Cherly Misak “Soğuk Savaş sırasında Oxford filozofları Demir Perde’nin ardındaki muhaliflere yardım etmek için birlikte çalıştılar. Ben de onlardan biriydim” diye tartışmalı ama bir o kadar da merak edilen bir konuya girdi.
Kendisi Toronto Üniversitesi’nde felsefe profesörü. Şöyle bir biyografisine baktığımızda ise ilginç bir kartvizit çıkıyor. Misak, bilim ve benzeri alanlardaki isimlere ödül veren Kanada Kraliyet Cemiyeti’nin bir üyesidir. Pragmatizmin babası olarak bilinen onun adına kurulan Charles S. Peirce Cemiyeti’nin başkanlığını yapmış. Emperyalizmin lügatından “küreselleşme” üzerine araştırmalar yapan Toronto Üniversitesi’ne bağlı ki Munk Küresel İlişkiler Okulu’nun geçici müdürü oldu. Kendisi aynı zamanda Gugenheim bursu sahibi. Simon ve Olga Hirsh Guggenheim tarafından bağışlanan John Simon Guggenheim Anma Vakfı tarafından 1925’ten beri her yıl verilen hibelerdir. (Lisansı Columbia, yüksek lisansı Oxford’ ta yaptı) Oxford günleri soğuk savaşın yıllarıydı. Kendi içlerine kapanık bir dünyanın felsefecilerin bu ortamda her iki kutuptan, nasıl bir gizli iletişim içinde oldukları ve hangi psikolojiler içinde bulundukları hakkında ipucu vermesi açısından ilginç bir yazı. Yazı ciddi düşünce yazıları ile bilinen Aeon Dergisi’nde yayınlandı.
SOĞUK SAVAŞIN PROPAGANDASI MI?
Cherly Misak; “1986’da, felsefede doktora öğrencisi olarak geçirdiğim sakin hayatım, Çekoslovakya’nın Brno şehrine yaptığım bir geziyle noktalandı (o zamanlar burasıydı), kendimi yüksek hızlı, tavuk dağıtan bir takside, sınıra ulaşmadan önce bir otobüsü kovalarken buldum. Bu, Soğuk Savaş sırasında filozofların cesaretinin daha büyük bir hikayesindeki küçük bir rolümdü. Oxford bilim felsefecisi Bill Newton-Smith, Prag’da bir konuşmanın ortasında seyahatimden önce tutuklanmış, sorgulanmak üzere gizli polis merkezine götürülmüş, ardından karlı gecede bir konvoyla Batı Almanya sınırına götürülüp sınır dışı edilmişti. Fransız dekonstrüksiyonist Jacques Derrida günlerce takip edilmiş, valizine uyuşturucu yerleştirilmiş ve sınırda kısa bir süreliğine tutuklanmış ve kaçakçı olarak gözaltına alınmıştı.” Bir anılar girişi yapıyor.
ESKİ YUGOSLAVAY’DAN BAKMAK
Misak günümüzün karmaşık etik ve politik durumunu anlamak adına hikayeye kendi deyimi ile “Eski Yugoslavya”nın Dubrovnik kentinden (Şimdi Hırvatistan’ da) bir üniversiteden başlıyor. Inter University Centre Dubrovnik.(IUC)
Kurulmasına yardımcı olan filozofların çabaları konu olan, Zagreb Üniversitesi rektörü fizikçi İvan Supek önderliğinde kurulmuş. Yazar o zamanki Yugoslavya’yı şöyle tarif ediyor; “Sovyetler Birliği ile aynı çizgide olmayan ancak onu memnun edecek kadar komünist olan Tito’nun Yugoslavyası” Bu üniversitenin özelliği Varşova Paktı ülkelerinden akademisyenlerin Batı’dan meslektaşlarıyla buluşabileceği tarafsız bir zemin sağlamış olması. Burada beşeri bilimler ve sosyal bilimler alanında konferanslar ve dersler düzenlendi ve kısa süre sonra doğa bilimleri ve tıp alanına geçildi.
