Yenidoğan Çetesi davasında 8. duruşma görüldü. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, örgüt elebaşısı olduğu iddia edilen Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıyor. Sekizinci tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım savunma yapmaya başladı. Hemşire Ceren Hatice Kırım, savunmasında denetim tutanağında görüleceği üzere hastaların epikriz raporlarının uymadığını söyledi.
KIRIM: “FIRAT SARI’YA HAT ÇIKARDIM VERDİM”
Kırım, “Sekreter hanım üç günlük izinde olduğu için yazılmamıştı. Ben pek çok denetim gördüm ama hiç bir zaman akciğer grafisinin açılıp bakıldığını görmemiştim. Denetimin çok detaylı olduğu izlenimi uyandırmıştı.” dedi. Savcının “Fırat Sarı’ya hat vermişsin. Bu devirde insan kardeşine bile vermez. Sorumluluk yükler çünkü… Niye bu adama üstüne kayıtlı bir hat verdin? ” sorusuna sanık Kırım, “Meşguliyetinden dolayı söyledi ben de çıkardım verdim.” cevabını verdi.
Kırım, sanık İlker Gönen’le arşivden dosya çıkarmayla ilgili konuşmasına ilişkin, “Kendisi diğer hastanede olan denetimle ilgili bir şey söylemiş. Arşivden dosya çıkarmayla ilgili bilgim yok.” savunmasını yaptı. Sanığa lker Gönen’in 3 aydır vizit yapmadım tapesi soruldu. “İroni yapmıştı. Birileri öyle bir şey söylemiş. Çok ilgilidir hastalarıyla.” yanıtını verdi.
Maaşını hastaneden aldığını iddia eden Kırım, “Bana Medisense’den gönderilen bir ücret vardı. Yenidoğan ünitesinden uzun yıllar çalıştığım için geliyordu. Kaynağını sorgulamadım. Bunu mesai ödemesi olarak alıyordum. Beşte biten mesaimden 10 gibi çıkıyordum. Eve toplu taşımayla gitmiyordum. Taksiyle gidiyordum. Bu emeğin karşılığı olarak düşünüyorum.” ifadesini kullandı.
“Medisense işletmiyordu dedin, ne parası bu?” sorusuna, “Ben sözleşme anlaşma var mı bilmiyorum dedi. Hasta danışıyorduk.” diye yanıt verdi. Kırım, “Sana şirketten gelen paraları kendin mi alıyordun yoksa dağıtıyor muydun?” sorusu üzerine Fırat Sarı’nın istifa eden sekreterinin işini bir süre yaptığını belirterek;
“Fırat Sarı’nın sekreteri istifa etmişti. Bir süre onun işini yapmamı istedi ama isteyerek yapmadım. Kendisinin istediği kişilere paraları gönderdim. Gelen her paranın çıkışı oldu. Maddi menfaatim yok. Benim üzerime bir hattım vardı, çıkarıp Fırat Sarı’ya vermiştim. Kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Daha sonra hattı kapattım.” dedi.
Savcı: Sana bir soru soruyorum bambaşka şeyler anlatıyorsun, direkt cevap ver.
Soru üzerine hemşire Ceren Hatice Kırım, “Hasan Basri Gök ilaçları Fırat Sarı’nın adına istedi. Fırat Sarı’yla konuştuğumda vermememi söyledi” yanıtını verdi.
YILMAZ: YÜZDE 75’İ KENDİ HASTANEMİZDEKİ DOĞUM
9.tutuksuz sanık Beylikdüzü Medilife Hastanesi Başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz savunmasına başladı. “35 yıllık doktorum suçlamaları kabul etmiyorum.” sözleriyle savunmasına başlayan Eski CHP’li Meclis Üyesi ve İBB Sağlık ve Salgın Hastalıklar Komisyonu Başkanı olan Ahmet Atilla Yılmaz “doktor bulmanın, yenidoğanla ilgili ekip kurmanın ne kadar zor olduğunu anladığınızı düşünüyorum” sözleriyle savunmasını sürdürdü.
Emekli olduktan sonra da Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde genel cerrah ve başhekim olarak başladığını belirten Yılmaz, hastanenin kapandığı ana kadar çalıştığını söyledi. “Kamuyu bilerek ve isteyerek dolandırmam bence hayatın olağan akışına aykırı.” dedi. Sanık Yılmaz, mahkeme başkanının “Sevklerle ilgili bilgin var mı?” sorusunu üzerine “Bu davadan sonra baktım gerçekten. Yenidoğanın yüzde 75’i bizim kendi hastanemizde olan doğum. Dışarıdan çok sevk gelmiyor.” dedi.
