Witkoff, İsrail ve İmamoğlu

Amerikalı Televizyoncu şimdinin tek kişilik kanalı Trucker Carlson, Başkan Trump’ın Ortadoğu özel elçisi Steve Witkoff ile uzun bir röportaj yaptı. İsraildeki savaş ve son saldırılar, İbrahim Anlaşmaları ve komşu ülkelerin tedirginliği kapsamında Türkiye’nin rolü ve önemini sordu.

Bölge ülkeleri ve Türkiye çökerse olacaklardan endişe ifade eden Carlson Türkiye’de Erdoğan yönetiminin İsrail’e araç -maşa- olarak algılandığını, bunun da büyük bir risk oluşturduğunu söylüyor.

Bunun biraz da Suriye’de olanlardan – Alevi katliamını kastediyor- ve Türkiye’nin buraya müdahil taraf olmasından kaynaklandığını belirtiyor.

Carlson’ın sorusu şöyle:

“Sanki öyle hissettiriyor, bilmiyorum, orada değilim ama Türkiye’de önemli bir huzursuzluk varmış gibi hissediyorum ve bunun Suriye’de olup bitenlerden kaynaklandığını hissediyorum. Tabii ki Türkiye de buna katılıyor…

Erdoğan ülkesindeki bazıları tarafından İsrail’in bir aracı olarak görülmekte. Demek istediğim, eğer Türkiye’de gerçekten ciddi sorunlar olursa, bu küresel bir felaket olur, çünkü devasa bir orduları var. Bu konuda çok fazla endişe var mı?”

Witkoff ise Erdoğan ile Trump’ın konuşması ardından Türkiye’den güzel haberler geldiğini söyledi:

“Bence vardı ama Başkan (Trump) birkaç gün önce Erdoğan ile harika bir görüşme yaptı. Gerçekten dönüştürücü olarak tarif edebilirim bu görüşmeyi. Yani, bence (endişeler) gitti. Doğrusunu söylemek gerekirse, yeterince haber olmadığını düşünüyorum.

Ve bence Husiler yüzünden, İsrail ile olanlar yüzünden ve Rusya Ukrayna ile olanlar yüzünden yeterince (basında) yer almıyor…Oradaki büyükelçi olan Tom Barrack olağanüstü bir iş yaptı ve yapacak. Bence Başkan’ın Erdoğan ile bir ilişkisi var ve bu önemli olacak. Ve bence bazı pozitif şeyler geliyor, bir sürü olumlu haber var şu anda Türkiye’den gelen, bu konuşmanın bir sonucu olarak. Bu yüzden önümüzdeki günlerde bunu haberlerde göreceğinizi düşünüyorum.”

Önce Anadolu Ajansı’nın Instagramında mülakatın bir bölümünü gördüm. Soru kesilerek ve kısa verildiği için sanki Türkiye’deki son olaylara “güzel haber” demiş algısına kapıldım.

Ancak dinleyince anladım.

Elbetteki devlet ajansı Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimine “İsrail maşası olarak görülüyor, ülkede tepkiler var” diyen veya Suriye’de olanları hatırlatan soruyu veremezdi…

Sonuçta Carlson’ın Türkiye’yi okuması sokaktaki huzursuzluk üzerinden.

Ama her nasılsa İmamoğlu ve CHP protestoları ve ana muhalefet kayyum atanması üzerinden değil bu huzursuzluk.

Suriye’den kaynaklı bir Alevi-Sünni iç kaosu ve Erdoğan tabanının İsrail’in bir maşası haline geldiğine olan inancı sonucu oluşabilecek reaksiyon korkusu

***

Yani ABD için İsrail’in güvenliği birinci sırada.

Bu nedenle bölge ülkelerindeki istikrar da önemli.

Suriye’de olanlardan dolayı ülkede Alevi-Sünni krizi çıkarsa bu İsrail için de korkutucu olacak.

Kaygıların biri bu.

Suriye’ye ABD yaptırımları da daha bir süre Suriye lideri Al Şara’nın yularını sağlam tutmak için kalkmayacak.

İsrail’in Suriye’yi öyle Anayasadaki gibi 5 sene falan ona bırakması da beklenmiyor.

Washington’da 6 ay verenler bile var.

Tüm bu bölgesel olaylar olurken, ABD ve İsrail Türkiye’den umutluyken, Türkiye ana muhalefetinin Alevi katliamı için protesto yapmasının cezası Washington’daki koca sessizlik belki de.

Ne de olsa Witkoff’un ifade ettiği Türkiye’den Trump-Erdoğan görüşmesi sonrası gelen güzel haberleri hemen öğrenemeyeceğiz.

Elbette spekülasyon da yapmayacağız.

***

Ancak bilinenler İsrail’in bölgedeki ABD siyasetini şekillendirdiği.

Suriye’deki resimde Güney komşusu olarak söz hakkı var.

Türkiye sadece ABD ile savunma alımları ve savunma sanayisine gelir getirecek ticaret ilişkisi kurmuş değil.

Avrupa ile de önemli ticari ve savunma ilişkisi beklentisine girmiş durumda.

Elbette Avrupa Trump’ın kendisini terk ettiği bir ortamda Türkiye’yi şekillendirme kartına çok sahip değil.

Yine de demokratik ilkelere dair ve hukuki soru işaretlerinin ekonomik ilişkileri etkileyebileceği ve AB ile ticaret ilişkilerini sınırlayabileceği bir gerçek.

Ve bu davada Ekrem İmamoğlu için yargılamanın tutuksuz yapılması üzerinden değerlendirme yapmak mümkün.

Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatına iyi bakmak lazım.

Gümrükler artarsa iş zor.

***

Demokrasi demişken özellikle gizli tanık uygulamasının Türkiye uygulamaları çok parlak değil.

Beyanla etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen müteahhit dışında somut konular yok.

Yolsuzluk karşısında direnmek gerekir ve bunu yaparken “bizimkine de göz yumun” değil, “ne bana ne sana” diyerek direnmek lazım.

Bu arada tanıkların kanırttırıldığı yorumu da yapılmakta.

İşte bu resmi doğru okuyan Muharrem İnce “Biz İmamoğlu yargılanmasın demiyoruz, doğru yargılansın diyoruz” ifadelerini kullanmaktan çekinmedi.

Tebrik etmek lazım.

Velhasıl sokaklar dolu.

Amerika’da da Türklerin protestoları var.

Türkiye’de yeni bir Gezi olursa ve buna karşın da bir sıkıyönetim olursa bu Türkiye için iyi olmaz.

Ayrıca Türkiye’nin elinin zayıflaması bölgede İsrail’in at koşturması anlamına da gelir.

ABD iki ülkeyi dengelemekten yana da diyebiliriz.