumhuriyet elitlerinin de milliyetçilik duyguları içinde yerli purolara yönelmiş olması da bir başka olasılıktır. Bu başarıya rağmen, 1930’lardaki üretim değerleri 1990’ların yıllık 2 milyon adeti geçen düzeyinin oldukça altındadır. Daha sonraki yıllarda Esmer, Çankaya, Ege, Toros adları ile değişik purolar üretildi ve piyasaya sürüldüyse de günümüze kadar varlığını sürdürenler Ankara, İstanbul, Pazar, Marmara ve Topkapı oldu. Ağustos 1994 tarihinden itibaren üretilmeye başlanan Topkapı purosu, Tekel’in Cuba Tobacco kuruluşu ile imzaladığı protokol çerçevesinde Corona tipi puro üretimi için Küba’dan getirilen uzmanla gerçekleştirilen çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıktı.
*Tütün tütün mamülleri sağlığa zararlıdır.
Keyfinizin Kahyası yazdı…
Murat Küçüksu