Yılmaz’ın savunmasından:
“Her an ulaşılabilir hekim olması önemlidir. Görüşmeleri ben yapmış olmasam da yapsaydım bu önemli olurdu.(Fırat Sarı’yla görüşmeden bahsediyor) En çok üzüldüğüm konu haklı ya da haksız belki de bizim yüzümüzden sağlık çalışanlarına bakış değişti.”
Mahkeme başkanı: Danışmanlık görüşmesini kim yaptı?
“Yönetim kurulu başkanımız yapmıştır, Dr. Osman Deniz yapmıştır”
Mahkeme başkanı: Sanıklardan kimleri tanıyorsun?
“Fırat Sarı ve İlker Gönen’i başhekimleri, hastanemizde çalışan hemşireleri tanıyorum… Hemşirelere yapılan ödemeden haberim yoktu. Bir başhekimin hastanenin cirosunu artırma gibi bir kaygısı olmaz. Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden sorgulanmıyorum.”
Beylikdüzü Medilife’tan birinci hastanesine sevk edilip ölen opera Bebeğin ölümü soruldu.
“Başhekimler sevklerin her aşamasına hakim olamaz.” yanıtını verdi.
Michelle Nwandı Opara’nın durumunu hekimin yakından takip ettiğini dile getiren Yılmaz, “Çocuğun bir yerde bakılması gerektiği için mecburen yenidoğana aldık. Aslında oraya göre çocuk büyüktü. Burada da takibi yapıldı. Başka bir hastaneye sevk olması gerekiyordu. Ancak yoğun bakımı olmadığı için çocuğu yenidoğan yoğun bakıma almak zorunda kaldık.” şeklinde konuştu.
Mahkeme başkanının “Savunmanıza eklemek istediğiniz bir şey var mı?” sorusuna, “Biz avukat bulmakta çok zorlandık. Müsaadenizle tüm sanık avukatlarına çok teşekkür ediyorum huzurunuzda. Ben bu kadar yıllık cerrahım hiçbir hasta AIDS diye ameliyatını reddetmedim. Dosyanın adı nedeniyle avukat bulamadık. Sanık avukatlarına çok teşekkür ederim.”
Sanık Başhekim Ahmet Atilla Yılmaz’ın savunmasından:
Üye Hakim: Opera bebeğin ölümüyle ilgili, “Fırat Sarı’nın sevkte etkisi var mıydı?” sorusuna,
“Buradan duyduğum kadarıyla ona sorulmuş, o da kabul etmiş hastayı.” yanıtını verdi. Üye Hakimin “Başhekim olarak medisense’ten beklentiniz neydi?” sorusuna, “Yenidoğan uzmanlığında gece gündüz ulaşılması çok önemlidir. Dr. İlker’in de bu konuda iyi olduğunu biliyorum. Hastanede 10 çocuk doktoru da olsa yenidoğan uzmanı olması önemlidir.” yanıtını verdi.
Sizin kendi yenidoğan doktorunuz yoktu ama hatırlatmasına “Evet, sonradan oldu.” dedi. Üye Hakimin, yenidoğan doktorunuz olduktan sonra da Medisense’le devam etmişsiniz, ödemeniz var? sorusuna, “Aylık ortalama 100 bin ödeme yapılmış. Bunun danışmanlık için çok olduğunu düşünmüyorum.” karşılığını verdi. “Sizde de sabit ücret yok. Ciro üzerinden mi ödeme yapıldı? sorusuna ise, “Ciro üzerinden değil de hasta yoğunluğuna göre” yanıtını verdi.
Savcının “Resmi anlaşmanız yoksa, para çıkışını nasıl yapıyorsunuz, nasıl vergilendireceksiniz, denetimde sormuyorlar mı?” sorusuna “Bunun muhatabı başhekim değil.” dedi. “Siz maaşınızı nasıl alıyorsunuz? sorusuna ise, “Hekimlerin şirketleri vardır. Şirket üzerinden alıyorum, değişken. Hekimin performansına göre, ameliyatlar, baktığımız hastalara göre…”
Savcının ciro artınca maaşınız artıyor mu? sorusuna ise, “Hayır.” dedi. Sanık Başhekim Ahmet Atilla Yılmaz’ın savunmasından: “Her faturayı takip eder misiniz?” sorusuna “Etmem. Görev tanımım çok muğlak. Yani mesela başhekim mali işlerden muaf mı değil mi belli değil.” dedi.
SGK avukatının “Siz mesul müdürsünüz, Fırat Sarı ve İlker Gönen ile resmi anlaşmanız olmadığı halde konsültasyon adı altında ödeme yaptığınızı kabul ettiniz. Neden izin verdiniz?” sorusuna İlker Gönen’in avukatı “Soru yorum değil hüküm içeriyor, sorulmamasını istiyoruz.” sözleriyle itiraz etti.