TEKNİK KONULARDA ÖZGÜR ETİK KONULARDA KISITLAYICI
Cherly Misak “Felsefede, mantık gibi teknik konular Varşova Paktı hükümetleri ancak etik Marksist bir bakış açısıyla yapılmadığı sürece konuşuluyordu. Özellikle Sovyet filozofları teknik olmayan konularda yabancılara karşı özgürce konuşmaktan çekiniyorlardı” diye o günleri özetlemiş. Burada bir “bilim Felsefesi’ semineri düzenlenmiş. Söz konusu Sovyet filozoflarını şöyle tarif ediyor yazar; “Bu filozoflar bilime odaklanmışlardı ve yetkililere göre bu tanıma uyacak kadar tartışmasız görünüyorlardı. Ancak bilim felsefesi hakkında konuşmak bile politik konuşmalara bir giriş noktası sağlıyordu. Bilgi sosyolojisinin yükselişte olduğu ve tartışmaların genellikle bilimi yönlendiren değerler ve politikalar ve bilimin gerçeğin arayışı olduğu fikrini anlayıp anlayamayacağımız üzerine olduğu günlerdi. Ancak hiç kimse, en azından bildiğim kadarıyla, herhangi bir sorunla karşılaşmadı“.
ÇEK FİLOZOF ÜNLÜ ÜNİVERSİTELERE MEKTUP YAZDI; SENİ PLATON İLE BİRLİKTE YOK EDECEĞİZ
IUC her zamanki gibi devam ederken, bu sefer gizli bir dizi başka etkinlik 1978’de Çek muhalif filozof Julius Tomin’in Oxford, Harvard, Freiburg ve Freie Universität Berlin üniversitelerine Çek akademisyenlerin katlandığı zorlukları anlatan bir mektup yazmasının ardından başladı. Çek filozoflarının Yunan felsefesinde yoğun bir geçmişe sahip olduğunu ve bunun kısıtlandığını açıkladı. Zaman zaman tehditler aldığını buna örnek olarak kendisine; “Seni Platon’unla birlikte yok edeceğiz” dediğini aktarıyordu bu mektupta.
YER ALTI FELSEFE DERSLERİ
Cherly Misak yazısında Çekoslovakya’ da üniversite eğitimi sıkı bir şekilde kontrol ediliyor ve sansürlendiğini belirtiyor; “Devlet görevlileri kimin çalışabileceğine ve kimin öğretebileceğine ve ne çalışıp öğretebileceklerine karar veriyordu; akademisyenler gizli polis merkezinde uzun sorgulama seanslarına tabi tutuluyordu; postalar alıkonuluyor; tehlikeli görülenler işten atılıyordu. Tomin, Prag’daki dairesinden yeraltı felsefe seminerleri düzenliyordu ve bu seçkin üniversitelerden zulüm gören akademisyenlerle ‘bilimsel temaslara girmelerini’ istiyordu”.
OXFORD’DAN BİR EKİP YERALTİ FELSEFE DERSLERİNDE
Oxford onun çağrısına cevap verdi hem maddi olarak hem de insanlarını yeraltı üniversitesine ders vermeye göndererek çabayı desteklemeye kara verdi. Wilkes ve Newton-Smith (1980’lerde Kathy Wilkes ve Roger Scruton’ın da aralarında bulunduğu küçük bir İngiliz filozof ekibine liderlik etti ve yetkisiz felsefe dersleri vermek üzere Çekoslovakya’ya gitti) ile Richard Hare ve Charles Taylor, turist gibi ülkeye girdiler. Anthony Kenny kısa süre sonra onları takip etti. Uzman oldukları konulardan bahsettiler. Yazıda Descarte, zihin felsefesi, hepsi bir şekilde yetkililer tarafından tehdit edici olarak kabul edildiği hatırlatılıyor.
LİBERAL SOLUN İLK ADIMLARI BURADA MI ATILDI?
Felsefe, yeraltı üniversitesinin tek konusu değildi. Ekoloji (özellikle çevresel bozulma veya kirlilik gibi hassas bir konu), din, edebiyat ve siyaset bilimi de önemli bir yer tutuyordu” diye o günleri hatırlıyor ünlü felsefe profesörü; “Bazen Tomin’in evinde, bazen başkalarının evlerinde gerçekleşen maraton seansları genellikle altı saat sürüyordu. Çoğunlukla büyük öğrenci ve eski (yani kovulmuş) profesörlerden oluşan kalabalık yerliler, ziyaretçinin varlığından sonuna kadar yararlanarak her türlü fikre açtı. Bir tercüman simultane çeviri sağlıyordu”.
