Okyanus akıntıları, iklimin düzenlenmesinde kritik bir rol oynuyor ve bu sistemlerin zayıflaması, dünya genelinde felaketlere yol açabilecek potansiyel bir tehdit oluşturuyor.
Özellikle Körfez Akıntısı (Gulf Stream olarak da biliniyor) iklim bilimcilerinin dikkatini çeken önemli bir konu haline geldi. Geçmişte yaşanan olaylar ve öngörüler, bu akıntının çökmeye yüz tutması durumunda neler olabileceğini düşündürüyor.
Körfez Akıntısı, Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı (Atlantic Meridional Overturning Circulation / AMOC) olarak bilinen daha geniş bir okyanus akıntı sisteminin sadece küçük bir parçası. Bu sistem, tropik bölgelerden sıcak suyu kuzey yarımküreye taşıyarak, Avrupa, İngiltere ve ABD’nin doğu kıyılarının ılıman kalmasını sağlıyor.

ARAŞTIRMALAR BU SİSTEMİN ÇÖKECEĞİNİ ÖNE SÜRÜYOR!
Araştırmalar, Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı sisteminin 21. yüzyılda zayıflayacağını veya çökeceğini öne sürüyor. Ancak Met Office araştırmacılarına göre, zayıflamanın boyutu iklim modelleri arasında önemli farklılıklar gösteriyor.
İklim değişikliği, okyanus akıntıları ve bunların iklim üzerindeki etkileri üzerine çalışmalar yapan Dr. Jonathan Baker liderliğindeki ekip, bu sistemin sera gazı konsantrasyonlarındaki aşırı değişikliklere ve yükselen deniz seviyelerine verdiği yanıtı değerlendirmek amacıyla 34 bilgisayar modeli kullandı.
Nature dergisinde yayımlanan bulgular, Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı sisteminin zayıflayacağını ancak gelecekteki küresel ısınmaya dayanıklı olabileceğini ve bu yüzyılda çökmeyeceğini ortaya koyuyor. Ancak Exeter Üniversitesi’nden iklim bilimci Geoff Vallis, “Bu, küresel ısınmanın ciddi bir sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Ayrıca sistemin bu yüzyıl çökmeyeceğini kesin bir şekilde söylemek çok da doğru değil. Sistem yavaş yavaş zayıflıyor” diyerek iklim değişikliğinin toplum ve gezegenimiz üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
2004 yapımı ‘Yarından Sonra’ filmi de iklim değişikliğinin dramatik sonuçlarını gözler önüne seren ilgi çekici bir film. Jake Gyllenhaal’ın başrolünde yer aldığı bu film, Körfez Akıntısı’nın çökmesiyle tetiklenen bir dizi doğal felaketi anlatıyor. Filmdeki süper fırtınalar, tsunamiler ve aşırı hava koşulları, izleyicilere iklim krizi hakkında düşündürücü bir perspektif sunuyor. Şimdi ise gerçek hayatta benzer senaryoların yaşanma olasılığı, bilim insanlarının yaptığı araştırmalar ve uyarılarla daha da somut hale gelmiş durumda.
‘TÜM YERKÜRENİN HAVA DENGESİNDE DEĞİŞİMLERE SEBEP OLABİLİR’
İklim ve okyanus bilimi uzmanı Profesör David Thornalley, Daily Mail’e yaptığı açıklamada, bu sistemin zayıflamaya başladığını belirterek, bunun küresel yağış modellerinin değişmesine, deniz ekosistemlerinin bozulmasına ve okyanusun karbon depolama kapasitesinin azalmasına yol açacağını ifade etti.
Konuyu İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir’e danıştığımda ise “Enerji ihtiyacı için kullanılan fosil yakıtların tüm dünyada artması, atmosfer sıcaklığının aşırı bir şekilde yükselmesine neden oluyor. Bu durum, doğal afetlerin giderek çoğalması ve şiddetinin artmasıyla birlikte hava koşullarında geniş alanlarda olumsuzluklar yaşanmasına yol açıyor. Zaten İklim krizinin en büyük sebeplerinden biri budur” dedi ve ekledi:
“Bu duruma bağlı olarak, buzulların erimesi, Arktik deniz buzunun azalması ve tatlı su kaynaklarının okyanus suyuna karışması gibi etkiler görülüyor. Okyanus suyundaki tuzluluğun azalması ve yoğunluğunun düşmesi, Körfez akıntısının hızında ve yönünde değişimlere neden olmaya başladı. Tüm bu değişiklikler, daha ağır iklim değişimlerine ve felaketlere yol açma potansiyeline sahip. Ayrıca, küresel ölçekte tüm yerkürenin hava dengesinde değişimlere sebep olabilir.”