Mahkeme Başkanı sorusun sorulmasına karar verdi.
Sanık bu soruya, “Sadece danışmanlık hizmeti. Tüm mevzuatı bilemeyebiliriz. Ama niye böyle bir şey yaptınız derseniz, yenidoğan bebekleri mevzuattan daha fazla önemsiyorum.” yanıtını verdi. Bir sanık avukatının sorusu üzerine Sanık Başhekim, “Sayın savcının iyi niyetli sorduğunu düşünüyorum.” yanıtı verdi. Savcı “Benim niyetimi sorgulama istersen…” dedi. Bir sanık avukatının sorusu üzerine Başhekim tekrar, “Sayın savcının iyi niyetli sorduğunu düşünüyorum.” Savcı, “Benim niyetimi sorgulama istersen…” dedi.
BÜYÜKKÖLEŞ: GECE HİÇBİR ZAMAN DOKTOR OLMAZDI
10. tutuksuz sanık Hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş, savunmasına başladı.
Hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş’in savunmasından:
Ayşe Gizem Büyükköleş, savunmasında önceki ifadesinde duyduklarını söylediğini ama görmüş gibi ifadelerde yer aldığını söyleyerek düzeltme yapmak istediğini belirtti.
“Ben önceki ifademde duyduklarımı söyledim ama sanki görmüşüm gibi geçmiş onları düzeltmek istiyorum.” dedi.
Ayşe Gizem Büyükköleş, Opera bebeğin ölümünü anlattı:
“Bebeğin kalp atımlarını duyamayınca Hakan Doğukan Taşçı’yı aradık. Tuğçe Doğukan’a söyleyince ben de doktora söyleyecek sandım. Hastanede bebeğin kötü olduğunu söylememize rağmen bize prob (ultrason başlığı) verilmedi. Hakan Doğukan hiçbir şey yapma dedi ama Tuğçe CPR’a başladı. Ama bunu çok uzun süre yapmadı çünkü sorumlusu yapma demişti. Biz bebeği ölü olarak bırakmadık öyle olsa gündüz shifti bebeği teslim almazdı. Ben üzerime düşeni yaptım, Tuğçe’ye yardım ettim. İlk defa bir hastamın kötüleştiğini gördüm. Hatta merak ettiğim için hastane dışında bekledim mesaim bittiği halde.
Gece hiçbir zaman doktor olmazdı. Ben ilk işim olduğu için böyle olduğunu sanıyordum. (Tecrübesiz hemşirelere bebeklerin emanet edildiği anlaşılıyor.) Ben bu olaya dek Fırat Sarı’yı hiç görmemiştim, telefonu da bende yoktur. Epikrizin ne demek olduğunu bile bilmiyorum. Bu mesleği öğrenmek için girdiğim iş yerinde bunları yaşadığım için çok üzgünüm. Bu zamana kadar kimsenin doktoru aradığını görmedim, hep Doğukan’ı ararlardı.
Hemşire eksik olduğu zamanlar Gözde (Tıbbi sekreter, bebeklere müdahale ettiği anlaşılıyor.) birkaç kere bebeklere besleme yapmıştı ama müdahale ettiğini görmedim. Duyduğum kadar Dr. Şeyhmus Çelik’in kaşesi kullanılıyordu. Bundan da Şeyhmus Çelik’in haberi olduğunu düşünüyorum.”
Mahkeme Başkanının, “Ne sorsam bilmiyorum diyorsunuz, doktora soruyoruz onlar da bilmiyorum diyor. Kimse hiçbir şey bilmiyor. Siz nasıl hastanede çalışıyordunuz, nasıl iş yürütüyordunuz.” isyanı üzerine salonda sessizlik yaşandı.
Sanığın “bilmiyorum” sözleri üzerine Mahkeme Başkanı, “Bir şeyin neden yapıldığını öğrenmezsen hiçbir şey öğrenemezsin. Bu ilacı veriyorsun ama niye veriyorsun bunu bilmen lazım. Yarın öbür gün böyle sorumluluk doğurur” dedi.
Aile Bakanlığı avukatının “Monitörün sağlıklı çalışmaması konusunu açıklayabilir mi?” sorusu üzerine sanık hemşire, “Monitörlerimizin hepsi sağlıklı çalışmıyordu. Çok güven veren montiörler değildi. Ama o gün kötüleşen hastamızın monitörü çalışıyordu, kötü hastalarımıza çalışan monitörler olmasına dikkat ederdik. Bu konu hastaneye iletilmişti.” dedi.