ÇELİŞKİLİ VAKIF; POST YAPILSACI DA VAR, MUHAFAZKAR DA
1980’de yeraltı konferans hareketi, Oxford’un ötesine geçip kayıtlı bir hayır kurumu haline gelmesi gerektiğini hissetti. Adını, hayatı 14. ve 15. yüzyıllar arasında geçen Prag Üniversitesi rektörü ve Moravyalı reformist rahip Jan Hus’tan alan Jan Hus Eğitim Vakfı kuruldu. Burası ilginç, yazar vakfı şöyle tarif ediyor; “Vakıf, siyasi Sağ ve Sol’un bir ittifakıydı. Vakıf, geleneksel değerlerin son derece muhafazakar savunucusu Roger Scruton , sol kanat anti-komünist Wilkes ve Newton-Smith ve bazen postyapısalcılığı Marksizm ruhunun radikalleşmesi olarak adlandıran Derrida’yı içeriyordu. İttifakın kutsal olmayan ve tehlikeli olacağını düşünebilirdiniz ancak aslında filozoflar, farklı siyasi görüşlerine rağmen, totaliter rejimlerdeki meslektaşlarının koşullarını iyileştirme çabalarında birleşmişlerdi”
CAMBRIDGE KOLLARINI AÇTI
Faaliyetlerin kapsamı da genişledi. Öğrencilerin sınavlara girmeleri ve Cambridge Üniversitesi’nden gelecekte dünyanın bir noktasında kendilerine faydalı olabilecek bir diploma almaları için üç yıllık bir yol izlendi. Bu faaliyetler yetkililer tarafından hoş karşılanmadı. İlk yıllarda, gizli polis Prag havaalanından Jan Hus ziyaretçilerini takip ederdi, çünkü uçuş listelerine erişimleri vardı. Seminerlerin dışında konuşlanıp kimlik kartlarını kontrol ediyorlardı, böylece öğrenci katılımcıları üniversitelerinden atabilir ve pozisyonlarını kaybetmiş olanları tehdit edebilirlerdi.
BİR OYUNUN HİKAYESİ GERÇEK OLURSA; GİZLİ POLİS’İ FELSEFECİ ŞARAP İÇEREK NASIL ATLATTI?
Çek asıllı yazar Tom Stoppard’ın “Profesyonel Faul” adlı televizyon oyununa atıfta bulunuyor Cherly Misak. Bu 1977 yılında BBC 2’de yayınlanmıştı. Çıkış noktası Vaclav Havel’in o zamanlar oyun yazarıydı, tutuklanmasına bir karşı duruştu. Cambridge felsefe hocası olan Profesör Anderson, Prag’da bir konferansa katılır. Muhalif olduğu için ceza olarak tuvalet temizlemek zorunda kaldığı Prag’a dönen eski bir öğrencisi, ondan Çekoslovakya anayasası ve totaliter hükümeti bağlamında bireyin hakları ile toplum hakları arasındaki ilişki hakkında yazdığı bir tezi İngiltere’ye kaçırmasını ister. Anderson, devletin misafirperverliğini kabul ettiğini ve bunun kötü bir davranış olacağını söyleyerek bu teklifi yüzeysel bir şekilde reddeder. Daha sonra öğrencisi tutuklandığında ve ailesine baskı yapıldığında edildiğinde işlerin gerçekte nasıl olduğuna dair korkunç bir ilk elden bakış açısı elde eder. Anderson polisin eylemlerine zayıf bir şekilde itiraz ettiğinde, ona ‘felsefeyle ilgili yasalarımız yok’ ve öğrencisinin suçlarının başka bir şeyle, politik olmayan bir şeyle ilgili olduğuna dair güvence verirler. Ancak bu, Anderson için bile açıkça yanlıştır. Ertesi gün, konferansta kendi tezi yerine öğrencisinin tezinin büyük bir bölümünü okur. Yetkililer, yangın alarmını çekerek konuşmayı bastırmanın denenmiş ve doğru bir yöntemine geri dönerler. Anderson, tezi bir meslektaşının çantasına koyarak ülkeden kaçırmayı başarır. Profesyonel Faul bir parodi değildi” diyor yazar. Jan Hus Vakfı Çek polisi tarafından ‘ideolojik yıkım merkezi’ ilan edildi ve Newton-Smith, Derrida ve diğerleri yetkililerin baskılarını iyice hissetmeye başladılar. Sınırda durdurulanlardan bazıları Çek meslektaşlarının iletişim bilgileriyle yakalanmışlardı ve bu durum temasları için korkunç sonuçlar doğurdu ve girişimin daha da yüksek riskli hale gelmesini sağladı. Tespit edilmesini önlemek için çabalar artırıldı. Buna en çarpıcı örnek geçirdiği bir kazadan sonra zorlukla yürüyen, çeşitli Slav şehirlerinde hızla dolaşan, gizli polisi dolambaçlı yollardan kafelere götüren ve ardından saatlerce orada oturup, yanında biraz şarap ile vakit geçiren Wilkes.