AVRUPA’DA KAOTİK HAVA KOŞULLARININ ORTAYA ÇIKMASI BEKLENİYOR
Profesör David Thornalley, Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı’nın tamamen çökmesi durumunda sıcaklıkların ciddi şekilde düşeceğinin de altını çizdi.
Thornalley, “Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı’nın çökmesi, daha fazla aşırı hava olayına yol açabilir. Örneğin ABD’nin doğu kıyısında deniz seviyesinin yükselmesi hızlanabilir. Avrupa’da önemli bir soğuma yaşanmasına ve dünya genelinde kaotik hava koşullarının ortaya çıkmasına yol açabilir” dedi.
Thornalley ayrıca soğuk koşulların yanı sıra daha güçlü batı rüzgarlarının neden olduğu kış fırtınalarının artabileceğini söyledi.

David Thornalley’in söylediği tüm bu senaryoya katılan Dr. Güven Özdemir, “Tüm bunlar doğru. Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı’nın daha da zayıflaması veya çökmesi, deniz seviyelerinde önemli artışlara yol açacak. Bu durum, hava sıcaklıklarında dramatik düşüşlere neden olacak ve iklim dengelerini sarsacak. Bir bölgede sel, fırtına ve şiddetli yağışlar yaşanırken, başka yerlerde aşırı kuraklık tehlikesi belirecek” ifadelerini kullandı.
Bristol Üniversitesi’nden Jonathan Bamber, AMOC’nin çökmesi halinde Kuzeybatı Avrupa’nın ikliminin “tanınmaz hale geleceğini” belirtti. “Kışlar Arktik Kanada’ya özgü olacak ve yağış miktarı azalacak” diyen Bamber, “Bu tür bir iklim değişikliği, sadece hava koşullarını değil, aynı zamanda bölgedeki yaşam biçimlerini de köklü bir şekilde değiştirebilir” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKELER NELER?
Tüm süreçten ülkemizin de dolaylı olarak etkileneceğini söyleyen Dr. Güven Özdemir, “Öncelikle biyolojik çeşitliliğimiz azalacak ya da tamamen kaybolacak. Sera gazları, özellikle karbondioksit emisyonları artış gösterecek. Denizlerimizde de belirgin bir artış yaşanacak. Tüm bu değişimler, deniz ekosistemimizin bozulmasına neden olacak” dedi.
Tüm bunların dışında tarım alanlarının iyice daralma göstereceğine dikkat çeken Dr. Özdemir, “Tüm bu sürecin tarım ve hayvancılık sektörünün her türlü üretiminde inanılmaz olumsuz etkisi söz konusu olabilir. Tarımsal üretimdeki aksamalar, gıda fiyatlarının artmasına ve gıda güvenliğinin tehlikeye girmesine yol açabilir” ifadelerini kullandı.

ÇÖKÜŞÜ ENGELEMEK İÇİN NELER YAPILMALI?
Atlantik Meridyen Devinim Dolaşımı’nın çöküşünü engellemek için fosil yakıtlardan derhal vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Dr. Güven Özdemir, “Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmak büyük önem taşıyor. Rüzgâr, su ve güneş enerjisinden maksimum düzeyde faydalanmak, ormanlık alanlarımızı artırmak ve mevcut ormanları yenilemek, deniz çayırlarını iyileştirip denizlerimizi korumak da hayati adımlar. Bu konuda eğitim vermek ve iklim projeleri geliştirmek son derece önemli. Risk yönetimini her zaman öncelikli bir konu olarak tutmalıyız” şeklinde konuştu.
Fotoğraflar: iStock
More Stories
Hamas Siyasi Büro üyeleri şehit düştü!
Denizli İdmanyurdu Gürellerspor, Torbalıspor Maçına Hazırlanıyor
Tel Aviv, 5 saat boyunca bombaladı! Gazze cehenneme döndü!