ÇELİK: FIRAT SARI GÖREVİNİ İHMAL ETTİ
Tutuksuz sanık Dr. Seyhmus Çelik savunmasına başladı. Tutuksuz sanık Dr. Seyhmus Çelik’in savunmasından:
“Ben 38 yıllık hekimim. Bu olayın ortaya çıkmasında emeği olanlara, savcıya teşekkür ederim. Hakan Doğukan hasta ailelerine ve 112’ye kendisini Dr. Şeyhmus olarak tanıtmış, bebekleri alıp para karşılığı başka hastaneye sevk etmiş. Hakan Doğukan Taşçı için Fırat Sarı’yı aradım. Hep görevini ihmal etti, işini yapmadı. Aradığımda açmadı. Fırat Sarı bana hiçbir zaman düzenli ödeme yapmamıştır, hastaneden maaşımı aldım. Hakan Doğukan Taşçı’nın disiplinsizliklerini, servis düzenini bozduğunu Fırat Sarı’ya söylememe rağmen hiçbir şey yapmadı. Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, örgüte üye olmadım, örgütün dediklerini yapmadım.”
Sanık Dr. Seyhmus Çelik savunmasında suçlamalara tek tek yanıt verdi:
“Her gün vizit yapar, tedavilerini yapar, orderları verir imzalarım. Epikriz düzenlemem hemşirem tarafından yapılır. Hiçbir kurumu dolandırmak için belge düzenlemedim… Bunu yapmadım, yapmamı gerektiren hiçbir neden yok.”
Tutuksuz sanık Dr. Seyhmus Çelik’in savunmasından:
“Birinci hastanesinde çocuk kardiyolojisi olmadığını bildiği halde götürüp bebeği oraya bırakmışlar. (Serdarova bebek hakkında) Bakıyoruz bebek Türkmenistanlı, sigorta yok, aile fakir kalp ameliyatı olacak para yok ama Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök aileden para almış. Böyle bir vicdan işte.
Bebeği ameliyat ettirecek yer bulamıyoruz. Tüm hastaneler para istiyor, ailede para yok. Bu sırada denetime geldiler. Söyledim orada yetkililere. Böyle bir hasta var ameliyat olmasa ölecek, sürekli bir ilaç var kullanması gerekiyor. Kimse almıyor dedim. Ben iletirim sağlık müdürlüğüne dedi, geri dönüş olmadı. Kimse almıyor bebeği…”
Hemşirelere sormak lazım bebeğin sürekli kullanması gereken ilacı kim kesti?
“İlaç serumun içine katılıyor ve rengi değişmiyor. Yani serum mu verdiler, ilacı mı verdiler bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı, “Bunun sorumluluğu sende değil mi? Yani ben şimdi burada sanıkların savunmalarını alacağım sonra katibe soracağım kim konuştu, ne konuştu diye… Öyle olur mu o zaman ben ne iş yapıyorum…”
Mahkeme Başkanının, “Hakan Doğukanı tanıyor musun?” sorusuna sanık “Maalesef” yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanının “Senin adınla 112’ye konuştuklarını biliyor musun?” sorusuna sanık, “Böyle bir şey mümkün mü?” karşılığını verdi.
Mahkeme Başkanı bunun üzerine, “Bana mı soruyorsun, her gelen de bize soruyor. Sonra niye hiçbir şey anlaşılmıyor. Ben mi söyleyeceğim, kaç yıllık doktorsunuz, siz söyleyeceksiniz….” şeklinde tepkisini dile getirdi.
“Ben kendisine kendini doktor olarak tanıt demedim, öyle kendi kendine tanıtmış, sorumsuz işte. (Hakan Doğukan için söylüyor)
Mahkeme Başkanının “Senin kaşeni kullanmışlar mı?” sorusu üzerine, “Benim e-imzam ve kaşem oradaydı zaten. Benim hastaneyle 2 saat anlaşmam olmasına rağmen tüm hastaları benim üzerime göstermişler.” dedi. Mahkeme Başkanının “Niye kabul ettiniz?” sorusuna ise, “Sistem bozuk…” yanıtını verdi.
Ben epikrizleri kimlerin yazdığını bilmiyorum. Ama şirket sahibi Fırat Sarı epikrizleri biz yazacağız doktorlar karışmayacak dedi. Ama ben kabul etmedim, kontrol etmeden SGK’ya göndermedim.
Ben epikriz yazmazdım. Benim kalvyem de yok. Ben not alırım, hemşire ya da sekreter en son taburcu ettiğimiz zaman toparlar sisteme girer.
Mahkeme Başkanı, “Koskoca doktor bir hemşireyi hastaneden gönderemediniz mi?” diye sorunca sanık, “Koskoca doktor özel hastanede geçerli değil, devlet hastanesinde geçerli. Ben Fırat Sarı’yı arıyorum telefonumu açmıyor. Tapelerde gördüm çok üzüldüm ben arıyorum açmıyor, Hakan Doğukan arıyor “efendim, canım” diye açıyor.”