YAZARIN GİZLİ GÖREVİ NEYDİ
Jan Hus’un çalışmaları diğer şehirlere de yayıldı ve Brno ikinci Çek karakolu oldu. Buraya ulaşmak için Viyana’ya uçup oradan tespit edilmemek adına bir otobüs ile Çekoslovakya’ya gidebilirlerdi. Yazarın bu gidiş gelişlerde bir gizli görevi vardı. Kendini şöyle açıklıyor; “Vakıf için kendi gizli görevim bu süre zarfında gerçekleşti. Fotokopi makinesi parçaları, gelecekteki ziyaretler ve ödemeler için düzenlemeler vb. hakkında sayfalarca mesajı ezberlemem ve bunları irtibatım JM’ye iletmem ve ardından onun Vakfa verdiği yanıtları ezberlemem gerekiyordu. Gidiş yolculuğu için hafıza teknikleri geliştirmek günler aldı ancak dönüş yolunda yalnızca birkaç saatim vardı. Yine de artık suçlayıcı kanıtlarla yakalanmak mümkün değildi ve benimki gibi zayıf hafızalı olanlar bile idare etmek zorundaydı”
GİZLİ STERLİNLER NASIL GİRDİ
“Benim seyahatim, filozofların gezilerinin çoğu gibi, ciddi ve saçma olanın bir kombinasyonuydu” diyor Charly Misak. Örne veriyor; Kendi gezimin ciddi tarafına gelince, önemli miktarda sterlin getiriyordum ve aranırsam şüphe uyandırması kaçınılmazdı. Ayrıca, temasımı suçlayan mektupların postada kaybolduğu ve ‘bunların yanlış ellere geçtiğine inanmak için hiçbir neden olmasa da, her zaman bir olasılık olduğu’ konusunda uyarıldım. Ben veya temasımın yakalanması durumunda bir senaryo vardı: ‘Bir haberci gözaltına alınır ve sorgulanırsa… JM, ziyaretini şu şekilde açıklamasını istiyor: Brno’da bir turist ve sadece [on yıl önce İngiltere’ye göç eden bir arkadaşından] JM’ye selam getiriyor.’
BİRASINI SEVİYORUM ONUN İÇİN GELDİM
Misak’ın deşifre olmaması için söylenmesinin istendiği bir başka gerekçe; Moravya birasına ilgim olduğu için Brno’ya kısa bir gezi yapmak isteyen bir öğrenci olacaktım”. Bu tür ayrıntılardan sorumlu olan Scruton’a bunun korkunç bir bahane olduğunu söylemiş yazar. Sonra gerekçelerini şöyle sıralıyor ve de neler yaptığını bu konuda ; “ Öncelikle, Londra’dan Viyana’ya çok pahalı bir uçak biletim, ardından Viyana’dan Brno’ya üç günde tamamlanan bir otobüs yolculuğum vardı. Ve açıklaması kolay olmayan Amadeus ve Easy Rider filmlerinin video kasetleri vardı. Eğer sorulursa, kasetleri Heathrow’daki bir bankta bulduğumu söylemeye karar verdim. Ayrıca Scruton’a biletimi (o günlerde kağıttı ve kişinin kendi tehlikesine bağlı olarak kaybolurdu) Viyana havaalanında bırakmayı denememi önerdim, sadece bunun imkansız olduğunu söyleyerek alay etti. O gün, British Airways gişesindeki nazik kadına, birkaç gün içinde dönene kadar benim için saklayıp saklayamayacağını sordum. Kadın neşeyle kabul etti, sadece hafif bir şüpheci bakışla”.
ANILAR ANILAR
Yazar o günlerin anılarını anlatmaya devam ediyor yazısında; “En saçma ya da belki de en ciddisi, JM ve otel görevlisi Brno’dan Viyana’ya şafak vakti dönüş otobüsümün, gelen aracın beni bıraktığı otobüs durağından kalkacağını yanlış anlamıştı. Konum değişikliği hakkında bilgi veren küçük duyuruyu anlayamadığım için karanlıkta bekledim ve ulaşımımı kaçırdım. Uçağımı da kaçıracağım ve ertesi gün Oxford’da istenmeyen devamsızlıklar yaşayacağım anlaşılıyordu. Ama çoğunlukla, sadece oradan çıkmak istiyordum. Biraz İngilizce bilen biri taksiyi durdurarak ve şoföre otobüs sınıra ulaşmadan önce onu yakalaması gerektiğini açıklayarak imdadıma yetişti. Sonra hızlı bir kovalamaca oldu, küçük köylerde tavuklar dağıldı. Sınır görünürken otobüse yetiştik ve taksi şoförü onu durdurmaya zorladı, Ben de iki şoföre de çıtır pound banknotları dağıttım. Viyana’daki British Airways gişesinden biletimi aldım ve Oxford felsefesinin sakin dünyasına geri döndüm, görevim tamamlanmıştı”.
SOĞUK SAVAŞ BİTTİ SOROS DEVREYE GİRDİ
1990’da, Jan Hus Vakfı ve diğer Soğuk Savaş felsefesi girişimlerinin gerekçesi zamanla değişti” diyor yazar. Felsefe alanındaki “Yeni gelişmeleri şöyle anlatıyor; “ Berlin Duvarı 1989’da yıkıldı. Yugoslavya, İç Savaş tarafından parçalandı. George Soros, 1991’de Orta Avrupa Üniversitesi’ni (CEU) kurdu (ve sanırım Dubrovnik IUC’nin de finansmanına yardımcı olmuştu). CEU’nun Budapeşte, Prag ve Varşova’da kampüsleri vardı. Wilkes ve Newton-Smith, CEU’nun kuruluşunda oradaydı ve Newton-Smith ilk iki yıl boyunca CEU’yu yönetti. Siyasi rüzgarlar aleyhine esmeye başladığında Prag ve Varşova kampüslerini kapatmak zorunda kaldı. Son zamanlarda Budapeşte’de tekrar güçlü bir şekilde estiler ve otoriter Victor Orbán hükümeti üniversitenin Viyana’ya taşınmasını zorladı.
FELSEFE İDEOLOJİNİN KISKACINDA OLUNCA
Hem Sağ hem de Sol, Soğuk Savaş sırasında boykot çağrıları yaptı, bugün en zorlu siyasi sorunlarımızın bazılarında ön planda ve merkezde gördüğümüz çağrılar” derken felsefenin de siyasi arenadaki savruluşunu özetliyor Misak; “Sağdaki bazı anti-komünistler, hükümetlerinin politikalarında değişiklik zorlamak amacıyla düşman ülkelerdeki akademisyenleri izole etmeye meyilliydi. Soldaki bazıları da otoriter milliyetçi Franjo Tuđman’ın Hırvatistan’ın ilk cumhurbaşkanı olduğu daha sonraki iç savaşlar sırasında aynı şekilde hissetti. Wilkes ve Kanadalı bilim felsefecisi Jim Brown, Oxford felsefecisi Michael Dummett’i Dubrovnik’teki IUC’ye davet ettikten sonra onunla tartıştılar. Karmaşıklığı açıklamaya çalıştılar: Tuđman, IUC’yi Hırvat çalışmaları merkezi, gerici siyaset merkezi haline getirmek istiyordu. Yabancılar, IUC’ye katılarak, enternasyonalist bakış açısını ve hükümetten bağımsızlığını desteklediler.
BUGÜN ABD ÜNİVERSİTELERİNDE FİLİSTİN BASKISI VE FELSEFE
Dün yer altı felsefe toplantılarının yani Jan Hus filozoflarının, çoğu artık yok. Geçmişten bugüne çıkarılacak dersi Charly Misak şöyle anlatıyor; “bugün bize söyleyeceklerini dikkatle dinlemeliyiz. Genellikle baskıcı rejimler profesörleri ve öğrencileri umursamaz, ancak çoğu zaman onları evcilleştirmek isterler. Böyle rejimlerde profesörler ve öğrenciler içeriden değişiklik yapmaya çalışırlar. Jan Hus filozoflarının dersi, rejimin politikaları ne kadar canınızı sıkarsa sıksın, ‘bilimsel temaslara girmektir’. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri Kongresi Filistin yanlısı faaliyetler nedeniyle üniversitelere baskı yaparken ve bazı öğrenciler ve öğretim görevlileri İsrail üniversitelerinin boykot edilmesini talep ederken, Jan Hus filozoflarının kendi sıkıntılı zamanlarında karşılaştıkları zorlukları hatırlamaktan daha iyisini yapamayız” “https://aeon.co/essays/how-a-cold-war-underground-university-smuggled-in-western-ideas
Kaynak: Aeon